EYLÜL-EKİM 2025 / AYIN KONUĞU

Bahadır Özüşen: “Müzik sadece eğlence değil bir terapidir”


Canan YALÇIN SEVER    

03.12.2025 


Bahadır Özüşen, kendisini yıllarca TRT Müzik’te Akşam Sefası programında izledik. Hâlen TRT Nağme’de radyo programı yapan usta sanatçı aynı zamanda Gazi Üniversitesinde öğretim görevlisi. Kendisiyle müzik yolculuğu, tarım ve beslenme üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Bildiğimiz kadarıyla babanız Akif Özüşen TRT Ankara Radyosunda ses sanatçısıydı. Sizin de müziğe yönelmeniz babanız vesilesiyle mi oldu? Yoksa babanız sanatçı olmasaydı da müzikle ilgilenir miydiniz?
 
TRT Ankara Radyosu çok önemli bir radyo. Çünkü Türk Sanat Müziği sanatçılarının yetiştiği ilk radyodur. TRT Ankara Radyosu bu konuda duayendir. Zeki Müren, Muazzez Abacı, Ayşe Tunalı TRT’de yetişmiştir. Babamların kuşağı 66 kuşağı ve çok önemli bir kuşak. Onlar gerçekten Türk Sanat Müziği’nde altın çağlarını yaşamış. Babamın sanatçı olması beni etkiledi mi? Evet, etkiledi. Çünkü çocuk yaşta müzikle haşır neşir oluyorsunuz.  Bu çok önemli. Bununla beraber özenme, bir kültür mirası anlamında bir misyon yükleniyorsunuz ister istemez. Bir de Allah vergisi kendinizde yetenek varsa yani genlerden geçtiyse ki bizim genlerimiz çok kuvvetli bu konuda. 5 kardeşiz hepsi çok yetenekli. Doğal olarak kendinizi sanatın içinde buluyorsunuz. Bir de Sivaslı olunca kaçınılmaz olarak kendinizi bağlama çalarken buluyorsunuz. Benim de ilk öğrendiğim enstrüman 5 yaşında bağlamaydı. Bağlamayı kimse öğretmedi bana, kendim öğrendim. Babam sanatçı olmasaydı ben sanatçı olur muydum? Evet, yine olurdum.
 
TRT Ankara Radyosuna nasıl başladınız? O süreçten bahsedebilir misiniz? 
 
O yıllarda Türk Halk Müziği ve arabesk daha popüler olunca ben de o müziklere yönelmiştim. Ama babamdan dolayı da hep Türk Sanat Müziği’ni merak ediyordum.  Babam eve geliyordu, kendi çalışması gereken eserleri çalışıyordu, notaları çıkarıyordu. Merakla bakıyordum babam ne yapıyor diye. Ud çalıp söylüyordu. Eserleri deşifre ediyordu. Ondan göre göre, merak ede ede büyüdüm. Ankara Radyosu Gençlik Korosu imtihanları vardı. İmtihanı kazanıp Gençlik Korosu’na girdim. O zamanda çok üst düzey bir eğitimleri vardı koronun. 4 yıl orada eğitim aldım. Ankara Radyosu serüvenim öyle başladı. Babamın hocası benim de hocam oldu. 
 
Akşam Sefası programı süreci nasıldı? TRT Ankara Radyosu dışında içinde olduğunuz projeler nelerdir? 
 
Akşam Sefası, “TRT Müzik”te bir müzik eğlence programıydı. 25 yıl, çeyrek asır o programda bulundum. O zaman çok gözde bir programdı zaten. Okullu sanatçılardan oluştuğu için o zamanlar epey ses getirdi.  “TRT tabularını yıktı” diye gazetelere manşet oldu. Ama biz TRT sanatçısıyız. Başka programlarımız da vardı bizim. Yıldızların Altında… Benim kendi yaptığım programlar. Gönlümüzdeki Şarkılar diye kendi sunduğum, canlı olarak istek programı yapmıştım bir dönem de. Bunları şu anda radyoda yapıyorum. Akustik Nağme diye bir programım var. Her Çarşamba saat 18.00-19.00 arası “Radyo TRT Nağme”de. Kendim sunuyorum programı.

Haber Görseli

RAFET EL ROMAN İLE BİR DÜET PROJEMİZ VAR 
TRT Ankara Radyosu dışında başka projelerde yer alıyor musunuz? Gelecek hedefleriniz nelerdir? 
 
Ben birçok albüm yaptım. İlk albümüm Okyanus diye bir albümdü, ikincisi Can Suyu. Aynı zamanda Tasavvuf Musikisiyle de ilgileniyorum. Aynı zamanda bestekârım. Artık o kadar doluyorsunuz ki bir bakmışsınız beste yapmaya başlamışsınız. Birçok bestem var. TRT repertuarına giren bestelerim var. Kendi albümlerimde bestelerim var. Müzik serüveni benim için bitmeyecek, öğrenme de bitmeyecek. 
 
Rafet El Roman ile bir düet projemiz var şu anda. Onun müzikalitesini de çok seviyorum. Çok eskilere de hitap ediyor, şu anki gençlere de hitap ediyor. Kendini var ettiği bir solist kimliği var. “Rafetçe” diyor zaten, benim şarkılarım “Rafetçe”dir diyor. Türk Sanat Müziği ile pop müziğini birleştirmek istiyorum. Aslında televizyona da vardı böyle bir proje ama onu hataya geçiremedim. İnşallah öyle bir şey de düşünüyorum. Çünkü bu bizim kültürümüz, bu bizim kendi müziğimiz. Evet, güncelleyelim; güncellemek şart kendimizi, müziğimizi ama kültürümüzün bir parçası olan Türk Sanat Müziği’ni hep yaşatmalıyız.  Atatürk’ün de dediği gibi toplumları toplum yapan kendi sanatıdır. Kendi sanatımız var bizim. Biz bunu unuttuk. Kendi müziğimizi de bileceğiz, diğer müzikleri de dinleyeceğiz. 

Haber Görseli

Aynı zamanda Gazi Üniversitesinde öğretim görevlisiyim, burada müzikte sosyalleşme ve terapi dersi veriyorum.  Bizim müziğimiz eskilerden bu yana hastalarımızı iyileştirmek için kullanıldı. Darüşşifalarda kendi müziğimizle şifa vermişiz biz. Onun için diyorum ki ben; elbette diğer müzikleri de dinleyeceğiz ama önce kendi müziğimizi dinleyeceğiz, kendi müziğimize sahip çıkacağız. 
 
Şu an maalesef hızlı tüketim mantığıyla yapılan müzikler var. Yapay zekâ ile yapılanlar var. Bunlarda teknik olabilir ama doksanlar kadar etki yaratabilecek müzik kalitesi olduğunu asla düşünmüyorum. Bir müzik karmaşası var. Anlık tüketim alışkanlığı gibi bir durum aslında. Eğlence olarak görülmesi yeterli bulunuyor. Müzik sadece eğlence değil bir terapidir. Müzikle şifa dağıtmışız, hastaları iyileştirmişiz. Yeri geldiğinde hüzün, örneğin Türk Sanat Müziği;  hüznü de eğlenceyi de en kaliteli şekilde yaşatır. Müzikal yapı içinde böyle bir ilim var. 
 
Hayatınızın herhangi bir döneminde toprakla, tarımla ilgili bir uğraşınız oldu mu? 
 
Anne tarafım Tokatlı, dolayısıyla yazları teyzemin de yaşadığı Pazar ilçesine giderdik. Tarımla uğraşan teyzemler yazın şeker pancarı üretirler ve kısmen de hayvancılık yaparlardı. İnek sağmayı ilk burada öğrendim, yeri geldi davar güttüm.  Şeker pancarı toplardık, römorklarla fabrikaya götürürdük. Şeker pancarı pazısından pazı dolması yapılmasını ilk kez orada gördüm. 
 
Toprakla uğraşmak çok zevkli ve keyiflidir. Aynı zamanda teyzemlerin bostanları, şeftali bahçeleri de vardı. Şimdi ise o topraklar atıl durumda. Kısaca organikliğin ne olduğunu ilk orada öğrendim. Sütlerden çökelek, tereyağı yapardık. Saatlerce uğraşırdık belki ama organik ürünle buralarda tanıştım diyebilirim. Bu sanat hayatında da bizim için çok kıymetli. Doğal beslenmek, doğayla baş başa kalmak insana değişik şeyler katıyor. 
 
Doğada ne sıklıkla vakit geçiriyorsunuz? 
 
Benim hobi bahçem var. Örneğin geçenlerde hobi bahçesinde otlarımı temizledim, ağaçlarımla ilgileniyorum. Küçük çapta da olsa bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Sadece fiziksel bir bedenimiz yok, duygu bedenimiz de var. Doğanın sesini dinlerken yeni bir söz gelir; mırıltı, melodi gelir aklınıza ve bunlar sizi besler. Yeşilliğe bakacağız ki ondan feyzalalım. 
 
Nasıl besleniyorsunuz. Beslenirken organik ürün olmasına dikkat ediyor musunuz? Organik ürünlere nasıl ulaşıyorsunuz? Yemek yapmayı sever misiniz?
 
Beslenme konusuna çok dikkat ederim. Domatesimi Ayaş’tan, pekmezimi Alanya’dan, balımı Sivas’tan getirtirim. Mümkün olduğunca doğal ürünlere ulaşmaya çalışıyorum. Zeytinyağını da Ayvalık’tan getirtiyorum mesela.  Sosyalleşmeyi sadece şehirlerde zannediyoruz. Aslında olduğun her yerde sosyalleşebilirsin. Yemek yapmayı çok severim. Her sabah bir rutinim vardır. Domates, biber benim için vazgeçilmezdir. Zeytinyağının içinde biraz baharatla pişirim. Çok güzel olur. 

Bahadır Özüşen