Tarımsal gelir desteği olarak, hayvan başına ortalama 12 avro çiftçi yetiştiricilik desteği verilmektedir. AB’deki kayıt ve hayvan kimlik sistemi ile üretimden tüketime kadar her aşamada ürünün hem sağlık, hem de fiyatlar açısından takibi yapılmaktadır. Bütün faaliyetlerde üretici örgütlerinin belirleyici rolü ve etkisi bulunmaktadır. AB Parlamentosu’nun Tarım ve Kırsal Kalkınma Komitesi, Şubat 2018'de koyun ve keçi yetiştiriciliğine ilişkin Forum adlı raporu onaylamıştır. Raporda: doğrudan pazarlama ve yerel tedarik zincirleriyle üreticilerin gelirlerini arttırabilme, piyasadaki fiyatları ve üretim maliyetlerini izleyebilme açısından üretici örgütlerinin önemi vurgulanmaktadır. Çözüm, hep üretici örgütlerinin faaliyetlerine ve piyasada etkin bir güç olabilmelerine dayandırılmaktadır. Burada dikkat çekici bir diğer husus ise AB’deki otoriteler tarafından üretici örgütleri sadece üreten değil, daha çok pazarlayan ve pazara müdahale eden kuruluşlar olarak görülmeleridir.
AB’de, koyun ve keçi sütünden yapılan ürünlerden ciddi gelir elde edilmektedir Örneğin; Fransa’nın Rokfor (Roquefort) Kasabası, coğrafi işarete sahip markasıyla peynirden yılda 1 milyar avrodan fazla para kazanmaktadır. Koyun ve keçi etinin toplam 755 bin tonluk üretiminin parasal değeri yaklaşık 6 milyon avrodur. Bu üretim 88 milyon baş koyun, 12 milyon keçi olmak üzere toplam 100 milyon başlık popülasyondan sağlanmaktadır. Ülkemiz 38,5 milyon baş koyun, 11,5 milyon baş keçi varlığı ile tek başına AB’deki sayının yarısına sahiptir. Koyunda AB birincisi İngiltere’nin 2 katı, keçide ise Yunanistan’ın 3 katı hayvan varlığımız bulunmaktadır. Fakat bu mevcuttan elde edilen et miktarı, AB’den neredeyse 7 kat daha düşüktür. Yani önemli olan baş sayısı değil, hayvan başına verimdir. AB’de bir hayvandan alınan ürünü, biz 3-4 hayvandan alabildiğimiz için birim hayvan başına maliyetimiz artmaktadır.
AB’de artan ekonomik refah düzeyi ile tüketicilerin alım gücünün artması, daha kaliteli dolayısıyla da pahalı olan koyun ve keçi ürünlerine talebi arttırmaktadır. Buna karşın AB koyun keçi eti açısından kendi kendine yeterli değildir ve pazarın ihtiyacı ithalat ile karşılanmaktadır. Toplam ithalatın yüzde 90’ı Yeni Zelanda ve Avustralya’dan yapılmaktadır. Bu arada İngiltere’nin AB’den ayrılması ile AB’nin ithalat rejimi değişecektir. Dünyanın diğer ucundan gelinceye kadar bu ürünleri AB’ye bizim satmamız aslında daha makul görülmektedir. Bunun için düşük verimli ırklardan kaynaklanan yüksek maliyet sorununu çözebilmemiz gereklidir. Üstelik AB tarafından talep edilen standart ve kalitede, büyük miktarda ürünü zamanında temin etmek kolay değildir. Hem maliyetleri hem de talepleri karşılayabilecek bir üretim planlaması yapılabilmesi ancak mevcut üretici örgütlerimizin güçlü hale gelmesiyle gerçekleştirilebilir.
10 BİNDEN FAZLA KOOPERATİF BULUNUYOR
Ülkemizde hem büyükbaş, hem de küçükbaş yetiştiricilik ile uğraşan ve bu kapsamda süt ve et üretimi yapan çeşitli üretici örgütleri bulunmaktadır. Kooperatif, üretici birliği ve ıslah amaçlı damızlık yetiştirici birliği şeklinde kurulmuş bu örgütlerin toplam sayıları 10 bine yaklaşmıştır. Bunların örgütlenmelerine ilişkin yapılanma kanuni dayanaklarına göre aşağıda tablo halinde verilmiştir.
Tablodaki örgütler, kuruluş tüzük ya da ana sözleşmelerinde belirtilen hayvan yetiştiriciliği, süt ve et üretimi, hayvansal ürünlerin işlenmesi, depolanması ve pazarlanması gibi faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Daha teknik çalışanlar ise süt ve et verimini artırmak amacıyla ıslah ile ilgili çalışmalar yapmaktadırlar. Kooperatifler içinde hayvancılıkla özellikle de küçükbaş ile uğraşan kooperatif sayısını kesin olarak vermek zordur. Yalnız mevcut tarımsal kalkınma kooperatiflerimizin önemli bir bölümünün hayvancılıkla ve dolayısıyla süt ve et üretimi ile iştigal ettiği söylenebilir. Buna ilaveten sulama kooperatiflerinin ve pancar ekici kooperatiflerin de hayvancılıkla uğraştıkları bilinmektedir. Ürün bazında doğrudan et ya da süt üretimi ile uğraşan sadece et ve süt üretici birlikleri bulunmaktadır. Islah amaçlı damızlık yetiştirici birliklerinin ise ana uğraşı süt ve et üretimi olmadığı ama bütün yetiştirici birliklerinin et ve kaliteli süt ürettiği ifade edilebilir. Bütün bu örgütler içinde doğrudan sadece koyun ve keçi yetiştiriciliği ile sadece Damızlık Koyun-Keçi Yetiştiricileri Merkez Birliği altında faaliyet gösteren yetiştirici birlikleri uğraşmaktadır.
Sonuç olarak hem hayvan varlığı hem de sayı ve tür itibarıyla üretici örgütlenmesi bakımından AB’ye göre geride olduğumuz söylenemez. Fakat hayvanlarımızın verimliliği ve mevcut örgütlerimizin piyasadaki etkinliği dikkate alındığında yetersiz kaldığımız görülmektedir. Ülkemiz için ciddi bir pazar durumuna gelen AB’nin ve tabii ki öncelikle halkımızın ihtiyaçlarına cevap verebilecek üretimi gerçekleştirmeliyiz. Bunun için bir yandan verimi yükseltecek çalışmalarda bulunmak, bir yandan da iç ve dış piyasanın talep ettiği kalite ve standartta yeterli miktarda ürünü, zamanında üretebilecek planlamayı yapabilmeliyiz. Bu planlı üretim sonunda elde edilen ürünün ise işlenmesi, coğrafi işaret alması, marka olarak piyasaya sürülmesi katma değeri arttıracaktır. Bütün bu sayılanların tamamını gerçekleştirebilecek üretim ve pazarlama planlarını AB’deki emsalleri kadar başarılı yapabilecek üretici örgütlerine sahibiz. Artık üretici örgütlerimizin kendilerinden beklenen hizmeti vermeye başlamaları gerekmektedir.