OCAK-ŞUBAT 2025 / ÖZEL HABER

“Aile çiftçiliğinin devamı ve gelişimi, kırsal kalkınma için kritik öneme sahip”


Müge ÇEVİK    

16.04.2025 


2025 yılının Aile Yılı olarak ilan edilmesi çerçevesinde konuya ilişkin birçok çalışma ve etkinlik yapılıyor. Biz de bu çerçevede tarımda ailenin yeri ve ülkemizdeki aile çiftçiliği ile ilgili merak ettiğimiz konuları değerlendirmek üzere Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümünde görevli Dr. Öğretim Üyesi Aysun Yener ile bir araya geldik. Aile çiftçiliği ile ilgili önemli çalışmalar yapan Yener, ülkemiz tarımsal üretiminde ailenin rolü, aile çiftçiliği ve bu konuda yapılması gerekenlerle ilgili görüşlerini dergimize anlattı.

2025 yılı Aile Yılı ilan edildi. Bu çerçevede Anadolu’da tarımsal üretimde ailenin yerinden bahseder misiniz?
 
Tarımsal üretimde ailenin rolü oldukça büyük. Özellikle küçük ve orta ölçekli tarım işletmelerinde aile, iş gücünün temel kaynağı olarak faaliyet gösterir. FAO (2014) raporuna göre dünyadaki tarımsal işletmelerin yaklaşık yüzde 90’ı aile çiftçiliği yapıyor ve bu işletmeler tarımsal üretimin yüzde 80’ini sağlıyor. Bu durum, küçük aile çiftliklerinin küresel gıda arzı açısından kritik bir rol oynadığını gösteriyor. Aile çiftçiliği genellikle tarımsal üretimde, aile bireylerinin iş gücü olarak kullanılmasıyla yürütülüyor. Bu durum, hem tarımsal üretim maliyetlerini düşürüyor hem de aile içi iş birliğini artırarak sürdürülebilir üretimi teşvik ediyor. Geleneksel tarım yöntemlerinin ve yerel bilgi birikiminin kuşaktan kuşağa aktarılmasını sağlıyor. Bu bilgi aktarımı özellikle ekolojik tarım uygulamaları, toprak yönetimi ve yerel iklim koşullarına uygun tarımsal stratejiler geliştirme açısından büyük önem taşıyor.
 
Aile çiftçiliği nedir?
 
Aile çiftçiliği; cinsiyet gözetmeksizin aile fertleri tarafından yönetilen, aile iş gücüne dayalı, çevreye duyarlı, doğal kaynakları koruyucu, sürdürülebilir tarımı destekleyici, yüksek verim, kalite sağlaması ve dinamik yapısı ile dünya genelinde önemli bir yapıya sahiptir. Aile çiftçiliği iş gücü ve gelir yaratarak ekonomik gelişmeye yardımcı olmakla birlikte kültürel yapıları koruyarak sadece kâr amacı olmadan sürdürülebilirliği sağlayan bir yapı. Dünyada 570 milyon tarım işletmesinin 500 milyonu aile çiftlikleri tarafından işletiliyor ve 475 milyon işletme 2 hektardan daha az bir üretim alanına sahip.
 
Aile çiftçiliği; tarımsal üretimin büyük oranda aile üyeleri tarafından gerçekleştirildiği, iş gücünün büyük kısmının aile bireylerinden oluştuğu ve genellikle tarım işletmesinin yönetiminin de aile tarafından yapıldığı bir tarım modeli. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD), aile çiftçiliğini “tarımsal üretim sürecinde aile emeğinin baskın olduğu ve çiftlik yönetiminin aile tarafından yapıldığı bir tarım biçimi” olarak tanımlıyor. Aile çiftçiliğinin bazı temel özelliklerini şöyle sıralayabiliriz: 
 
Birincisi, aile iş gücüne dayalıdır. Yani çiftlikte çalışanların büyük bir kısmı, genellikle aynı aileye mensup bireylerden oluşur. 
 
İkincisi, küçük ve orta ölçeklidir. Yani çoğu aile işletmesi, büyük ölçekli ticari tarım işletmelerine kıyasla daha küçük bir arazi üzerinde üretim yapar.
 
Üçüncüsü, yerel ve sürdürülebilir üretime odaklanır. Genellikle yerel pazarlar için üretim yapar ve doğal kaynakları koruma eğilimindedir.
 
Dördüncüsü gıda güvenliğine katkı sağlar. Yani aile çiftçiliği, gıda üretiminde çeşitliliği artırarak gıda güvenliğinin sağlanmasına yardımcı olur.
 
Beşinci ve sonuncusu ise kültürel ve geleneksel bilgiye dayanır. Aile çiftçiliği, nesiller boyunca aktarılan geleneksel tarımsal bilgi ve yöntemlerin korunmasını sağlar.

Haber Görseli

Türkiye’de ve dünyada tarımsal üretimin sürdürülebilirliği açısından aile çiftçiliğinin öneminden bahseder misiniz?
 
Aile çiftçiliği, kırsal alanlardaki geçim kaynaklarının korunmasına ve geliştirilmesine önemli katkılar sunar. Gelişmekte olan ülkelerde tarımsal üretimin büyük bir kısmı aile çiftlikleri tarafından gerçekleştirilir. Aile çiftlikleri, yerel üretim sayesinde gıda tedarik zincirlerini kısaltarak daha sürdürülebilir ve sağlıklı gıda üretimine katkıda bulunur. FAO ve IFAD'ın (2019) ortak raporuna göre aile tarımı biyolojik çeşitliliğin korunmasına ve gıda güvenliğinin sağlanmasına önemli katkılar sunmaktadır. Kırsal istihdamın büyük bir kısmını oluşturarak ekonomik istikrarı destekler. Küçük çiftliklerin desteklenmesi, kırsal yoksulluğun azaltılmasına ve yerel ekonomilerin güçlendirilmesine katkı sağlar. Aile çiftçiliği, sürdürülebilir tarım uygulamalarının benimsenmesinde kritik bir rol oynar. Küçük ölçekli tarım işletmeleri genellikle büyük tarım işletmelerine kıyasla çevre dostu uygulamalar geliştirir. FAO (2019) raporuna göre aile çiftçileri tarafından kullanılan ekolojik tarım yöntemleri, biyolojik çeşitliliği destekleyerek toprak ve su kaynaklarını korumaya yardımcı olmaktadır. Kırsal bölgelerde geleneksel yaşam tarzlarının sürdürülmesini sağlar. Aile bağlarını güçlendirerek topluluk dayanışmasını artırır. Kadınların tarımsal üretimde daha aktif rol almasını teşvik eder. 
 
Aile çiftçiliği, hem Türkiye'de hem de dünya genelinde tarımsal üretimin sürdürülebilirliği açısından kritik bir öneme sahiptir. Bu model, gıda güvenliğinin sağlanması, kırsal kalkınmanın desteklenmesi ve doğal kaynakların korunması gibi birçok alanda önemli katkılar sunar. Aile çiftçiliği; tarımsal üretimin sürdürülebilirliği, gıda güvenliği, kırsal kalkınma ve çevresel koruma konularında vazgeçilmez bir role sahip. Bu nedenle, aile çiftçiliğinin desteklenmesi ve güçlendirilmesi, hem ulusal hem de küresel düzeyde sürdürülebilir tarım politikalarının merkezinde yer almalıdır.
 
Türkiye'de aile çiftçiliğinin rolüne baktığımızda, “tarımsal üretim ve istihdam” ile “kırsal kalkınma ve ekonomik katkı” başlıkları öne çıkıyor. Türkiye'de tarım işletmelerinin yüzde 95'i aile işletmelerinden oluşuyor ve bu işletmeler yaklaşık 5,5-6 milyon kişiye istihdam sağlıyor. Aile çiftçiliği, yerel ekonomilerin canlanmasına katkı sağlayarak, kırsal alanlarda sürdürülebilir kalkınmanın temelini oluşturuyor. Aile çiftçileri, genellikle küçük ölçekli ve geleneksel tarım yöntemlerini kullanarak biyoçeşitliliğin korunmasına ve çevrenin sürdürülebilirliğine katkıda bulunurlar. Bu durum, doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilir tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması açısından önemlidir.

Haber Görseli

AİLE ÇİFTÇİLİĞİ VE ENDÜSTRİYEL TARIMIN AVANTAJ VE DEZAVANTAJLARI
Aile çiftçiliği ile endüstriyel üretim karşılaştırması yapıldığında avantaj ve dezavantajlar nelerdir?
 
Aile çiftçiliği ve endüstriyel tarım, tarımsal üretimde farklı yaklaşımlar sergileyen iki ana modeldir. Her iki modelin de kendine özgü avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır.
 
Aile çiftçiliği avantajlarına bakıldığında, gıda güvenliği ve biyoçeşitlilik bağlamında; aile çiftçileri, üretimlerinde sadece kâr ve piyasa odaklı olmayıp aynı zamanda hane içi gereksinimleri karşılamaya yönelik çalışırlar. Bu yaklaşım, gıda güvenliğinin sağlanmasına ve biyolojik çeşitliliğin korunmasına yardımcı olur. 
 
Kırsal kalkınma ve istihdam açısından ise aile çiftçileri; kırsal istihdama ve sürdürülebilir tarımsal üretime en fazla katkı sağlayan tarımsal işletmecilerdir. Çoğunlukla aile fertlerinin kendi istihdamlarını ve yatırımlarını oluşturdukları modellerdir. 
 
Dezavantajlarını ise kaynaklara erişim kısıtlılığı, pazar erişimi ve rekabet olarak ifade edebiliriz. Aile çiftçileri; eğitim, finansal ve teknolojik kaynaklara erişimde zorluklar yaşayabilirler. Bu durum, üretkenliklerini ve rekabet güçlerini olumsuz etkileyebilir.
 
Ayrıca küçük ölçekli üretim yapan aile çiftçileri, büyük ölçekli endüstriyel tarım işletmeleriyle rekabet etmekte zorlanabilir ve pazara erişimde engellerle karşılaşabilirler.
 
Endüstriyel tarımın avantajlarına bakıldığında ilk sırada yüksek verimlilik gelmektedir. Endüstriyel tarım, modern teknolojilerin ve makinelerin kullanımıyla yüksek verimlilik sağlar. Bu sayede, daha az iş gücüyle daha fazla üretim mümkündür.
 
İkincisi ise ekonomik ölçektir. Büyük ölçekli üretim, birim maliyetleri düşürerek ürünlerin daha uygun fiyatlarla piyasaya sunulmasını sağlar.
 
Endüstriyel üretimin dezavantajları ise çevresel ve sosyal etkileridir. Yoğun kimyasal gübre ve pestisit kullanımı, toprak ve su kirliliğine neden olabilir. Ayrıca monokültür uygulamaları biyolojik çeşitliliği azaltabilir. Endüstriyel tarımın yaygınlaşması, küçük ölçekli aile çiftliklerinin azalmasına ve kırsal nüfusun kentlere göç etmesine yol açabilir. Bu durum, kırsal toplulukların sosyal yapısını olumsuz etkileyebilir.
 
Aile çiftçiliği ve endüstriyel tarımın avantaj ve dezavantajları, tarımsal üretim, çevresel sürdürülebilirlik ve sosyal yapı üzerinde farklı etkiler yaratmaktadır. Sürdürülebilir bir tarım politikası oluşturulurken her iki modelin de olumlu yönlerinden faydalanmak ve olumsuz etkilerini minimize etmek önemlidir.
 
Sözleşmeli çiftçiliğin aile çiftçiliğine etkileri nelerdir?
 
Sözleşmeli tarım, tarımsal üreticiler ile alıcılar arasında yapılan önceden belirlenmiş şartlara dayalı anlaşmalarla gerçekleştirilen bir üretim modelidir. Bu model, aile çiftçiliği üzerinde hem olumlu hem de olumsuz etkiler yaratabilir.
 
Pazara erişim ve gelir güvencesi bu olumlu etkilerdendir. Sözleşmeli tarım, aile çiftçilerinin ürünlerini önceden belirlenmiş fiyatlarla satmalarına olanak tanıyarak pazarlama risklerini azaltır ve gelir istikrarı sağlar. Bu durum, aile çiftçilerinin ekonomik sürdürülebilirliğini destekler. Teknik destek ve kaynaklara erişim imkânı da yine olumlu etkilerindendir. Sözleşmeli tarım anlaşmaları; çiftçilere teknik bilgi, kaliteli tohum ve girdi temini gibi avantajlar sunabilir. Bu destekler, üretim verimliliğini artırarak aile çiftçilerinin rekabet gücünü yükseltir.

Haber Görseli

Olumsuz etkileri ise şöyle sıralayabiliriz: 
 
Bağımlılık ve esneklik kaybı: Sözleşmeli tarım, aile çiftçilerinin belirli ürünlere ve alıcılara bağımlılığını artırabilir. Bu durum, çiftçilerin üretim esnekliğini kısıtlayarak piyasa dalgalanmalarına karşı hassasiyetlerini artırabilir. 
 
Güç dengesizliği: Sözleşmeli tarımda, büyük şirketler ile küçük ölçekli aile çiftçileri arasındaki güç dengesizliği, çiftçilerin sözleşme şartlarında dezavantajlı konuma düşmesine neden olabilir. Bu durum, çiftçilerin kazançlarını ve karar alma süreçlerindeki etkilerini olumsuz yönde etkileyebilir.
 
Sosyal etkiler: Sözleşmeli tarım uygulamaları, aile çiftçiliğinin geleneksel yapısını ve toplumsal dayanışma ağlarını zayıflatabilir. Bu durum, kırsal toplulukların sosyal dokusunda olumsuz etkilere yol açabilir.
 
Sözleşmeli tarım, aile çiftçiliği için hem fırsatlar hem de riskler barındırmaktadır. Bu nedenle, sözleşmeli tarım uygulamalarının adil ve şeffaf bir şekilde düzenlenmesi, aile çiftçilerinin haklarının korunması ve güçlendirilmesi için önemlidir.
 
Ülkemizde aile çiftçiliğinin devamı ve gelişimi için neler yapılmalı?
 
Türkiye'de aile çiftçiliğinin devamı ve gelişimi, tarımsal üretimin sürdürülebilirliği ve kırsal kalkınma için kritik öneme sahiptir. Aile çiftçiliğinin desteklenmesi, gıda güvenliğinin sağlanması, doğal kaynakların korunması ve kırsal nüfusun ekonomik refahının artırılması açısından da büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda, bazı stratejiler ve politikalar aile çiftçiliğinin güçlendirilmesine katkı sağlayabilir. Bunları sıralayacak olursak ilki “Tarımsal, çevresel ve sosyal politikaların geliştirilmesi”dir. Aile çiftçiliğinin sürdürülebilirliğini sağlamak için tarımsal, çevresel ve sosyal politikaların geliştirilmesi gerekmektedir. Bu politikalar, aile çiftçilerinin üretim süreçlerini iyileştirmelerine, çevresel sürdürülebilirliği sağlamalarına ve sosyal refahlarını artırmalarına yardımcı olmalıdır. 
 
Bilgi, iletişim ve örgütlenmenin güçlendirilmesi bir diğer strateji olmalıdır. Aile çiftçilerinin bilgiye erişimini kolaylaştırmak, iletişim ağlarını geliştirmek ve örgütlenmelerini teşvik etmek, üretim verimliliğini artırabilir. Bu amaçla, eğitim programları, teknik destek hizmetleri ve kooperatifleşme gibi yapılar desteklenmelidir.
 
Finansal destek ve teşviklerin sağlanması da geliştirilmesi gereken konulardan biridir. Aile çiftçilerinin finansal kaynaklara erişimini kolaylaştırmak için uygun kredi olanakları, hibe programları ve diğer teşvik mekanizmaları oluşturulmalıdır. Bu destekler, çiftçilerin üretim kapasitelerini artırmalarına ve yenilikçi uygulamaları benimsemelerine olanak tanır.
 
Arazi kullanım politikalarının düzenlenmesi ile ilgili politikalar da üzerinde durulması gereken konulardandır. Tarım arazilerinin bölünmesini engelleyen ve arazi toplulaştırmasını teşvik eden politikalar geliştirilmelidir. Bu sayede, aile çiftliklerinin ekonomik ölçeklerini korumaları ve verimli üretim yapmaları sağlanabilir.
 
Kooperatifçilik ve ortak pazarlama stratejilerinin desteklenmesi de önemlidir. Aile çiftçilerinin pazarlama güçlerini artırmak için kooperatifleşme teşvik edilmeli ve ortak pazarlama stratejileri geliştirilmelidir. Bu yaklaşımlar, çiftçilerin ürünlerini daha geniş pazarlara ulaştırmalarına ve gelirlerini artırmalarına yardımcı olur. 
 
Genç ve kadın çiftçilerin desteklenmesi de üzerinde durulması ve geliştirilmesi gereken politikalardandır. Kırsal alanda gençlerin ve kadınların tarımsal faaliyetlere katılımını teşvik etmek için özel programlar ve destek mekanizmaları oluşturulmalıdır. Bu grupların tarım sektöründe aktif rol alması, aile çiftçiliğinin sürdürülebilirliği ve yenilikçiliği için önemlidir. Son olarak kurumlar arası iş birliğinin artırılmasının da önemine değinmek gerekir. Aile çiftçiliğinin desteklenmesi için kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör arasında iş birliği ve koordinasyon güçlendirilmelidir. Bu sayede, kaynakların etkin kullanımı ve politika uygulamalarının etkinliği artırılabilir.
 
Bu stratejilerin hayata geçirilmesi, Türkiye'de aile çiftçiliğinin devamını ve gelişimini destekleyerek, tarımsal üretimin sürdürülebilirliğine ve kırsal kalkınmaya önemli katkılar sağlayacaktır.
 
TARIMSAL ÜRETİMDE KADININ ROLÜ
Genel olarak tarımsal üretim ve aile çiftçiliği özelinde kadının rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Kadınlar, tarımsal üretim ve aile çiftçiliğinde merkezi bir rol oynamaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde, tarım iş gücünün yaklaşık yüzde 60'ını kadınlar oluşturur ve bu oran bazı bölgelerde yüzde 70'e kadar çıkmaktadır. 
 
Tarımsal üretimde kadının ilk rolü üretim sürecine olan katkısıdır. Kadınlar, tohum ekiminden hasada, gıda işlemeden pazarlamaya kadar tarımsal sürecin her aşamasında etkin rol oynarlar. Ayrıca kadınlar; temizlik, çocuk bakımı, içme suyu, yakacak ve gıda temini gibi ev içi sorumlulukları üstlenmenin yanı sıra bitkisel üretim, hayvancılık ve el sanatları gibi faaliyetlerde de bulunarak aile ekonomisine katkı sağlarlar. 
 
Aile çiftçiliği bağlamında kadının rolünü değerlendirecek olursak karşımıza ücretsiz aile işçiliği kavramı çıkmaktadır. Türkiye'de kırsal alanda kadınlar çoğunlukla ücretsiz aile işçisi olarak çalışmaktadır. Kadınların eğitimi ve sosyal yaşantılarının geliştirilmesi, onların sosyoekonomik yönden güçlenmesine katkı sağlar. 
 
Kadınların karşılaştıkları zorluklar nelerdir? 
 
Kadınların karşılaştığı zorluklardan başta gelen ikisi “görünmez emek” ve “sınırlı karar alma yetkisi”dir. Kadınların tarımsal üretime olan katkıları, resmî istatistiklerde yeterince görünmez veya değerlendirilmez. Kadınlar, özellikle genç kadınlar, tarımsal üretimle ilgili karar alma süreçlerinde genellikle söz sahibi değildirler.  
 
Kadınlar, tarımsal üretim ve aile çiftçiliğinde vazgeçilmez bir role sahiptir. Onların emeği, hem aile ekonomisine hem de kırsal kalkınmaya büyük katkı sağlar. Bu nedenle, kadınların tarımsal üretimdeki rollerinin tanınması ve desteklenmesi, sürdürülebilir tarım ve kırsal kalkınma için esastır.

aysun yener aile çiftçiliği