MAYIS-HAZİRAN 2024 / RÖPORTAJ

Peyzajda yörenin ekolojisine uyum sağlamış bitkiler kullanılmalı


Sema ÖZAY    

29.07.2024 


Her geçen yıl olumsuz etkilerini daha fazla hissettiğimiz iklim değişikliği, sağlık, bitki örtüsü, yaban yaşamı, tarım, turizm, kentleşme, çevre ve sosyo-ekonomik yapı gibi birçok alanı derinden etkiliyor. Doğal ve kültürel kaynakları ile fiziksel çevreyi insan mutluluğuna ve sağlığına uygun olarak estetik ve bilimsel prensiplerle ele alarak yaşam alanları oluşturan, aynı zamanda biyoçeşitliliği destekleyen arazi planlaması, tasarımı, yönetimi, korunması, onarılması ve denetimini kapsayan ekolojik öncelikli projeler üreten peyzaj mimarlığı da yoğun etkilenen öte yandan çözüm üreten alanlardan biri. Bu konudaki sorularımızı Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şükran Şahin yanıtladı.

Peyzaj tasarımlarında iklimin önemi nedir, bu konuda neler söylemek istersiniz?
 
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki iklim parametreleri zaten peyzaj tasarımlarının temel yönlendiricilerindendir. Bir peyzaj tasarımına başlarken iklim parametreleri zaman ve mekân boyutunda irdelenir, ondan sonra tasarıma karar verilir. Peyzaj tasarımında seçeceğiniz bitki türü peyzaj tasarımının amacına ve seçtiğiniz yerin ekolojisine uygun olmalıdır. Seçilecek tür, bitkiden beklenen işleve göre değişecektir. Güzel görünüm olsun isteniliyorsa farklı, gölge sağlamak için farklı ya da her iki amaçla kullanılacaksa farklı olacak. Bu işlevlerinin yanı sıra bölgenin aldığı yağışa ve hava sıcaklığına uygun bitkinin seçilmesi gerekiyor. Çok sıklıkla yapılan bir hatadan bahsetmek istiyorum. Ankara’da karasal kurak bir iklim var, ancak kendi içindeki bölgelere göre bu iklimde tepelik alanda farklı, açık alanda farklı, vadi tabanında farklı sıcaklık, nem, sis gibi iklim olayları görülebiliyor. Yani kendi içinde küçük mikroklimalar oluşuyor. Ankara’nın temel iklim istasyonundan tek bir veriyle hareket edersek hata yaparız. Morfolojik yapı çok farklı bir iklim yarattığından çok dikkatli olmak gerekiyor. Örneğin vadi tabanında çalışıyorsak akşam üzeri vadinin aşağı kısmından üst kısmına yerel meltemler oluşurken gecenin ilerleyen saatlerinde yerel meltem tam tersi akar. Bu durum peyzaj tasarımını etkiler. 
 
Bir bitkinin yine çok soğuk ve çok sıcak koşullara dayanması gerekiyorsa ona göre toleranslı seçilmesi gerekiyor. Yine bir örnekle açıklamak isterim. Huş ağacı çok soğuk koşullara dayanan çok güzel, beyaz gövdeli bir bitki. Kirli havaya da çok dayanıklı ancak taban suyundaki kuraklığa dayanıklı değil. 2010’da Ankara’da yaşanan kuraklıkla bu ağaçların çoğu kurudu. Özetle en doğru olan bölgenin iklimine uygun bitkileri dikmektir. Peyzaj tasarımı sırasında nereler hangi mevsimde gölge, hangi mevsimde ışık alıyor, bunların hepsi analiz edilir. Öyle bir tasarım yapılmalı ki insanların yazın gölgelenme, kışın güneşlenme ihtiyacını karşılayabilmeli. Bitkinin varlığı aynı yerde 10 derece kadar sıcaklığı düşürebilir. Bu iki amacı da gerçekleştirecek bir tasarım çok da kolay iş değildir. 
 
İKLİM KRİZİNE UYGUN TASARIMLAR GELİŞTİRİLMELİ 
İklim değişikliği peyzaj tasarımlarını nasıl etkileyecek?
 
İklim değişikliği artık iklim krizi hâlini aldığı için peyzaj tasarımları da bundan etkilendi. Söz gelimi önceden Ankara’da korunaklı olarak yetişen bitkiler normal hava şartlarında korunaksız yetişebiliyor. İklimle ilgili tüm parametrelerde değişiklik oldu. Alınan yağıştan yağmur suyunun drenajına kadar birçok şeyi etkiledi. Çok kısa sürede fazla yağış düşmesinden dolayı önceden sular altında kalmayacak bir park, bahçe ya da meydan bugün artık sular altında kalabiliyor. Bu yağışların yüzey akışına dönüşmemesi için ona göre drenaj sistemi ve mühendislik işlemleri yapılması gerekiyor. Mevcut tasarımların revize edilmesi ve yeni duruma uygun olarak eskiden olduğu gibi uzun yıllar ortalaması değil de bu tür yağışların dikkate alınması ve yeni duruma uygun tasarımların geliştirilmesi gerekiyor. Sıcaklık için de aynı şeyler söylenebilir. Güneşin geliş açısında bir değişiklik yok ancak daha sıcak. Öyleyse kullanılan malzemeden yetiştirilecek bitkinin serinletme değerine kadar ayrıntıda daha fazla bilgi içeren tasarım temellerine ihtiyaç var. Hava sıcaklığı, su, rüzgâr gibi iklim olaylarına göre seçim yapılması iklim değişikliğini sert hissettiğimiz günümüzde daha da önemli hâle gelmiştir. Özellikle sıcaklık ve yağış temel parametre.

Haber Görseli

ÜLKEMİZDE PEYZAJ EN SON AKLA GELİYOR
Peyzaj tasarımalarının iklim değişikliğine uygun yapılması konusunda peyzaj mimarlığı üst kuruluşlarının çalışmaları var mı?
 
Peyzaj mesleğinin yasal temsilcisi Peyzaj Mimarları Odası. Bu örgütün hazırladığı kılavuz dokümanlar var. Aynı zamanda bu odanın bağlı olduğu Uluslararası Peyzaj Mimarlığı Federasyonu da peyzaj çalışmalarını yönlendirecek dokümanlar hazırlıyor. Fakat ülkemizde bu konularda bir yaptırım olmadığı için çeşitli sıkıntılar oluşuyor. Birçok gelişmiş ülkede “ekolojik başarım ölçütü” diye bir söylem ve eylem alanı var. Bir peyzaj mimarının hazırladığı ya da uyguladığı kampüs, bahçe, semt parkı gibi herhangi bir alanda yürütülecek bu ölçümde söz konusu peyzaj tasarımı ya da uygulaması yağmur suyunu nasıl yönetti, iklim değişikliğine ve karbonun azaltılmasına nasıl katkı sağladı gibi birçok açıdan ölçülüp aldığı puana göre altın, gümüş, platin şeklinde sertifikalandırılıyor. Ekolojik başarımı yüksek olan bu firmaların da peyzaj ihalelerine öncelikli katılımı sağlanarak sürdürülebilir yerleşkelerin oluşturulması teşvik ediliyor.
 
Bizde de Peyzaj Mimarları Odası peyzaj tabanlı şehircilik raporu hazırlayarak Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına sundu. Peyzaj büroları yetkilendirmede rol almak istediğini bildirdi. Türkiye’de belediyelerin yapmakla yükümlü olduğu projeler var. Örneğin sitelerde, ilgili yatırımcının ruhsat alması için peyzaj tasarımları gerekiyor. Maalesef uygulama, belediyelerin inisiyatifine bağlı ve dikkate alanların sayısı yüzde 20’yi geçmiyor. Belediyelerin tamamı peyzaj tasarımını önceleyerek hayata geçirdiği oranda daha yaşanabilir çevreyi garanti altına alabiliriz.

Haber Görseli

MODERN DÜNYADA 3, 30, 300 KURALI VAR
 
Tabii ki bu durumda inşaat firmalarının yer kazanmak amacıyla peyzajı son konu gibi düşünmeleri de önemli etkenlerden biri. Peyzaj mimarı gelişmiş ülkelerde daha yapılaşmanın başında, o yerin yer altı suyunun üzerinde ya da taşkın alanı içinde mi olduğunu, topoğrafya çalışmalarını etüt-envanter aşamasında yapar ve değerlendirir. Maalesef Türkiye’de bu dediğimiz çalışmalar yapılmıyor, peyzaj en son aşamada akla geliyor. 
 
Örneğin ülkemizde açık yeşil alanlar hâlâ yapılaşmanın olmadığı cetvel artığı alanlar olarak görülüyor. Yıllardır bu böyle. Yani bina yapamıyorsak yeşil alan yapıyoruz. Oysaki gelişmiş dünya 1940’lardan beri insanların fiziksel ve psikolojik açıdan sağlıklı olmalarına izin verecek yeşil alanlara yer veriyor. 
 
Yine modern dünyada 3, 30, 300 kuralı olarak bilinen bir kural var. Ben evimin bahçesinden baktığımda en az 3 ağaç görmeliyim, mahallemin en az yüzde 30’u yeşil alan olmalıdır, 300 metre yürüyerek de yeşil alana ulaşmalıyım ki kullanayım. Konut boyutunda, mahalle boyutunda, kent boyutunda, bölge boyutunda var olan yeşil alanı kategorilere ayırırız. Ancak bizde maalesef böyle değil şehirlerimiz yağ lekesi gibi büyüyor. Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’ndeki 57. madde değiştirilerek zorunlu hâle getirilirse sorun çözülür. Yasa bu konularda peyzaj mimarisinin değil de daha çok yapının yanında. 
 
KURAKÇIL BİTKİLERİN SEÇİLMESİ ÖNEMLİ
Kuraklık, sel veya aşırı sıcak gibi iklim değişikliği etkilerine karşı dayanıklı peyzaj tasarımı nasıl oluşturulabilir? 
 
İklim değişikliğine uyum sağlamak için kurakçıl bitkilerin seçilmesi önemli. Peyzaj tasarımı için yörenin ekolojik özelliklerine uyum sağlamış ve o bölgeye adapte olmuş bitkilerin seçilmesi, bunun için de doğanın referans alınması gerekiyor. Günümüzde altın madeni çıkarılırken asit kullanılan alanlarda bile yetişen bitkiler var. Benim hedefim o bitkiler olmalı. Çünkü öyle kötü ortama bile adapte olmuş.  
 
İkinci önemli konu ise şu. Yer altı suyunun beslenimi konusunun tüm projelerde çok ihmal edildiğini görüyoruz. Örneğin güneş panellerin kurulduğu alanlar belki de yer altı suyu beslenim alanı idi. Bir zaman yer altına sızan su akıp gidiyor, yer altı suyu beslenemiyor. Gözeler kuruyor, ırmaklar kuruyor. Ankara’nın bütününe bakın, nereden beslenecek yer altı suyu. Selin nedenlerinden biri de bu. Yer altına akacak su, sızacak yer bulamadığı için sel oluyor. Yeşil altyapı planı ile bu sorunu çözmeye çalışıyoruz. Bu suyun yönetilmesi, depolanması, gerekli yerlere kanalize edilmesi çok önemli. Ülkemizin peyzaj mimarları olarak kendimize güveniyoruz ve bu konulardaki çözümlerimize güvenilmesini bekliyoruz. 
 
TOPRAĞA GÖZÜMÜZ GİBİ BAKMALIYIZ
 
Üçüncü olarak söylemek istediğim toprağa davranış biçimi ürkütücü. Toprak içinde yaşamı koruyan temel canlılar var. Tarım alanlarından alınan ve hafriyat diye adlandırılan topraklar, aslında bitki yetiştireceğimiz toprak, beton artıkları ve cansız toprakların birbirine karıştırılmış hâli. Yapılması gereken üstteki toprağın sıyrılıp tekniğe uygun depolayarak peyzaj için kullanılacak alanlarda değerlendirilmesi. Toprağa gözümüz gibi bakmalıyız.
 
Dördüncü konu karbon depolama olayı. Çevremizdeki bitkiler kökleri, gövdeleri, dalları ve yapraklarıyla karbon depoluyorlar ve bedavaya yapıyorlar bunu. Çevremizde o iklim koşullarına adapte olan,  ekstra sulama istemeyen, karbon depolama kabiliyeti yüksek bitkileri yetiştirmeye özen göstermeliyiz. Artık öyle bilgisayar yazılımları var ki yaptığınız tasarımda kullandığınız bitkinin ne kadar karbon depoladığını daha başlangıçta hesaplayabilirsiniz.
 
Uzun vadeli düşündüğümüzde peyzaj mimarları projelerinde hangi sürdürülebilir malzemeleri tercih etmelidir? 
 
Peyzajda kullanılan malzemenin sera gazı yaratma etkisi en fazla üretim süreçlerinde ortaya çıkar diye düşünüyorum. Örneğin ahşap malzeme, sentetik malzeme üretim sürecinde ya da bir taşın kesilip döşeme malzemesine dönüştürüldüğü tesislerde ya da nakliye esnasında sera gazı yayılımına sebep olunur. Tasarım sırasında hep daha yakındaki yöreden malzeme seçerek bu etkinin azaltılması gerekir. Bazı malzemelerin geri dönüşümü olabilir, bazı sentetik malzemelerin üretimi kısıtlanabilir. Uzun ömürlü oluşundan dolayı taşın kullanılmasını öneririm. İkinci olarak ahşap da seçilebilir. 

Haber Görseli

DOĞAYI TÜM RENKLERİYLE SEVECEĞİZ
Üniversite olarak yerel yönetimlerin ya da başka kurumların sizinle iş birliği talebi oluyor mu? Son söz olarak ne söylersiniz?
 
Ben herkesin kendi olanaklarına göre bir şeyler yapma çabası içinde olduğunu düşünüyorum. Noksan olan peyzaj tasarımcıları ile iş birliği yapılmaması ya da en son akla gelmesi. Unutmayalım ki şehir ve bölge disiplini peyzaj mimarlığından doğmuştur. Çeşitli eylem planları yapılırken ya da stratejik çevresel değerlendirme konularında projeler yapılırken görüşler alınıyor ancak henüz elle tutulur bir sonuç yok. 
 
Bizim toplum olarak doğaya bakış açımızı değiştirmemiz, kadim Türk kültürümüzde var olmuş toprak ana düşüncesine geri dönmemiz gerekir. Yazlıklarda ağaçların yaprakları dökülüyor diye kesip sonra şemsiye ile gölgelenmeye çalışanların doğadan uzaklaştıklarını ve o ağacın ne çok canlıya hayat verdiğini bilmediğini düşünüyorum. Doğa bizim halı sahalarda tasarladığımız gibi bir şey değil. Örneğin ayrık otu var, parklarda kullanılan çim gibi değil ama bir bitki örtüsü ögesi. Yani her bir bitkinin kendine özgü rengi ve çeşitliliği var. Doğayı tüm renkleriyle sevmeliyiz diyorum.

peyzaj iklim değişikliği şükran şahin doğa sema özay