MAYIS-HAZİRAN 2019 / EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ

Toroslarda dumanı tüten kara çadırın son sahipleri: Sarıkeçili Yörükleri


M.Yavuz ÇOLAK    

02.05.2019 

Yörüklerin tarihine bakıldığında; on birinci yüzyıldan itibaren Anadolu’da ve daha sonra da Balkanlarda yurt kuran Oğuz Boylarına mensup Türkmenler çıkar karşımıza.
Anadolu’da halen yaylak ve kışlak arasında konargöçer hayat yaşayan, ülkemizde küçükbaş hayvancılığın nüvesi sayılan Sarıkeçili Yörükleri, Toroslarda hayatını sürdüren bir oymaktır.

Geçmişi Horasan’a ve Orta Asya’ya dayanan, bin yıldan bu yana da Anadolu’da hiç değişmeden varlığını sürdüren bir kadim kültürün temsilcileridir.

Yörük kültürüne yakınlığım, bir vefa borcunu yerine getirmemi ve haklarında bildiklerimi kaleme dökmemi zorunlu kılıyor. Onların yaşadıkları zorlukları, tarihle olan bağları, geleceğe dair planları ve varsa eğer beklentileri dile getirilmeli.

YÖRÜKLER KİMDİR?

Günümüzde sadece Toroslarda yaşayan, küçükbaş hayvancılıkla geçinen ve göçerliği sürdüren Yörüklerin tarihine bakıldığında: on birinci yüzyıldan itibaren Anadolu’da ve daha sonra da Balkanlarda yurt kuran Oğuz Boylarına mensup Türkmenler çıkar karşımıza. Yerleşik hayata geçenler daha çok Türkmen, göçebe hayatını sürdürenler ise kendini Yörük olarak tanımayı ve tanıtmayı tercih etmişlerdir. Bağlı olduğu oba, oymak ve aşiretlerin adı da çoğunlukla yetiştirilen hayvan ırkına göre -Sarıkeçili, Honamlı, Kara Keçili, Ak Koyunlu ve Kara Koyunlu gibi isimlerle- belirlenmiştir.

Yörük: yürüyen, göç eden, sağlam ve doğada yaşayan özgür ruhlu insan olarak tarif edilir. Bu tarife uymayan, yani özelliğini yitirip geleneklerinden kopan ve göçerlikten vazgeçip yerleşik hayatı seçenleri de yörükler pek hoş karşılamamışlar, hatta onları işe yaramaz, tembel anlamında “yatık-yatuk” diyerek dışlamışlar uzun zaman. Hal böyleyken zaman içinde değişen şartlar, bazen de devlet otoritesi onları iskâna, toprağa bağlı yaşamaya zorlamış; siyasi ve ekonomik nedenler, fetihler  herkesi bir akıbete savurmuştur.

Bugün Anadolu’da pek çok insanımız kendini “Ben Yörüğüm, Türkmenim, Türkmen Yörüğüyüm” diyerek tanıtır ve kimliğini onurla taşır. Hafızası diri bir milletin köklerini unutmaması gerekir. İşte bu yüzden Sarıkeçililer çok kıymetli. Orta Asya’da dolanan ruhun bugün Toroslarda tezahür eden en sahici parçası olarak yürümeye, konup göçmeye devam ediyorlar. Binlerce yıl kiliminde, keçesinde bir çizginin dahi değişmediği,  Toroslarda dumanı tüten kara çadırın son sahipleridir onlar.

BOZ ULUS MODELİ HAYVANCILIK

Sarıkeçili Yörüklerine yeniden dönmek üzere şimdi başka bir başlık altında tarihe göz atarak ‘Boz Ulus Türkmenleri’ hakkında bilgi vermekte fayda var. Ülkemizde mera ve otlağa bağlı küçükbaş hayvancılığın yeniden hatırlanması ve incelenmesi bakımından Boz Ulus modeli bir hayvancılığa dikkat çekmek istiyorum.

Tarihi kaynaklarda, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde konargöçer hayvancılık yaparak geçimini sağlayan Boz Ulus Türkmenlerinden bahsedilmektedir. Üretici güç olarak millete, ekonomik kaynak olarak devlete büyük bir gelir kapısı açan bu küçükbaş hayvancılık modeli, keşke sürdürülebilir olsaymış denilecek bir model.

Koyun sürüleriyle yazın Erzincan, Erzurum ve Kars’ın yüksek platolarına çıkıyor, kışın da Diyarbakır, Urfa ve Mardin yöresine göçerek hayvanlarını barındırıyorlardı. Göç esnasında sürüler güdülerek götürülürken, eşyalar da tıpkı bugünkü Sarıkeçililer gibi develerle taşınırdı. Onların çadırları koyun  yünü keçeden ve yuvarlak, topak ev şeklinde; Sarıkeçili yörüklerininki ise keçi kılından dokuma kıl çadırlardan oluşmuştur. İklim ve hayat şartlarına göre koyunculuk yapanlar yün, keçisi olanlar kıl dokumaları tercih etmişlerdir.

Güneydoğu Anadolu’da bugün hâlâ “köçer-göçer” olarak ifade edilen o devrin konar göçerlerinin devamı olarak hayvancılık yapan aşiretler mevcuttur. Hayat tarzları küçük çaplı değişikliklere uğramakla birlikte sistem aynı şekilde işlemeye devam etmektedir. Hayvancılık, son yıllarda terör ve göç verme yüzünden darbe yemiş olsa dahi, Doğu ve Güneydoğu Bölgesinin olmazsa olmazı bir iş koludur.

Haber Görseli

Boz Ulus Türkmenleri uzun yıllar düzenli göçlerle sistemli bir şekilde hayvancılık yaparken, dağılmalarına sebep olacak birçok  olumsuzlukla karşı karşıya kaldılar. Sürekli artan vergiler, geçtikleri güzergâhlarda yerel yöneticilerin çıkardıkları güçlükler, içinden geçilen her köy ve kentlerde toprak bastı parası bu olumsuzluklardan bazıları.  Bu nedenlerle Boz Ulus Türkmenlerinin bir kısmı bağlı olduğu oba, oymak veya aşiretinden koparak İç Anadolu, Ege ve Akdeniz Bölgelerine göç ederek yerleşik hayatı seçti. Ayrıca inanç ve mezhep farklılıkları da  yerleşecekleri yer yurt konusunda etkili olmuştur. Fakat her ne sebeple olursa olsun Boz Ulus Türkmenlerin dağılması çok iyi işleyen, mükemmel bir ekonomi modelinin çökmesine neden olmuştur. Çünkü Boz Ulus Türkmenleri, meralardan faydalanarak hem maliyeti düşük ve hem de en sağlıklı şekilde et, süt ve mamullerini üreterek ticari hayatı ayakta tutuyorlardı.

SARIKEÇİLİ YÖRÜKLERİNİN HANE SAYISI 153

Sarıkeçililer bin yıldır Anadolu’da Toroslarda konup göçen, bugün 153 haneye kadar düşmüş, gittikçe azalan bir kültür hazinemizdir. Orta Toroslarda, yaz mevsimini Konya ve Karaman il sınırlarında birçok ilçeyi kapsayan yüksek rakımlı yaylalarda geçiriyorlar. Ermenek sınırından başlayarak bir kol Taşkent, Hadim, Bozkır ve Seydişehir’e kadar uzanan bir hat üzerinde, bir kısmı da Çumra, Akören ve Ilgın taraflarında yazı geçirirler.

Kışlak olarak ise Mersin iline bağlı sahil kesiminde batıda Aydıncık-Bozyazı, doğuda Silifke-Erdemli ve kuzeyde biraz yukarı kesimlerde de Mut-Gülnar ilçelerini içine alan coğrafyayı kullanmaktadırlar.

Yayla göçü ilkbaharda nisan- mayıs başlarında, sonbahar göçü ise eylül-ekim aylarında mevsim şartlarına göre bir ay erken ya da bir ay geç başlayabilmektedir. Ortalama 40 günü bulan bu göçler esnasında, bazen bir gün bazen bir hafta konakladıkları duraklarda, bin bir çeşit zorlukla karşılaşıyorlar. Ortalama olarak üç günde bir her durakta göçü yükleyip indirmek oldukça yorucu ve meşakkatli bir yolculuğa sebep olmaktadır. Yerleşik halkın aciz tacizleri de işin cabası olmakta, keçi sürüleriyle sabit kalacağı yaylağına varıncaya kadar çok zorlu bir etabı aşmak zorunda kalıyorlar.

Göç eden Sarıkeçililer Derneği Başkanı İbrahim Yagal, Ali Uçar (Guş Ali) yörükler hakkında  sürekli bilgi akışı sağlayan canlı kaynaklardan biri. Fakat yıllardır birikmiş, çözüme kavuşturulamamış ağır sorunları var. Mücadelesini verdikleri sorunlar hep sürüncemede kalmış, onlar da gölge etmeyin başka ihsan istemez noktasına gelmişlerdir.

SARIKEÇİLİ YÖRÜKLERİN TEMEL SORUNLARI

Toroslar; evladını yitiren ana mı desem, öksüz, yetim kalan bir çocuk mu desem bilmiyorum, her yıl azalıp tükenişe doğru giden bir yörük göçüne şahitlik ediyor. Genç nesil yörüklerin bu işe heves etmediği ve gözünün şehirlerde olduğunu büyüklerin ağzından çok duyar hale geldik.

Sahil ve Torosların arasında yüzlerce yıl hiç değişmeden gözü kapalı gidip geldikleri güzergâhlar, şu an onları yıldıran problemlerin başında gelmektedir. Her yıl önlerine yeni bir engelin çıktığı; önceleri mera olan alanların sürülüp tarla, bağ bahçeye dönüşmesi, tel örgüler çekilmesi, tüneller, yollar veya barajlar kurulması gibi birçok sürprizle karşılaşıyorlar.

Sadece kendilerinin değil, güttüğü keçisi ve çoban köpeklerinin bile uyum sağlayamadığı durumlarla karşılaşılıyor. İkinci büyük sorun, hayvanlarını otlatacağı alanların daralıp azalması ve yasakların her geçen gün artması. Otlak, mera ve orman alanlarının kullanımında ağır bedeller ödedikleri, ot bitmez, ağaç yetişmez çok yüksek rakımlı meralara çekildiklerini, o zaman da su kaynaklarından uzaklaşarak susuz ve aç kalan hayvanları zor doyurduklarına çokça şahit oldum.

Resmi kurumlar, yasa ve yönetmelikler arasındaki yetki sahası onlar için hep bir kargaşa sebebi; orman kanunu ayrı, mera kanunları ayrı, hayvan kayıt sistemi ve hayvan hareketleri usul ve esasları bir ayrı yükümlülük getirmekte.  Bu nedenle yeni kanun ve yönetmeliklerle göçerleri de içine alacak şekilde düzenlemeler yapılmasını yıllardır bekliyor yörükler. Sosyal sorunlar, çocukların eğitiminin yarım kalması da ayrı bir sorun onlar için. Yörükleri kaybedersek  ruhumuzu yitirmekle kalmayacağız; gen kaynağı 75-80 bin baş çok kaliteli, damızlık kıl keçi varlığımızı da yok edeceğiz.

Sarıkeçili Yörükler hayvancılık