OCAK-ŞUBAT 2019 / ANADOLUNUN TADI TUZU

Isparta’nın yöresel lezzeti: kabune


Gülhan ALTUNTAY    

10.01.2019 

Son yıllarda, asırlardır düğün yemeği olarak sunulan kabune restoran menülerinde de yer alıyor.
Isparta, ağız tadına düşkün olanlar için eşsiz lezzetler sunuyor.

Isparta, Akdeniz, Ege ve İç Anadolu Bölgelerinin arasında geçiş yolu olması nedeniyle hemen herkesin bir şekilde yolunun düştüğü bir kent. Tarih boyunca yerleşim alanı olma özelliğini koruyan ve Pisidia olarak anılan bölgede yer alan Isparta’da ilk yerleşimin Üst Paleolitik ve Mezolitik dönemlerde olduğu biliniyor. Şehrin her ilçesinde kalıntıları bulunan bu antik kentlerin yanı sıra Türkiye’nin dördüncü büyük tatlı su gölü Eğirdir ve son yılların gözde kayak merkezleri arasında yer alan Davraz Dağı da Isparta’yı keşfetme isteği uyandırıyor.  Doğa tutkunları için Kızıldağ ve Kovada Gölü Milli Parkları, Gölcük ve Yazılı Kanyon Tabiat Parkları ile kent merkezindeki kestane ağaçlarının gölgesindeki Ayazmana görülmeye değer. Mütevazı pansiyonları, taze tatlı su ürünlerinin sunulduğu restoranları ile şehirde en çok turist çeken yer olan Eğirdir’i, Hazreti İsa’nın 12 havarisinden St. Paul’ün Hristiyanlığın ilk resmi vaazını verdiği kilise olarak kabul edilen Yalvaç izliyor.
 
Isparta, ağız tadına düşkün olanlar için de eşsiz lezzetler sunuyor.  Son yıllarda, asırlardır düğün yemeği olarak sunulan kabune restoran menülerinde de yer alıyor. Ülkemizdeki birçok yemek gibi nohut, et ve pirinçle yapılan “kabune”nin de ilk olarak nasıl yapıldığına ilişkin eskilerden aktarılan bir hikayesi var. Hikayeye göre; Gelin ile kaynanası akşama kadar tarlada çalışmış. Yorgun argın eve döndüklerinde, erkekleri akşam yemeği beklerken bulmuşlar. Kaynanasının artık parmağını bile kıpırdatamayacak kadar yorgun olduğunu gören gelin, “Ana, sen otur hele, dinlen. Ben yemeği hazırlarım” demiş. Mutfakta, bir gün önceden kalmış biraz nohut, bir parça haşlanmış et bulan gelin, bunları da katıp pirinç pilavı pişirmiş. Gelininin getirdiği, içinden mis gibi kokular yükselen bakır tencerenin kapağını merakla açan kaynanana daha önce görmediği yemeğe bakıp “Kı(z) bu ne?” diye sormuş. Kaynananın bu şaşkın feryadı  Kı-bu-ne yıllar içinde “kabune” ismine dönüşmüş. O akşam ev halkı tarafından çok beğenilen bu pilav çabuk pişmesi ve doyurucu bir yemek olması ile zamanla yaygınlaşarak düğünlerde, özel günlerde de yapılarak misafirlere sunulmaya başlanmış. Isparta’da özel günlerin vazgeçilmezi olan kabunenin tarifi ise şöyle:

Malzemeler: (6-8 kişilik)
1 su bardağı ıslatılmış dolgun pirinç 
1,5 su bardağı et suyu
1 adet tatlı kuru soğan 
1 su bardağı haşlanmış nohut
1 kâse haşlanıp didilmiş et 
Tuz, karabiber
2 çorba kaşığı tereyağı
 
YAPILIŞI
Tatlı soğan halka halka doğranıp karabiber ve tuz ile ovularak bakır bir kazanın altına konulur. Üzerine haşlanmış nohut ilave edilir. Nohudun üzerine önceden hazırlanan, haşlanmış didilmiş kuzu etleri döşenir. Bunun üzerine önceden ıslatılan dolgun pirinç dökülerek, üzerine et suyu ilave edilir ve yüksek ateşte 15 dakika kadar pişirilir. Suyunu çekmiş ve pişmiş olan pirinci ocaktan indirmeden önce üzerine kızartılan tereyağı dökülür. Daha sonra ocaktan indirilerek dinlendirmeye alınır. Geniş bir servis tepsisine tencere ters çevrilerek boşaltılır. Et ve nohut üste gelecek şekilde karabiber dökülerek servis yapılır.

kabune ısparta