OCAK-ŞUBAT 2024 / GÜNDEM

Osmanlı’da modern zirai eğitime genel bir bakış


  

04.04.2024 


Ziraat, Osmanlı Devleti’nin en önemli gelir kaynağıdır. Bu alandaki faaliyetler XIX. yüzyılın ilk yarısına kadar geleneksel yöntemlerle icra edildi. 1847 yılında ise ilk modern zirai eğitim kurumu olan Ziraat Talimhanesi, İstanbul’da açıldı.

Ömrü dört yıl kadar süren bu ilk teknik okulun ardından, Tanzimat devri boyunca bütün girişimlere rağmen yeni bir mektep açılamadı. 1881 yılına gelindiğinde Edirne’de bir ziraat mektebi kuruldu. 1888 yılında ise Selanik Hamidiye Ziraat Mektebi açıldı. Selanik’te kurulan mektebi, Bursa ve nihayet Halkalı Ziraat mektepleri takip etti. Böylece yüzyılın sonuna doğru Osmanlı Devleti’nde üçü aktif olmak üzere beş ziraat mektebi faaliyete geçmiş oldu. Söz konusu mekteplerin modern ziraatı yaygınlaştırma çabalarına vilayet merkezlerinde kurulan numune çiftlikleri tarafından da katkı sağlandı. Modern zirai eğitim alarak bahsi geçen mekteplerden mezun olan öğrencilerin Anadolu’daki çiftliklerde görev almasıyla tarımsal üretimde güncel tekniklerin uygulanması yaygınlaşmaya başlamış oldu. 1888 yılından itibaren numune çiftlikleri, uygulama tarlalarına dönüştürüldü. Bölgelerin iklim koşullarına göre belirlenmeye çalışılan tarlalarda, ziraat ehline uygulamalı olarak modern tarım teknikleri gösterilmeye başlandı. 
 

Haber Görseli

ZİRAAT TALİMHANESİNİN KURULUŞU
 
Ziraatı geliştirmek adına politikalar üretecek ve uygulayacak bir bürokrasinin teşekkülü nihayet 1839 yılında Meclis-i Umur-ı Nafianın tesisiyle oldu. 1843 yılında ise Maliye Nezâreti bünyesinde bir Ziraat Meclisi oluşturuldu. Sanayi ve ziraatın ülkenin kalkınmasındaki önemini fark eden idareciler, her iki alanda da plan ve program gözetmemekle beraber iyileştirme çabalarına giriştiler. 1846 yılına gelindiğinde ise ilk modern zirai eğitim kurumunun açılması çalışmalarına İstanbul’da inşa edilen Basma Fabrikası vesile oldu. Nitekim bu fabrikada ham madde olarak kullanılacak olan pamuk ülkede üretilse de istenilen standartlarda değildi. Bundan dolayı ince ve temiz pamuk ithal edilmekte, pahalıya mal olmaktaydı. Bu durumu düzeltmek isteyen idareciler pamuk tohumlarını ıslah etmek adına Amerika’dan Doktor Davis adında bir uzman getirttiler. Davis’in ziraatın diğer alanlarında da donanımlı olduğu fark edilince reformunun kapsamı genişletildi. Avrupa’da olduğu gibi pratik eğitimin ağırlıklı olacağı bir eğitim kurumunun tesis edilmesi fikri ön plana çıktı ve Davis ile yapılan görüşmeler neticesinde bir rapor hazırlandı. 1846 yılı sonunda Sadaret’e arz edilen rapor doğrultusunda bir ziraat talimhanesinin kurulmasına karar verildi. Talimhanenin yeri için İstanbul’da Ayamama Çiftliği’nin kullanılması kararlaştırıldı. Söz konusu çiftliğin genişletilerek dört bin dönümü bulan arazisine gerekli binaların yapılmasına 12 Ocak 1847 tarihli irade ile başlandı. 1848 yılında ise inşaat işleri tamamlanarak alet edevat eksiklikleri giderildi. On dört muvazzaf öğrenci ile aynı yıl eğitim öğretime başlandı. Mektepten beklenilen, buradan mezun olanlar sayesinde modern tarımın ülke geneline yayılmasını sağlamaktı.
 
Memlekette yüksek mekteplere öğrenci yetiştirecek eğitim kurumları henüz tesis edilmediğinden Ziraat Talimhanesi’nin öğrencileri tıbbiyeden seçildiler. Eğitim süresi altı yıl olan mektepte matematik, coğrafya, geometri, fizik, biyoloji, baytarlık, bahçıvanlık, ziraat, şeker üretimi, ipek böcekçiliği, yünlü hayvanların (merinos koyunu) ıslahı konularında teorik ve pratik dersler verildi. Beş hocası bulunan talimhanenin öğrenci sayısı kısa süre sonra elliyi buldu. Ancak açıldıktan yaklaşık üç yıl sonra beklentilere cevap veremediği gerekçesiyle mektebin kapanmasına karar verildi.
 
Ziraat Talimhanesi her ne kadar kısa sürede kapatılmış olsa da teknik eğitim alanında ilk teşebbüs olması nedeniyle tarihsel gelişim sürecinde önemli bir role sahipti. Zira modern tarım alet edevatının ülkeye girmesi ve kullanılması bu mekteple başlamıştı. Ayrıca ıslah edilmiş tohumların ithali ve üretimine de yine Ziraat Talimhanesinde teşebbüs edilmişti. Tanzimat Devri sonuna kadar Talimhanenin yeniden açılması için mesai harcansa da başarılı olunamamıştır. İstanbul’da yeni bir ziraat mektebinin tesisi II. Abdülhamid devrini bulacaktır.

Haber Görseli

HALKALI ZİRAAT MEKTEBİNİN AÇILIŞ SÜRECİ
 
Ziraat Talimhanesi kapandıktan sonra yaklaşık yirmi yıl bütün girişimlere rağmen yeni bir eğitim kurumu tesis edilemedi. Tarımsal faaliyetleri modernleştirmek ve çiftçiyi yeni tekniklerin kullanımına sevk etmek adına yapılan en etkili girişim ise her vilayete birer ziraat müdürü atanması kararı oldu. Lakin mali kaynak yetersizliği nedeniyle bu teşebbüsten de olumlu netice elde edilemedi. 1871 yılında sadece Tuna ve Hüdâvendigâr vilayetlerinde müdür bulunmaktaydı.
 
Osmanlı topraklarında tarıma yönelik yenilikler oldukça yavaş ilerlerken Avrupa ülkelerinde ziraat hayli gelişmişti ve gelişmeye devam etmekteydi. Bu durum devlet adamlarının da dikkatinden kaçmamış ve bu gelişimin nedeni ziraata ayrılan yeterli bütçe ile Batı’da açılan çok sayıda ziraat mektebine bağlanmıştı. Ülkenin ziraat özelindeki kötü gidişatını tespitle bu alana yönelik reformların acilen uygulanmasını isteyen Sultan Abdulaziz, 1869 yılında Bâbıâlî’ye gelerek bir konuşma yapmış ve memlekette ziraatın gelişmesini sağlayacak tedbirlerin alınmasını işaret etmişti. Bunun üzerine konu Şûrâ-yı Devlet’in gündemine alındı. Burada yapılan müzakereler neticesinde ziraatın çağdaş hâle gelmesinin bir ziraat meclisi teşkil edilmesine ve bir numune çiftliği kurulmasına bağlı olduğu kanaati ön plana çıktı. Özellikle de ziraat ehlinin teorik ve pratik olarak eğitilmesi üzerinde duruldu. 1870 yılında oluşturulan komisyonda yapılan birçok müzakere neticesinde vakit kaybetmeden bir ziraat mektebi açmanın önemine vurgu yapıldı. Çiftçilere yardımcı olacak elemanlar yetiştirmek ve onları eski usullerden vazgeçirerek yeni aletlerin kullanımına teşvik ettirmek adına acilen uygulamaya konulması düşünülen bu tedbir için ise İstanbul civarındaki çiftliklerden biri düşünülmekteydi. Buna göre açılacak olan mektebe her vilayetten beşer öğrenci alınacak bu öğrencilere iki sene zarfında modern alet edevatın kullanımı, tamiri ve ziraat fenninin esasları öğretilecek, eğitimini tamamlayanlar memleketlerine gönderileceklerdi. İleride ise Anadolu, Rumeli ve Arap vilayetlerinde de ziraat mektepleri açılmak suretiyle az vakitte ülkenin hemen her yerinde modern zirai tarıma yönelik modern techizata vâkıf öğrenciler yetiştirilmiş olacaktı.
 
Komisyon teklifine 1871 tarihli irade ile onay verildiyse de yine gelişmeler yavaş seyretti. Zira İstanbul’da yeniden açılacak mektebin yapısını öngören layiha ancak 1877 yılında Amasyan Efendi tarafından hazırlanarak Bâbıâli’ye takdim edildi. Söz konusu layiha az bir değişiklikle nihayet 1891 yılında açılan Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebinin de nizamnamesi hâline geldi. Böylece 1851 yılında kapatılan Ziraat Talimhanesi, kırk yıl sonra yeniden açılabildi. İstanbul’da hâl böyle iken taşrada ise iki modern zirai eğitim kurumu faaliyete geçmişti. Bunlardan ilki kısa ömürlü olmasına rağmen 1881 yılında açılan Edirne Ziraat Ameliyyat Mektebi, ikincisi ise 1888 senesinde kurulan Selanik Hamidiye Ziraat Ameliyyat Mektebi idi.
 
 
SELANİK ZİRAAT MEKTEBİ
Selanik’te bir ziraat mektebi açma girişimleri esasen 1883 yılı sonunda başlamıştı. Söz konusu tarihte vilayette bir numune çiftliği tesis edilmesine onay verilmiş ancak önemli bir ilerleme kaydedilememişti. 1888 tarihinde ise Vilayet Ziraat Odası tarafından yeniden bir mazbata tanzim edilerek valilik aracılığıyla Ticaret ve Nafia Nezaretine havale edildi. Buna göre en net ifadeyle ziraat ehlinin geleneksel alet edevat ve metotlarla üretim yapmaya devam etmesi zirai gelişimin önünü tıkamaktaydı. Ayrıca bu durum hayli zamandır Amerika ve Hindistan’dan yapılan zahire ile hububat ithalinin önünün alınamamasına neden olduğu gibi çiftçiyi de mağdur ederek rekabetten geri bırakmaktaydı. Vilayette ziraatın teknik olarak gelişmesinin yeni tarım araç gereçlerinin kullanımının ve ıslah edilmiş tohumların yaygınlaştırılmasıyla mümkün olacağı, bunun ise ancak bir ziraat ameliyyat mektebi vasıtasıyla gerçekleşebileceği ifade edilmekteydi. 25 Haziran 1888 tarihli irade ile Selanik Ziraat Ameliyyat Mektebinin kurulmasına onay verildi.
 
Selanik’e dönemin ulaşım koşullarına göre bir buçuk saat mesafede Sedes mevkiinde tesisine başlanılan mektep, bütün ihtiyaçları tamamlanarak ve müdür ile hocaları tayin edilerek 1889 yılı sonuna doğru eğitim öğretime hazır hâle geldi. Aynı yıl öğrenci alımına başlandı. Bu sırada mektebin yapısını öngören nizamname layihası da kaleme alındı. Layiha, Avrupa’da bulunan zirai eğitim kurumlarının yürürlükte olan yönetmelikleri incelenerek hazırlandı. Esasi ve dâhili olarak iki kısım, altmış maddeden oluşan layiha Şûra-yı Devlet ve Meclis-i Mahsus-ı Vükelâ’da görüşülerek nizamname hâlini aldı. Madde madde okunarak gözden geçirilirken dâhili kısmı mektep açıldıktan sonra uygulamalar çerçevesinde belirlenmek üzere çıkartıldı ve otuz altı maddeye düşürüldü. Ayrıca nizamnâme Selanik Ziraat Mektebi ile sınırlı kalmayarak “Nazarî ve Amelî Hamidiye Ziraat Mektepleri Nizamnâmesidir” başlığı altında açılacak olan bütün ziraat ameliyyat mektepleri için referans kabul edildi. Mektebe yurt dışından getirtilecek her türlü zirai alet edevat diğer numune çiftliklerinde olduğu gibi gümrük vergisinden muaf tutuldu. Lakin karışıklık ve suistimal gerekçeleriyle tohum ithalinde vergi muafiyetine gidilmedi. 1889 yılında eğitim öğretimin başladığı mektebe her sene on öğrenci alınması tasavvur edilmişti. Ancak 1890 yılında rağbet üzerine sayının yirmiye çıkartılması ve mektep kapasitesinin arttırılarak altmış öğrenciyi istiap edecek şekilde düzenlenmesi kararına varıldı. Mezun düzeyine gelen talebenin ise edindikleri bilgileri uygulamak ve yeni tarım alet edevatının kullanımını göstermek için vilayetin ileri gelen çiftlik sahiplerinin yanında istihdam edilmeleri planlanmaktaydı.
 
BURSA HAMİDİYE ZİRAAT MEKTEBİ
 
1887 yılında açılmasına karar verilen, 1891 yılında tesisi ve binalarının yapımı tamamlanan Bursa Ziraat Mektebi, Abdülhamid devrinde Osmanlı Devleti’nde faaliyete geçen müstakil ikinci zirai eğitim kurumu oldu. Mektebin kuruluş gerekçesi, vilayet dâhilinde bulunan çiftlik, bağ, bahçe ve tarla sahiplerinin çocuklarına modern usullerle eğitim vererek ehliyetli ve liyakatli ziraatçılar yetiştirmekti. Mektep; Ticaret ve Nafia Nezâretinin, Ziraat İdare-i Umumiyesine bağlı olarak kurulmuştu. Ancak yönetiminden valilik ile vilayet ziraat müfettişi ve Mekteb-i İdadi-i Mülkiye Müdüründen oluşan Vilayet Ziraat Müfettişliği sorumlu tutulmuştu. Açıldığı sırada kabul edilecek öğrenci adedi yirmi olarak belirlenmişti. Selanik Ziraat Mektebi gibi Bursa Hamidiye Ziraat Mektebi de üç yıllık orta dereceli bir teknik mektep hüviyetine sahipti. Zira Selanik için kabul edilen nizamname açılacak olan bütün ziraat mekteplerine teşmil edilmişti. İlk zamanlar yaklaşık bin dönüm arazisi bulunan mektep, numune çiftliği ve yapılan diğer eklemelerle oldukça geniş bir alana sahip olmuştu. 1896 yılında numune çitliği de tamamlanan Bursa Hamidiye Ziraat Mektebi, 1901 yılında faaliyete geçen ipek böcekçiliği kısmıyla nitelikli bir mesleki eğitim kurumuna dönüştü. Bursa Hamidiye Ziraat Mektebine kabul için Osmanlı tebaasından olmak ve on beş-on yedi yaş arasında bulunmak gerekmekteydi. Ayrıca ehli çiftçi evladı olmak şarttı. Uygulamalı eğitimi icra için fiziki bir eksikliğin olmaması da aranan özellikler arasındaydı. Mektebe kabul için öğrenciler matematik ve coğrafya konularından oluşan bir imtihandan geçmek zorundaydı. Mektebe girmeye hak kazananlar doktor kontrolünün ardından kayıt yaptırabilmekteydiler.
 
Bursa öteden beri ipekçilik ile meşhur bir Osmanlı kentiydi. Fakat XIX. yüzyılda ipekçilik memleket topraklarında akamete uğramıştı. 1885 yılından itibaren yeniden toparlanmaya başlayan bu alana yönelik olarak Bursa Hamidiye Ziraat Mektebinde bir Darülharir tesis edildiği gibi dut fidanı yetiştiriciliği de mektebin programında önemli yer tuttu. 
 
HALKALI ZİRAAT MEKTEBİ
 
Halkalı Ziraat Mektebi 1847 yılında açılan Ziraat Talimhanesinin devamı niteliğindedir. Söz konusu eğitim kurumunun tesisi ilk teşebbüsten itibaren yaklaşık kırk yıl zaman almıştı. Aslında daha 1869 yılında Sultan Abdülaziz Bâbıâli’ye teşrif ederek memlekette ziraatı geliştirmek için tedbirler alınmasını dile getirmişti. Bunun üzerine harekete geçen Şûra-yı Devlet, ziraatı geliştirmenin yolunu bir numune çiftliği ve ziraat mektebinin tesisinde görmüştü. Özellikle de çiftçinin modern zirai edevatı kullanması ve tamirini öğrenmesi gerektiği dile getirilmiş bunun için de uygulamalı eğitimin elzem olduğuna vurgu yapılmıştı. Şûrâ-yı Devlet azasından Şerif Bey, Tuna Ziraat Müdürü Kifork Efendi, Hüdâvendigâr Ziraat Müdürü Amasyan Efendi vesair uzmanlardan oluşan komisyonun birçok defa bir araya gelmek suretiyle icra ettikleri müzakerelerde bu konuda vakit kaybedilmemesi dile getirilmişti. Açılacak mektep için önceden Ziraat Talimhanesi olarak kullanılan arazinin tahsisi uygun görüldü. Mektebin nasıl bir yapıya sahip olacağı noktasında nizamname kaleme alındı. Yönetimi için ise Amasyan ve Kifork Efendilerden oluşan bir komisyonun kurulması kararlaştırıldı. 1871 yılında mektep ve çiftliğin kurulması için onay verildi. Ancak müspet bir netice elde edilemedi. Fransa’da Grignon Ziraat Mektebinde eğitim almış olan Amasyan Efendi’ye Osmanlıda zirai eğitimin nasıl olması gerektiği konusunda yeni bir çalışma yapması talimatı verildi. Bunun üzerine Amasyan Efendi otuz iki sayfalık bir rapor hazırlayarak Ziraat Nezaretine arz etti. Fransız zirai eğitim kurumları esas alınarak aynı zamanda Osmanlının sosyokültürel yapısı da değerlendirilerek hazırlanan raporda İstanbul’da açılması planlanan ziraat mektebinin öngörülen yapısı teferruatıyla anlatılmaktaydı. 1878 yılında Ticaret Nâzırlığını Ahmet Cevdet Paşa yürütürken Ziraat Müdürlüğü görevine Amasyan Efendi getirildi. Amasyan Efendi, zirai bürokrasinin yaygın hâle gelmesi için yüksek bir ziraat mektebine olan ihtiyacı tekrar dile getirince mektebin açılmasına yönelik çalışmalara başlandı. Mektep arazisi için yine ilk olarak Ayamama Çiftliği düşünüldüyse de elverişsizliği nedeniyle bu fikirden vazgeçildi. 1884 yılına kadar uygun bir arazi bulmak için çalışmalar yapıldı. Nihayet Küçükçekmece’de bulunan Halkalı Çiftliği satın alınarak arazi sorunu ortadan kaldırıldı. Eğitimci ihtiyacını karşılamak için Paris, Montpellier ve Grignon’a sekiz öğrenci gönderilerek zirai eğitim almaları sağladı. Öte yandan Amasyan Efendi tarafından 1878 yılında hazırlanmış olan rapor, nizamnâmeye dönüştürülerek 1884’te “Büyük Halkalı Ameliyyat Ziraat Mektebi Nizamnâmesi” başlığı altında yürürlüğe girdi. Nihayet 1891 yılında Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebinin kuruluşu tamamlandı ve mektebe 1893 yılında Halkalı Ziraat ve Ormancılık Mekteb-i Âlisi adı verildi.

Fotoğraf Galerisi

1894 yılında mezun veren mektep, 1895 eğitim-öğretim sezonunda baytar sınıfının ayrılmasıyla ziraat mektebine dönüştü. Müfredatına ormancılık ile ilgili dersler eklendi. Halkalı Ziraat Mektebi, Bursa ve Selanik ziraat mekteplerinin yüksek ziraat mektebi olarak tesis edilmiş ve ders programı buna göre güncellenmişti. Halkalı’dan mezun olanlar, dördüncü derecede memur olarak göreve başlayıp birinci dereceye kadar yükselebilmekteydiler. Dolayısıyla diğer zirai eğitim kurumlarına nazaran tercih önceliğine sahip olmakla beraber vilayet ziraat mekteplerinden mezun olan öğrenciler dahi buraya sınavla kabul edilmekteydiler. Mektebe ücretli ve ücretsiz yatılı ile gündüzlü olmak üzere üç şekilde öğrenci kabul edilmekteydi. Giriş sınavlarına katılabilmek için birinci koşul Osmanlı vatandaşı olmaktı. Ayrıca iyi hâl belgesi ile sağlık raporu kayıt için gerekli evraklar arasındaydı. Müracaat şartlarını tamamlayanlar Türkçe, Fransızca, kimya, fizik, geometri, tarih ve coğrafya konularından imtihana alınmaktaydılar. Halkalı Ziraat Mektebinde; ziraat, biyoloji, morfoloji, bitki hastalıkları, kimya, jeoloji, büyük ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliği, tarım aletleri, tarım sanatları, tarım iktisadı, millî iktisat ve fizyoloji dersleri birinci sınıfın ders programıydı. İkinci sınıfta bahçıvanlık, meyveli ağaçlar, ormancılık, zooloji, böcekçilik, haşerat, baytarlık, makine, ölçme, fizik, kanun, tarımsal aritmetik, zirai muhasebe, coğrafya, istatistik. Üçüncü sınıfta ise dinî ilimler, tavukçuluk, arıcılık, sağlık, matematik, geometri, meteoroloji, kitabet ve Fransızca dersleri bulunmaktaydı. Mektebin kuruluş gayesi büyük çiftliklere yönetici, Ziraat Nezaretine memur ve teknik eleman, ziraat mekteplerine ise hoca yetiştirmekti. Nitekim mezun olanlar; ziraat müfettişliği, ziraat memurluğu, kamu çiftliği yöneticiliği, ziraat ameliyat mekteplerinde idarecilik ve hocalık, harita ve fen memurluğu, orta dereceli mekteplerde muallimlik ve kimyagerlik gibi mesleklerde istihdam olunmaktaydılar. Mezunlar arasında zirai problem ve gelişmeleri yayımlayan gazete idareciliği yapanlar da görülmüştür. 1928 yılına kadar varlığını sürdüren Halkalı Ziraat Mektebi, Birinci Dünya Savaşı yıllarında da eğitim-öğretime devam etmiştir.
 
NUMUNE TARLALARI
 
Ziraat mekteplerinin memleketin her yerinde kurulması dönemin ekonomik, ulaşım, iklim koşulları, eğitimci problemleri gibi nedenlerden dolayı mümkün değildi. Öte yandan modern ziraatın yaygınlaşması daha ziyade çiftçinin gözü önünde gerçekleştirilen tatbikatlarla sağlanabilirdi. Nitekim eski ve yeni tarım metotlarının aynı anda gösterilebilmesi ve çağdaş üretim araçlarının kullanımı ve tamirinin ziraat ehlinin nezaretinde yapılması ilerlemeyi daha hızlı sağlayabilirdi. Bu gerçekten hareketle devleti idare edenler, mekteplerden daha az masrafla tesis edilebilecek fakat aynı zamanda mektep gibi hizmet görebilecek bir çözüm tercih ettiler ve vilayetlerde numune tarlaları kurma yoluna gittiler. 1888 yılı itibarıyla açılmaya başlanan numune tarlaları uygun ve geniş arazilerde faaliyete geçti. Sivas, Halep, Ankara, Adana, Konya, Erzurum, Aydın ve İzmit’te hayata geçirilen numune tarlaları ile ziraat mektebi mezunu bir müdür ve muavinin idaresinde yerel hububatın ıslahı, revaçta olan sebzelerin yetiştirilmesi ve hayvan yetiştiriciliği ahaliye gösterilmekteydi. Ayrıca tohum ıslahı, bölgedeki çiftçiler tarafından bilinmeyen hayvan ve bitkilerin yetiştirilerek uygun olanlarının tarımla uğraşan bölge insanına tanıtılması ve yaygınlaştırılması, zararlı haşerat ile mücadele gibi önemli zirai faaliyetler de numune tarlalarının işlevleri arasında yer almaktaydı. Numune tarlalarının en önemli özelliği ise açıldıkları bölgenin iklim koşullarına uygun tarımsal ürünlerin modern metotlarla verimini arttırmaya yardımcı olmasıydı. 
 
SONUÇ
 
Tanzimat Dönemi’nden itibaren ziraatı modernleştirme çabaları yukarıda bahsettiğimiz kurumlar tarafından karşılık buldular. Bütün zirai eğitim kurumlarının temel hedefi ülke genelinde modern tarım tekniklerini yaygın hâle getirmekti. Bu hedefin gerçekleşmesi noktasında en büyük direnç ise mali sıkıntılar ve çiftçinin alışılageldik yöntemleri terk etmek istememesiydi. Mekteplerden mezun olanlar özellikle uygulamada ahaliyi ikna ettikçe başarı oranı arttı. Zirai eğitim kurumları sayesinde devletin ihtiyaç duyduğu yetişmiş eleman sıkıntısı önemli ölçüde giderildi. Halkalı ve Bursa Ziraat Mektepleri Cumhuriyet Dönemi’ne kadar varlıklarını devam ettirse de Selanik Ziraat Mektebi Balkan Savaşlarının ardından elden çıktı.  İpekçilik mektebi de Cumhuriyet Dönemi’ne eğitim mirası olarak kaldı.
 
Kilis 7 Aralık Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Biriminde yazar tarafından hazırlanan ve sonuçlandırılan 10991 Numaralı Projeden derlenmiştir.

zirai eğitim Osmanlı’da ziraat