Nasıl başladınız, bulunduğunuz noktaya gelirken neler yaşadınız?
Yüksel Tohumun kurucusuyum. Şirketimizin ortakları ben ve kardeşlerim. Bir aile şirketiyiz. Bizim tarihimiz özel sektör tohumculuğu ile başlıyor. 1985 öncesi mevzuat gereği tohum üretimini, ihracatını, ithalatını ve satışını devlet kendi kurumlarıyla yapıyordu. Üretici tohumunu, gübresini; şeker şirketinden, tarım kredi kooperatiflerinden ve zirai donatım kurumundan alıyordu. 1985 yılında serbest piyasa ekonomisine geçişle tohum sektörü de serbest bırakıldı; Özel sektörün ıslah, araştırma, üretim, ithalat ve ihracat yapmasına izin verildi. Özel sektör önce ithalatla sektörün içinde yer almaya başladı. Özellikle yurt dışına çıkan, orada kaliteli tohumun önemini görmüş kişiler ve bazı üniversite hocalarımız tohum ithalatına başladılar. Biz de 1990 yılında AR-GE çalışmaları ve ıslahla işe başladık. Ailemizin Gazipaşa’daki mevcut seralarını tohum ıslah işine ayırdık. Önce domates, hıyar, biber, patlıcan, kavun, karpuz sonra kabak türlerini ekledik. Ben üniversiteyi bitirdikten sonra tohum ıslah işine başladık ve bugüne kadar gelişerek devam ediyoruz. Başlangıçtan bugüne özel ve kamudan hiçbir maddi destek almadan kendi imkânlarımızla geldik. Tabii o zamanlar “olmaz” denileni başarmaya çalıştığımız zor zamanlardı. “Atı alan Üsküdar’ı geçti, bu iş asla yapılmaz, yabancılar bunu 100-150 sene önce halletmiş, Avrupa’ya yetişemezsiniz” gibi yargılar vardı. Bizi okutan hocalarımız, ithalat yapanlar bu düşüncedeydi. İmkânlar kıttı. O zamandan beri çok şey değişti. Bizden sonra sektöre girmek isteyen insanlarımıza bir güven geldi. Şu an geldiğimiz noktada dünya ile rekabet eden ıslah ve üretim yapan firmalarımız var.
Hangi tür tohumlar üretiyorsunuz? Tohum ıslah ve üretim süreci nasıl işliyor?
Ana iş olarak sebze tohumu kısmında faaliyet gösteren bir firmayız. Domates, hıyar, biber, patlıcan, kavun, karpuz, kabak ayrıca marul ve fasulye türlerinde ıslah yaptık. Sebzede 34 yıldır ıslah ve tohum üretimi yapıyoruz; patateste ıslah çalışmalarına yeni başladık, 17 yıl oldu. Islah çalışması için 17 yıl yeni sayılır. 2 sene önce patates tohumlarımız ıslah programlarından çıktı, yerli ve millî olarak tescil edildi. Tohum üretimi ve satışına başladık. 2023 yılında 2 bin ton civarında patates tohumu üretip üreticimizin kullanımına sunduk. 2024 yılı üretimi için de 5 bin ton patates tohumu üretimi planladık. Bizden başka birkaç firma daha yerli patates tohumu çıkarmaya başladı. Bursa Yenişehir’de Turkish Genetik Tohum adlı bir şirketimiz var. Bu şirket tamamen mısır ve ayçiçeği ıslahı konusunu çalışıyor. Burada geliştirdiğimiz 10’a yakın mısır çeşidini üreticinin hizmetine sunduk. İhracat da yapıyoruz.
Doğada zaten milyonlarca yıldan beri hibritleşme var. Biz doğada olan hibritleşmeyi genetik biliminin kurallarına göre seralarda tek tek elle genetik materyalleri karıştırmadan kontrollü şekilde yapıyoruz. Islah; iyileştirme, geliştirme, mevcuttan daha fazla hastalıklara dayanıklı, pazar ihtiyaçlarına karşılayacak nitelikte yeni nesil çeşitlerin geliştirilmesi ve daha iyi hâle getirilmesidir. Bu süreçte ıslah edilen tohum denemelerden geçirilir. Kontrol çeşitleriyle kontrolü yapılır. Türkiye içinde ya da başka yerde daha önce üreticinin kullandığı mevcut çeşitlerle kıyaslanır, mevcut kullanılan ticari çeşitlerden iyi ise tercih edilir. Tescil ve kayıt işlemi yapılır. Süreç satış aşaması ve teknik destekle devam eder.
Tohumlarınızın kalite kontrol süreçleri neler?
Islahtan sonra tohum kalite kontrol aşamalarından geçiyor. Bu kalite kontroller üretim seralarımızda başlar, laboratuvar testleriyle devam eder. Çok farklı laboratuvar testleri var. Tohumun çimlenme, genetik safiyet, fiziki safiyet ve hastalık testleri şeklinde yapılıyor. Tohumla taşınabilen hastalıklar olabiliyor. Tohum paketleme biriminden çıkmadan önce son testler yapılıyor. Bunların hepsi her aşamada ayrı bir kalite kontrol sürecini içeriyor. Yüksel Tohum; iyi tarım uygulamaları, İSO 9001: 2015, İyi Tohum ve Bitki Uygulamaları (GSPP) ve Organik Tohum Üretimi Sertifikasına sahip. GSPP ve organik tohum üretimi Türkiye’de sadece Yüksel Tohumda, dünyada da çok az sayıda tohum firmasında uygulanan uluslararası tohum kalitesi standartlarıdır.
TOPLAM 80 ÜLKEYE TOHUM İHRACATI YAPIYORUZ
Islah ve araştırma merkezleriniz hakkında bilgi verir misiniz?
6’sı yurt içinde ve 6’sı yurt dışında olmak üzere 12 tohum üretim, araştırma ve deneme istasyonumuz var. Yurt dışında olanlar İspanya, Pakistan, Fas, Çin, Meksika ve Brezilya’da. Tabii bu ülkelerde aynı zamanda kendi şirketlerimiz var. Burada Yüksel Tohum önemli değil önemli olan ülkemizin yurt dışında herhangi bir ülkede bir tohum şirketinin sahibi olması. Bu Türkiye’nin dünyada operasyonel ve global güce sahip olması demek. Teşhir ve ticari faaliyetler yürütmek üzere Şili, Polonya, Hollanda ve Ürdün’de de şirketlerimiz var. Yurt dışında sadece kendi şirketlerimiz üzerinden tohumculuk faaliyetleri göstermiyoruz. 70 civarında ülkede distribütörümüz var, toplamda 80 ülkeye de tohum ihracatı yapıyoruz.
Pakistan’daki şirketimiz biraz farklı, daha önce bizim distribütörümüz olan ve o ülkenin tek tohum şirketini 11 sene önce satın aldık. Islahı, AR-GE’si olan bu şirketi satın alarak Uzak Doğu’daki gen havuzunu Türkiye’ye kazandırmış olduk. Çünkü Uzak Doğu’daki sebze çeşitleri Avrupalı ve bizim gibi tohum firmalarından tamamen farklı. Örneğin o bölgedeki en önemli sebze türü kudret narı dediğimiz bizde ve Avrupa çok bilinmeyen bir sebze. Su kabakları, kudret narı, Asya tipi kavun ve yarısı beyaz yarısı yeşil Asya tipi hıyar. Bunlar tamamen Uzak Doğu’ya özgü türler. Pakistan’da fiyatlar düşük ama nüfusu fazla, 250 milyon nüfuslu bir ülke. Bu işletmeye önemli yatırımlar yaptık. Çok düzgün işleyen bir işletme. Orada üretip orada satmak da bize rekabet avantajı sağlıyor.
GÜÇLÜ BİR TOHUM FİRMASININ SANAL DEĞERİ ÇOK YÜKSEKTİR
Bir türün ıslah çalışması yaklaşık ne kadar zaman alıyor?
Bir sebzenin ıslahından satışına kadar geçen süre oldukça uzun, bu 7-8 hatta 15 yıl sürebilir. Gen havuzunuz büyümüşse ıslah 10 yıl kadar uzayabilir, deneme ve tanıtım süreci de 2-3 yıl olur. Bir tohumun geliştirme maliyeti ve zamanı türlere ve çeşitlere göre değişebilir. Islahın maliyetli ve uzun bir süreç olduğu kesin. Bu kadar uzun zamandaki AR-GE’nin maddi değeri hesaplanamaz. Burada sanal bir değer devreye giriyor, know-how dediğimiz metre ya da kilo ile ölçülemeyen bir değer söz konusu. Teknoloji firmalarının, AR-GE firmalarının değeri maddi mal varlığı ya da emlak değeri ile ifade edilmez. Güçlü bir tohum firmasının sanal değeri çok yüksektir. Bizim amacımız sadece para kazanmak değil. Şu anlattığımız değeri ortaya koymak, önderlik yapmak ve sistem kurmak için çok çalıştık.
Tohum geliştirme ve üretiminde hangi teknolojileri kullanıyorsunuz?
Öncelikle şunu belirteyim, Yüksel Tohum, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından “özel sektör araştırıcı kuruluş” olarak yetkilendirilmiştir. Aynı zamanda Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı 2008 yılında çıkardığı AR-GE kanunu ile özel sektörde insan ve fiziki altyapısını oluşturanlara tıpkı üniversiteler gibi devletin araştırma merkezleri gibi AR-GE merkezi yetkisi verdi. Biz de tarım ve tohum sektöründe ilk yetkilendirilmiş AR-GE merkezi olduk.
Biz tohum geliştirme süreçlerinde klasik ıslah yapıyoruz. Yani ana materyalleri dikiyoruz, genetik biliminin kurallarına göre kendine melezleme, geriye melezleme gibi ıslah yöntemlerini kullanıyoruz. Tabii bunlar bitki çiçek açtığı zaman uygulanan ıslah yöntemleri ve şirket içinde en fazla iş yoğunluğu oluşturan kısım. Doku kültürü, moleküler teknikler ve patolojik yöntemler ile AR-GE’mizi destekleyip güçlü kılıyoruz.
ELEKTRİĞİMİZİ GÜNEŞTEN SUYU YAĞMURDAN KARŞILIYORUZ
Tohum üretiminde çevreye duyarlılık ve sürdürülebilirlik adına uygulamalarınız neler?
Biz bu konuda ne yapıyoruz dersek, çatılarımızda 5 megavatın üzerinde solar panellerimiz var, şirketin elektrik ihtiyacını bu panellerden karşılıyoruz. Tohumculuğun dışında ticari amaçlı 6 MW’lık güneş enerjisi ve 6.6 MW’lık biyogaz santralimiz var. Yani tohumun dışında yatırımımızı küçük de olsa yenilenebilir enerjiye yaptık. Bunların dışında Korkuteli’nde 900 bin metrekare arazide 250 bin metrekarelik sera olan ikinci büyük bir işletmemiz var. Seraların üzerine düşen yağmur sularını toplayıp yine seraların altına yaptığımız 85 bin metrekarelik havuzda biriktiriyor ve sezon boyunca işletmenin sulama suyu ihtiyacını bu şekilde karşılıyoruz. Tabii ki bu yatırımların maliyeti yüksek.
İşletmelerimizde sıfır atık yönetim sistemini kullanıyoruz. Seralarımızda yetiştirip tohumunu aldığımız domates, kavun, karpuz gibi tüm bitkilerin kabuğu, meyvesi ve yaprağını gelişigüzel çevreye atmıyoruz. Tohum üretimi için bir meyvenin kullanılacak kısmı yani tohumu sadece yüzde 1-2’dir, geriye kalan yüzde 90-95’lik kısım meyve eti ve kabuğudur. Bu kısmı çevreye atarsan atık, komposta dönüştürürsen bitki besin maddesi olarak kullanabileceğin çok değerli üretim materyali oluyor. Biz bunları Bakanlıktan ruhsatlı organik kompost tesisimizde komposta dönüştürüyoruz. Ayrıca solucan gübresi tesisimiz var. Solucanları bu kompost ile besleyip en kaliteli gübre olan organik solucan gübresine dönüştürüyoruz ve bitkilerimizi bununla besliyoruz. Biz şirket olarak bunların hepsini uyguluyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde şu anda kendi elektriğini üreten, organik gübresini üreten ve yağmur suyunu toplayıp kullanan bir tohum firması daha yok. Türkiye böyle bir firmaya sahip.
İklim değişikliğine adapte olacak türlerin ıslahı konusunda çalışmalarınız var mı?
Islah çalışmalarında ürünün verimi yüksek, tadı cazip olsun ve üreticiyi mutlu etsin; nakliye ve pazar için dayanıklı olsun, çabuk pörsümesin, marketçiyi ve ihracatçıyı mutlu etsin; üçüncü olarak da tüketicileri mutlu etsin anlayışı var. Diğer taraftan dayanıklılık ıslahı dediğimiz bir konu var. Herhangi bir hastalık, haşere, böcek, mantar gibi biyotik etmenlere bir de sıcak, kuraklık, soğuk vb. çevresel koşullara yani abiyotik etmenlere karşı dayanıklılık kazandırma ıslahı son derece önemli. Birçok ülkede hava çok sıcak, yağmur yıl içerisinde çok çok az yağıyor, su kıtlığı var veya çöl. Şu an örnek vermek gerekirse bizim kurağa ve sıcağa dayanıklı olarak geliştirdiğimiz “oturak” domatesimiz dünyanın kurak bölgelerinde en çok satan çeşitlerden birisi. Mısır’da, İran’da, Ürdün’de çok satan bütün domateslerin içinde bizim sattığımız bu Türk çeşidi de var. Patlıcanda biberde, karpuz ve kavunda da sıcak ve kurağa dayanıklı birçok çeşidimiz var. Yani bu konuda çok ciddi çalışmalar yapıyoruz.
SEBZE TOHUMUNUN YÜZDE 90’INDA ÇOK İYİYİZ
Tohumculuk sektörüne ilişkin kamuoyundaki iddialarla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Tohum sektörümüz son 20-25 yılda çok büyük gelişmeler kaydetti. Tabii şimdi tohum ve gıda konusunda birçok şehir efsanesi var, bilgi kirliliği var. Vatandaşın kafası karışık. Gıdanın öneminden dolayı sanıyorum en çok bu sektörde hassasiyet var. Tohumculuk sektörü için konuşursak “Türkiye’de tohum yapamıyoruz. Hepsini İsrail’den alıyoruz” diyorlar. Bu ne zaman doğruydu, 2000’li yıllarda. O zaman dünyada sert domates gündeme geldi. İhracatçı gönderiyor yolda bir hafta, üzerine bir hafta da rafta toplam 15-20 gün bozulmadan kalabiliyordu. Bu sert domateste, İsrail’in uzun bir süre tüm dünyada hegemonyası oldu. 15 sene önce de bitti. Kaldı ki o dönem İsrail’in domates dışında dünyada başka bir sebze ya da tarla bitkisinde, başka tohumda egemen olması söz konusu değildi. O zamanki sözler hâlâ bugün de doğruymuş gibi söyleniyor. Artık bu yanlış söylemlerin düzeltilip güncellenmesi gerekiyor.
Ülke olarak domates, biber, patlıcan, hıyar, kavun, karpuz, kabak gibi sebze tohumlarında artık dünya ile rekabet edecek kaliteli sebze tohumu çeşitlerine sahibiz. Bu türler zaten önem açısından sebze tohumculuğumuzun yüzde doksanını oluşturuyor. Kısacası sebze türlerinin büyük kısmında geldiğimiz noktada çok başarılıyız, çok çok iyiyiz. Artık başarılı olduğumuz bu türlerde herhangi bir ülkeye de muhtaç değiliz. Ama bunu 20 sene önce söyleyemiyorduk. Şimdi ürettiğimiz sebzenin yüzde 90’ında durum çok sevindirici, geriye kalan yetersiz olduğumuz yüzde 10 gibi bir kısmı ıspanak, havuç, lahanagiller. Bunları da ithal edelim sorun değil. Önemli olan büyük çoğunluğunda kendimize yeter olup dünya ile rekabet edebilir olmak.
Tarla bitkilerinde de hububat tohum çeşitlerimizde de büyük oranda kendimize yeter durumdayız. Mısır, ayçiçeği ve patates türlerinde de çok iyi gelişmeler var. Sadece şekerpancarında yerli çeşidimiz yok şu an. Neredeyse şekerpancarı tohumunun tamamını ithal ediyoruz. Tohumculuk tablosu ne siyah ne beyaz. Tüm bitki türlerinde çok iyiyiz ya da tüm bitki türlerinde tohumda dışarı bağımlıyız demek iki şekilde de genelleme yaparak söylemek son derece yanlış. Anlattığım gibi tohumculukta güçlü ve zayıf olduğumuz yönleri tür tür ele alarak söylemek gerekiyor. Önümüzdeki yıllar için eksik olduğumuz türlerde de çok çok iyimseriz. Kendimize büyük oranda yeter hâle geleceğiz. Türkiye tohumcu ülkeler liginde. Biz dünyanın 80’den fazla ülkesine tohum satan bir ülkeyiz.
SEKTÖRÜN ÖNÜNÜ AÇACAK DÜZENLEMELER YAPILMALI
Son olarak sektörün daha iyi olması için öneri ya da istekleriniz var mı?
Önümüzdeki yıllarda dünyada Türkiye’nin yerini ilk 10’a çıkartmayı hedeflemek gerekir. O zaman Türkiye olarak biz kendimizi çok mutlu ve başarılı hissederiz. Tohumculuk sektörünün başarısını artırmak için bizim maddi bir beklentimiz yok. Ancak sektörün önünü açacak mevzuat düzenlemelerinin yapılmasını ve ticari konularda ülkelerle görüşmelerin yapılmasını bekliyoruz.
Bunlardan birincisi biz Avrupa Birliği’ne patates tohumu satamıyoruz. Avrupa Birliği yıllardan beri bize patates tohumunda her şeyi satabiliyor. 20-25 sene önce falan, 95’li yıllarda bir anlaşmaya imza atmışız. Bunu kamunun araştırıp en azından karşılıklılık esasına göre kolayca çözmesini istiyoruz. Diğer bir konu ECOSA, EIT-Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Tohumcular Birliği. Türkiye, Pakistan, İran, Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan, Afganistan, Türkmenistan, Tacikistan ve Özbekistan’ın üye olduğu bir kuruluş. Bunların içinde tek tohumcu ülke Türkiye, diğer ülkelerin lokal bir tohum şirketleri, ıslah ve AR-GE çalışmaları yok. ECOSA ülkeleri arasında Avrupa Birliği, İsrail ve Şili ile aramızda olduğu gibi tohum ticaretinde gümrüğün sıfırlanmasını istiyoruz. Öyle olursa sistem ülkemizin lehine çalışacak. Ülkemizin rekabetçiliğini ve ekonomik çıkarlarını korumak için bu yapılmalı.
Dünyada tohum ithal eden ülkelerin bir kısmı belirli analizleri yaparak tohum alabilecekleri ülkelerin listesini oluşturuyorlar. Satıcı ve alıcı devletler arasında yapılan bu görüşmeler her tür için ayrı yürütülüyor. Bizim tohum satamadığımız ülkeleri tespit ederek, Türkiye adına Tarım ve Orman Bakanlığı ve ilgili bakanlıkların görüşmeler yapıp tohum ihracatımızın önünü açmasını bekliyoruz.
Son olarak Tohum Kayıt Tescil Yönetmeliğinde bir takım çalışmalar yapılıyor. Burada sebze ve tarla bitkileri tohumlarının mevcut hâliyle kalması gerektiğini düşünüyoruz. Bakanlığımızın üretim izni verdiği çeşitlere hemen devamında satış izni veriyor olması bizi rekabetçi yapıyor. AB’de de böyle. Bu durumun değiştirilmesi bizim dünya ile rekabetçiliğimizi yavaşlatır ve dünyadan geri bırakır. AB ürettiği çeşidi hemen bize satarken, biz kendi ülkemizde 2-3 yıl satış yapmadan bekleyeceğiz. Artık günümüzde dünyada bir sebze çeşidinin ticari ömrü 3-4 yıla kadar inmiş, ondan sonra zaten pazardan çıkıyor. Meyve türlerinde geliştirilen çeşitlerin üretim izninden hemen sonra satışını yapamıyoruz. Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi bizde de meyve türlerinin de üretim izninden hemen sonra satışa başlayabilmesini istiyoruz. Bu konu bana göre meyve çeşitlerimizin ıslahını ve rekabetçiliğini engelleyen en önemli konu.