MAYIS-HAZİRAN 2019 / GÜNDEM
Türkiye dünya çölleşme gününe ev sahipliği yapacak
Çölleşme özellikle kurak, yarı-kurak ve yarı nemli alanlarda, iklim değişiklikleri ve insan faaliyetleri de dâhil olmak üzere çeşitli faktörlerden kaynaklanan arazi bozulmasını ifade eder.
Birleşmiş Milletler 1994 yılında, ciddi kuraklık ve çölleşme yaşayan ülkelerde BM Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesinin uygulanmasına dikkat çekmek ve arazi tahribatı konusunda halkın bilinçlenmesini sağlamak için, sözleşmenin imzalandığı gün olan 17 Haziran’ı “Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü” ilan etmiştir. Her yıl farklı bir ülkede uluslararası katılımla yapılan çölleşme günü ile ilgili etkinliklere bu yıl ülkemiz ev sahipliği yapacak. Bu kapsamda yapılacak etkinlikleri, çölleşmeyi, çölleşmeyle mücadelede ülke olarak neler yaptığımızı ve daha birçok konuyu Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürü Ahmet İpek ile konuştuk.
Öncelikle bize çölleşme nedir, çölleşme ile mücadele etmek ne demektir, ülkemiz çölleşme açısından ne durumdadır? Kısaca bahsedebilir misiniz?
Çölleşme dediğimizde insanların ilk olarak aklına büyük, uçsuz bucaksız çöller gelmektedir. Ama aslında çölleşme özellikle kurak, yarı-kurak ve yarı nemli alanlarda, iklim değişiklikleri ve insan faaliyetleri de dâhil olmak üzere çeşitli faktörlerden kaynaklanan arazi bozulmasını ifade eder. Yani çölleşme, arazilerin verimliliğini kaybettiği bir tahribat sürecidir. Ekosistemlerin sağladığı çeşitli hizmetler vardır. Bu hizmetleri, arazinin insanlara sağladığı tüm faydalar olarak daha yalın ifade edebiliriz. Örneğin, tarımsal faaliyetler sonucu elde ettiğimiz ürünler, ham madde, su ve hava kalitesi gibi. Arazi tahribatı esasında ekosistemden beklenen bu faydaların zarar görmesi, sekteye uğraması veya tamamen yok olması demektir. Dünya genelinde her yıl 12 milyar hektar arazi maalesef tahrip edilmekte, verimsiz hale gelmektedir. Bu durum, 110 ülkede yaşayan 1.2 milyara yakın nüfusu doğrudan tehdit etmektedir. Özellikle tarım faaliyetleri ile hayatını sürdüren insanlar, arazilerinin bozulması sonucu göç etmek zorunda kalmaktadır.
ÇÖLLEŞMEYE HASSAS BİR ÜLKEYİZ
Ülkemiz sahip olduğu farklı iklim özellikleri, topografik yapısı, artan nüfusu gibi nedenlerden dolayı büyük oranda çölleşmeye hassastır. Ülkemizin yüzde 65’i kurak ve yarı kurak özellik gösterir. Erozyon yine arazi tahribatına neden olan ve ülkemizin karşı karşıya kaldığı problemlerden biridir. Ancak, gerçekleştirilen çalışmalar ile ülkemizin hem iklim değişikliği ve kuraklığa karşı hassasiyeti azalmakta, direnci artırılmakta hem de erozyon ile mücadelede önemli yol kat edilmektedir.
Haber Görseli
Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürü Ahmet İpek
EROZYONLA TAŞINAN TOPRAK MİKTARI AZALDI
1970’li yıllarda erozyonla taşınan toprak miktarı yıllık 500 milyon ton iken, günümüzde yapılan tahminlere göre bu miktar 154 milyon tona düşmüştür. Hedefimiz 2023 yılına kadar erozyonla kaybolan toprak miktarını 130 milyon tona düşürmektir. Bu hedefimize ulaşmak ve doğru adımları atarak çölleşme ile etkin şekilde mücadele etmek adına, Bakanlığımız ve TÜBİTAK
iş birliğinde gerçekleştirmiş olduğumuz Çölleşme İzleme Sistemi ile ülkemizde havza, il ve sektör bazında çölleşme risk durumunu izlemekteyiz. Ülkemiz geneline bakacak olursak, topraklarımızın yaklaşık yüzde 22.5’i yüksek risk sınıfında bulunuyor. Konya Karapınar, Iğdır Aralık, Urfa Ceylanpınar gibi alanlar yüksek risk taşıyan yerlerimiz arasında yer alırken orman alanlarının önemli yer kapladığı, yağışın ve nemin bol olduğu Karadeniz Bölgesi ise en düşük risk sınıfında yer alıyor.
Ancak bu bölgede de yanlış arazi kullanım şekillerinden dolayı arazi tahribatı problemleri söz konusu oluyor.
Anladığımız kadarı ile çölleşme çok yönlü bir kavram. İklim, insan, toprak… pek çok konuyu içerisinde barındırıyor. Peki, bu kadar karmaşık bir problem ile nasıl mücadele edilir? Ülkemizde bu anlamda hangi çalışmalar gerçekleştiriliyor?
TÜBİTAK iş birliği ile Türkiye Çölleşme Modeli ve ülkemize uygun CBS tabanlı çölleşme modeli oluşturulmuş ve ulusal ölçekte çölleşmeye duyarlı alanlar tespit edilerek “Türkiye Çölleşme Risk Haritası” hazırlanmıştır. Ülkemiz geneline bakacak olursak, topraklarımızın yaklaşık yüzde 22.5’i yüksek risk grubunda bulunuyor. Bu çalışmalar neticesinde ülkemizde çölleşmeye hassas alanlar belirlemiş olup, kurumlarca yapılacak projelerin bu alanları önceliklendirerek yapılması gerekmektedir.
Yine, “Türkiye Toprak Organik Karbonu Modeli ve Haritalanması Projesi”, “Ulusal Arazi Örtüsü Sınıflandırma ve İzleme Sistemi Projesi” ile Arazi Tahribatının Dengelenmesi (ATD) için belirlenen parametrelere yönelik, izleme çalışmalarını gerçekleştirmeyi hedefliyoruz.
Ayrıca; yürüttüğümüz entegre havza rehabilitasyon projeleri ile havza bazında, katılımcı bir yaklaşımla, ekolojik, sosyal, kültürel ve ekonomik boyutları ele alarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu çalışmalarda hedef, sadece o bölgedeki doğal kaynaklara yönelik faaliyetleri sürdürmek değil, yerel halk da dâhil tüm paydaşları bir araya getirerek, ortak akıl ile bütüncül bir yaklaşımla bu bölgelerdeki sorunlara çözüm getirmektir.
Bu kapsamda, 2011-2018 yılları arasında 15 adet entegre mikro havza rehabilitasyon projesi gerçekleştirildi.
Bunun yanı sıra, barajların ekonomik ömrünü artırmak gayesi ile bugüne kadar 91 adet baraj havzasında yeşil kuşak ağaçlandırma projesi gerçekleştirilmiştir.
Türkiye; coğrafi konumu, topografik yapısı ve toprak özellikleri de düşünüldüğünde erozyona hassas bir bölgededir. Erozyon, alınacak önlemler ile azaltılabilmektedir. Bu konuda Ülkemiz yıllardır yaptığı başarılı çalışmalarla dünyada lider ülke konumundadır.
BİRÇOK ÜLKEYE EĞİTİM VERİYORUZ
Çölleşme sadece ülkemizi değil, dünyada pek çok ülkeyi etkileyen önemli bir çevresel problem. Uluslararası arenada bu anlamda ülkemiz hangi faaliyetleri gerçekleştiriyor?
Türkiye’nin uluslararası arenada çölleşme ile mücadelede öncü ülkelerden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Yaşadığımız topraklar, uzun yıllar pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış bu sebeple de çokça kullanılmış, yorgun topraklardır. Ancak bu kadar çok çeşitliliği içerisinde barındıran bu topraklar bize doğru arazi yönetiminin nasıl olacağı konusunda önemli bilgi birikimi ve tecrübe kazandırmıştır. Biz ülke olarak, bu bilgi birikimi ve tecrübeyi az gelişmiş ülkeler ile paylaşmak konusunda oldukça cömert ve istekliyiz. Her yıl, Afrika ülkeleri başta olmak üzere 50’ye yakın ülkeden, 100’e yakın uzmana eğitim vermekteyiz.
2015 yılında, Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesinin 12. Taraflar Konferansı’nda alınan en önemli kararlardan biri, “2030 yılına kadar arazi tahribatının dengelendiği bir dünyaya ulaşmaya” yönelik ülkelerin ulusal gönüllü hedeflerini oluşturması konusunda mutabık kalınması olmuştur. Ülkemiz bu hedeflerini ortaya koyan öncü ülkelerden biridir. Konferansın ardından ülkemiz tarafından, Ankara Girişimi başlatılmış olup, 4 yıllığına 5 milyon dolarlık bir bütçe Taraflar Konferansında alınan kararlara destek olmak maksadı ile ayrılmıştır. Yine Gıda, Tarım Örgütü (FAO) ile Türkiye Ormancılık Ortaklık Programı Anlaşması (FTFP) imzalanmış olup, 3 milyon dolar Afrika ülkelerine, 7 milyon dolar Orta Asya ülkelerine yönelik olmak üzere, projeler hazırlanmakta ve uygulanmaktadır. Ülkemiz ayrıca, çölleşmeyle mücadele için uluslararası düzeyde harcanan çabalar konusunda halkın farkındalığını artırmak amacıyla her yıl 17 Haziran’da düzenlenen, “Dünya Çölleşme ile Mücadele Günü” etkinliklerine 2019 yılında ev sahipliği yapacaktır. Etkinliklerin sloganını ise “Toprağımız için el ele” olarak belirledik.
Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi’nin kabulünün 25. yılına tekabül eden merasim ile ilgili olarak iş ve işlemlerin diğer kamu kurum ve kuruluşları ile hızlı bir şekilde gerçekleşmesi için de “Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü Cumhurbaşkanlığı Genelgesi” Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
17 Haziran Dünya Çölleşme Gününde neler yapmayı planlıyorsunuz?
17 Haziran Dünya Çölleşme ile Mücadele Günü için BM ile yaptığımız program kapsamında; uluslararası fotoğraf yarışması ödül töreni, yüksek seviyeli oturum, uluslararası toprak kongresi, çocuklar, gençler, kadınlar ve STK forumları, Afrika ülkelerinden katılan yabancı uzmanlara yönelik “uluslararası çölleşme ile mücadele eğitimi” ve teknik geziler gerçekleştirilecek. Tüm bunların yanı sıra, ilgili kurumların ve STK’ların çalışmalarının yansıtıldığı stantlar yer alacak.
Ülkemizde gerçekleştirilecek bu etkinliklere kusursuz bir ev sahipliği yapmamız ve bu konuda verilen mesajların halkımıza ve dünyaya duyurulması dolayısıyla eğitim ve bilinçlendirilme faaliyetleri önem taşımaktadır. Bu konuda tüm kurumlarımızın yanında, BM Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi’ne akredite olan 15 STK’nın destekleri için şimdiden şükranlarımızı sunuyorum.