OCAK-ŞUBAT 2024 / ÖNDER ÇİFTÇİ
İstanbul’dan Trabzon’a uzanan bir çiftçilik hikâyesi
Hülya Erkan -
Kübra AKSOY ÇALIŞKAN -
Gülşen BAŞKAN
İstanbul’da yüksek gelire sahip bir ailenin üyesi iken işlerinin bozulması sonucu Trabzon’a, Of ilçesi Serindere Mahallesi’ne dönerek hayvancılık yapmaya başlamış bir kadın çiftçi Gülhanım ve eşinin hikâyesini anlatacağız.
Kendinizi tanıtır mısınız? Köy hayatınız nasıl başladı?
İsmim Gülhanım Aydın, 1975 yılında Gaziantep’e bağlı Kilis ilçesinde (Kilis il olmadan önce) doğdum. 1992 yılında görücü usulü tanışıp evlendim. 3 erkek çocuk annesiyim. İlkokul mezunu iken evlendikten sonra, ortaokulu ve liseyi açık öğretimden okudum.
Eşimin İstanbul’da şirketi vardı. İşleri bozulunca sıkıntı yaşamaya başladık. Destek olmak için halk eğitim merkezinde aşçılık kursunda eğitim aldım. Akabinde evden yemek yapıp okullara götürdüm. Bu şekilde dört yıl boyunca eşime destek oldum. Sonunda artık İstanbul’da yaşamak istemediğimi eşime, çocuklarıma söyledim ve köy hayatım bu şekilde başlamış oldu.
1 İNEK, 1 İNEK DAHA DERKEN, ŞU ANDA 22 İNEĞİM OLDU
Tercihiniz neden hayvancılık? Köy hayatına adapte olmak kolay oldu mu?
İstanbul’da çok aktif bir kadınken köye gelince boşluğa düştüm. “Ne yapabilirim?” derken bir gün komşu Nuriye teyzemize oturmaya gitmiştim ve kendisi ineğinin bir buzağısı olduğunu ancak bu buzağıya bakamayacağına söyledi. İşte o anda buzağıya ben bakabilirim dedim. Bu sözüme komşularım gülmeye başladı. Buzağıyı aldım ancak bakımıyla ilgili hiçbir bilgim yoktu. Komşularımın 2-3 gün desteğinden sonra kendim bakmaya başladım. Aldığım buzağı büyüyüp süt vermeye başladığında evimizin ihtiyacından fazla elimde süt kalmaya başladı. Ben de süt satmaya başladım. Talepler çoğalınca ineklerimi çoğaltmaya başladım, şu anda 22 ineğim oldu. Yani bu işe bir buzağı ile başladım. Köyde hatta ilçede hayvancılık yapan kadın çiftçiler arasında örnek bir çiftçi oldum.
Hayvancılık çok güzel bir şey. “Aşkla” dersiniz ya aynen ben o hisleri taşıyorum. Yani bu işi yapabilmek için hayvanları çok sevmek ve özverili olmak gerekiyor. Eşimle aynı anda bir yere gidemiyoruz. Belli saatlerde çocukların bakımı gibi hayvanlarımın da bakımı var, sonuçta sana her yönüyle ihtiyacı olan canlılar. Tabii ki avantaj ve dezavantajları oluyor. Yani sabah yedi gibi ahıra giriyorum. Önce seviyorum, yediriyorum sonra da sağıyorum ineklerimi, ortalama 2,5 saatimizi alıyor. Akşam tekrar aynı işleri yapmak için saat beşte ahıra giriyoruz. Hayvanların sadece dili yok, onların hareketleri veya tavırlarından çok şeyi anlıyoruz. Kaşınmak istediklerini, sevilmek istediklerini, hasta olduklarını, hissettiklerini, hatta ispiyonlama işleri bile var. Her şekilde kendilerini ifade ediyorlar.
Elde ettiğiniz sütü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sağdığım süt çok fazla geldiği için günlük süt olarak kendi arabamla evlere servis yapıyorum. Geri kalan sütü beyaz peynir, süt kırması, çökelek vb. peynir çeşitleri yaparak değerlendiriyorum. Sütten aldığım kremayı ise tereyağı yaparak satışa sunuyorum. İl ve İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü çalışanları tekniğine uygun beyaz peynir yapımını evimde uygulamalı olarak gösterdi. Ben de onlardan öğrendiğim şekilde yapmaya devam ediyorum.
Ayrıca yaz aylarında Of-Çaykara-Uzungöl yolu üzerinde Tarihi Hapsiyaş (Kiremitli) Köprüsü ayağında turistlere süt ve süt ürünlerini, yaptığım pasta türlerini “Gül’ün Ev Yemekleri” adı altında stant açarak satıyorum.
SÜT SAĞIM MAKİNESİNİ YÜZDE 50 HİBE DESTEĞİ İLE ALDIM
Tarım ve Orman Bakanlığının desteklerinden faydalandınız mı?
Kırsal kalkınma desteklemeleri kapsamında süt sağım makinesini yüzde 50 hibe desteği ile aldım. 2024 yılı için ise 3 düve almak için başvuru yaptım. İl, İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü personelinden uygulamalı veya normal eğitim alanında (gıda teknolojisi; fındık, çay yetiştiriciliği vb.) desteklerini almaya devam ediyorum.
KENDİ İŞİMİ YAPIYORUM VE ÇOK MUTLUYUM
Doğu Karadeniz’in arazi şartlarında kadın çiftçi olmak zordur, nasıl başardınız?
Arazi şartları gerçekten çok zor. Ancak inanın ben İstanbul’da bu kadar rahat değildim. Bazen İstanbul’da yaşayan çocuklarımı görmeye gidiyorum, 10 gün zor kalıyorum. Şehirde 4 duvar arasında oturanlara artık acıyorum diyebilirim. Bu huzuru başka hiçbir yerde bulamıyorum. Doğayı, yeşilliği, temiz havayı hiçbir şeye değişmem. Kendi işimi yapıyorum ve çok mutluyum.
Büyükbaş hayvancılık dışında başka uğraşlarınız var mı?
Tavuklarım var ve bahçede mevsimine göre ekim dikim (patates, mısır, fasulye, pazı vb.) işlerimiz oluyor. Bunun yanında 7 dönüm fındıklık ve 2 dönüm de çaylığımız var.
Her yönüyle sosyal bir kadın olduğunuzu görüyoruz, bu konuda bizimle paylaşmak istediğiniz anılarınız var mı?
Bundan 5 yıl önceki yerel seçimlerde köyümüzde hemcinslerimin tepkilerine rağmen muhtar adayı oldum. Seçilemedim belki ama bu köyde en azından kadınların gücünü göstermek adına “biz de varız” dedim.
Köyde bir ilk olan “Nineler Günü” faaliyeti yaptım. Aynı köyün içinde yıllardır görüşemeyen belli yaş üstündeki nineleri arabamla alıp bir araya getirmenin mutluluğunu yaşadım.