MART-NİSAN 2019 / TARİHTEN NOTLAR
Zeki, dayanıklı ve gösterişli Arap Atı
Dünyanın en asil Arap atlarının yetiştiği bölgelerden biri, Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki Şanlıurfa, Mardin, Siverek ve Suruç sınırları içinde kalır.
Atın Türk kültür tarihinde çok önemli bir yeri vardır. Bazı araştırmacılara göre atı ilk ehlîleştiren, bazılarına göre de ehlileştirerek ilk kullanan uluslardan birisi olan Türkler, tarihte atçılık ve binicilikte en önde gelen topluluklardan birisi olagelmiştir.
Arap atı; menşei şark olan atların emsali bulunmayan en güzel bir numunesidir. Görünüşü bir tabiat harikası denecek kadar gösterişlidir. Arap atının sinir sistemi en ideal şekilde meydana gelmiş olduğundan zekâ ve anlayış kabiliyeti ile vücut mukavemeti bakımından at ırklarının en başında gelen atlardandır. Yoksul, kurak ve çorak bir iklimin ortaya çıkardığı bir hayvan tipi olduğundan dayanıklı ve kanaatkârdır.
“Asil” sıfatının zamanla isimleşmesi ve sadece “safkan Arap atı”nı ifade etmesinin bir nedeni de bu atın asillerin tercihi olması yönüyledir.
Osmanlı döneminde Arap atı yetiştirilen bölgelerde, atların safkan olduğunu ifade edecek bugünkü anlamda bir kayıt sistemi mevcut değildir. Atların soyları ezbere bilinir, satılırken de adına “şecerenâme” denilen sahibinin beyanı yazıya dökülerek biçiminde bir belge verilirdi. Arap atını satan, atın bütün sülalesini bilir ve yeni sahibine bildirir. Araplar, at konusunda, ilm-i ferasete ve gözüyle gördüğüne inanır.
Arap atı yetiştiriciliği bir zamanlar coğrafi kuzey Mezopotamya bölgesinde bulunan Aneze, Şammar Hadidi ve Mevali aşiretlerinin elinde toplanmış iken, bu asîl atları zamanla ülkemizin güney bölgesinde Urfa, Mardin ve Antep illerine, Suriye’de Beyrut, Hama, Humus, Halep, Çam şehirleri civarına Irak’da ise Telefer, Musul, Kerkük, Bağdat, Hille, şehirleri etrafına ve bu şehirler civarındaki sahalara dağılmış, bu bölgeler aynı zamanda Arap atı ticaretinin de merkezleri haline gelmiştir.
ŞANLIURFA ARAP ATI YETİŞTİRME MERKEZLERİNİN BAŞINDA GELİYOR
Dünyanın en asil Arap atlarının yetiştiği bölgelerden biri, Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki Şanlıurfa, Mardin, Siverek ve Suruç sınırları içinde kalır.
Bin yıldan beri Arap atı yetiştirme merkezlerinin en başında gelen Şanlıurfa’da “iyi bir at sahibi olmak” geleneği günümüzde de devam etmektedir. Sahip olsun, olmasın Şanlıurfalılar atı uğur sayarlar. Halk arasında; “Eğer at beslemeye gücün yetmiyorsa, komşunun duvarından bir delik aç, hiç olmazsa evine atın soluğu girsin” derler. O ev ve çevresindeki yedi evin bundan nasiplendiğine inanılır.
1838 yılında Şanlıurfa’yı ziyaret eden Alman Mareşali Helmuth Von Moltke, buradaki Arap atlarına hayran kalmış; seyrettiği bir cirit oyunundan son derece etkilenmiştir. Şanlıurfa’nın yetiştirmelerinden yağız aygır “Şüveyme”, 1900 yılında Paris’te açılan uluslararası bir sergide dünya birincisi seçilmiştir.
Türkiye’de at ıslahının temeli Arap atı üzerine kurulmuş, yetiştiriciliği devlet tarafından önemle ele alınmış bulunmaktadır.
1918’de Karacabey Çiflikât-ı Hümâyûn Müdürü Mehmed Emin Bey tarafından, eldeki kısrak topluluğunu değerlendirmek ve sabit bir ırk elde etmek amacıyla Urfa’dan, dört Arap aygır getirtilir. Osmanlı’nın son döneminde Devlet haralarındaki Arap atı ırkını geliştirmek amacıyla Urfa bölgesine gösterilen ilgi Cumhuriyet döneminde de devam edecektir. Bu dönemde yurt içinde tükenen, hatta Arabistan’da hızla azalan soylu Arap atı ırkının yeniden ve acilen düzenlenmesi gerektiği dönemin meslek insanlarının verdikleri raporla gündeme alınır. Yeni kurulmuş ve maddi yönden zayıf olan Cumhuriyet Hükümeti, her ne kadar birkaç idealist veterinerin gayretleriyle rayicinin çok altında mal etmişse de Arabistan’a birkaç yıl heyetler göndererek birçok ünlü Arap damızlığın yurda kazandırılması için bütçesinden büyük paralar harcamıştır. Bu fedakârlığın nedeni memlekette at adına doğru dürüst bir şey kalmamasıdır. Kaybedilen kanın telafi edilmesi, özellikle savaşlar sonunda sayıları iyice azalan süvari ve mekkare hayvanlarının yerini doldurmak, tarıma dayalı toplumunun önüne şimdilik makine gücü konulamayacağına göre ancak at gücünü koyarak daha fazla verim elde etmek, eldeki hayvanları ıslah ederek işe yarar hale getirmek gerekmektedir. Bu amaçla 1924 yılı yaz mevsiminde Karacabey Harası, aynı yıl içinde Çifteler’de ve Uzunyayla’da birer aygır deposu açılır.
1925’te Arabistan bölgesi ülke sınırlarımızın dışında kaldıktan sonra, ülke sınırları içinde kalan en son Arap atı yetiştirme bölgesi olarak ilgi çeken Urfa ve Mardin’e gönderilen bir uzman heyet, bu bölgenin en iyi atlarını alarak Karacabey’in damızlık kadrosuna katarlar. Seklavi Şieyfı adındaki aygır ile; Subeybi, Seklavi, Kırşemsa, Cilfe, Suade, Hamde, Necmiye adlı kısraklar Urfa’daki at yetiştiricilerinden alınmıştır. Bunlardan başka, bir süre sonra: Fındık, Yıldız, Maide), Şehbal Urfa yetiştiricilerinden alınır. Daha sonra 1931 senesi baharında, Urfa ve civarından 16 baş safkan Arap aygırı, Irak’tan da iki baş safkan Arap aygırı ile 21 baş safkan Arap kısrağı satın alınmıştır.
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde halk elindeki kısraklar için ihtiyaç duyulan damızlıkları temin amacıyla Şanlıurfa merkezinde 1947 yılında 87 dekar arazi üzerinde bir aygır deposu kurulur. 33 aygır ile çalışmalara başlanır. Daha sonra Atçılık Islah Kurumu adını alan müessese 2000 yılında kapatılarak, görev Türkiye Jokey Kulübüne devredilmiştir.
Bugün Türkiye’de safkan Arap atı yetiştiriciliği büyük oranda devlet haralarında yapılmaktadır. Yarış sahalarına yönelik olarak Karacabey, Sultansuyu, Anadolu Tarım İşletmeleri bünyesine alınan bu üç harada safkan Arap atı yetiştirilir. Özellikle Şanlıurfa bölgesindeki yetiştiriciler, geleneksel olarak safkan Arap atı tercih etmektedir.
1955 yıllarında Şanlıurfa’da halk elinde 3000’den fazlası Pedigrili olmak üzere 6011 baş safkan Arap atının mevcut olduğu görülmektedir.
Günümüzde Türkiye’de Arap atlarının yüzde 60 oranında Şanlıurfa’daki yetiştiricilere ait olduğu, bölgede bin beş yüz civarında ailenin at yetiştiriciliğiyle uğraştığı, ülkemizdeki seyislerin de büyük kısmının Şanlıurfalı olduğu, özellikle Suruç ilçesinde hemen hemen her evde at yetiştirildiği yetkililerce ifade edilmektedir. Suruç ilçesinde yaklaşık 100 çiftlikte, 2000 yarış atının bulunduğu kaydedilmiştir.
Ülkemizdeki resmi at yarışları yapılan altı ilden birisi olan Şanlıurfa’da 788,5 dönümlük arazi üzerine kurulmuş olan Şanlıurfa Hipodrumu vardır. Hipodrom tribünü 1500 kişilik seyirci kapasitesine sahiptir. Geçen yıllarda yapılan yarışlarda çok sayıda başarı elde eden ve damızlık belgesi de verilen, “Bozdağ, Sağanak, Ağakılıç, Al-Işık, Muzaffer Çavuş, Pegasus, Yentay ve Timurhan” gibi performansı çok yüksek aygırlar, Şanlıurfa Arap Atı Pansiyon ve Harasında bulunmaktadır.