Dünyadan başarılı kooperatif hikâyelerini anlatmak üzere bu sefer bir ülkeye değil, ülkeler bütünü olan Avrupa Birliği’ne gideceğiz. Yaklaşık 75 yıllık bir süreç sonunda bugün hemen her alanda ortak politikalar ile tek bir ülkeymiş gibi idare edilen bu dev yapı içinde tarımın nasıl ve kim tarafından planlandığını göreceğiz.
Serbest piyasa ekonomisinin ödün verilmeden hüküm sürdüğü Avrupa Birliği ülkelerinde tarım ve gıda ürünleri piyasası hiç de serbest olmayan; kesin ve katı kuralları, hatta yaptırımları olan bir mekanizma altında kontrol edilmektedir. Avrupa Birliği’ne üye bütün devletler tarafından millî politikalarının bile üstünde mutlak surette kabul etmeleri gereken ve Ortak Tarım Politikası adı verilen bu mekanizma ile tarımın her alanında ve her aşamasında planlamalar yapılmaktadır. Bu üst çerçeveyi sahaya tam olarak aktarabilmek amacıyla detaylı düzenlenmiş kurallar bulanmaktadır. Tarım alanında bütün konular Ortak Piyasa Düzenlemeleri adı altında kapsamlı bir uygulama mevzuatı ile yürütülmektedir. Rehber niteliğindeki bu düzenlemede ayrıntılı şekilde aşağıda maddeler hâlinde belirtilen konularda uygulamanın nasıl yapılacağı anlatılmaktadır:
Üyelerinin ve üretim imkânlarının kaydının tutulması,
Üretilen ve pazarlanan ürünlerin kaydının tutulması,
Piyasalara ilişkin faaliyetlerin kaydının tutulması ve gelişmelerin takip edilmesi,
Üretimin, mevcut kaynaklar çerçevesinde talebe bağlı olarak kalite, standart ve miktar açısından planlanması,
Üyeleri tarafından üretilen ürünlerin piyasa değerini arttırıcı işleme, paketleme, ambalajlama gibi faaliyetlerde bulunulması,
Pazarlanma aşamasında doğrudan satış, sözleşmeli tarım gibi faaliyetlerde bulunulması,
Mezat yeri ve sistemlerinin işletilmesi,
Piyasa gözetim ve denetiminin yapılması,
Piyasada fiyat istikrarı için gerekli müdahale sistemlerinin kurulması ve gerektiğinde işletilmesi,
Ortakları tarafından üretilen ürünlerin piyasaya satışını ve buna göre üretimini programlamak üzere Üretim ve Pazarlama Planları oluşturulması,
Uygulama için bir fon oluşturması ve bunun finanse edilmesi,
Üretim maliyetlerini azaltıcı tedbirlerin alınması,
Sektöre verilen sübvansiyon, depolama, girdi gibi destekleme fonlarının ve maddi tazminatların ortakları arasında paylaştırılması,
Sektöre yönelik AR-GE faaliyetlerinin geliştirilmesinde köprü vazifesi görerek pahalı ve zor modern teknolojinin ortaklara ulaştırılması, kullanımın kolaylaştırılıp yaygınlaştırması,
Ürünlerin işlenmesi ve atıkların değerlendirilmesinde çevreyi koruyucu tekniklerin uygulanmasında ortaklara destek olunması,
Su ve toprak kaynakları ile peyzajın korunması ve biyolojik çeşitliliğin sürdürülmesine yönelik uygulamaların yaygınlaştırılmasında ortaklara destek olunması, teşvik edilmesi,
Kırsal kalkınma politikalarının uygulanacağı yerde bulunan üreticilerin ekonomik faaliyetlere katılımının desteklenmesi ve yönlendirilmesinde merkezî otorite olunması.
Her Şey Net ve Basit
Burada en dikkat çekici husus, Üretici Örgütü ile ilgili maddelerdedir. Bütün bu iş ve işlemlerde bu örgütlerin mutlak surette belirleyici ve uygulayıcı unsur oldukları kesin hükümlerle ifade edilmektedir. Yani üretici örgütü olmadan yukarıda sayılan hiçbir faaliyet yürütülememektedir. Ayrıca, Üretici Örgütü denilen yapının bölgeler bazında üreticiyi ve ürünü nasıl temsil ettiği, sorumlulukları, yetkileri ve sektördeki yerleri açıkça tarif edilmektedir. Özellikle piyasanın düzenlenmesinde şeffaf bir mutabakatname olan Üretim ve Pazarlama Planlarının sadece Üretici Örgütü denilen bu yapılar tarafından nasıl yapılacağı açıklanmaktadır. Her şey net ve basittir.
Avrupa Birliği’ndeki uygulamaya baktığımızda; bölgesel olarak kooperatiflerin bir araya gelerek Üretici Örgütü adı altında kamu menfaati güden ticari üst yapılar kurdukları görülmektedir. Daha da detaylı incelendiğinde bu şirketlerin bölgedeki bütün istatistiki verileri tuttukları, bu verilere istinaden bölgenin üretim potansiyelini belirledikleri, bu potansiyele göre üretilebilecek ürünlerin sözleşmeler yapılarak önceden pazarın talebine göre üretim kararlarını planlandıkları anlaşılmaktadır. Yani üretim; pazarın miktar, standart, kalite, fiyat, tarih gibi taleplerine ve bölgenin üretim potansiyeline göre belirlenmektedir. Üretim ve Pazarlama Planı adı altında 5 yıllık dönemlerle yapılan planların kooperatifler birliği tipi yapılar olan Üretici Örgütlerinin ortaklarına nasıl yansıtıldığı, ortakların plana uygun üretim yapabilmeleri için nasıl yol gösterilip yardımcı olunduğu ve hatta her türlü girdinin tedariki için nasıl toplu sözleşmeler yapıldığı kolaylıkla izlenebilmektedir. Bu arada piyasanın izlenmesi, denetlenmesi, desteklenmesi, müdahale edilmesi ya da farkındalık çalışmaları gibi kamu hizmetleri de ilgili Bakanlık teşkilatı yerine yine bu ticari şirket üzerinden yapılmaktadır. Devleti büyük bir iş yükünden ve mali külfetten kurtaran bu yaklaşım, aslında Bakanlıkları sahada daha dinamik hâle getirmektedir. Bu arada sürdürülebilirlik ile ilgili kararların ancak sahada uygulayıcı olan üretici tarafından benimsenip uygulanmasına bağlı olduğunu fark eden Avrupalı Devletler, bu işi de yine Üretici Örgütü yapılarının üzerinden en ideal şekilde organize etmektedirler.
Her şeyin serbest olduğu ve hiçbir ticari kısıtlamanın getirilemediği neoliberal piyasalarda konu gıda ve tarım olunca kimsenin keyfine kalmayacak şekilde kamu menfaatini önde tutan sosyoliberal uygulamalar devreye girmekte ve serbest piyasa sistemine uygun çözümler kooperatifler tarafından yürütülmektedir. Yani sorunlar sistemin kendi mekanizması içinde kendiliğinden çözülmektedir. Kısacası bizde de kemikleştiğini sandığımız sorunların, üreticinin piyasadaki diğer paydaşlar ile tam bir iş birliği içinde kendi sektörüne sahip çıkarak kolaylıkla çözülebileceği ve birlikte daha çok kazanılabileceği açık ve net şekilde görülmektedir.