OCAK-ŞUBAT 2024 / AYIN KONUĞU

Nilgün Esin: “Bu ülkenin güçlü bir tarım hafızası var, bu hafızayı kaybetmememiz gerekiyor”


Müge ÇEVİK    

02.04.2024 


Bu sayıdaki konuğumuz, bir tesadüf eseri kamera karşısına geçen ve yıllardır çok sayıda televizyon programının sunuculuğunu üstlenen Nilgün Esin. Tarımla uğraşan bir ailede yetişen, TRT ekranlarında Bu Toprağın Sesi programı ile “çalışan, üreten ve toprağa emek verenlerin sesi olan ” Nilgün Esin’le keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

İzleyiciler olarak sizi sunuculuğunu yaptığınız başarılı televizyon programlarından tanıyoruz. Ancak Nilgün Esin kimdir, nerede doğup büyüdü, nasıl bir çocukluk geçirdi, anlatır mısınız?
 
Ankara’da doğdum ve büyüdüm, göçmen bir ailenin kızıyım. 1923 nüfus mübadelesi ile dedelerim Yozgat’ın Boğazlıyan ilçesine göçmüşler. Tarımla uğraşan bir ailenin evladıyım ben de. Buğday başaklarını, asmaları, mercimek hasadını çocukluğumun zenginliği olarak tanımlarım. Hatta öyle ki annem ve babamın aşkı annemin bir gün mercimek hasadından dönüşünde babamın onu görmesi ve gönlünün düşmesi ile başlamış. Şehirde büyüdüm lâkin benim ve ablamın çocukluğu hatta lise yılları bile yaz aylarında köyde aile büyüklerimiz ile üretimin içinde geçti. Anadolu’nun bereketini ve irfanını yerinde yaşayanlardan biriyim. Ne mutlu bana! Genel olarak yaramaz diye adlandırılan çocuklardan biriydim, yerinde duramayan, haylaz, keşfetmeyi seven bir çocuktum. Köyümüzde harman yerinde kaybolmuşluğum çoktur o yüzden. Hâlâ bilen bilir, bu merak duygusu ile çoğu zaman ne kadar yol yürüdüğümü bilmeden kaybolurum. Bir gün de hindilerin olduğu samanlıkta hindi ve yavruları ile uyuya kalmışım; herkesi merakta bırakıp üstelik keyfime bakmışım. Annem hep onu anlatır, biraz sitem ederek tabii. 
 
Televizyon ekranlarıyla nasıl tanıştınız, bu mesleği seçmenizdeki en büyük etken neydi? Bu mesleğin sizin için anlamı ve size kattıklarından söz eder misiniz?
 
Lise öğrenimime devam ederken tiyatro ile tanıştım. On altı yaşlarımda bu heves devam etti.  Hatta okulu bile kırdığım olmuştur provalara gitmek için. Sonrasında oyunculuk serüveni başladı. Uzun yıllar Ankara’da özel tiyatrolar ve devlet tiyatrosunda oyuncu ve yönetmen yardımcısı olarak çalıştım. 2002 yılında bir arkadaşımın yerine, bir günlüğüne TRT1’de yayınlan bir çocuk programına kukla oynatmak için gittim, iş bitimi evime dönüp sabah yine oyun provasına gidecektim. Hepsi buydu benim için ama öyle olmadı. Yapımcılar o gün ekranla, çocuklarla olan iletişimimi beğendiklerini ve benim çocuk programı sunmamı istediklerini söylediler. “Ne dersin?” diye sordu Elma Hanım, kulakları çınlasın. Şaşkınlık içinde “Bilmem ben o camla konuşabilir miyim?” dedim. Sonraki günler Yapımcım Süha Abla aradı, korkumu ve kaygımı anladığı için cesaret verici bir konuşma yaptı benimle ve böylece benim televizyon hikâyemdeki ilk yol arkadaşlığımız başladı. Bir günlüğüne gittiğim bir işti benim için şimdi ise kendimi tanımladığım ve tanıttığım mesleğim. 600’e yakın bölümü geride bırakmışım. 
 
Biraz da kendi alanımızla ilgili sorular yöneltmek isterim. Hayatınızın herhangi bir döneminde tarımla ilgilendiniz mi?
 
Profesyonel olarak tarımla ilgilenmedim lâkin ailemden hâlâ tarımla uğraşanlar var memleketimizde. Ucundan kıyısından yine iç içeyiz. Bir de bu formatta programlar sunduğum için zaten yıllardır Anadolu’da hep üretimin içindeyim.

Haber Görseli

GÖKYÜZÜNE BAKABİLMEK BİLE BENCE DOĞAYA BİR KAÇIŞ
Doğa sizin için ne ifade ediyor. Yorulduğunuzda, kendinizi dinlemek istediğinizde doğaya kaçar mısınız?
 
Kendiliğinden büyümüş ufacık bir ağaç bile benim için doğayı ifade ediyor. Doğal olmayan her tür iletişim, etkileşim veya zorunluluk hallerinden uzaklaşmak için doğa bende vazgeçilmez bir mekân. Doğayı, bir mekân olarak düşünüyor olmam bile belki doğal olana zarar verebilir ama maalesef şehrin sunduğu bu yapay olanaklarda kendime pek yer bulamıyorum, diyebiliriz. Doğal olana temas etmeyi kısıtlayan bir planlama içinde yaşıyorken "gökyüzüne bakabilmek" bile bence doğaya bir kaçış.

Haber Görseli

Beslenmenizde nelere dikkat ediyorsunuz? Örneğin organik beslenme konusunda hassas mısınız ya da alışverişlerinizde etiket okuma alışkanlığınız var mı?
 
Beslenmeme dikkat etmeye çalışıyorum tabii şehir dışında çekimlerde olduğum zaman “ ne bulursam yerim” durumu oluyor hâliyle. Ama hazır yemek ya da ayaküstü gıdadan uzak duruyorum. Çok meşhur gazlı içeceklerle de aram pek yok, sevmiyorum zaten, damak tadım öyle gelişmemiş. Dumanı tüten etli bir nohut yemeğine yahut bulgur pilavına ve kırmızı soğana değişmem o ürünleri. 
 
Etiket okuyorum, en azından dikkat ediyorum ve bunu önemsiyorum. Kıyafet alırken ürün içeriğini okuyoruz değil mi? Öyleyse yiyecek ve içecek alırken daha dikkatli olmamız gerektiğini düşünüyorum. Zira ne yersek oyuz! Tüm bunlar bilinç meselesi daha bilinçli olmamız gerektiğini düşünüyorum.
 
Ülkemizde tarımla ilgili gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Toprağın sürdürülebilirliği, gıda güvenliği gibi konularda hem çiftçinin hem de halkın bilinçlenmesi için televizyon programlarının rolü nedir, ne olmalıdır? Bu konularda yapılan programları yeterli görüyor musunuz? 
 
Malum olduğu üzere verimli hilal içinde yaşıyoruz. Tarıma elverişli verimli arazilerle dolu bir harita içindeyiz. Buna rağmen önce vahşi sulama, sonrasında kimyasal kullanımı vb. bilinçsizlik, bizim bu arazilerden yeterince verim almamızı zorlaştırıyor; bu arazilerin sürekliliğine zarar veriyor. Vahşi sulama ile su kaynakları kuruyor, obruklar açılıyor, popülasyon ciddi bir zarar görüyor; hâliyle doğal denge de bozuluyor. Özellikle gıda güvenliği başlığı önemli. Ciddi sağlık tehlikelerini önlemek ve takip etmek için gereken bir sistem. Bu konudaki bilgi eksiğimizi biz vatandaşların kısa sürede kapatacağımızı düşünüyorum, öyle de olmalı. 
 
Tabii ki bu kapsamda televizyon programlarının önemi çok büyük. Bunun yanında televizyon programları ne kadar artarsa artsın, insanların bu tür konuların işlendiği televizyon programlarına da yönlendirilmesi gerekiyor. Televizyon programları, doğru konuklar, doğru konular ile yapılırsa bence ciddi bir yönlendirme aracı olabilir. Sadece tematik kanallarda değil majör televizyon kanallarında da izlenebilir saatlerde seyirci ile buluşması gerekiyor. 
 
Bu ülkenin güçlü bir tarım hafızası var; bu hafızayı kaybetmememiz gerekiyor.

Nilgün Esin