EYLÜL-EKİM 2025 / HAYVANCILIK
Tavuk eti üretiminde dünyada 9., yumurta üretiminde ise 10. sıradayız
Tarım ve Orman Bakanlığı, Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğüne bağlı Tavukçuluk Araştırma Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Ahmet Uçar, Türkiye tavukçuluk sektörünün kaydettiği büyümeyi, bu başarının ardındaki temel faktörleri ve enstitünün bu gelişime bilimsel katkılarını dergimiz okuyucuları için anlattı. Uçar, sektörün geleceğine dair öngörülerini de paylaşarak, inovasyon ve yerli gen kaynaklarının önemine vurgu yaptı.
Ülkemizde tavukçuluk sektörü 80’li yıllardan itibaren önemli bir büyüme kaydetti. Bu büyümenin arkasındaki temel faktörler neler ve enstitünüz bu gelişmeye hangi bilimsel çalışmalarla katkı sağladı?
Türkiye’de tavukçuluk sektörü 1980 ve 1990’lı yıllardan itibaren büyük bir büyüme gösterdi. Bu büyümenin en önemli nedenlerinden biri, 90’lı yıllar ve öncesinde genetik alana yapılan yatırımların meyvelerini vermesidir. Özellikle ıslah firmalarının elinde bulunan saf hatlardan ikili, üçlü veya dörtlü melezleme ile elde edilen “melez azmanı” hayvanları üretecek ebeveynlerin Türkiye’ye gelmeye başlaması ve bu konularda yürütülen ıslah çalışmaları çok önemliydi. Enstitümüz bu süreçte önemli bir rol oynayarak geliştirdiği etçi ve yumurtacı hatları 1980’li yıllarda ve 2000’li yıllardan sonra yumurtacı hatlardan elde ettiği ebeveynleri özel sektöre sundu. Bu durum, entegre firmaların da gelişimiyle birlikte sektörün hızla büyümesini sağladı. Entegre firmalar sayesinde bütün tavuktan parça tavuğa ve işlenmiş ürünlere kadar geniş bir yelpaze oluştu. Arz ve talepte de görülen artış neticesinde tavukçuluk sektörü hızlı bir gelişim sürecine girdi.
Tavukların üreme gücünün diğer evcil hayvanlara göre çok daha yüksek olması, bu hızlı gelişimin anahtarı. Tavuklar ıslaha çok hızlı yanıt veriyorlar. Islahta yapmış olduğunuz çalışmanın etkileri ertesi yıl görülmekte ve ebeveynlere kadar geçen süreçte 3-4 yıl sonra meyvelerini vermeye başlıyor. Örneğin bugünkü elde edilen genotiplerde 1,5 kg yem tüketip 1 kg canlı ağırlık kazanan etlik piliç veya 2 kg yem tüketen bir tavuktan bir yumurta elde edebiliyorsunuz. Yine damızlık tavuktan yıllık 150-160 adet kadar etlik piliç elde edilebiliyor. Yani bir damızlık tavuk yıllık yaklaşık 300 kg karkası dünyaya bırakıyor. Bu oran bile tavuğun ekonomik verimliliğini ortaya koyuyor.
TÜRKİYE KÜRESEL PAZARDA ÇOK ÖNEMLİ BİR ÜRETİCİ
Etlik piliç üretimi ve yumurtacı tavuk üretimi arasında teknoloji, yem yönetimi ve genetik ıslah açısından ne gibi farklılıklar bulunuyor?
Etlik piliç ve yumurtacı tavuklar neredeyse iki farklı tür gibi ele alınıyor. Bunun nedeni, ıslah çalışmalarında tamamen farklı özelliklere odaklanılmasıdır. Etlik soylar, canlı ağırlık, göğüs genişliği, karkas randımanı ve yemden yararlanma oranı gibi özellikler için ıslah edilirken yumurtacı tavuklar yumurta ağırlığı, yumurta verimi, yemden yararlanma oranı ve yumurta kalitesi gibi özellikler üzerinden ıslah ediliyor.
Bu genetik farklılıkların yanı sıra üretim teknolojileri ve yöntemleri de ayrışıyor. Etlik piliç üretimi, Türkiye ve dünya genelinde neredeyse tamamen altlıklı yer sistemlerinde gerçekleştirilir. Buna karşın ticari yumurtacı üretimi yüzde 90 ve üzerinde kafes sistemlerinde yapılıyor. Bu durum, her iki üretim modelinde kullanılan teknolojilerin farklı olmasına yol açıyor.
Haber Görseli
Doç. Dr. Ahmet Uçar Tavukçuluk Araştırma Enstitüsü Müdürü
Türkiye’nin genetik kaynakları ve yerli tavuk ırkları, küresel pazarda rekabet gücü açısından nasıl bir potansiyel taşıyor?
Rekabet gücü açısından kendi yerli ırklarımızda hastalıklara direnç, yaşama gücü, sıcaklığa tolerans, iklim değişikliği gibi konularda bir avantaja sahibiz. Denizli ırkımız ya da çıplak boyunlu Türken tavuğumuz gibi yerli ırklarımız sıcaklık stresine çok dayanıklı. Bugün ticari olarak yumurta verimi ve et verimi acısından bir değer atfetmesek bile gelecekte iklim değişikliğine, hastalıklara karşı çok uluslu şirketlerin elde etmiş olduğu genotipler bu durumlara duyarlılık gösterebilir. Bu konuda genetik kaynaklarımızı biz kesinlikle saklamalıyız, geliştirmeye devam etmeliyiz. Var olanı korumalıyız koruduğumuz popülasyonlar ayrı olmalı. Bazı popülasyonlarda da yerli gen kaynaklarımızda ıslaha devam etmeliyiz. Bu ırklarımızı geliştirip ileriki dönemde ticari üretimde kullanabileceğimiz seviyeye getirmemiz gerekiyor.
Küresel pazarda Türkiye’nin tavuk eti ve yumurta üretimi açısından konumu nedir? Başlıca rakiplerimiz kimler ve onlara karşı rekabet üstünlüğü sağlamak için hangi stratejileri izlememiz gerekiyor?
Türkiye küresel pazarda çok önemli bir üretici. Tavuk etinde dünyada 9. sıradayız. Yumurta üretiminde 10. sıradayız. Hem tavuk eti hem de yumurta üretiminde ihracatta da yıllara göre değişmekle birlikte 3 veya 4. sıralardayız. Bizden iyi olan ülkeler ise Çin ve ABD gibi üretimde büyük dev ülkeler. Sadece kendi ülkelerini beslemeleri veya üretim kapasitelerini tam kullandıklarında dahi çok fazla bir üretim gerçekleştirebiliyorlar. Biz onların hemen ardından geliyoruz. Bu önemli bir başarı. Genel itibarıyla ilk 10 ülke içindeyiz diyebiliriz. Rakamlar şu şekilde; Türkiye’de tavuk eti üretimi 2018 yılında 2,15 milyon ton iken 2024 yılında 2,4 milyon ton olmuştur. Yumurta tavuğu sayısı 2010 yılından itibaren artış trendini sürdürüyor ve son yıllarda 120 milyon adet ile en yüksek seviyelere ulaştı. Yumurta adedi olarak bakıldığında ise yıllık 21 milyar adet seviyesinde. Tüm dünyada tavuk eti üretimi ise 116 milyon ton seviyesinde. Yumurta üretimi ise FAO verilerine göre ton olarak hesaplanmakta ve güncel rakamlar 90 milyon ton seviyesindedir.
Enstitü olarak biz de ıslah yapan bir kurum olduğumuz için genellikle İngiltere, Amerika, Almanya gibi ülkelerin başı çektiği ıslah firmalarının ürettiği materyaller bizim başlıca rakiplerimiz oluyor. Tüm dünyada artık ıslah firmaları tekelleşmiş durumda. Etlik piliçte sadece iki adet firma kaldı. Yumurta tavuğunda beş veya altı kadar ıslah firması kaldı. Tüm dünyaya materyali bu firmalar sağlamakta. Yüzyılı aşkın bir geçmişleri olduğu için ilerleme seviyeleri çok üst düzeyde bu firmaların. Bu firmalarla yarışabilmek için vatansever, istekli, genç araştırmacıların yetiştirilip ülkemize kazandırılması gerekiyor. Eğer bunu sağlayabilirsek rekabet gücümüzü arttırırız.
Yem maliyetleri, tavukçuluk sektörünün en büyük gider kalemlerinden biri. Maliyetleri düşürmek ve yerli yem kaynaklarını daha verimli kullanmak için enstitünüzde ne gibi araştırmalar yapılıyor?
Tavukçuluk tamamen kapalı ve çevre kontrollü kümeslerde yapıldığı için bizim yem maliyetlerimiz dolayısıyla yeme bağımlılığımız daha fazla. Çünkü merada yayılım gibi bir olay genellikle ticari tavukçulukta yok. Bu yüzden yem maliyetleri yüzde 70’leri bulabiliyor. Yem maliyetini düşürmenin en etkin yolu ıslah çalışmaları. Yemden yararlanma oranını yükseltmek gerekiyor. Bakanlığımızın elinde bulunan yerli ve millî etlik piliç Anadolu T’de bu uygulamalar yapılmaktaydı ve bu konuda daha kapsamlı çalışmalara başladık. Yerli ve millî yumurtacı hibritlerimiz Atak, Atak S, Atabey ve Akbay gibi hibritlerimizde de yem tüketimini çok önemsiyoruz. Bununla ilgili yapay zekâ ve makine öğrenme içeren akıllı yetiştirme sistemi çalışmalarına başladık. Etlik piliçlerde belli bir yere geldik. Yumurtacı tavuklarda da çalışmaları otomasyonla halleder duruma gelerek yemden yararlanma oranı daha iyi olan tavuklar ürettiğimizde maliyetimizi azaltmış oluruz.
TAVUKÇULUKTA DÜNYADA ÖNEMLİ BİR KONUMDAYIZ
Genç çiftçiler veya girişimciler için tavukçuluk sektörüne girmek ne kadar cazip? Başarılı bir başlangıç yapabilmeleri için enstitünüzün sunduğu hizmetler neler?
Tavukçuluk sektörü çok ilerleyen ve kendi kendine yetebilen bir sektör hâline geldi. Devletin en az desteğinin olduğu hayvancılık alanı artık tavukçuluk. Özel sektör belli bir seviyeye geldi. Etlik piliç sektöründe ruhsatlı bir kesimhanede kesim yapmanız gerektiği için sizin kendi başınıza bir üretim yapmanız neredeyse imkânsız. Entegre tesisler kendi kesimhanelerine dışarıdan gelen bir tavuğu almadığı için genç girişimciler burada biraz zorlanıyorlar. Fakat yumurta tavuğu yetiştiriciliğinde tam entegrasyon olmadığı için girişimcilerin daha düşük örneğin 50 bin, 100 bin gibi kapasitelerle bu işe başlayıp biraz daha büyüme şansları var. Yumurta üretiminde yatırımın önü biraz daha açık. Yumurta tavukçuluğunda tek sorun elde ettiğiniz yumurtayı pazarlamak. Bunu çözdüğünüzde başarılı olabilirsiniz.
Genç girişimciler; tavuğu biliyorsa, tavuğu tanıyorsa ve işinin başında duracaksa bu sektöre girebilirler. Canlı materyal ile uğraştığımız için işi kontrol edemediğinizde o üretimden kâr elde etmeniz neredeyse imkânsız. Genç girişimcilere Bakanlığımızın büyük desteği var elbette. Tavukçulukta dünyada önemli bir konumdayız. Bu nedenle gelişmiş ve yoğun tavukçuluk olan bölgelerden ziyade gelişmemiş bölgelerde desteklemeler daha fazla.
Son olarak, geleceğin tavukçuluk sektörü için öngörüleriniz nelerdir? İnovasyon, otomasyon ve yapay zekâ gibi teknolojiler sektörün geleceğini nasıl şekillendirecek?
Gelecekte tavukçuluk sektörünün büyümeye devam edeceğini öngörmekteyiz. 2015 yılında dünyada en çok üretilen ve tüketilen et, domuz etiydi. 2016 yılından sonra tavuk öne geçmeye başladı ve bugün 135 milyon tonu aşan bir tavuk eti üretimi var dünyada. Domuz eti neredeyse aynı seviyelerde kaldı (115 milyon ton). Tavuğun üreme gücünün yüksek olması, ıslaha yanıt verme süresinin kısalığı, gelişimin sürekli devam etmesi, daha az yem ve su tüketmesi, daha az alana ihtiyaç duyması vb. artılarından dolayı payı giderek artıyor. İnsanların en ucuz, en kolay erişebileceği hayvansal kaynaklı protein olduğu için hem et hem de yumurta üretiminin tüm dünyada ve ülkemizde payı giderek artacak. Tavukçuluk, uzun yıllardır otomasyonla tam çevre denetimli kümeslerde (yem ve su tüketimi, ısı, havalandırma, karbondioksit seviyesi vs. kontrol edilen bir üretim) yapıldığı için önü çok açık bir sektör.
Etlik piliç yetiştiriciliğinde tam otonom robotlar kullanılmaya başlandı. Robotlarla tüm kümesi tarayarak ölen hayvanların tespiti, toplanması ve yem teşvikine kadar tüm süreçleri organize eden sistemleri konuştuğumuz bir çağa geldik. Aynı şeyi yumurta tavukçuluğunda da görüyoruz; her bir kattan bantlarla yumurta tasnif odasına, oradan boylama makinesine iletilerek tasnifinin yapıldığı sistemler de var. Bu daha ilerlemiş sistemlere doğru gidecek. Bizim enstitümüzde de yapay zekâya, makine öğrenmeye yönelik çalışmalarımız mevcut. Yapay zekâ ile yumurta ağırlığını yumurtanın görüntüsünden en az yüzde 98 doğrulukla tespit etmeyi başarıyla gerçekleştirdik. İlerleyen süreçte yem tüketimi ve yemin verilmesi süreci tamamen makinelere yaptırılarak iş gücünün azaltılması ve verilerin objektif alınması asıl hedefimiz.
Görüntü işlemeyi çok yoğun olarak etlik piliç sektörü kullanıyor. Herhangi kusurlu bir durum olduğunda kusurlu karkas sistemden düşüyor veya sistem dışına atılıyor. Etlik piliç kümesinde görüntü sistemleri ile hayvanların görüntüsünden canlı ağırlığını öğrenebiliyoruz. Bazı sistemlerde yüzde yüze kadar hayvanları yüzünden tanıyıp kimliklendiriyor ve bu şekilde bireylerin verisini öğrenebiliyoruz. Dünyada tavukçuluk buna benzer sistemlere doğru gidiyor. Örneğin; günlük 25 bin etlik pilicin veya 100 bin yumurtacı tavuğun üretildiği kümeslerde otomasyondan dolayı sadece bir kişiye ihtiyaç duyuluyor.
Tavukçulukta beş yıl sonra tamamen sistemlerin yapay zekâ ile yönetilmesini bekliyoruz. Bu teknolojilerin kullanımında Bakanlık olarak Anadolu T’nin üretiminde yem tüketiminin bireysel olarak takip ettiğimiz bir sistem oluşturduk. Her bir civcivi sistem otomatik tanıyor ve ne kadar yem tükettiğini günlük hesaplıyor. Bunları geliştirmenin yanında, benzer sistemleri şimdi yumurtacı tavuklarla da yapacağız. Akıllı Yetiştirme Sistemlerinin hayvancılık özelinde en ileri olarak kanatlı sektöründe kullanılmaya devam edeceğini öngörüyoruz.