OCAK-ŞUBAT 2020 / KAPAK KONUSU

“Tarımsal ürünlere katma değer sağlamalıyız”


Canan YALÇIN SEVER    

03.01.2020 

Türk gıda ürünlerinin Japonya ve Güney Kore pazarında tanıtılmasına yönelik Turquality projemiz kapsamında yapılan faaliyetlerimiz var. Son olarak bu projemize hedef pazar Çin’i ilave ettirdik. İkinci Turquality projemiz ise ABD pazarında Türk gıda ürünlerinin tanıtılmasına yönelik olacak.
Bir tarımsal ürünün üreticiden tüketiciye ulaştırılmasına kadar olan aşamaların tümünü içine alan bir sistem olarak adlandırılabilecek tarımsal pazarlama, ekonomi için vazgeçilmez bir unsur. Pazarlama kanalı seçeneklerinin arttığı günümüzde, Türk menşeli ürünlerin dünya pazarlarında kendine daha çok yer bulması için bu kanalların iyi kullanılması gerekiyor. Bu kapsamda, Türkiye’de tarım açısından en geniş çalışma alanına sahip Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi ile pazarlama konusunda ne gibi çalışmalar yürüttükleri ve bu konuda neler yapılması gerektiği üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

Tarımsal ürünlerin pazarlanmasında birlik olarak ne gibi faaliyetler yürütüyorsunuz?

Ege İhracatçı Birlikleri olarak genel sekreterlik bünyemizde on iki birlik bulunuyor ve bunlardan yedisi tarım birliği. Çalışma alanı yelpazesi oldukça geniş, Türkiye genelinde tarım açısından çalışma alanı en geniş Genel Sekreterliğiz. Bunları yaş meyve-sebze, meyve sebzeden mamul ürünler, kuru meyveler, zeytin ve zeytinyağı, su ürünleri ve hayvansal mamuller, hububat, bakliyat, yağlı tohumlar, mobilya kağıt ve orman ürünleri, tütün ve mamulleri olarak sıralayabiliriz. Öncelikli hedefimiz, belirtiğim sektörlerde istikrarlı ihracat artışını sağlayarak, Türkiye ihracatına katkıda bulunmak, mevcut kapasitemizi artırmak. Sayıları 3 bin 500’ü aşan tarımsal ürün ihracatçısı üyelerimizin ihracatlarını artırmaya yönelik faaliyetler düzenliyoruz. Yurt dışı fuarlara katılım sağlıyoruz, Ticaret Bakanlığımızın verdiği yetki çerçevesinde milli katılım organizasyonları yapıyoruz; Milli katılım organizasyonu yaptığımız fuarları Almanya Nünberg’deki Biofach, Japonya Makuhari’deki Foodex, ABD Anaheim’deki Natural Products Expo West ve New York’taki Summer Fancy olarak sıralayabiliriz. Expo West hariç, diğer fuarları 20 yılı aşkın süredir organize ediyoruz ve bu konuda iyi bir tecrübemiz var, fuarlar sırasında tadım etkinlikleri, tanıtım faaliyetleri yapıyoruz. Bunun yanında dünyanın dört bir tarafında düzenlenen uluslararası fuarlara info stantlarla katılım sağlıyoruz.

UZAK DOĞU PAZARINDA TANITIM ÇALIŞMALARI YAPIYORUZ

Fuarlara ilaveten esas olarak ikili görüşmeler organize ettiğimiz ticaret ve alım heyeti programlarımızdan bahsedebilirim. Alım heyetleri İzmir’de yapılan uluslararası nitelikli Agroexpo, Modeko gibi fuarlarla eş zamanlı yapılıyor. Bunun yanında Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesinin Desteklenmesi Projeleri kapsamında çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ayrıca, biraz önce bahsettiğim bünyemizdeki gıda birliklerince Türk gıda ürünlerinin Japonya ve Güney Kore pazarında tanıtılmasına yönelik Turquality projemiz kapsamında yapılan faaliyetlerimiz var. Son olarak bu projemize hedef pazar Çin’i ilave ettirdik. İkinci Turquality projemiz ise ABD pazarında Türk gıda ürünlerinin tanıtılmasına yönelik. Bu faaliyetler için Birlik bütçeleri yanında Ticaret Bakanlığınca verilen desteklerin tamamından yararlanıyoruz. Ayrıca, Türkiye Tanıtım Grubu projelerine başvurarak kendimize ilave kaynak yaratıyoruz, böylece uluslararası arenada ihracatı ve pazarlamayı arttırmaya yönelik yoğun tanıtım programları düzenliyoruz diyebilirim.

Tarım ürünlerinin dağıtımı ve depolamasında ülkemiz ne gibi problemler yaşıyor? Siz birlik olarak neler yapıyorsunuz?

Gıdalarda hasat öncesi ve hasat sonrası tüm uygulamalar dağıtım, depolama ve raf ömrü performansını çok yakından ilgilendiriyor. Hasat öncesi dönemde budama, gübreleme, sulama, toprak işleme, don, dolu, kuraklık, fazla yağış, hastalıklar ve zararlılar, fizyolojik bozukluklar, bitki besleme, bitki koruma önlemleri gibi işlemlerin yanlış, zamansız veya hatalı uygulanması meyve ve sebze kayıplarına, hasat zamanının doğru tespit edilememesi, doğru hasat uygulamalarının yapılmaması, uygun tekniklerin kullanılmaması, ürününe göre ön soğutma işlemleri ve soğuk zincir kullanılmaması gibi faktörler hasat döneminde ve sonrasında çok önemli kayıplara neden olabiliyor.

Haber Görseli

Ürünün olgunlaşmadan önce veya aşırı olgun hasat edilmesi, hasat metotlarının ve uygun olmayan malzeme kullanımından dolayı mekanik zararların çok fazla kayıplara sebep olabildiği bir gerçek. Diğer yandan, hasat dönemindeki olgunlaşma ürün kalitesini ve raf ömrünü belirleyen başlıca etkenlerden. Erken hasat, ürünlerin ekonomik değerini azaltmakta, bazı durumlarda da tüketim için uygun olmaması nedeniyle alıcılar tarafından kabul edilmemekte. Aşırı olgunlaşmış ürünler ise düşük raf ömrüne sahip olacağından hasat sonrası kayıplar çok daha artmakta. Bunun yanında Birliklerimiz bünyesinde çalışan ziraat mühendisleri, sahada birebir çiftçilerle görüşüyor, onları özelikle hastalık ve zararlılara karşı eğitici faaliyetlerde bulunuyor. Hatta bazı ürünlerin yetişmesi sırasında daha kaliteli ürün temin etmeye yönelik olarak malzeme desteğinde bulunduğumuz dönemler bile oluyor.

TAZE ÜRÜNLERDE KAYIPLAR DAHA ÇOK

2016 yılı verilerine göre dünyada üretilen tarım ürünlerinin 1/3’ü kayıp ya da atık olarak değerlendirildiği biliniyor. Hasat sonrası kayba uğrayan ya da perakende veya evsel atık olarak israf edilen tarım ürünleri aynı zamanda ciddi oranda enerji, su, sermaye, iş gücü kaybına da neden oluyor. Ülkemizde de benzer bir tablo mevcut. Özellikle taze ürünlerde çok fazla kayıplar yaşanıyor. Bu çerçevede, özellikle hasat öncesi ve sonrasında doğru uygulamaların yaygınlaştırılması, kayıpların ve israfın önüne geçilebilmesi için Birliğimiz desteğiyle Tarım ve Orman Bakanlığımız çeşitli projeler yürütüyor. Ayrıca, önem taşıyan ürünlerimizin tam olgunlaşmadan ihracatının önüne geçmek, sürdürülebilir ihracatımızın devamı ve ürünlerimizin geri dönmelerine engel olabilmek amaçlı teknik ve yetkili kurum kuruluşlarla birlikte hasat ve ihracat tarihi uygulamasını uzun yıllardır başarıyla sürdürüyoruz.

Dünyada ya da Avrupa’da tarım ürünlerinin pazarlanmasında nasıl bir sistem işliyor? Örneklerle açıklayabilir misiniz?

Tarım ürünlerinin pazarlanması ve müşteri bulunabilmesi aşamasında yurt dışı fuarlara katılım sağlamak, ticaret ve alım heyeti programlarına katılmak ve diğer pazar araştırması argümanlarıyla güvenli alıcıya ulaşılabilmek esas. Ürüne göre değişmekle birlikte her ülkenin gıda kodeksine uygun, müşterilerin istediği özellikte, tüketim ve damak tatlarına hitap eden, aynı zamanda standartlara uygun ürünler ticarete konu oluyor. Dünyada ya da Avrupa’da firmaların pazarlama faaliyetlerine ilaveten ülkelerin tanıtım yaptıklarını görüyoruz. Belirlenen hedef ülkelerde tanıtım aktiviteleri yapılıyor, örnek olarak somon balığına ilişkin ülkemizde Norge’nin yaptığı çalışmaları verebiliriz. Çeşitli dernekler, sivil toplum kuruluşları üyesi olduğu firmaların ürünlerini pazarlıyor. Bunu katıldığımız fuarlarda görüyoruz. Sicilya ya da Katalanya gibi stantlar, firmaları adına pazarlama yapıyor.

Pek çok ürünün üretiminde en önemli ülkeler arasında yer alan Türkiye, küresel tarım ticaretinden maalesef gerektiği kadar pay alamıyor. Dünyada son 40 yıl içerisinde küresel ticaretin 60 kat artış gösterdiği, tarım ürünlerinde ise bu artışın 25 kat olduğu düşünüldüğünde, küresel tarım ticaretinde ülke olarak ağırlığımızı arttırmamız gerektiği aşikar. Bu sebeple geleneksel ürünlerle dünya pazarlarında tutunmaya çalışmak yerine, ürettiğimiz ürünlere katma değer katmak konusunda daha ileri noktalara gitmemiz gerektiği ortada.

Haber Görseli

PAZARLAMA VE MARKA ODAKLI YAKLAŞIMA GEÇMELİYİZ

Kaliteli birçok ürünümüz olmasına rağmen markalaşmada sorunlar yaşıyoruz. Bu sorun nasıl çözülebilir? Tarım ürünleri ihracatında markalaşma sorunu nasıl karşınıza çıkıyor?


Tarım, ihracat potansiyeli çok yüksek olan bir sektör. Ancak, bu potansiyelin harekete geçirilmesi için yeni stratejilere ihtiyaç var. Ulusal düzeyde tarımsal geleceğimizin stratejisini belirlememiz aşamasında, öncelikle AB ve küresel rekabete adaptasyon bakımından konuya yaklaşmak gerekiyor. Tarım ve gıda araştırmaları ve üretim planlamaları yarınların değişen tüketimine odaklanmalı. Örneğin tahıl tüketiminde kişi başına yıllık tüketimin azalacağı, buna karşılık baklagil ve sebze tüketiminde ise artacağı tahmin ediliyor.  Bu durum Türkiye için çok önemli, çünkü milyonlarca hektar potansiyel baklagil ve sebze ekim alanı ile coğrafi açıdan avantajlı ülkelerden birisiyiz. Yarının tarım strateji ve programları şekillenirken, bu ve benzeri öngörülerden yararlanmak zorundayız. 1970’li yıllarda tarımın toplam katma değerimiz içindeki payı yüzde 30 iken, 1990’da yüzde 16’ya ve 2017 yılında ise yüzde 6’ya geriledi. Başka bir deyişle, ülkemizde sanayi ve hizmet sektörlerinde yaratılan katma değer artışı bugüne kadar tarım sektöründen daha fazla oldu. Tarım sektöründe arazilerin çok parçalı olması, tarımsal iş gücünün giderek yaşlanması, girdi maliyetlerinin yüksekliği gibi tarımsal verimliliğimizi etkileyen önemli problemlere rağmen, sektör firmalarının ve devletin katma değerli ürün üretimi konusunda yapabileceği önemli işler var. Sektör temsilcilerimizin ve devletin tarımsal ürünlerin katma değerini arttırarak elde ettiğimiz ihracat gelirini yükseltmesinin yolları; tarım ürünlerinde fiyat istikrarını ve sürdürülebilirliği sağlamak, tarım ürünlerine fonksiyonellik ve teknik özellikler kazandırmak ve tarımsal ürünlerde markalar oluşturmak olarak üç başlık altında toplanabilir.

GIDA SEKTÖRÜNDEKİ TRENDLERİ TAKİP ETMELİYİZ

Özellikle, kuru meyve, fındık ve hububat sektörlerinde fiyat istikrarını sağlayacak bir başka önemli unsur lisanslı depoculuk faaliyetleridir. Lisanslı depoculuk faaliyetlerine işlerlik kazandırılması, TMO ile beraber ürün fiyatı dalgalanmalarının önüne geçilmesine ve fiyatlarda istikrar sağlanmasına katkı sağlayacaktır. Fiyat istikrarının sağlanmasının ardından ürünlerimizin katma değerini arttırmanın ilk aşaması dünya trendlerini ve potansiyel müşteri ihtiyaçlarını iyi okumaktan geçiyor. Bugün dünya üzerinde daha fazla insan şehirlerde yaşamakta, endüstriyel ürünler tüketmekte ve daha monoton ve hareketsiz bir yaşam sürdürmekte. Tüm bu gelişmeler gıda sektöründe sağlıklı ve fonksiyonel gıdaya yönelik talebin artmasına neden olmakta. Söz konusu trend, insanların temel besin ihtiyacını karşılamanın yanında, ek olarak fizyolojik ve metabolik yararlar sağlayan tarım ve gıda ürünleri üretimi ve pazarlamasının bugün ve gelecek dönemlerde tarım sektörünün ihracat gelirinin arttırılması açısından ciddi bir potansiyel sunuyor. Fonksiyonel gıda geliştirebilmek için sektör temsilcilerinin araştırma geliştirme (AR-GE) faaliyetlerin ve inovatif konsept ürün tasarımına kaynak ayırmasını mecbur kılıyor. Dolayısıyla, tarım ürünlerine fonksiyonellik ve teknik özellikler kazandırmanın ve katma değeri yüksek ürün üretmenin temel koşulu sektörün AR-GE kapasitesinin geliştirilmesinden geçiyor. Sektörde var olan “satış odaklı” yaklaşım yerine “pazarlama ve marka odaklı” yaklaşıma geçilmesi gerekiyor. Markalaşma, başlı başına ürünlere değer kazandıran bir olgu. Tüketicilerin gözünde ürünlerimize yönelik arzu edilen algının oluşturulması ve üretilen yüksek katma değerli ürünlerle tüketicilerin duygusal bağ kurabileceği pazarlama ve markalaşma yaklaşımı, katma değerleri ürünlerin hak ettiği yüksek fiyatlardan satışına imkan verebilecek ve ihracat gelirlerimizin yükselmesini sağlayacak.

Haber Görseli

ÜRÜNÜNÜZÜ FARKLI KILMANIZ GEREKİYOR

Paketlemenin pazarlama için önemi nedir? İhracat yaparken paketleme standartları nelerdir?


İhracatta partiler, alıcının taleplerine ve TSE standartlarına uygun olarak hazırlanır. Tabi güçlü bir pazarlama yapabilmek için ürününüzü farklı kılmanız, hatta ürünü farklılaştırmanın yanında bunu tüketicinin tercih edeceği cazip bir ambalajla sunmanız gerekir. Tarımda refah arttırıcı düzenlemeler, gelecekte tam anlamıyla akıllı tarıma geçişi hızlandıracaktır. Tarım ürünlerinde standardizasyon sağlanmasına yönelik desteklemelere öncelik verilmesi önemli. Tarım 4.0 kapsamında üretim yapıldığında ürünler de standarda uygun hale geleceği düşünüldüğünde desteklemelerin önemli olduğunu görüyoruz. Tarımda teknolojik yenilikleri çiftçilerin benimsemesi, uygulaması gerekiyor, bu da çiftçilere hazırlanacak eğitim faaliyetleriyle sağlanacak. Tarımda özellikle hasat sonrası tüm faaliyetlerde akıllı tarım uygulamalarına geçmemiz önceliğimiz olmalı. Tarım ürünlerinin internet ortamında güvenli bir biçimde pazarlanmasının (e-pazarlama faaliyetleri) ulusal ve uluslararası pazarlarda rekabet avantajı sağlamak için gerekli olduğunu, değer zincirindeki tüm faaliyetlerin akıllı tarımın yaygınlaşmasıyla değişeceğini düşünüyoruz.

Coğrafi ürünlü işaretlerin pazarlamaya olumlu yönde etkileri nelerdir?

Coğrafi işaret, tüketiciler için ürünün kaynağını, karakteristik özelliklerini ve ürünün söz konusu karakteristik özellikleri ile coğrafi alan arasındaki bağlantıyı gösteren ve garanti eden kalite işaretidir. Coğrafi işaret tescili ile kalitesi, gelenekselliği, yöreden elde edilen ham maddesi ile yerel niteliklere bağlı olarak belli bir üne kavuşmuş ürünlerin korunması sağlanır, pazarlama gücü yükselir. Coğrafi işaretin bizzat kendisi reklam aracıdır. Tüketicilerin coğrafi işaret amblemi olan ürünleri daha çok tercih ettiği dikkate alındığında bu işaret, ürünlerin satış değerini artırır.

EgeİhracatçıBirlikleri pazarlama