KASIM-ARALIK 2019 / GÜNDEM
Güçlü bir tarım için güçlü kooperatifçilik
Kendi kendine yardım ile sorunların üstesinden gelme yöntemi olan kooperatifçilik, bugün dünyanın en yaygın örgütlenme biçimi haline gelmiştir. İlk kooperatifin kurulduğu günden bu yana geçen 175 yılın sonunda dünyada kooperatifçiliğin uygulanmadığı tek bir ülke yoktur. Geçmişte sadece komünist ülkeler ile ekonomik olarak geri kalmış ülkelerde kooperatif kurulmamıştır. Gelişmiş ülkelerin ise başarılarının arkasındaki etkenlerin en başında kooperatifçilik hareketi bulunmaktadır. Bugün bir milyardan fazla insanın ortağı olduğu, 750 binden fazla kooperatif bulunmaktadır. Yani dünya nüfusunun en az yüzde 15’u kooperatif ortağıdır. Aynı zamanda birer şirket olan kooperatif işletmeler, 280 milyon kişiye iş sağlayarak toplam istihdamın yüzde 10’unu oluşturmaktadır. Eğer parasal büyüklük olarak hesap yaparsak, sadece en büyük 300 kooperatif ele alındığında, yaklaşık 2,5 trilyon dolar tutarındaki toplam gelir ile kooperatifçilik hareketi dünyanın en büyük dokuzuncu ekonomisine karşılık gelmektedir.
Bu nedenle kooperatifçilik hareketine büyük önem verilmekte ve özellikle gelişmiş ülkelerin birçoğunda, kooperatifçilik yılda iki kez kutlanmaktadır. Bütün dünyada hala yaygın olarak 21 Aralık tarihi “Dünya Kooperatifçilik Günü” olarak kabul edilmektedir. İngiltere’nin Rochdale kasabasında 1844 yılında kurulan ilk kooperatife istinaden 1923 yılından bu yana kutlanmaktadır. Her ne kadar Uluslararası Kooperatifler Örgütünün (International Cooperative Alliance-ICA) 1895 yılındaki kuruluş tarihi, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 1994 yılından beri her yıl temmuz ayının ilk cumartesi “Uluslararası Kooperatif Günü” adıyla kutlansa da kooperatifçiler, 21 Aralık tarihinde ikinci kutlamayı yapmaktan vazgeçmemektedirler.
Yeni bir bin yılın başında teknolojinin bütün gelişmişliğine rağmen, dünya gittikçe artan yoksulluk, açlık, çevre, sağlık ve eğitim sorunları nedeniyle büyük sıkıntılar yaşamaktadır. Bu sıkıntılar içinde en acil çözüm bekleyeni açlık ve yoksulluktur. Bu temel sorunların çözüm noktası olan tarım ise ekonomik krizler, küresel ısınma, hızlı nüfus artışı gibi etkenler nedeniyle büyük baskı altındadır. Bu baskıları hafifletebilmenin ve tarımın sorunlarını çözebilmenin en etkin yolu kooperatifler olarak kabul edilmektedir.
Tarımın giderek önem kazandığı, günümüzde, ülkemiz büyük bir avantaja sahiptir. Türkiye, iklimi ve 24,5 milyon hektar tarıma uygun işlenebilir arazi varlığı ile dünya tarımsal üretiminde 12’nci, AB’de ise 1’inci sırada yer almaktadır. Tarımsal ekonomi büyüklüğü bakımından ise dünyada 7’nci büyüklüktedir.
Mevcut yapısal sorunlar ve piyasada giderek artan rekabet şartları nedeniyle her geçen gün çiftçinin işi daha da zorlaşmaktadır. Zamanında benzer sorunlar ile karşılaşan bütün gelişmiş ülkeler, çözüm olarak kooperatifleri kullanmışlardır. Yeterli iktisadi güce sahip olmayan çiftçiler üretim ve geçim ihtiyaçlarını karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle rasyonel bir şekilde ve ekonomik olarak karşılamak ve temin etmek amacıyla kooperatifleri kurmuşlardır. Bu örgütlerin ekonomik ve sosyal açıdan birçok yararı bulunmaktadır. Bunlardan hemen ilk akla gelenler, verimliliği artırmak, ucuz girdi temini, ürünü değer fiyatına satmak, katma değeri yükseltmek, vergi muafiyetleri almak, ortak sigorta yoluyla risklerin karşılanması ve hukuki kolaylıklar şeklinde sıralanabilir. Bunlara son yıllarda çok önemli bir yenisi eklenmiştir. Üreticinin aracı ve tefeciye olan bağımlılığını kaldıran, piyasada rekabet avantajı oluşturan ve çiftçinin ürününün değerini arttıran örgütlenme modeline gidilmektedir.
Ülkemizde tarımsal alanda kooperatifçiliğin yaklaşık 150 yıldan daha fazla bir geçmişi bulunmaktadır. Evrensel prensiplerine uygun olarak kurulan kooperatiflerimizin hukuki alt yapı, destekler ve tecrübe birikimi açısından gelişmiş ülkelerden ciddi bir farklılığı bulunmamaktadır. Fakat AB ülkelerine baktığımız zaman, bizim kooperatiflerimizin oradaki emsalleri kadar piyasada etkili olamadıkları görülmektedir.
Ülke tarımını yönlendirmek, yapısal sorunlara çözümler getirmek, üretim ve pazar planlaması yapabilmek, serbest piyasa ekonomisi içinde gerektiğinde müdahalede bulunabilmek, değer zinciri içinde her safhada hizmet verebilmek, destek ve teşvikleri etkin bir şekilde kullanabilmek ve izlemek gibi görevlerin yerine getirilmesinde kooperatifler kilit görevler üstlenmelidirler.
Tarladan sofraya gıda temininin her safhasında rol alan bütün paydaşları kucaklayan bir yaklaşımla, kooperatiflerimiz gelişmiş ülkelerdeki emsalleri gibi etkin hale gelmelidirler. Özellikle dünya tarımında dev, üretimde birçok üründe lider olan bir ülke olarak mevcut yapısal sorunların çözümünde kooperatiflere önemli görevler düşmektedir. Bu nedenle “Daha güçlü bir Türkiye için daha güçlü bir tarıma, daha güçlü bir tarım için daha güçlü bir kooperatifçiliğe ihtiyaç vardır”.