KASIM-ARALIK 2019 / AYIN KONUĞU
“Köyümde istihdam oluşturmak istedim”
Canan YALÇIN SEVER -
Aynur YILDIZ AYDINLI
Bugüne kadar şarkılarıyla tanıdığımız Berdan Mardini, çok farklı bir sektöre girerek gül yağı ve gül suyu fabrikası kurdu. Aynı zamanda kendi memleketi olan Mardin Artuklu Yaylabaşı Köyünde bulunan fabrikayla ünlü sanatçı, bölgede istihdamı artırmak istiyor. Hem gülleri yetiştirecek hem de işleyecek olan Mardini, bu yatırımı yaparken Tarım ve Orman Bakanlığı Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumundan(TKDK) da destek aldı. Biz hem bu yatırımı hem de özel hayatıyla ilgili kendisiyle keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Öncellikle çocukluğunuzdan, doğduğunuz yerden, gençliğinizden soru sormak istiyorum. Nerede doğdunuz, nasıl bir aile yapınız vardı, gençliğiniz nerede ve nasıl geçti?
Ben Diyarbakır’da doğdum. Isparta’nın Gelendost ilçesinde büyüdüm. Gençliğim İstanbul’da geçti. 1988-1995 yılları arasında Isparta’da kaldım. Ama aslen Mardin Artuklu Yaylabaşı köyündenim. Benim babam devlet memuruydu. Zirai donatım şube müdürüydü. Aslında tarımla alakalıydı diyebiliriz. Biz 7 kardeşiz. Ben altıncı çocuğum. Biz tatillerde hep köye giderdik. Tatilde köye gittiğimde hep gözlerim dolu dolu oluyordu. Ben bu topraklarda çok kalmasam da atalarıma, gelenek ve göreneklerime çok bağlı bir insanım. Köylüme, akrabalarıma karşı bir hassasiyetim ve duygusallığım var. Belki bu hassasiyet sanatçı olmamdan kaynaklı olabilir tabi. Biz Gelendost’u da gerçekten çok sevmiştik. Oranın elmaları, gülleri meşhurdu. Biz elma toplamaya, gül toplamaya giderdik küçükken. Günlüğüm o zamanlarda 5 lira ya da 2 lira gibi bir rakama denk geliyordu. Ben 15 yaşında para kazanmaya başladım. Babamın iş yerine 50 kiloluk gübre çuvalları gelirdi. Ben o çuvalları sırtımda taşırdım. Babama derdim ki “Baba sen dışarıdan işçi tutma, ben bunları taşıyayım, okul harçlığım çıksın”. Yani erken yaşlarda hayata atıldım diyebilirim. Biz de bir de amca, dayı yani akraba çok. Benimle büyüyen amcalarım var. Onlardan bir tanesi de şuanda yatırımı beraber yaptığım ortağım aynı zamanda.
Fotoğraf Galerisi
Bizim hikayemiz aslında 30 bin lirayla başladı ve büyüdü. Bir ara cazibe merkezleri vardı. O konuda projeler hazırlarken TKDK ile tanıştık. TKDK destekleri bizim için itici kuvvet oldu.
KOKUYA İLGİM KÜÇÜKLÜKTEN GELİYOR
Sizin için daha avantajlı yerler olmasına rağmen köyünüze yatırım yapmayı tercih ettiniz. Neden köyünüzü tercih ettiniz ve neden gül üretmek istediniz?
Köyüme geldiğimde çocukların gözündeki ışıltı, parlaklık bana hep bir ağlama hissi veriyordu. Çünkü hepsi çok akıllı, çok zeki ama çoğunun imkanları iyi değil. Dolayısıyla bende buralardan çıkmış bu atalara, bu topraklara bağlı bir insan olarak köyüme bir şeyler yapmayı görev bildim. Günümüzde insanlar çiftçiliği hafife alıyor. Ama bu çok büyük bir şey ne gelirse sana topraktan gelecek. Herkese tavsiyem kendi köyünde bir proje üretmesidir.
Aslında hikaye şöyle başladı. Aynı zamanda ortağım olan Şahin amcam bir dönem replika parfümler üretiyordu. Ben de kokuyla ilgilenen biriyim. Benim kokuya ilgim küçüklükten gelir. Kokuya karşı çok hassasım. Amcam parfüm üretimi yaparken bende hep yanına gider, merakla bakardım. Amcam bir gün geldi bana dedi ki “tarım arazilerimize gül ekip gül yağı mı üretsek”. Başlarda 30 bin liralık gül ekeriz olur biter derken şimdi milyonları harcadığımız bir tesisimiz var. Biz önce küçük bir şeyle başlayalım derken iş birden büyüdü. Bizde bu memleket, toprak sevdası olmasaydı inan ki çok farklı alanlarda yatırım yapabilirdik. Biz memleketimizi, köylülerimizi sevdiğimiz için burada bir istihdam yaratmak istedik.
HAYALİM DÜNYA ÇAPINDA BİR MARKA YARATMAK
Peki TKDK’nın verdiği desteklerle nasıl tanıştınız?
Bizim hikayemiz aslında 30 bin lirayla başladı ve büyüdü. Bir ara cazibe merkezleri vardı. O konuda projeler hazırlarken TKDK ile tanıştık. TKDK destekleri bizim için itici kuvvet oldu. Dönemin Kalkınma Bakanına dedim ki “Benim hayalim dünyada Türk menşeili bir parfüm markası yaratmak. Bu bir hayal değil ve ben inanıyorum bunu yapacağım dedim kendisine. Hedefim “Berdan Mardini” markasını dünya çapında bir parfüm markası haline getirmek.
Tabi ki TKDK’nın desteği çok önemliydi bizim için. Fakat insanın içinde ruh, heyecan da olmalı. TKDK’ya ilk başvurduğumuzda orada çalışanlar da şaşırdılar. Aslında başlarda kimse inanamadı burada böyle bir yatırım yapacağımıza. Ama 2 sene sonunda biz bunu başarınca insanlarda daha çok destek olmaya başladı bize. Bizim TKDK’dan aldığımız destek fabrikayla ilgili. Biz 300 dönüme gül ektik. Ama hedefimiz bunu 1000 dönüme çıkartmak. Mardin’in gülleri diye bir şarkı yazılmış ama şimdilerde güller yok. Biz o gülleri geri getireceğiz buraya. Biz 2022 yılında tam kapasite çalışacağız. İşte bu noktada Mardin’in güllerini dünyaya tanıtmak istiyoruz. Buranın turist çeken bir yer olmasını istiyorum. Burada toprak ve tarih o kadar değerli ki buraya bir sosyal tesis yapıp, yöresel yemeklerimizi gelen turistlere tanıtmak istiyorum. Turistlere gül ve lavanta bahçelerini gezdirmeyi hayal ediyorum. Böylece köyümüze ve çevreye istihdam oluşturmuş olacağız. Ham madde üretirken aynı zamanda gül sabunu, lavanta sabunu gibi ürünler de üreteceğiz.
Fotoğraf Galerisi
Biz 300 dönüme gül ektik. Ama hedefimiz bunu 1000 dönüme çıkartmak. Mardin’in gülleri diye bir şarkı yazılmış ama şimdilerde güller yok. Biz o gülleri geri getireceğiz buraya.
Biraz da müzik üzerine konuşmak istiyorum. Müziğe nasıl başladınız? Ve özellikle türküleri neden seçtiniz?
Benim hayatımda istediğim şeyler hep gerçekleşti. Bunun için hep şükrediyorum. Okul yıllarında zaten sesimi beğenirler ve şarkı söyletirlerdi bana. Türküleri çok seviyordum. Benim İstanbul’da konfeksiyon geçmişim var. Babam bir atölye açmıştı orada çalışıyorduk. Ben çalışırken hep şarkı söylüyordum. Atölyenin yan tarafında da bağlama kursu vardı. Ama babam beni gönderemedi. Ablamla abim büyük olduğu için onlara öncellik verdi ve onları gönderdi. Onlar çalışırken ben de onları kapıdan izliyordum. Bir türkü çalışıyorlardı. Bir gün çalışma odasında kimse yokken bağlamayı elime aldım ve çalmaya başladım. Belki bana inanmayacaksınız ama bağlamayı elime aldığımda ablalarımın çalıştığı o türküyü çalmaya başladım. O bağlama kursundaki biriyle bir gün bir mekana gittik. Ve o çaldı, ben söyledim. Mekanın sahibi dedi ki “Biz canlı müzik yapmayı düşünüyoruz, sesiniz çok güzel burada gecelik şarkı söyleyebilir misiniz?”. Ben istedim bir göz Allah verdi iki göz. Böylece 1996 yılında sahneye çıkmaya başladım. O zaman şöhret değildim ama insanlar bizi dinlemek için sıraya giriyordu. Sonra bir gün televizyonda birçok şöhreti izlerken benim bunlardan neyim eksik dedim bende şöhret olacağım dedim. Bir gün bazı tanıdıklar aracılığıyla özel kanalın birine gittik. Aslında kanala gittiğim kişiler şarkı söyleyecekti sonra bana söylettirdiler. İlk albümüm gerçek adımla ve kendi tarzımda olmadı. O tutmadı. İlk albüm tutmayınca ben daha çok hırs yaptım. İkinci albüm için kolları sıvadım. Ve 2003 yılında “Aman aman halden düştüm” şarkısıyla şöhret oldum.
TOPRAKLA UĞRAŞMAYI SEVİYORUM
İstanbul’da nasıl bir hayatınız var? Toprakla uğraşıyor musunuz?
Toprakla uğraşıyorum. İstanbul’da bahçeli bir evde oturuyorum. Evim 2 dönüm arazi üzerine kurulu. Toprakla uğraşmayı ezelden beri seviyordum zaten. Salatalık, domates ve diğer bitkileri yetiştiriyorum. Yani bahçeyle ben ilgileniyorum diyebilirim.
YOĞURDU EVDE KENDİM YAPIYORUM
Beslenmenize nelere dikkat ediyorsunuz? Mesela organik ürünler yönünde bir tercihiniz oluyor mu? Ayrıca yemek yapıyor musunuz?
Bir kere ben her sabah koşarım. Beslenmeme dikkat etmek zorundayım. Biz her ne kadar içli köfte, çiğ köfte, tandır ekmeği yesek de ben tandır ekmeğini köyümden temin ederim mesela. Yine memleketten sezonunda aldığım domatesi, biberi dondurucuya koyar, kışın bunları tüketirim. Genelde evde yemeğe özen gösteriyoruz. Süt alıp evde yoğurt yaparız. Evin arkasında çiftlik var. Sütü oradan alıyorum. Yine yumurtayı aynı yerden alıyorum. Bunlar benim için çok önemli. Bu nedenle organik beslenmeye çalışıyorum diyebilirim. Yemek yapmayı da çok severim. Sarma sararım, içli köfte de yaparım.