EYLÜL-EKİM 2019 / EL SANATLARI
Kaybolmaya yüz tutmuş meslek: sepetçilik
Özellikle ‘sepetçi söğüdü’ diye anılan ve ‘sorgun ağacı’ olarak da bilinen söğüt ağacının dallarıyla; fındık ve kestane ağaçlarının dalları ve saz, kamış gibi çeşitli bitki saplarından örülerek, tamamen el işçiliğiyle yapılan kaplara verilen genel isimdir sepet. Dilimize Farsça ‘sapad’ sözcüğünden geçmiş olan sepet, tarihimizde ilk defa, Türk ilim adamı ve şair, Edip Ahmet Yükneki’nin 12. yüzyılda yazmış olduğu “Atabetü’l Hakayık” adlı eserinde ‘sebed’ olarak kullanılmıştır.
Tarımla iç içe geçmiş olan Anadolu coğrafyasının hemen her yerinde rastlarız sepetlere. Bir yöremizde adı “küfe” iken başka bir yöremizde “sele, toka” gibi isimlerle de anılan sepet, aslında tarım kültürünün ayrılmaz bir parçası gibidir. Özellikle yapıldığı yörenin iklim koşulları ve bölge tarımına bağlı olarak malzeme, çeşit ve örülüş biçimi açısından farklılıklar gösteren sepetlere, tarım faaliyetlerinin yapıldığı bölgelerde çokça rastlamak mümkün.
Sepet yapımına en elverişli ağaç “sepetçi söğüdü” diğer adıyla sorgun ağacıdır. Sepetler: insan emeğinin ve taşımasının ön planda olduğu ve dünyanın pek çok yerinde geçmiş zamanlardan günümüze dek yapılagelmiş ve ihtiyaca binaen doğmuş bir uğraşıdır. Tarımda makineleşmenin artmasıyla birlikte günümüzde büyük çapta taşıma işlerinde kullanılan ve “küfe” denilen sepetlere rağbet azalmış gibi görünse de tamamen doğal ve ürünleri uzun süre sağlıklı koşullarda saklayabilen yapısıyla hâlâ vazgeçilmezler arasında sepet.
Haber Görseli
Mehmet Ali Koygun
“PLASTİK SEPETLER TAMAMEN DOĞAL OLAN SEPETİN YERİNİ TUTMAZ”
Sepetin, kullanan ve bilen kişiler tarafından neden vazgeçilmez olduğunu, insan doğasına uygunluğunu ve sepetçiliği ömrünü bu işi yapmaya adamış, Kocaeli Karamürselli Sepet Ustası Mehmet Ali Koygun’dan öğreneceğiz.
Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Mehmet Ali Koygun kimdir?
1963 Kocaeli Karamürsel’de doğdum. Lise mezunuyum evli ve iki kız çocuk babasıyım. 2012 yılı Kocaeli ahîsiyim.
Sepetçilik işini nereden öğrendiniz? Kaç yıldır bu işle uğraşmaktasınız?
Sepetçilik işini babamdan öğrendim. 50 yıldır bu işle uğraşıyorum. Ancak sepetçilik geçim kaynağım değil, kaybolmaya yüz tutmuş mesleklerden olan sepetçiliği gelecek nesillere taşıyabilmek için bu işi sürdürüyorum.
Sepet yapımında kullandığınız ana malzeme nedir? Bu malzemeleri temin etmeniz kolay oluyor mu? Nereden temin ediyorsunuz?
Bitkisel olan malzeme işlendikten sonra her türlü materyalden sepet örülüyor ama Karamürsel sepetinin ana malzemesi fındık ve kestane ağacıdır. Çevremizdeki üreticilerden temin ediyoruz fakat son zamanlarda kaliteli malzeme bulmakta zorlanıyoruz.
İşinizi nerede icra ediyorsunuz? Herhangi bir atölye ve özel bir yer tesis ettiniz mi? Bu işi öğrettiğiniz birileri var mı?
İşimizi atölyemizde yapıyoruz. Buna ilave olarak Kocaeli Karamürsel’de ve Ereğli’de iki adet tanıtım ve satış mağazamız var.
Belli zamanlarda kurslar açıldı ve açılmaya da devam ediyor. Ancak yeni neslin bu işi öğrenme konusunda pek merakı yok.
Sepetçilik işinde sizce önemli olan nedir? Bu işi geleneksel, orijinal haline bağlı olarak mı yapmak gerekir? Sepet, sizce günümüze hitap ediyor mu?
Sepetçilik işinde önemli olan, sepetin orijinalini bozmadan, ona uyarak, üretebilmektir. Sepet natürel olduğu için dekor amaçlı bile olsa günümüze hitap etmekte ve tercih edilmektedir.
Haber Görseli
Bir deniz kasabası olan Karamürsel, Gölcük ile Yalova arasında bulunan meyve bahçeleri ve zeytinciliğiyle meşhur bir doğal güzelliktir. Sepetçiliğin burada da gelişme göstermiş olması, bölgedeki tarım ürünlerini taşıma, meyve pazarları kurma gibi işlerin varlığıyla ilişkilidir.
Yapmış olduğunuz bir orta ölçekli sepetin fiyatı nedir? Tercih edilip edilmemesiyle fiyatın bir bağlantısı var mı?
Orta ölçekli bir sepetin fiyatı 20-50 TL arasındadır. Fiyatı, ham madde ve işçiliğe göre belirleniyor.
Sepetçiliğe yıllarını vermiş biri olarak bu mesleğin size sağladığı faydalar neler oldu bugüne kadar? Bunları bizimle paylaşır mısınız?
Severek yaptığım bu işle ilgili pek çok yerden ödül aldım. Hiçbir zaman karşılıksız kalmadı. Bunun mutluluğu tarif edilemez. Türk Patent ve Marka Kurumundan patentimizi aldık, kültürümüze has sepetlerimizi dünyaya tanıtıyoruz.
İşinize alakalı resmi kurumlardan herhangi bir destek görüyor musunuz? Bu hususta beklentileriniz neler?
İlçe belediyemizin desteğini aldık. İlgili kurum ve kuruluşların ve özellikle de Kültür ve Turizm Bakanlığının, el yapımı olan ürünlere ve bunları yapan sanatçılara sahip çıkmasını, üretimi artırmak için teşviklerde bulunmasını diliyorum. Doğal ürünlerin ham maddesi noktasında da mesela sepetin ana malzemesi olan ağaçların dikiminin artırılması ve bizlere bu konuda üretim alanı tahsis edilebilmesini temenni ediyorum.
Sepetçilik mesleğinin kaybolma tehlikesi altında olduğunu düşünüyor musunuz? Bunu canlandırmak, yaygın hale getirmek için neler yapılabilir?
Evet, sepetçilik kaybolmaya yüz tutmuş mesleklerden. Dünyada sepet ve sepetçilikle ilgili neler yapıldığına dair bir araştırma içerisindeyim. Destek görürsem ülkemizdeki son kalan sepet üreticileriyle birlikte sepet üretimi ve tanıtımı yapabileceğim modern geniş çaplı bir sepet atölyesi ve satış yeri kurmayı düşünüyorum.
Günlük hayatımızda, evlerde bahçelerde ve bir şeyler taşırken suni ya da plastik bir malzeme değil de doğal sepet kullanmanın avantajlarını buradan nasıl anlatırsınız?
Sepet, yüzde yüz doğal bir malzemeden yapılmadır. Yıllarca bozulmadan kullanılabilir olduğundan günlük hayattaki taşıma işlerinde, evlerde, bahçelerde, gıda muhafazasında ve dekorasyon amaçlı olarak tavsiye ediyoruz. Aynı zamanda sağlıklı olması en önemli özelliği.
Son olarak eklemek istediğiniz herhangi bir şey var mı? Tavsiye, beklenti ya da bir çağrı?
Bu söyleşiyi yapma fırsatını tanıdığınız için sizlere teşekkür ederim. El emeği ile yapılan sepetçilik işine değer veren insanların sayısını artırmak için kamu spotları yapılmalı, ustalarımıza destek olunmalı, bu en azından bir sigorta karşılama şeklinde olabilir. Bu sanat dalının, mesleğin kaybolmasına izin vermemeliyiz. Sepetin yerini plastiğin hiçbir zaman dolduramayacağı ve sepetin natürel bir ürün olduğu, yıllarca deforme olmadan kullanılabildiği, ülkemizin zenginliklerinden biri olduğu unutulmamalıdır.