MAYIS-HAZİRAN 2019 / AYIN KONUĞU
Erdal Özyağcılar:“Yemek yapmayı çok seviyorum”
Usta oyuncu Erdal Özyağcılar
“Bizimkiler”in Şükrü’sü, “Şehnaz Tango”nun Muhsin’i, “Yabacı Damat”ın Kahraman’ı, “Elveda Rumeli”nin Sütçü Ramiz’i ve sayamadığımız birçok karakter… Her bir karakterle gönlümüze taht kuran Erdal Özyağcılar şu sıralar bir dizi projesi içinde olmasa da tiyatro sahnesinde sevenleriyle buluşuyor. 6 Mart’ta sahnelenmeye başlayan Kral adlı oyunu öncesi usta oyuncuyla bir araya gelerek, oyundan, tarım ve doğa ile ilişkisine, beslenmesinden, alışverişe kadar birçok konu üzerinde keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Tiyatro serüveni sizin için nasıl başladı? Bir tesadüf müydü yoksa bilinçli bir seçim miydi?
Tiyatroyu seçmem kesinlikle tesadüf değildi. O yaradılışla ilgili. Ben küçükken çok çocuk severdim. Annemin günleri olurdu. O günlerde eve gelen bütün çocukları benim yanıma gönderirlerdi. Ben onlarla oyun oynardım. Sonra şiirler, hikayeler okudukça bunların insana ait olduğunu fark ettim. Bu nedenle de tiyatroyu seçtim.
Kral adlı oyununuz 6 Mart’ta prömiyer yaptı. Oyunda da uzun yıllar sonra eşiniz Güzin Özyağcılarla’la aynı sahneyi paylaştınız. Hem bu durumdan hem de oyundan söz edebilir misiniz?
40 yıl aradan sonra Güzin’le tekrar bir araya geldik Kral oyunu için. Ancak uzun yıllar aynı sahneyi paylaşmamamızın özel bir nedeni yok. Sadece benim dizi projelerim olunca tiyatroda çok bir araya gelemedik. Sahneye koyduğumuz Kral oyununun yazarı Eugène Ionesco. Bu oyun bir absürt tiyatro. Absürt tiyatro 20. yüzyılın ikinci yarısında dünya olaylarının acımasızlığından sonra oluşmuş bir tiyatro akımı. Buradaki olay, insanların içinde yaşadığı gerçekliğin gülünçlüğünün ortaya konmasıdır. Bunu yazarken de sunarken de geleneksel tiyatronun dışına çıkılıyor. Oyunda bir kral var ve oyun kralın ölüm yolculuğundaki reddedişlerini, kabul etmeyişlerini, kralın ne olduğunu anlatıyor. Ionesco, insanın ne olursa olsun ölüm karşısındaki o hezeyanlarını, o duygularını çok iyi anlatmış. Ölüm olayını kral üstünden aktarıyor aslında seyirciye.
Tarım sizin için neyi ifade ediyor? Daha önce küçük çaplı da olsa herhangi bir sebze veya meyve yetiştirme teşebbüsünüz oldu mu?
Tarım bir ülkenin karnı. Karnını doyuracak bütün ürünlerin yetiştirilmesi, üretilmesi demektir. Tarım hele Türkiye gibi bir coğrafya için çok önemli. Aslında bir anlamda da medeniyet göstergesi. Bizim Bursa’da şeftali bahçemiz vardı. 32 cins şeftali vardı bu bahçede. Babam çok meraklıydı. Orada şeftali ağaçlarını ilaçlardık, bakımını yapardık. Bu nedenle bazı şeyleri biliyorum. Çiçek dikmeyi çok seviyorum. Bodrum’da küçük bir evimiz var. Begonvilden portakala, mandalinadan limona kadar birçok ağaç var. Bir de İstanbul’daki evde kiraz, erik, armut , elma ağaçlarım var. Bir bahçıvan geliyor belirli aralıklarla. O gübreliyor, zamanında buduyor bende başında duruyorum. Meyvelerini toplayıp yiyorum.
SU JİMNASTİĞİ YAPIYORUM
İstanbul’da yaşıyorsunuz. Eviniz şehir merkezinde mi yoksa daha doğayla iç içe bir yerde mi? Doğayla bağınız kuvvetli midir? Doğa sizin için ne ifade eder?
Evim Kuruçeşme’de. 100-150 metrekarelik bir bahçemiz var. Aynı şekilde yine Bodrum’daki evimizin bir bahçesi var. Spor yaparım, yürüyüş yapmayı da severim, ama çok fazla da yürüyemiyorum. Bizim tabi mesleki olarak tatillerimiz biraz uzun oluyor. Bodrum’a gidiyoruz hem yürüyüşümü yapıyorum hem deniz aktivitemi yapıyorum. Profesyonel anlamda su jimnastiği yapıyorum.
ZEYTİNYAĞLI YEMEKLERİ TERCİH EDİYORUM
Beslenmenizde nelere dikkat ediyorsunuz? Mesela organik ürünler tercih eder misiniz?
Bursalı olmamdan dolayı oranın bir alışkanlığı olsa gerek, daha çok zeytinyağı ve tereyağı ağırlıklı besleniyorum. Tabii ki et tüketimi olmalı ama zeytinyağlılar daha ön planda benim için. Kahvaltı etmeyi çok severim. Yoğurt, beyaz peynir, yumurtayı çok severim. Her gün yumurta yerim.
Haber Görseli
Tarım bir ülkenin karnı. Karnını doyuracak bütün ürünlerin yetiştirilmesi, üretilmesi demektir. Tarım hele Türkiye gibi bir coğrafya için çok önemli. Aslında bir anlamda da medeniyet göstergesi.
Her gün yumurta yerim. Önceden ekmek tüketiyordum. Ama son 20 yıldır falan onu baya baya azalttım. Günde 2-3 dilimle idare ediyorum. O da beyaz ekmek değil. Oyunum olduğu günlerde mesela bugün. Sabah 10:00’da kahvaltımı yaptım. 16:00-17:00 gibi yemek yedim. O da sadece bir salata, döner ve ayran. Oyundan sonra da belki meyve yiyebilirim.
Mutfak alışverişini kendiniz mi yaparsınız? Alışverişte genel olarak nelere dikkat edersiniz?
Güzin’le beraber liste yaparız. Eskiden ben yapıyordum alışverişi. Ama şimdi biraz yaş da ilerleyince Ayhan diye bir yardımcımız var. Ona listeyi veriyorum o yapıyor. Ama her ay süpermarkete gidiyorum. Orada toptan alışveriş yapmak pek hoşuma gidiyor. Orada çalışanlar beni tanıdığı için alışverişte bana çok yardımcı oluyorlar açıkçası.
Dünya ve Türk mutfaklarını karşılaştırsanız neler söylemek istersiniz?
Her mutfağın kendine göre özelliği ve çarpıcı özellikleri var. Şu mutfak en iyisidir denemez. Türk mutfağı denince akla hemen döner geliyor. Ama bizim mutfağımız sadece döner değil. Mesela yakın zamanda Antakya’ya gittik. Antakya’da bir yemekler yedik, bütün mutfakları es geçer.
YEMEK YAPMAYI ÇOK SEVİYORUM
Evde mutfağa girer misiniz? Yemek yapmayı sever misiniz?
Bayılırım. Çok severim. Çok da güzel yemek yaparım. Elim çok tatlıdır. Her şey yaparım. Et yemeklerinden balığa kadar. Mesela çok güzel çiğ balık yaparım. Çiğ ve çok taze bir levreği alıyorum. Onu temizleyip, sosta bekletiyorum. Size 10 dakikada yediririm, bayılırsınız.
Bugüne kadar birçok başarılı projelere imza atmış biri olarak hayatta mutlu ve başarılı olabilmenin formülü nedir sizce?
İlk önce işini seveceksin. Sevmeden iş yapılmaz. Ne iş olursa olsun. Mesleği kendin için değil biraz da insanlar için yaptığını düşüneceksin. Her iş insanlar için çünkü.
En son okuduğunuz kitap ve izlediğiniz filmi paylaşır mısınız?
Yeni vizyona giren ‘Türk İşi Dondurma’ filmini seyrettim. Kitap olarak da Figen Şahin’in ‘İkinci El Umutlar’ adlı kitabını okudum.