MAYIS-HAZİRAN 2025 / AYIN KONUĞU
Sinan Akçıl: Doğayla iç içe olmak bana ilham verir, şarkı yaptırır
Dergimizin bu sayısında konuğumuz, müzik dünyasının önemli isimlerinden Sinan Akçıl. Çok küçük yaşlarda sanat hayatına adım atan Sinan Akçıl’la çocukluk anıları, tarım, doğa ve beslenme üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Müzisyen bir aileden geliyorsunuz. Çok küçük yaşlardan itibaren müzikle iç içe olduğunuzu biliyoruz. Müzik kariyerinizin nasıl başladığını bir de sizden dinlemek istesek neler söylersiniz?
Müziğe küçük yaşlarda başladım. 5,5 yaşında ilkokulla beraber Kadıköy Devlet Konservatuvarına girdim. Yarı zamanlı piyano ve solfej bölümüne. Ailem de müzisyen olduğu için bir gün piyano, bir gün de solfeje gidiyordum okul aralarında. Öyle başladı ama lisede Saint Benoit Fransız Lisesi ile Milliyet Liselerarası Şarkı Yarışması’nda en iyi beste, en iyi söz, en iyi düzenleme ödülleri alarak profesyonelliğe adım adım yaklaştım. Zeynep Casalini’ye yaptığım Duvar albümüyle de ilk kez prodüktörlüğe başladım. Candan Erçetin, Yaşar gibi isimlerle çalıştım. Sahnede Mazhar-Fuat-Özkan ile çalıştım. 19-20 yaşlarındayken Emel Müftüoğlu’na bir albüm yaptım Sezen Aksu prodüksiyonuyla. Sonra da İzel’in Anlayamazsın albümü ile besteciliğe adım attım o albümdeki 8-9 şarkıyla beraber. Arkası zaten çorap söküğü gibi geldi diyebilirim. 20 küsur yıldır besteci, söz yazarı ve aranjör; 2011 Atma albümüyle de 14 yıldır şarkıcı olarak insanların hayatlarında yer alıyorum.
KÖY DÜŞÜNCESİ BANA HEP HUZUR VERİR
Nasıl bir çocukluk geçirdiniz? Küçük yaşlarda köy hayatına dair deneyiminiz oldu mu? Kırsalda hayat sizin için ne ifade ediyor?
Ben bir köy ya da kasaba değil de bir mahalle hatta bir site çocuğu olarak büyüdüm. 2-3 yaşlarında Hollanda’dan Türkiye’ye geldiğimizde Levent’te bir eve taşındık. Orada ben mahalle arkadaşlarımla voleybol, basketbol, futbol oynayarak; bisiklete binerek çocukluğumu geçirdim diyebilirim. Fakat o zamanlar hemen aşağımızda Karanfil köy bulunurdu. Karanfil köylü arkadaşlarımla da ortak alanda buluşup maçlar yapıyorduk ve onların köy hayatını gözlemleyebiliyordum. Hatta bazen onların evine kaçıp onlarla yoğurt ekmek yediğimi anlatır annem. Babam Biga’nın o zamanki adıyla Dimetoka şimdiki adıyla Gümüşçay köyünde doğmuş, babamın bu köyden çıkarak profesörlüğe uzanan bir başarı hikâyesi var. Babamla ilgili de hayal meyal hatırladığım anılar var. Köyde yaşamadım belki ama köy hayatı, köy düşüncesi bana hep huzur verir.
TOPRAK VE TARIM ÜLKENİN CAN DAMARI
Toprak, tarım, gıda, orman bu kavramlar hep önemliydi ama günümüzde daha da önemli hâle geldi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Toprak ve tarımsal hayat ülkenin can damarı; çok değerli, çok önemli. Bugün Fransa, İtalya gibi ülkelerin kalkınmasında tarım bir numaralı role sahip. Bizim de topraklarımız çok bereketli, bu anlamda Avrupa’dan geri değiliz. Tarımla birlikte ormanlar da çok önemli. Ormanların çok iyi korunması gerektiğini düşünüyorum. Yurt dışına gittiğimde yeşile sahip çıkılması adına gösterilen çabaya -özellikle Avrupa’da- hayran kalıyoruz. Biz de bu konuda hiç fena değiliz. Yazın yaşanan orman yangınları beni çok fazla üzüyor; daha bilinçli olmalıyız, halkımızı bu konuda daha çok eğitmeliyiz. Çünkü tarım, gıda, ormanlar olmadan bir ülke maddi manevi nefes alamaz.
TOPRAĞI VE YEŞİLİ ÇOK SEVİYORUM
Toprakla uğraşmak, doğayla iç içe olmak size neler hissettiriyor?
Toprak her zaman benim stresimi atmama yardımcı olmuştur. Basabildiğim kadar çıplak ayakla basarım toprak ya da çimen kaplı bir alan gördüğüm zaman. Toprak ana adeta yavrusuna şefkat gösterir gibi insanın bütün stresini alır gerçekten. Doğayla iç içe olmayı çok severim, beni çok rahatlatır, ilham verir, şarkı yaptırır. En az deniz kadar yeşil alanlar da bana gece veya gündüz olsun çok fazla ilham verir. O yüzden çok seviyorum toprağı ve yeşili.
ETİKET OKUMAYI ÖNEMSİYORUM
Beslenmenizde öncelik verdiğiniz ürünler var mı? Alışveriş yaparken nelere dikkat edersiniz?
Beslenmemi sebze ağırlıklı yapmaya çalışırım. Annem beni zamanında öyle alıştırdı. Et de severim tavuk da severim ama çoğu insanın sevmediği bamya, pırasa, semizotu gibi sebzeleri çok severim. Protein aldığım kadar lifleri de meyve, sebzelerden almaya çalışırım. Alışveriş yaparken de öncelikle görüntüsüne, canlılığına, kalitesine dikkat ederim. Güvendiğim markalardan, güvendiğim yerlerden almaya çalışırım. Etiket de okurum zaman zaman. Zaten Tarım ve Orman Bakanlığı olarak sizin çok doğru ve uyarıcı bilgileriniz var bu etiketlerde. Bu bilgilerin etiketlerde biraz daha büyük yazılması gerektiğini düşünüyorum, naçizane vatandaş isteği diyebilirim buna. Ama ülkemin sebzesi, meyvesi, eti, tavuğu çok kıymetli. Siz Bakanlık olarak çok büyük denetimler yapıyorsunuz, bu yönden de sizi kutluyorum. Halkımızın hijyenini, sağlığını çok önemsiyorsunuz o yüzden tebrik ediyorum sizi ve başarılarınızın devamını diliyorum. Sizin Bakanlığınız Türkiye’nin en değerli bakanlıklarından biri. İnsanın beslenmesi, sağlığı, ciğerlerimizin nefes alması her şeyden önce gelir. Bu anlamda size çok ihtiyacımız var.