KASIM-ARALIK 2018 / RÖPORTAJ
Süt Üreticileri Merkez Birliği Başkanı Keskin “çiftçilik benim yaşam tarzım”
Hülya OMRAK
İbrahim BAĞCI
Süt Üreticileri Merkez Birliği Başkanı Tevfik Keskin
Çiftçilik, dışardan bakanlara göre yılın sadece belli dönemlerinde yapılan bir iş gibidir; oysa yılın her dönemine yayılan, hayat tarzına dönüşen bir meslektir yapanlar için. Süt Üreticileri Merkez Birliği Başkanı Tevfik Keskin de çiftçiliği hayat tarzına dönüştürmüş olan kişilerden biri olarak tarım ve hayvancılığın içinde geçen hayatını, sektörde edindiği deneyimlerini, birlik başkanlığına uzanan süreci Türk Tarım Orman Dergisi okurları için anlattı.
Çiftçi bir ailenin çocuğusunuz. Baba mesleği çiftçiliğe nasıl devam etme kararı aldınız? Bu sizin için bir zorunluluk muydu yoksa tercih miydi?
Tekirdağ Hayraboluluyum. Çiftçi bir ailenin çocuğuyum. Bütün ömrüm tarım ve hayvancılıkla geçti, hala da geçmekte. Çiftçilik benim için dede mesleği. Küçükbaş ve büyükbaş hayvanlarımız vardı, tarlalarımız vardı, çocukluğum bunlarla iç içe geçti. Hep bunlarla olduğumdan kendiliğinden gelen bir süreç oldu benim için. Çok isteyerek ve severek babadan, dededen gördüğüm bu mesleği devam ettiriyorum. Ekmeğimiz bizim çiftçilik, geleceğimizi bunun üzerinden kazanıyoruz.
AİLE İŞLETMESİYLE TARIM VE HAYVANCILIĞI SÜRDÜRÜYORUM
Tarımsal üretimin daha çok hangi alanında yer aldınız ve almaya devam ediyorsunuz?
Küçük bir aile işletmesiyle tarım ve hayvancılığı devam ettiriyoruz. Tarımsal üretimde ayçiçeği, buğday, arpa, mısır ile uğraşmaktayız. Hayvancılıkta hem küçükbaş hem büyükbaş hayvancılık yapıyorduk ama son zamanlarda küçükbaş hayvancılığı bırakmak durumunda kaldık. Besi ve süt hayvancılığı diye ayırmıyoruz, ikisini birlikte yapıyoruz işletmemizde.
Haber Görseli
Biz çekirdek aile olarak hepimiz çiftçiyiz. Tarım ve hayvancılığın dışında bizde başka bir işle uğraşan yok.
ÇİFTÇİLİK UZUN SOLUKLU BİR İŞTİR
Bu alana yatırım yapmak isteyenlere tavsiyeleriniz neler olur?
Çiftçilik bir süreç bana göre. Benim için baba mesleğiydi ve görerek öğrendim. Bir anda öğrenilip hayata geçirilecek bir meslek olarak görmüyorum ben çiftçiliği. Dışardan bakınca bir ay çalışılıyor sonra iş yok gibi görülebilir ama durum öyle değil. Çiftçilikte iş bitmez. İlaçlarsınız, ekersiniz, gübre atarsınız, sulamak gerekir bunun gibi sürekli yapmak gereken işler vardır çiftçilikte. İşin içinde teknoloji de olsa süreci takip edip, birebir ilgilenmek gerekir. Tarım ve hayvancılığı bilmek ve yaşamak lazım. Sadece okumakla, teorik bilgiyle olmuyor. Sahada çalışıp tecrübe etmek lazım.
SİSTEM DOĞRU KURULURSA BAŞARI KENDİLİĞİNDEN GELİR
Türkiye’nin en önemli merkez üretici birliklerinden birinin başkanısınız. Bu aşamaya kadar ne gibi zorluklarla karşılaştınız?
Tarım ve hayvancılığın kendine ait zorlukları var tabi. Elinizde olmayan bir sürü zorlukla karşılaşabiliyorsunuz. Sütü örnek verecek olursak, süt zor bir üründür. Saklanması, toplanması, yazın sıcakta, kışın soğukta muhafazası problemlidir. Ancak sistemi düzgün kurarsanız, karşılaşacağınız zorlukları bilerek hareket ederseniz ardından başarı mutlaka geliyor.
Hayrabolu Süt Üretici Birliğini 2005 yılında benim öncülüğümde kurduk. Üreticiler sağ olsunlar o günden bu güne hiç bırakmadılar. Türlü türlü sıkıntılarla karşılaştık tabi ama üreticimizle kenetlenerek bugünlere geldik. 2007 yılında yönetim kurulunda Merkez Birliği için çalışmaya başladım. İki yıldır da başkanlık görevini yürütüyorum.
Haber Görseli
Çiftçilik bir süreç bana göre. Benim için baba mesleğiydi ve görerek öğrendim. Bir anda öğrenilip hayata geçirilecek bir meslek olarak görmüyorum ben çiftçiliği.
ÜRETİCİYLE SÜREKLİ İÇ İÇEYİM
Üreticiyle nasıl bir diyaloğunuz var?
Yönetim Kurulu Başkanı olmamla birlikte Türkiye’nin her tarafındaki üretici birliklerini dolaşmaya başladım. Onları sahada görmem lazım benim, ben sahayı severim, sahanın içinden geliyorum, sahadaki zorlukları da biliyorum. Geçenlerde Antalya’nın Birlik Başkanı ile köylerde kapı kapı dolaşarak süt topladık, oradaki durumu görebilmek için. Sahayı bilmezseniz başarılı olamazsınız, kendinizi anlatamazsınız. Üreticiyle sürekli iç içeyiz.
ÖRGÜTLÜ VE ÜRETİCİ BİR TOPLUM OLMA YOLUNDA HIZLA İLERLİYORUZ
Ömrünün çoğu çiftçilikle geçmiş biri olarak değerlendirirseniz süt sektörü ve Türkiye’nin tarım ve hayvancılıktaki durumu geçmişten günümüze nasıl bir değişim geçirdi?
Daha önceleri kayıt sistemi yoktu. Süt Üreticileri Merkez Birliğinin kurulmasıyla birlikte biz Bakanlıkla bir protokol imzaladık ve Ulusal Süt Kayıt Sistemi’ni oluşturduk. Bu sistemle beraber 1 milyon 900 bin ton olan süt miktarı bugün 9 milyonlara çıktı. 500 – 600 milyon lira süt desteği veriliyor bunun karşılığında da 1,5 milyar gibi bir miktar devletin kasasına giriyor. Kayıt altına aldığımız süt miktarını daha da artırmamız lazım bunun için de teşviklerin biraz daha artması gerekiyor.
Örgütlü ve üretici bir toplum olma yolunda hızla ilerliyoruz. Eskiye göre daha iyiyiz ve daha iyi olacağız diye düşünüyorum. Zaten tarım ve hayvancılıkta çok iyi noktalara geldik dünya geneline baktığımızda.
AİLECE TARIMIN İÇİNDEYİZ
Ailenizden de bahsedebilir misiniz? Eşiniz ve çocuklarınız tarımsal üretimle ne kadar iç içeler?
Eşim de tarla sahibi, onun da traktörü var yani o da tarımın içinde. Bir kızım var o da ziraat mühendisi, yüksek lisans yapıyor. Biz çekirdek aile olarak hepimiz çiftçiyiz. Tarım ve hayvancılığın dışında bizde başka bir işle uğraşan yok. Hayrabolu’daki aile işletmemizde 20 – 25 tane büyükbaş hayvanımız var. Daha da büyütülebilir belki ama ben aile işletmesinden daha ileri gitmesini istemiyorum.