OCAK-ŞUBAT 2025 / KAPAK KONUSU
Yurt içinde tüketilen ürün de ihraç edilen de aynı şekilde denetleniyor
Bahçe ve tarlarda yetiştirilen bitkilerin verimliliğini artırmak için zararlılar, hastalıklar ve yabancı otlara karşı kullanılan bitki koruma ürünlerinin, yasal limitleri aşmaması ve güvenli tüketim standartlarına uygun olması insan sağlığı açısından hayati derecede önem taşıyor. Ülkemizde 1950’lerden beri tarımsal üretimde kullanılan bitki koruma ürünlerinin ruhsatlandırılması, uygulanması, hasat öncesi ve sonrasında kontrol edilmesi süreçleri Bakanlığımız Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından yürütülüyor. Halk arasında “ilaçlama” olarak bilinen bu konuyla ilgili, tüketici olarak herkesin aklına gelebilecek soruları tüm detaylarıyla Gıda ve Kontrol Genel Müdür Yardımcısı Fatih Kaya’ya yönelttik.
İnsan gıdası olarak tüketilen meyve, sebze ve diğer bitkilerde kullanılan tarım ilaçları genel olarak neler?
Tarımsal üretimde problem olan hastalık ve zararlı organizmalarla mücadelede bitki koruma ürünlerinin kullanılması kaçınılmaz bir durum. Çünkü her bitkinin her dönemde her bölgede karşılaştığı sayısız hastalık ve zararlı var. Bu hastalık ve zararlılarla pestisitler, mikrobiyal pestisitler, bitki ekstrakları ve yağlarının yanı sıra biyoteknik ve biyolojik mücadele ile karşı konuluyor. Pestisitler tarımsal ürünü hastalık, zararlı ve yabancı otların zararından koruyabilmek için kısa sürede etki göstermesi ve kullanımının kolay olması nedeniyle, en çok tercih edilen yöntemdir.
Pestisitler; fiziksel yapı ve formülasyon şekillerine, etkiledikleri zararlı ve hastalık grubu ile bunların biyolojik dönemine, içerdikleri aktif maddenin cins ve grubuna, zehirlilik derecesi ve kullanım tekniğine göre çok değişik şekillerde sınıflandırılır. Gruplara ait sayısal veriler anlık değişebilmekte olup bu bilgilere Bakanlığımızca oluşturulan “Bitki Koruma Ürünleri Veri Tabanı”ndan ulaşabilir.
Haber Görseli
Fatih Kaya, Gıda ve Kontrol Genel Müdür Yardımcısı
İlaçlama konusunda Türkiye’nin uyguladığı prosedürler ve belirlenen limitler AB (Avrupa Birliği) ülkeleri ve diğer gelişmiş ülkelerin standartlarına uygun mu?
Türkiye’de uygulanan mevzuat AB mevzuatı dikkate alınarak hazırlanıyor ve güncelleniyor. Buna göre zirai ilaçlamanın uygulamasına yönelik 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu kapsamında Bitki Koruma Ürünlerinin Önerilmesi, Uygulanması ve Kayıt İşlemleri Hakkında Yönetmelik çerçevesinde işlemler yürütülüyor. Bu Yönetmelik; bitki ve bitkisel ürünlerde bitki koruma ürünlerinin uzman kişilerce önerilmesi, uygulanması ve gerekli kayıtların tutularak, güvenilir gıda üretimi ve izlenebilirliğin sağlanması amacı ile reçete, bitki koruma ürünü satış ve uygulama kayıt bilgilerini düzenliyor. Mevzuatımız AB’ye uyumlu olduğu için orada yasaklanan ürünlerle ilgili olarak uzman arkadaşlarımız eş zamanlı bir çalışma yürütüyor ve Türkiye’de de kullanımını sonlandırıyoruz. Güncellenen mevzuata uyum için üreticilerimize belli bir süre tanıyor, bu süreden sonra söz konusu ilacın yazılmasını ve üreticinin bunu kullanmasını engelliyoruz.
MRL değeri dediğimiz İngilizce “Maksimum Residü Limiti” terimi, pestisitlerin insan ve hayvan yiyeceği olarak kullanılan ürünler üzerinde bulunmasına izin verilen kalıntı miktarını ifade eder. Dünyadaki her ülkenin bitki varlığı, böcek varlığı ve iklimi farklı olduğu için kendi MRL değerlerini kendileri belirliyor. Bu limitler belirlenirken sağlık kadar beklenen etki de dikkate alınıyor. Ülkemizde MRL değerleri de AB mevzuatına uyumlu. Bu mevzuat çerçevesinde yurt içi tüketim, ihracat ve ihracattan dönen ürünlerin kontrollerini gerçekleştiriyoruz. Ülkemizde AB uyum çerçevesinde şu ana kadar çevre ve insan sağlığı açısından olumsuz etkileri tespit edilen 223 aktif madde yasaklandı.
Biz Bakanlık olarak öncelikle hastalık etmenleriyle biyolojik yöntemlerle mücadeleden yanayız ve bunun yaygınlaştırmak için ilave destekler de veriyoruz. Biyolojik ve biyoteknik mücadelenin yaygın kullanımı; örtü altı üretimde toplam örtü altı üretim alanının yüzde 25’i, açıkta üretimde ise turunçgil üretim alanlarının yüzde 10’u civarında. Kontrollü üretimin mümkün olduğu örtü altı üretiminde ise bu üretim metodunun yaygınlaşmaya başladığını söyleyebiliriz. Örneğin Kumluca’da bu oran yüzde 50’lilerde. Biyolojik mücadeleyi desteklemeye başladığımız 2012 yılından beri destekleme kapsamına giren alan 15 kat artarken destekleme ödemelerimiz de oransal olarak aynı miktarda arttı. Kimyasal maddeleri artık son noktada kullanıyoruz. İlaç ruhsatlarını da ürünlere kitlesel ekonomik zarar vermesi beklenen böcek ya da bitki hastalıkları için veriyoruz. Bitki koruma hassas bir denge gerektiriyor, hem kalıntı hem de böcek zararı olmaması gerekiyor. O yüzden reçete yazan kişilerin ve birincil üretimde kullanacak kişilerin eğitimini, doğru kullanım sağlamak açısından önemsiyoruz.
YÖNETMELİK ŞARTLARINA UYGUN MÜHENDİSLER REÇETE YAZABİLİYOR
Tarlada ve serada ilaçlama süreci ve takibi nasıl gerçekleştiriliyor? Süreçte zirai ilaç bayilerinin ve üreticinin sorumluluğu nedir?
İşin başlangıcı pestisitlerin ruhsatlandırılması ile başlıyor. Her pestisit belirli ürün grupları için ruhsatlandırılıyor. Mesela sadece portakal için ya da sadece limon için ruhsat verilen ilaçlar var. Satıştan uygulamaya kadar izlenebilirliği sağlamak için bitki koruma ürünleri satışında karekod sistemine geçtik. Hangi ürünün kime satıldığı ve hangi dozda kullanacağı bilgisi sistemde yer alıyor. Bu sisteme ÇKS (Çiftçi Kayıt Sistemi) ya da ilaç kullanılacak birim alanın hesaplanması gibi bilgileri de uygulamaya ekleme çalışması içindeyiz. Şu anda üretici kayıt defterlerini de elektronik ortama aktarıyoruz. Yani sistemsel olarak tüm birimlerimizin birbiri ile konuşabileceği bir yapı için çalışıyoruz.
Ruhsat verilen bitki koruma ürünlerini mevzuat çerçevesinde reçete yazma yetkisi verdiğimiz 17 bin 399 kişi yazıyor. Reçete yazma yetkilisi; bitkideki hastalık ve zararlıyı tanıyan ve hangi ilacın ne kadar dozda, ne zaman, ne kadar süre ile kullanılacağını bilen ve yazma yetkisine sahip kişi demek. Bir anlamda bitkiyi ve hastalığını tanıyan bitki doktoru gibi düşünülebilir. Biz bu yetkiyi Bitki Koruma Yönetmeliği’ndeki şartlara uyan ziraat mühendislerine veriyoruz.
Bakanlığımızdan eğitim alan 491 bin 28 kişiye de bu bitki koruma ürünlerini uygulama yetkisi verildi. Yetki verilen kişi reçetede yazan ürünü, kendi bahçesinde ve başka bahçelerde uygulayabilir. Sürecin uygulama noktasında, Bakanlığımızca belirlenen yaş sebze ve meyve grubundan 33 ürün için üretici kayıt defteri tutulma zorunluluğu var. Ticari amaçlı sebze ve meyve üretimi yapan üretici, reçete yazma yetkilisinin yazdığı ilacın uygulama tarihini, dozajını ve ilaç etken maddesini üretici kayıt defterine günü gününe işlemek zorunda.
Tabii ki olmaması lazım ama az da olsa ruhsatlandırılmamış ürün kullanımına rastladığımız oluyor. Ruhsatsız bir ilaç kullanıldığına dair bir RASFF (Gıda ve Yem için Hızlı Uyarı Sistemi) bildirimi almışsak ya da resmî kontrollerde biz tespit etmişsek geriye dönük kontrol yaparak bu ürünü ihracatçı hangi üreticiden almış, üretici ilacı hangi bayiden almış, bayi nereden almış tek tek hatanın kaynağına ulaşıyoruz. Bazen ambalajla içeriğin farklı olduğu durumlara da rastladığımız oluyor. Bu tarz ihlalleri önlemek için hem bitki koruma bayilerinde hem çiftçilerin kendi depolarında resmî kontroller gerçekleştiriyoruz. Daha sonra aynı durumların gerçekleşmemesi için tedbirler alıyoruz. Kaçak olduğu tespit edilen ürünler olursa İçişleri Bakanlığı kolluk kuvvetleri ve Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü ile birlikte operasyon gerçekleştiriyoruz.
Üreticinin kayıt defterini doğru tutup tutmadığını nasıl kontrol ediyorsunuz ve gerçek dışı kayıt yapmanın cezai bir yaptırımı var mı?
Üreticinin tarladaki ve bahçedeki ürünü sezon başından hasada kadar her İl Müdürlüğünün Bitki Sağlığı Şubesinde görevli teknik elemanlar tarafından takip ediliyor. İlde çalışan teknik elemanlar kimler ticari üretim yapıyor, bitki koruma ürünü kullanılma nedeni nedir, bu bitkilerde bir hastalık var mı, hangi dozda ve ne zaman ilaç kullanılacak gibi durumları genel olarak biliyor ve kontrol ediyorlar. İkinci olarak bu defterlerin doğru olup olmadığı, bu ilaçların gerçekten kullanılıp kullanılmadığı ya da pestisitin doğru oranlarda kullanılıp kullanılmadığına ilişkin hasat öncesi pestisit kontrolleri gerçekleştiriyoruz.
Yılda yaklaşık 20-25 bin aralığında pestisit kontrollü yapıyoruz, bu büyük bir rakam. Bakanlık olarak gidiyoruz; ürün dalındayken sebze ve meyveden numune alıyor, analiz yapıyoruz. Sonuçlar belirlediğimiz limitin üzerinde ise ya da ruhsatsız bir ürüne rastlamışsak buna ilişkin prosedürleri uyguluyoruz. Üreticinin limit dışı bir uygulama yaptığı ya da kayıt defterini düzenli tutmadığı durumlarda uygulanan para cezası 2025 yılı itibarıyla 21 bin 6 TL. Artırımlı bir ceza öngörülmediği için her ihlal için ayrı ayrı bu rakam geçerli. Dozaj üstü bir uygulama varsa ayrıca üründe ilaç dozunun yarılanması için hasadı geciktiriyoruz. Burada izlenebilirliği sağlayamadığı ve ürünü nereden aldığının bilgisini veremediği durumlarda ihracatçıya da aynı cezaları uyguluyoruz.
Ürün hasat edilip hal ya da pazara geldikten sonra, artık bitki değil gıda hâline geldiği için Gıda ve Yem Şubesinde görevli gıda denetçileri tarafından gıda güvenliği açısından denetleniyor. Hasat öncesi ve hasat sonrası denetim yapanlar ayrı teknik elemanlar. Yani ürün bahçe ve tarlada iken Bitki Sağlığı Şubesinde görevli 3 bin 900 teknik eleman, ürün hasat edildikten sonra ise Gıda ve Yem Şubesinde görevli 8 binin üzerinde gıda denetçisi tarafından denetleniyor. Toplamda 12 binin üzerinde teknik eleman kontrol ediyor.
HAL VE PAZAR GİRİŞLERİNDE SABAH 4’TE NUMUNE ALIYORUZ
Küçük çiftçilerin kendi ihtiyaçları için ürettiği ancak fazlasını sattığı ürünlerin kontrolünü de hal ve semt pazarı girişlerinde yapıyoruz. Şöyle ki sabah 4’te gıda denetçilerimiz sebze-meyve haline gider, içeriye giren ürünlerden belli bir miktar numune alır. Tabii ki tüm ürünlerden numune almamız beklenemez. Çünkü Türkiye 55 milyon ton sebze ve meyve üretiyor. Karşılaştığımız risk sıklığı çerçevesinde numuneleri alıyor, analiz sonuçlarına göre gereken yaptırımları uyguluyoruz. Şunu da açıklamakta yarar var; bizim amacımız çiftçiyi cezalandırmak değil, bizim görevimiz üreticiyi de tüketiciyi de korumak. Amacımız hatanın kaynağına ulaşıp tekrarlanmasını önlemek. Son tüketiciyi korumak için de hal girişinde, pazarlarda, marketlerde, raflarda, ihracat aşamasında ve ihracattan geri dönüşlerde resmî kontrolleri yapmaya devam ediyoruz.
Üretimden tüketime kadar tüm süreçlerde kontroller yapılıyorsa son günlerde gündem olan pestisit kalıntısı nedeniyle geri dönüşler nasıl açıklanabilir?
Tüketicileri bilgilendirmek adına öncelikle şunu açıklamalıyız. Geri dönüşlerin tamamı pestisit kalıntısı nedeniyle olmuyor. İhracattan geri dönüşlerin bir kısmı ticari anlaşmazlık, kalite, belge eksikliği, mevzuata uygunsuzluk ve benzeri sebeplerle olabilmektedir. Diğer yandan meyve ve sebzeler ihracata hazırlanırken yıkanıyor, mumlanıyor, küflenmesin veya çürümesin diye ürünlerin depolanması ve işlenmesi sırasında uygulanan bir takım işlemlerden geçiyor. Sağlık riski olan ürünü ister ihracattan dönsün isterse yurt içinde denetimlerde tespit etmiş olalım, kesinlikle imha ediyoruz. Hangi nedenle geri dönerse dönsün ihracattan dönen üründen kendi ürünümüz değil de ithal ürünmüş gibi yüzde 100 numune alıyor, pestisit analizi yapıyor ve sonuçlarımız uygun çıkarsa yurda girişine izin veriyoruz. Sonuç olumsuz çıkmışsa ihracatçı, ürününü kabul edebilecek üçüncü ülkelere gönderebilir aksi hâlde ürünü bulunduğu yerde imha ediyoruz. Bir ihracatçının böyle bir durumla karşılaşması zaten başlı başına büyük bir zarar. Örneğin, 20 ton limonun imhası ihracatçının yaklaşık 4 yüz bin TL’sinin yok olması demek. İmha masraflarını eklediğinizde bu zarar çok daha fazla artıyor.
TÜRKİYE’NİN PESTİSİT KULLANIMI AB ORTALAMASININ ALTINDA
Pestisit konusuna dönersek FAO 2022 verilerine göre birim alana düşen pestisit kullanımına bakıldığında Türkiye, hektara 2,26 kg ile dünya ortalamasına eşit durumda. Bu değer AB ortalaması olarak hesaplanan 3,2 kg/ha’dan, ayrıca aynı iklim kuşağını paylaştığımız İtalya, İspanya gibi ülkelerin yanı sıra diğer Avrupa ülkelerinden daha düşük seviyede. Ülkemizde hektara pestisit kullanım oranı 2018’de 2,6 kg, 2019’da 2,2 kg, 2020 ve 2021’de 2,3 kg olarak gerçekleşti. Yani Türkiye AB ortalamasının altında pestisit kullanıyor. RASFF bildirimlerinde ise yüzde 60’a yakın azalma var. 2021’de 356 bildirim almışken, bu rakam 2022’de 297, 2023’te 161, 2024’te ise 139 oldu.
Son olarak ne söylemek istersiniz?
Sosyal medyada sebze ve meyvelerdeki ilaç kalıntısını basit bir cihazla ölçebileceğini söyleyen içeriklere rastlıyoruz. Biz bu analizleri çok gelişmiş cihazlarla yapıyoruz. Her biri 5- 6 milyon lira değerinde cihazlar. İlerde belki böyle bir şey yapılabilir ama şu anda öyle bir imkân yok, tüketicilerimizin bunu bilmesinde yarar var. Hepimiz birer tüketiciyiz. Tüketicilere mesajım; sofralarınıza gelen sebze ve meyveleri her aşamada kontrol ediyoruz, gönül rahatlığı ile tüketebilirsiniz.