MAYIS-HAZİRAN 2024 / KAPAK KONUSU
Jeotermal seracılığı 100 bin dönüme çıkarmayı hedefliyoruz
Tarımsal üretimde çevreci ve ekonomik olmasıyla ön plana çıkan jeotermal seralar gittikçe yaygınlaşıyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarından olan jeotermal enerjiyi tarımda kullanmanın avantajlarını ve Türkiye’nin jeotermal seracılık potansiyelini JESDER Yönetim Kurulu Başkanı Ufuk Şentürk ile konuştuk.
Derneğiniz ve yaptığınız çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz?
Jeotermal Elektrik Santral Yatırımcıları Derneği (JESDER) 2014 yılında jeotermal enerji farkındalığını arttırmak, jeotermal enerji yatırımcılarının sektörel sıkıntılarına çözüm üretebilmek ve kamu/özel iştirakler arasında bir bağlantı olabilmek amacıyla kuruldu. Kurulduğumuz günden bu yana her sene tüm paydaşları bir araya getiren organizasyonlar düzenliyor, bu organizasyonlarda sektörel gelişmeleri paylaşıyor ve bir iletişim ağı oluşturuyoruz. Tâbi olduğumuz mevzuat değişikliklerine görüş veriyor ve sektörün mevzuat altyapısını geliştirmeye yönelik faaliyetlerde bulunuyoruz. Aynı amaç doğrultusunda üç ayda bir yayımlanan JESDERGİ isimli basılı yayınımızda sektöre ilişkin konuları ele alarak gündemin iştiraklerce takip edilmesine katkı sağlıyoruz. Bugüne kadar üç Avrupa Birliği projesi tamamladık. Avrupa’daki paydaşlarımızla, uluslararası derneklere olan üyeliğimiz vasıtasıyla bilgi ve rapor paylaşımlarında bulunarak Türkiye jeotermal enerji sektörünü yurt dışında da temsil ediyoruz.
Tarımsal üretimde ekonomik ve çevreci olarak kabul edilen jeotermal ısıtmalı sera nedir? Ülkemizin potansiyeli ne boyutta, hangi şehirler veya bölgelerde bu tesisler kurulabilir?
Türkiye, tektonik yapı ve coğrafi konum sebebiyle jeotermal kaynak açısından oldukça zengin bir ülke. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) tarafından açıklanan veriler doğrultusunda potansiyelimizin 60 bin MWt (ısı enerjisi) dolaylarında olduğu biliniyor fakat net bir potansiyel belirtebilmek için detaylı haritalandırma ve fizibilite çalışmalarının yapılması gerekiyor. Jeotermal kaynaklı elektrik üretiminde 1.691 MWe kurulu güç ve yıllık ortalama 11 GWh üretim ile Türkiye’nin elektrik üretiminin yüzde 4’üne sahibiz. Elektrik kullanımının yanı sıra sera, konut ısıtma, gıda kurutma ve termal turizm gibi alanlarda da faaliyetler yürütülüyor. Jeotermal seralar İzmir, Manisa, Afyon, Denizli, Şanlıurfa, Yozgat ve Kütahya gibi ülkemizin pek çok şehrine yayılmış durumda. Jeotermal kaynağın bulunduğu hemen her yerde seracılık yapmak mümkün.
Jeotermal ısıtmalı sera kurabilmek için gerekli izinler ve altyapı çalışmaları tamamlandıktan sonra jeotermal kuyulardan çıkarılan su, soğuk su ile karıştırılarak seralara veriliyor. Hava sıcaklığının arttığı günlerde seralara verilen suyun sıcaklık derecesi azaltılıyor. Isıtmada seraların içine döşenen çelik izolasyonlu borular kullanılıyor. Isı ayarlanabildiği için bitkilerin donması ya da yanması gibi faktörler ortadan kaldırılmış oluyor.
JEOTERMAL ENERJİDE EGE BÖLGESİ ÖNE ÇIKIYOR
Ülkemizin sahip olduğu jeotermal enerji potansiyelinin bölgeler arası dağılımında Ege Bölgesi’ndeki kuyuların oranı yüzde 61,64. Dolayısıyla jeotermal kaynaklı sera yoğunluğu bu bölgede. Sıcaklık ortalamalarının düşük olduğu diğer bölgelerde ise yüksek ısıtma giderleri nedeniyle seracılık potansiyeli gelişmemiş durumda. Ancak jeotermal kaynaklar, bu bölgelerde ısıtma maliyetlerini azaltarak seracılığı cazip hâle getiriyor. Sera uygulamaları gösteriyor ki jeotermal enerji ile ısıtılan seralar, sıvı ve gaz yakıtla ısıtılan seralara göre çok daha ekonomik ve verimli. Fakat henüz yeterli teşvik ve yatırım olanağı ülke geneline yayılamamış durumda.
Ayrıca ülkemizde açılmış ancak gerekli kaynağa rastlanılamamış 4 bin civarında içinde jeotermal sıcak suyun olduğunu bildiğimiz derin petrol kuyusu bulunuyor. Bu kaynaklardan tarımsal alanlarda ve şehir ısıtmasında faydalanılması gerektiği konusunda Derneğimiz öncülüğünde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile birlikte yürüttüğümüz çalışmalarda sona yaklaşıldı. Bu kaynakların kullanıma açılması ile birlikte ülkemizdeki jeotermal seracılığın 100 bin dönüme ulaşmasını hedefliyoruz.
Haber Görseli
Ufuk Şentürk JESDER Yönetim Kurulu Başkanı
Jeotermal ısıtmalı seraların kapladığı alanlar ve üretim rakamları hakkında bilgi verebilir misiniz? Diğer ülkeler ile kıyasladığımızda ne durumdayız?
6 bin 600 dönümde jeotermal sera alanı mevcut. Ülkemizin 150 bin dönüm civarında jeotermal ısıtmalı sera potansiyeli bulunuyor. Mevcut durumda dahi dünyada 7’nci, Avrupa’da 1’inci sıradayız. Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre bu seraların büyük çoğunluğunda sebze üretimi yapılıyor ve geriye kalan alanlarda meyve ve süs bitkisi üretiliyor. En fazla üretimi yapılan ürün ise domates.
Jeotermal enerji kaynaklı Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgelerinin önemi konusunda neler söylersiniz? Bu bölgelerdeki seraların genel avantajları nelerdir?
Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgeleri (TDİOSB) jeotermal kaynağın tüm faaliyet alanlarında kullanılabilirliği açısından büyük avantaj sağlıyor. Bahsi geçen 6 bin 600 dönümlük jeotermal sera alanı dışında Tarım ve Orman Bakanlığının sağladığı proje olanaklarıyla TDİOSB kurulmaya başlandı. Bu bölgeler yatırımcılara uygun kredilerle jeotermal ısıtmalı sera yapabilme olanağı tanıyor. Bu projelerle ortalama 30 bin dönümde potansiyel sera alanı bulunuyor. Mevcut durumda da 717 dönümlük TDİOSB alanının dışında 300 dekarda aktif bir şekilde jeotermal ısıtmalı sera var, 100 dekarın ise inşası devam ediyor. Bu ve buna benzer desteklerle jeotermal ısıtmalı seraların ülke geneline yayılabilmesi kolaylaşacaktır.
150 bin dönüm jeotermal ısıtmalı sera potansiyeli olan ülkemizde, sera yatırımlarını yapabilmeleri açısından yatırımcıların elektrik üretiminde olduğu gibi teşvik ve desteklere ihtiyacı bulunuyor. Bu kapsamda TDİOSB, yatırımcılara bu olanağı tanıyor ve yatırımcıların varsa özsermaye ihtiyaçlarının karşılanmasında, kredi kullanımlarında, pazar olanakları yaratmada ve teknolojik altyapı sağlamada büyük kolaylıklar sağlanıyor.
Benzer şekilde iç ve dış ticaret imkânlarının sağlanması da yatırımcı için önemli. Yapılacak seraların kendini amorti etme sürelerinin ortalama 4 yıl olduğu düşünüldüğünde TDİOSB alanları yatırımcıyı kendine çekmekte. Ancak mevcut OSB mevzuatı hükümleri gereği Bakanlıkça sağlanan teşvik unsurlarından faydalanılabilmesi için OSB tüzel kişiliğini haiz olunması gerekiyor. Jeotermal kaynak işletme ruhsat sahipleri ise mevcut mevzuat hükümlerine göre OSB tüzel kişiliği kurucu üyeleri arasında yer alamıyor. Dolayısıyla kaynağın sahibi olan kişiler sağlanan teşvik unsurlarından faydalanma imkânı bulamıyor ve yatırımlara sıcak su temininden kaçınıyor. Bu nedenle OSB mevzuatında sektör olarak bu mağduriyeti giderici düzenlemeler bekliyoruz. Bu düzenlemenin gerçekleşmesi ile özellikle jeotermal santrallerin bulunduğu alanlarda jeotermal OSB’lerin hızla artacağını değerlendiriyoruz.
YILIN 11 AYINDA ÜRETİM MÜMKÜN
Jeotermal ısıtmalı seraların verimliliği ve uzun vadeli kullanılabilirliği konusunda neler söylersiniz?
Düşük sıcaklıktaki akışkanın değerlendirilerek seracılıkta kullanılabilmesi, seraların yılın 11 ayında üretim yapabilmesi, jeotermal enerjinin diğer yakıt türlerine göre avantajlı, yenilenebilir, çevreci ve yerel bir kaynak olması, üretim maliyetlerinin düşük, güvenilir ve izlenebilir olması, rekabet şansı ve marka değeri vermesi ile modern üretim yapılarak verimin kaliteli bir şekilde artırılması jeotermal kaynaklı seraları normal örtü altı seralara göre avantajlı kılıyor. Topraksız üretim olması sebebiyle de normal örtü altı seralara kıyasla daha hijyenik ve daha fazla verim elde etme olanağına sahip. Bu verimin de normal seralara kıyasla ortalama 7-10 kat arası olduğu biliniyor.
Jeotermal enerji ile ısıtılan seraların tarım üzerindeki etkileri konusunda neler söylersiniz? Gelecekle ilgili hedef ve projeleriniz nelerdir?
Öncelikle verimin ve kalitenin yüksek olması ile yılın 11 ayında üretim yapılabilmesi jeotermal ısıtmalı seranın kullanımını avantajlı konuma getiriyor. Jeotermal kaynakların her alanda kullanılabilir olması, verilecek destekler ile birlikte bu alanların çoğaltılması sektörümüz ve yerel kaynaklara yönelebilmek açısından önemli. Malumunuz Cumhurbaşkanlığı tarafından yayınlanan uzun, orta vadeli planlar ile kalkınma hedefleri doğrultusunda da yenilenebilir enerji ve jeotermal enerjinin aktif kullanımı ön plana çıkıyor. “Sıfır Karbon” hedefleri doğrultusunda da yenilenebilir enerjiyi her alanda kullanabilir hâle getirmek artık kamu özel iş birliğinin daha da kuvvetleneceğini gösteriyor.
Bizler de jeotermal elektrik santral yatırımcılarını temsil eden bir dernek olarak jeotermal ısıtmalı seralar konusunda bilgilerimizi güncel tutmaya çalışıyor, paydaşlarımızla bilgi paylaşımında bulunuyor ve seracılık konusunda yapılan ve yapılacak olan tüm çalışmalarda yer almaya çalışıyoruz. Çünkü bu kaynak hepimizin ve en iyi şekilde değerlendirebilmek bizlerin elinde.