EYLÜL-EKİM 2019 / BİR TÜRKÜ BİR HİKAYE

Burçak tarlası


İbrahim BAĞCI    

11.09.2019 


Türk Kültürü’nün aynasıdır türküler. Toplumun sosyoekonomik yaşamından izler taşır. Türkülerde toplumun yaşamını, kültürünü birebir bulabilirsiniz. Aşk, ölüm, gurbet, sıla, ayrılık, kavuşma, acı, sevinç, velhasıl insanın içindeki her şey türkülerdedir. Anadolu insanının geçim kaynağı tarım, tüm yaşamına etki ettiği gibi türkülerine de yansımıştır. Tarımın başladığı bu topraklarda, türkülerin tarımın yer almaması zaten düşünülemez. Türkülerin hepsinin bir hikayesi var. Ünlü halk ozanı merhum Özay Gönlüm “Türkü dediğin yüzyıllardır halk dilinde dizile dizile, saz telinde süzüle süzüle gelir. Bir olay olur halk onu içinde oldurur. Dilden dile kulaktan kulağa dolaşıp en sonunda türkü olur” der. Biz de bundan sonraki sayılarımızda tarım temalı türkülerin hikayesini sizlerle paylaşacağız.

Paylaşacağımız ilk hikaye ise “Burçak Tarlası”. Türkünün sözleri köye gelin giden şehirli bir gelinin çektiği sıkıntıyı anlatıyor. Ancak türkünün ezgisi hareketli olduğu için gelinin çektiği sıkıntı, dinleyicilere daha eğlenceli bir şekilde aktarılıyor. Yozgat, Konya varyantları da olan türkünün Tokat yöresinde anlatılan hikayesi şöyle: 
 
“Tokat’ın Niksar ilçesinin köylerinden birinde yaşayan İhsan, köyde çalışkanlığı ve elinin çabukluğuyla bilinen: kara kaşlı, kara gözlü bir Anadolu delikanlısıdır. Köy ahalisi kadar annesi de memnundur oğlundan, en büyük dileği her anne gibi ölmeden önce oğlunun mürüvvetini görebilmek hayırlı bir gelin alabilmektir. Gece gündüz dualar eder: becerikli, güçlü, kuvvetli, hamarat bir gelini olsun diye. Derken İhsan’a askerliğini yapmak üzere İstanbul’a gider. İlk defa gurbete çıkan İhsan tedirgin olsa da içinde büyük bir coşku vardır. İstanbul’da en büyük zevki ise denize bakıp hayaller kurmak olan İhsan, izin gününde deniz kıyısında otururken: yüzü peçeli, aşık bakışlı bir kadınla karşılaşır. Bu  kadının adı Banu’dur. Gel zaman git zaman İhsan ve Banu arasında başlayan aşk, evliliğe kadar gider. İhsan, Banu’yu babasından ister. Babası evvela vermek istemez kızını, fakat biricik kızının da sevdalı olduğunu görünce dayanamaz. İhsan’dan kızını yad ellerde incitmeyeceğine dair sözler aldıktan sonra, kabul eder ve alelacele sade bir düğün yapılır. Sonra düşerler karı-koca Niksar yollarına. Anne babasının evinde el bebek, gül bebek yetişmiş olan İstanbullu zengin kız, duvarı tezekli iki göz odalı bir köy evinde bulur kendini. Kocasının bir süre idare edelim sözleri ve ona olan aşkından elinden bir şey gelmez. Hem baba evinden de çıkmıştır bir kere, mecbur katlanır. Annesinin kıyıp da bir tabak yıkatmadığı nazlı kızı, daha elindeki kına solmadan tarlaya toprağa, kaynanasının yardımına koşmak zorunda kalır. Uçsuz bucaksız tarlanın ortasında kalakalan Banu, kaynanasının, görümcesinin çıplak elleriyle dikenler arasında burçak yolduklarını görünce şaşakalır. Kayınvalidesinin uyarısıyla kendine gelir ve zamanla alışır yeni hayatına, artık güneş Banu’nun üzerine doğmamaktadır. Bu haline alışsa da içindeki acısı dinmeyen Banu, derdini türkülerle anlatır”.

Haber Görseli

Burçak Tarlası Sözleri
 
Sabahtan kalktım da ezan sesi var,
Ezan sesi değil (yar yar), burçak yası var.
Ezan sesi değil (yar yar), burçak yası var.
Bakın şu deyyusun kaç tarlası var.
 
Aman da kızlar ne zor imiş burçak yolması
Burçak tarlasında yar yar gelin olması.
Eğdirme fesini yar yar, kalkar giderim
Evini başına yar yar yıkar da giderim.
 
Elimi salladım değdi dikene
İnkisar eyledim (yar yar), burçak ekene.
İlahi kaynana, ömrün tükene.
 
Aman da kızlar ne zor imiş burçak yolması
Burçak tarlasında yar yar gelin olması.
Eğdirme fesini yar yar, kalkar giderim
Evini başına yar yar yıkar da giderim.
 

burcak tarlası