Susuz tarım küçük bahçelerde ve hatta saksıda yapılabilir. Sahip olduğunuz toprağın büyüklüğünden ziyade hangi stratejik bitkiyi ürettiğiniz, ne tür katma değer yarattığınız ve nasıl pazarladığınız önemli. Birkaç saksıda yetiştirdiğiniz susuz tarım bitkileri ile asgari ücret kazanmak mümkün.
21.YÜZYILIN EN ÖNCELİKLİ SAVUNMA POLİTİKALARINDAN BİRİ TARIMDIR
“Susuz tarımı” yaymak üzere planladığınız Selenay Projesi’nden bahseder misiniz?
21.yüzyılda dünya genelinde tüm dengeler değişiyor ve gelişiyor, dolayısıyla insanlık için savunma metotları da değişiyor. 20’inci yüzyılda en önemli savunma unsurları top-tüfekti, günümüzde ise öncelik teknoloji gibi görünürken tüm dünyanın karşılaştığı Covid19 vakası bu düşünceyi değiştirdi; insanların besin olmadan hayatta ve ayakta kalma olasılığı olmadığını ortaya koydu. Hayatı bizlere sunan toprağın nimetleridir. Toprağın nimetlerini temin etme sanatının adı tarımdır. Tüm bu sıraladığımız bilimsel gerçeklerden yola çıkarak 21. yüzyılın en büyük savunma politikalarından bir tanesi de tarımdır.
Bu düşüncelerle Toprağın Melekleri pilot uygulaması ile elde ettiğimiz deneyimi, bilgiyi daha geniş kitlelere yaymak ve ileriye taşımak için “susuz tarım”ın çatısını Selenay Projesi adı altında Ankara’da kurmaya karar verdik. “Anadolu coğrafyasını Anadolu kadınlarının imar ve inşa edeceği” vizyonuyla mimar Selen Hakbilir ile güçlerimizi ve vizyonumuzu birleştirdik. Pilot uygulama aşamasındayken Selen Hakbilir, sürekli bu işin içinde olma isteğindeydi. Gerekli olgunlaşmayı sağladık ve zamanı geldi.
Burdur’daki uygulama umduğumuzun üzerinde başarılı oldu. Orada birlikte çalıştığımız 30 kadın çiftçi ile uygulamada büyük gayretlerle güzide bir başarı elde ettik. Bu projeyi ulusal boyutta ses getirecek hâle getirmek için beni yetişemediğim yerde destekleyen mimar Selen Hakbilir’le Haymana’da üretim faaliyetlerine başlayacağız. Proje ile bizim standartlarımıza uygun üretim yapan üreticilerin ürünlerini alıp pazar sağlamayı düşünüyoruz. Aslında bir sözleşmeli üretim modeli ile tıbbi ve aromatik bitkiler öncelikli olmak üzere bu tarım modelini yaymayı amaçlıyoruz. Neden tıbbi ve aromatik bitkiler derseniz, ilaç sektördeki klinik deney raporlarını okuyorum. Sektördeki ilaçların yüzde 80’i tıbbi ve aromatik bitkilerden yapılıyor ve Türkiye bu bitkilerin cenneti denilebilir. Sadece, ülkemizde yetişen bitkilerin hangi sektörlerde kullanılacağının bilgisinin üretilmesi lazım. Bilgiyi kim üretirse güç ondadır. Bilim dilini de bilgiyi de bu topraklarda üretmek istiyoruz. Bu nedenle de projeye Ankara’da devam edip Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile çalışmak istiyoruz. Çünkü Ankara Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Necdet Ünüvar ve Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Hüseyin Atar Susuz Tarım Projesi’nin stratejik önemine vâkıf hocalarımız. Ayrıca en büyük ilham kaynağım eski Tarım Bakanımız, şimdiki TBMM Tarım Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Vahit Kirişci hocam olmuştur.
BULUNDUKLARI YERİ CENNET YAPSINLAR
Köye dönmek isteyip cesaret edemeyenlere ve sizin yolunuzdan gitmek isteyen gençlere ne söylemek istersiniz?
Susuz tarımın şöyle bir özelliği var. Sürekli tarlanın başında olmanız gerekmiyor. Dolayısıyla başka bir mesleği yaparken tarımla uğraşmak da mümkün. Ben online tarım eğitimi de veriyorum. Türkiye’de tıbbi nane üretimi yoktu. Benim eğitimimden sonra ek bir çalışma alanı olarak başlayanlar oldu. Ama yeni başlangıçlar yapmak zor, birlikte hareket etmek bu nedenle önemli. Ortak bir network oluşturup ülkemizin yararına sunmak lazım. Yani bir kişi ofiste veya evde çalışırken, aynı zamanda 3-5 saat uzaklıktaki tarlasında susuz tarım yapabilir. O yüzden susuz tarım Türkiye’de çok farklı segmentlerden kadın-erkek olmak üzere her yaştan ve her meslekten insanı tarıma dâhil edebilecek bir tarım modeli. İlk zamanlarda kabul ve destek görmeyebilirler ancak ilerleyen zamanlarda yaptıkları küçücük dokunuşların çok sayıda insanın hayatlarında büyük etkiler yarattıklarını görecekler. İnsanın topraktan gıda-şifa üretmesi ve kendi toprağına hizmet etmesi, parayla satın aldığınız tüm ürünlerden ve hizmetlerden çok daha büyük bir haz ve mutluluk veriyor. İstiklal Marşımız nasıl başlıyor? “Korkma!” Korkmasınlar. Gençler topraklarını, vatanlarını terk etmesinler. Cenneti başka bayraklar altında aramak yerine cennet vatanımıza yatırım yapsınlar.
Son olarak “Ben Türk, Kore Savaşında Türk Esirler” kitabınız ile okurlara ne iletmek istediniz?
Gerçek değer, gerçek hazine Anadolu’da, yani bizim kültürümüzde. Kore Savaşı’nda esir düşen Türk askerleri içinde hiç ölen olmadığı hâlde ABD askerlerinin yüzde 50’si çeşitli nedenlerle ölüyor. Türklerden Veli Atasoy isimli sıhhiye onbaşı var, bizim ülkemizde bilinen şifalı bitkilerle ilaç yapıyor. O şartlarda hayatta kalmayı başarıyorlar. Amerikan ordusu bunu merak ediyor. Ve zor şartlarda nasıl ayakta kalınır ve muharebe ya da esarete ilişkin davranış şekilleri eğitimini bizim askerlerimize bakarak hazırlıyorlar. Sonuç olarak bu gücü kültürlerinden alıyorlar şeklinde raporluyorlar. NATO bunu Amerikan ordusundan alıyor, biz NATO’dan alıyoruz. Ben okurlarımıza, milletimize bunu ulaştırmak istedim. Değer bizim kültürümüz, değer bizim toprağımız. Bizim sadece çok çalışmamız lazım.