Ülkemizde tarımın genel kapsamda bütün sorunlarının ele alındığı, çözüm önerilerinin üretildiği ve bütün tarafların geniş katılımıyla politikaların belirlendiği ilk büyük toplantı, 1931 yılındaki I. Ziraat Kongresi olmuştur. Daha sonra 1937 yılında Köy Kalkınma Kongresi düzenlenmiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra yeni devletin kuruluşunda tarıma özel bir önem verilmiş, Büyük Önder bizzat tarım ve kooperatifçilik konusunda örnek çalışmalarda bulunmuştur. Atatürk’ün vefatından sonra, ülke ekonomisinde tarım en önemli sektör olmasına ve nüfusun büyük bir kısmı kırsal alanda yaşamasına rağmen uzun süre bu tip büyük bir çalışma yapılmamıştır. Yaklaşık 45 yıl sonra ilk çalışma Atatürk’ün doğumunun 100. yılı nedeniyle yapılan etkinliklerden biri olarak Türkiye II. Tarım Kongresidir. Bu kongrede 1970’li yıllarda dünyada yaşanan ekonomik gelişmeler karşısında tarımda yeni politikalara ihtiyaç duyulduğu görülmüştür.
I.Tarım Şurası 1997’de yapıldı
Değişen koşullarla birlikte yeni arayışlar 1990’lı yıllara gelindiğinde de devam etmiştir. Özellikle artan nüfusun gereksinimlerinin ülke kaynakları ile karşılanması, dünyadaki liberalleşme rüzgarlarına karşı piyasalarda rekabet gücü oluşturulması ve ekolojik açıdan çevreye saygılı sürdürülebilir bir tarımın yapılması önemli hale gelmiştir. Bu durum karşısında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından değişen koşullara uygun yeni politika, program ve projelerin geliştirilmesine imkan sağlamak için 25-27 Kasım 1997 tarihleri arasında I. Tarım Şurası’nı düzenlemiştir. İlk Şura’da belirlenen 10 temel konudan biri de Tarımda Örgütlenme Komisyonudur. Komisyonun Sonuç Raporunda öncelikle ülkemizdeki örgütlenmenin Avrupa Topluluğu (bugünkü adıyla Avrupa Birliği) Ortak Tarım Politikasına benzer şekilde ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Anlaşmaları ile uyumlu yapılması gerektiği kararı alınmıştır. Raporda, üretici örgütlenmesi 3 yapı altında ele alınmıştır. Bunlar kooperatifler (Tarım Kredi ve Tarım Satış Kooperatifleri), üretici birlikleri (Sulama, Köylere Hizmet Götürme, Islah, Zirai Mücadele Birlikleri) ve Ziraat Odaları şeklindedir. Daha sonra bu yapının finansman, eğitim ve denetim ile ilgili sorunlarına çözümler getirmek üzere yapılması gerekenler belirlenmiştir.
Komisyonun hazırladığı raporun sonuç bölümünde; sivil ve resmi örgütlenme kapsamında koordinasyonun Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesinde toplanması, Türkiye Tarım Konseyinin oluşturulması, finans, denetim ve eğitim konularına ağırlık verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Özellikle son maddede, tarım sektörünün birçok sorununun gelişmiş ülkelerdeki gibi çiftçilerin öz yönetiminde bulunduğu üretici örgütleri tarafından çözülebileceği, başarılı örgütlerin ülke kaynaklarını daha rasyonel kullanabileceği, devletin yükünü hafifletebileceği ve ülke ekonomisine katkı sağlayabileceği vurgulanmıştır. Şuranın 21 maddeden oluşan genel kararları arasında ise, üretimden pazarlamaya kadar görev yüklenebilecek üretici örgütlerinin yaygınlaştırılmasını sağlamak amacıyla, ürün bazında üretici birlikleri kurulması ve bunun için Üretici Birlikleri Kanunu çıkartılması, kararı yer almaktadır. I. Tarım Şurasında kooperatifçilik adına dikkat çeken husus, kooperatifler arasında entegrasyon sağlanması amacıyla dört farklı kanuna göre çalışan tarımsal amaçlı kooperatiflerin tek bir çatı kanun altında toplanması ve demokratik kooperatifçilik ilkelerinin uygulanmasıdır.
II. Tarım Şurasında AB mevzuatı ve DTÖ anlaşmaları öncelikli oldu
Tarım Şuralarının ülkemizde 5 yılda bir tekrarlanması kararı bulunmaktadır. Bu kararın ardından 7 yıl sonra, II. Tarım Şurası, 29 Kasım – 01 Aralık 2004 tarihleri arasında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu ikinci Şura’da, yeni bir yüzyılın başında tarımın mevcut durumu ele alınmış, gelişmeyi etkileyen temel sorunlar tespit edilerek çözüm yolları tartışılmıştır. Bu kapsamda AB ile uyum sürecinde sektörün gelişmesi ve rekabet gücünün arttırılmasına yönelik strateji, politika ve uygulamalar üzerinde durulmuştur. Şura kapsamında bu sefer 11 komisyon kurulmuş ve örgütlenme konusu ayrı bir başlık altında ele alınmıştır. Tarımsal Örgütler ve Örgütlenme Komisyonu Sonuç Bildirgesinde konu, tarım ve gıda olarak daha geniş kapsamda ele alınmıştır. Yine DTÖ, AB öncelikli olarak belirleyici olurken yerel yönetimler, gıda denetimleri, kamu ve tarım reformu gibi konular da çalışmaya eklenmiştir. Raporda ayrıca bağımsız finans kaynakları oluşturulmadıkça etkili bir örgüt yapısı oluşturulamayacağı ısrarla vurgulanmıştır. İkinci Şura’da, üretici örgütleri ekonomik ve mesleki amaçlı olmalarına göre 2 ayrı gruba ayrılmıştır. Ekonomik örgütlerin içine sosyal amaçlı örgütler dahil edilerek kooperatifler, birlikler ile beraber gruplandırılmıştır. İkinci Grup ise mesleki örgütler adı ile Ziraat Odaları ile ilgili açıklamalardan oluşmaktadır. Çiftçiler tarafından kurulan Üreticiler Örgütlenmesi ile ilgili sınıflandırmaya teknik hizmetler sınıfının Meslek Odaları da dahil edilmiştir. Dernekler ve vakıflar da sosyal amaçlı örgütler olmalarına rağmen sanki üçüncü bir grupmuş gibi ele alınmışlardır.
Raporun sonuç kısmında, öncelikle AB’ye uyum sürecinde ve dünya piyasaları ile rekabet edebilecek güçte olmak için güçlü bir örgüt yapısına ihtiyaç duyulduğu belirtilmektedir. Bir önceki Şura’daki gibi eğitim, finans, denetim konularına ilaveten, vergi, destekleme gibi konulardaki sorunlara değinilmektedir. Ayrıca sorumlu bakanlık, kanun ve örgüt sayısındaki fazlalığın sorunlara neden olduğuna dikkat çekilmektedir. Sorunların çözümü için, dağınık olduğu düşünülen yapıyı çatılar altında toplayan mevzuat çıkartılması, Tarım Gıda Paydaşları Ağı adlı bir yapı oluşturulması önerilmektedir. İkinci Tarım Şurası’nın 36 maddeden oluşan genel kararları arasında üretici örgütlenmesinin dağınık yapısının önlenmesi amacıyla kooperatiflerin bir ulusal birlik altında toplanması ile ilgili bir madde bulunmaktadır.
İlk Şura’nın üzerinden 22 yıl, ikincisinin de 15 yıl geçtikten sonra bir değerlendirme yapılırsa; alınan kararların doğru tespitler olduğu, bazılarının hala güncelliğini koruduğu, bazı sorunların çıkartılan mevzuata rağmen hala çözülemediği, bir de bunların üzerine değişen gündemle yenilerinin eklendiği görülmektedir. Örneğin AB ve DTÖ ile ilgili kararların bugün için ne kadar isabetli olduğu, hiçbir zaman tam üye olmasak bile buradaki ülke taahhütlerin ülkemiz tarımına büyük faydalar sağladığı zamanla anlaşılmıştır. Finansman, eğitim ve özellikle denetleme ile ilgili daha somut çözümlere bugün halen ihtiyaç duyulmaktadır. Buna karşın mevzuat ile sağlanması beklenen faydaların mevzuatlar çıkartılmasına ve yeni yapılar oluşturulmasına rağmen umulan gelişmeleri sağlamadığı, kooperatiflerin ise giderek öneminin arttığı görülmektedir. Örgütlenme alanında geçmiş yıllarda yapılan AB uyum ve rekabet gücünü geliştirmeye yönelik projeler ile elde edilen önemli deneyimler ve bilgiler bulunmaktadır. Sektörde başarılı kooperatif sayısı her geçen gün artmaktadır. Artık tarımın her alanında birçok sorunun çözümünde örgütlerin ne kadar önemli görevler üstlenebileceği konusunda ciddi bir farkındalık oluşmuştur.
Bu yıl yapılacak III. Şura bu sefer orman konularını da içine alarak toplam 26 çalışma konusundan oluşacaktır. Bunlardan biri yine tarımda üretici örgütlenmesi olacaktır. Önümüzdeki 25 yılı planlayacağımız III. Tarım Orman Şurası’nın mevcut potansiyelimizi en iyi şekilde değerlendirmemize fırsat verecek imkanları oluşturmasını ve Türk tarımında hayırlara vesile olmasını diliyorum.