Bazı kaynaklara göre yaklaşık on üç bin yıl (Semih Güneri, “Türk-Altay Kuramı”, Kaynak Yayınları, 2018) geçmişe uzanan Türk tarihinden kalıtlar çeşitli ve yaygın dağılım gösterir. Günümüz Moğolistan’ında yaşayan Dukha Türklerinin yaşamından da anlaşılıyor ki Türkler doğaya, suya, hayvana, çocuğa, kadına, yaşlıya saygılı bir ulustur, toplumdur. Derinliklidir, barışıktır, kardeşçedir, eşitlikçidir. Evcilleştirdiği geyikten, attan… tuttuğu balıktan, ormandan bile adeta rızasını alarak yararlanır. Gereksiniminden fazla ne hayvan avlar, ne de ağaç keser.
Türkler tarih boyunca bazı hayvanlara özel önem vermiştir. At, geyik, koyun, koç, dağ keçisi bu hayvanlardan en belirgin olanlardır. Bu bağın tek nedeni yoktur ama bunca değerli sayılmalarında ve kutsallık atfedilmesinde, Türklerin yaşamındaki vazgeçilmez işlevlerinin büyük payı bulunduğu rahatlıkla söylenebilir. "Koç da kutsanmış bir motif olarak Türklerin doğumdan yaşama ve yaşamdan ölüme kadar her anlarında bazen ‘koruyucu güç, kuvvet’, bazen ‘yiğitlik’, bazen ‘bereket, bolluk’ ve bazen de ‘nazarlardan korunma’ gibi sembolik ifadelerle hayatın önemli bir parçası olmuştur.” (Onur Güven, “Ahıska’dan Artvin’e Koç-Koyun Formlu Mezar Taşları”, Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi Prof. Dr. Bahaeddin Ögel Sayısı, Yıl 4, Sayı 1, Bahar 2019). Bu aynı zamanda damgadır (tamga da denilmektedir.)
Koç-koyun motiflerine kumaşta, heybede, halıda… yer verildiği gibi, çok geniş bir coğrafyada mezar taşlarında heykel biçiminde de yer verilmiş, bugüne ulaştırılmıştır. Mezar taşları ve kaya resimleri Türk kimliğinin izlerinin, alanının kesin kanıtı niteliğindedir. Koç-koyun motiflerinin bulgulandığı yerler bu bilgimizi daha somutlaştırmaktadır: Sibirya, Altay Bölgesi, Kazakistan, Kırgızistan, Türkistan, Özbekistan, Ahıska, İran’ın Tebriz Bölgesi, Artvin, Kars, Azerbaycan, Tunceli, Van, Erzurum, Erzincan, Ahlat, Ordu, Bitlis, Ağrı, Erciş, Malatya, Tercan, Sivas, Rize, Trabzon, Akşehir ve Afyon bölgelerinde, Balkanlar’da ve başka yerlerde belirlenmiş koyun, koç ve at biçimli mezar taşları, aynı motifli dokuma desenleri, damgalar mevcuttur. Görüldüğü gibi çok geniş bir alandan söz ediyoruz.
Koyun sözcüğüyle Hun sözcüğünün anlamdaşlığı, Hun sözcüğünün koyun anlamına gelmesi ilginçtir ve Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ü Lugat-it Türk adlı üstün yapıtına dayandırılır. Motiflere MÖ 1000’li yıllarda, Asya bozkır kültüründe, Karasuk, Taştık kültürlerinde, Asya Hunları ve Göktürk dönemi yapıtlarında rastlandığı kaynaklarda belirtilmektedir. MÖ 3000’lere dayanan Afanesyeva kültüründe ortaya çıkarılan insana ait mezarlarda koyun kemiklerinin bulunduğu bilinmektedir. Bu arada mezarların gömü kalıtlarının (kurganlar) kanıt gücünü de vurgulamak gerekir. MS 735’e tarihlenen Bilge Kağan’ın mezarından iki koç heykeli çıkmıştır. Yakınındaki İlteriş Kağan’ın mezarında da yine koyun heykelleri bulunmuştur. Değinildiği gibi Azerbaycan’da koç-koyun heykelleri, doğallıkla yaygındır. Nahçivan’da, Mümine Hatun Türbesi bahçesinde ve Culfa’da koç heykelleri bulunmaktadır.
Karakoyunlular Devleti 1351-1469 yılları arasında Doğu Anadolu, Azerbaycan, İran ve Irak’ta; Akkoyunlular Devleti ise 1340-1514 yılları arasında yaklaşık aynı bölgede egemenlik kurmuştur. Adları açıktır, ek açıklama gerektirmemektedir. Balkanlar ve Kafkasya yoluyla Anadolu’ya gelen Hıristiyan Türklerde de koç-koyun motifi belirleyicidir. Ayrıca Ahıska Kalesi'ndeki mezarlar başta olmak üzere, Gürcistan’daki koç-koyun heykelli mezarlar Anadolu’dan sonra ikinci sıradadır (Onur Güven, 2019).
Atların, koçların, koyunların mezarlara insanlarla birlikte gömüldüğüne de rastlanır ki çok derin bir bağın varlığını kanıtlar. Bu bağın oldukça dolaylı ve istenmeyecek bir yolla da olsa, hayvan sevgisiyle de ilgili olmadığını kim söyleyebilir?..
Koç katım şenlikleri, törenleri hâlâ yaşanır. Ekim kasım aylarında yapılan bu şenliklerde koçlar ve koyunlar bir araya getirilir.
İnsanla hayvan doğası kır yaşamında birleşir ve gelecekte de büyük gereksinim duyulacak değerler oluşturulur. Tarihin süzgecinde damıtılmış, arıtılmış bu değerler kuşaktan kuşağa kültür, eğitim anlamı taşır. Bu kültürün temelinde sevgi, saygı, denge, ölçü vardır.