MAYIS-HAZİRAN 2020 / EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
Kibele’den Spil Dağına… Manisa Sultani Üzümü ve pazarlama iletişimi
Anadolu’nun bilgi arkeolojisinin temelinde tarım vardır. Felsefenin temel kavramlarından biri olan arke (töz) o şeyi şey yapandır. Tözün felsefi arayışı devam ede dursun; tözü arayanların bakacağı bir yerde Anadolu insanının nasırlı, toprak kokan elleridir. Gediz Havzası’nın bu stratejik ürününe geçmeden önce bölgenin kültür tarihine baktığımızda tarih katmanları arasında birçok uygarlığı buluyoruz.
Bölgenin tarihi Salihli’nin Sindel Köyü’nde bulunan fosil ayak izi 26 bin yıl öncesine tarihleniyor. Magnetler tarafından kurulan şehrin başka bir özelliği de Lidyalıların toprakları olmasıdır. Bir anlamıyla biriktirmenin kültürü olan kapitalizmin doğduğu bu topraklar onların parayı bulmasıyla başlamıştır. Bu kavram bile bölgenin marka yönetimi için yeterlidir. Yazılagelen tüm çağlarda tarım ve tarım sanayisinin merkezlerinden biri olan Manisa; bu zenginlikleriyle ele geçirilmesi gereken bir yerdir. Coğrafyasında yirmi antik kenti barındıran Manisa; tarihi boyunca Hitit, Frig, İyon, Lidya, Pers, Roma, Bizans, Saruhanoğulları ve Osmanlı uygarlıkları yaşamıştır. Şehir aynı zamanda birçok yağma, yıkım ve trajediyi de görmüştür. Tüm bu olumsuzluklara rağmen insanoğluna küsmeyen bu bereketli topraklarıyla bölge bugün de Türk tarımının şahdamarıdır. Ürün çeşitliliği ve baskın tarımsal ürünleriyle Manisa; Gediz Havzası’nın verimli topraklarında ülkemiz ve dünya için üretmeye devam etmektedir.
ANADOLU BAĞCILIK GELENEĞİ
Anadolu’da 1200’ün üstünde üzüm çeşidimiz vardır. Yıllık 4 milyon tonu bulan üzüm rekoltemizden kuru üzüm çeşitleri Ege Bölgesi’nde yoğunlaşmaktadır. Bağcılığın anavatanı olan bu topraklar iklim koşullarının da etkisiyle zengin bir gen kaynağıdır. Üzüm çeşitlerimizdeki çekirdeksizlik, erkencilik, geççilik gibi karakteristik özellikler Anadolu’dan dünyaya yayılmıştır. Ürettiğimiz üzümleri yaş, kurutmalık ve şaraplık olarak değerlendirmenin yanında pekmez, sucuk, pestil, reçel gibi gıda ürünleri olarak da değerlendirmekteyiz.
TÜRKİYE KURU ÜZÜM ÜRETİMİ VE İHRACATI
Tarımsal ihracatımızın lokomotif ürünlerinden olan kuru üzüm Cumhuriyet Dönemi’nden bu yana en fazla ihraç edilen ilk üç tarımsal ürünümüzden biridir. Türkiye açık ara dünyanın en büyük kuru üzüm üreticisi ve ihracatçısıdır. Dünya çekirdeksiz kuru üzüm ihracatının yaklaşık yüzde 40–45’i tarafımızca yapılır. Dünya çekirdeksiz kuru üzüm rekoltesi yıllık 1 milyon 100 ila 1 milyon 200 ton civarındadır. Bu üretimin de yüzde 90’ı özellikle Avrupa Birliği ülkelerine ihraç edilmektedir. Çekirdeksiz kuru üzümden yıllık ihracat gelirimiz 400-500 milyon dolardır.
Güçlü bir bağcılık geleneği olan ülkemizde çekirdeksiz kuru üzüm üretimi Ege Bölgesi’nde (Manisa, Aydın, İzmir), sofralık ve şaraplık Marmara Bölgesi’nde, turfan üzüm Akdeniz Bölgesi’nde, şaraplık, şıralık, sofralık, çekirdekli kuru üzümler ise Orta Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde yoğunlaşmıştır.
Ülkemiz son üç hasat yılında çekirdeksiz kuru üzüm üretiminde dünya lideridir. Bu üretim miktarını neredeyse üç ilimiz Manisa, İzmir ve Denizli karşılamaktadır. Manisa ise yüzde 87 üretim yüzdesiyle açık ara liderdir. Bunda yürütülen yüksek fiyat politikasının etkisini görmek mümkündür. 2002 yılında 794 bin 200 dekar olan bağ alanımız periyodik artarak 2015 yılında 1 milyon dekara yükselmiştir.
BİR COĞRAFİ İŞARETLİ ÜRÜN OLARAK MANİSA SULTANİ ÇEKİRDEKSİZ ÜZÜMÜ
Manisa Ticaret Borsası tarafından 07 Kasım 2017 tarihinde başvurusu yapılan Manisa Sultani Çekirdeksiz Üzümü 18 Şubat 2019 tarihinde 418 sayılı coğrafi işaretli ürünümüz menşei özelliği ile tescili tamamlanmıştır.
Ana tanrıça Kibele’nin toprakları olan Anadolu’nun mitolojik geleneği ile üzüm arasında koparılmaz bir bağ vardır. Bereketin sembolü üzüm çeşitlerinin her türlüsünün yetiştiği bu topraklarda Manisa Sultani Çekirdeksiz Üzümü bazı özellikleriyle diğer üzüm çeşitlerimizden ayrılır. 17. yüzyılda keşfedildiği söylenilen Manisa Sultani Çekirdeksiz Üzümü etli, az asitli ve beyaz rengiyle tam bir antioksidan kaynağıdır. Kurutulduğunda ise kehribar sarı olan Manisa Sultani Çekirdeksiz Üzümü tam bir sağlık deposudur. Bölgede ürettiği katma değerle Ege’nin vazgeçilmezidir. Bugün yaklaşık 50 bin ailenin geçim kaynağı olan Sultani Çekirdeksiz Üzümü Manisa ekonomisini yönlendiren/yöneten temel ürünlerden biridir.
ÜRÜNÜN TANIMI VE AYIRT EDİCİ ÖZELLİKLERİ
Manisa Sultani Çekirdeksiz Üzümü’nün tanımı şöyledir: “Salkımları orta irilikte ve normal sıklıkta, taneleri eliptik-yuvarlak şekilli, yeşil-sarı renkli, ince kabuklu, ağustos ayında olgunlaşıp ağustos ortası ve eylül başı aralığında hasat edilen, sofralık, kurutmalık ve şıralık özelliklerin hepsini iyi derecede gösteren, verim ve yapısal gelişim bakımından iyi standart bir üzüm çeşididir.” İsminin kökenine gelince Manisa’nın Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman gibi önemli isimlerin de içinde yer aldığı şehzadelerin yetiştiği bir şehir olması nedeniyle bu üzüm tadı, aroması ve yapısıyla “sultanlara layık” olarak değerlendirilmiş ve Sultani ismini almıştır. Menşei özelliği de şöyle belirtilir: “Manisa ilinin iklim ve toprak özellikleri ile beşerî unsurlarının ürün üzerindeki olumlu etkileri, üründe ayırt edici özelliklerin oluşmasına temel etkendir. Bu sebeple ürünün tüm işlem adımlarının Manisa ilinde yapılması zorunludur.”
SOSYO KÜLTÜREL VE EKONOMİK ÖZDEŞLİĞİ
Antik çağlardan günümüze ulaşan ve resmi olarak Manisa müzelerinde kayıtlı, üzerinde üzüm ve hasadına ilişkin figür ve yazıların yer aldığı tarihi eserler bulunmaktadır. Üzerinde yerleşik toplumlar ve uluslar değişse de ilçeleri ile birlikte Manisa, dünyanın en önemli bağcılık alanlarından birisidir ve doğası gereği insanoğlunun görsel, işitsel ve yazılı eserlerini, geleneklerini ve ekonomik faaliyetlerini bu yönde etkilemiştir. Manisa ilindeki üreticiler, geçmişten gelen bilgi ve birikimleri ile bağcılık ve Manisa Sultani Çekirdeksiz Üzüm yetiştiriciliğine devam ederek ürünü yaşatmakta ve ününü korumaya devam etmektedir.
EN İDEAL İKLİM KOŞULLARINA SAHİP
Manisa ilinin, Ege kıyılarına nazaran iklimi daha serttir. Yazları Manisa Sultani Çekirdeksiz Üzümünün esas renk, aroma ve şekerlenme özelliklerine ulaşmasını sağlayacak şekilde sıcak ve kurak, kışları ise asmaların yapraksız uyku döneminde kök gelişimi ve gövde beslenmesine imkân verecek şekilde hafif soğuk ve yağışlı geçer. En soğuk aylar Manisa Sultani Çekirdeksiz Üzümünün doğru budama (uyku) dönemi ihtiyacına denk gelen ocak ve şubat aylarıdır. En çok yağış aralık (hasat sonrası yaprak dökümünün tamamlandığı evreye denk gelir, dinlenme sağlar) ve en az yağış temmuz (salkımların toprak ve güneşten beslenerek yapısını oluşturma evresine denk gelir–bu evrede yağış ürün yapısının sağlıklı gelişimi bakımından olumlu değildir) ve ağustos (tanelerin güneşten beslenerek olgunlaşma ve hasada uygun besin değerlerine ulaşma evresine denk gelir – bu evrede yağış olgunlaşmayı geciktirir, tane kalitesini ve tüm özellikleri barındırmayı olumsuz etkiler) aylarındadır. Kar yağışı nadiren oluşur, kalıcı olmaz, böylece uyku ve verim döngüsündeki uyum etkilenmez. Ülke genelini etkileyen büyük ölçekli atmosfer hareketleri olmadığı sürece Manisa’nın sıcaklık seyrinde–veya + yönde uç değerler görülmez. Özetle Manisa iklimi Sultani Çekirdeksiz Üzüm yetiştiriciliği için ideal iklim koşullarını sağlar.
MANİSA SULTANİ ÇEKİRDEKSİZ ÜZÜMÜ VE PAZARLAMA İLETİŞİMİ
Çağdaş insanın toprakla ritüeli olan agro turizm yükselen "trend" olarak ilgili olan tüm sektörlerin dikkatini çekmektedir. Bu alandaki yaratılan katma değer her ülkenin dikkatini çekiyor. Çağdaş insan bunları yeni keşfederken aslında bir Anadolu geleneği olan bağbozumunu tekrarladığının da farkında değil. Bin yıllardır bu toprağa ve tarıma olan saygı ve inancını her kültürel formunda yaşayan Anadolu için bağbozumu bir son değil yeni bir başlangıcın temelidir. Kurulan sunaklar, verilen adaklar, yapılan şenlikler, yakılan ateşler hep bereketin daim olması içindir. Günümüze dönecek olursak Manisa’nın bereketli bağlarında bunu tekrarlamamak için hiçbir neden ve engel yoktur. Bunun nasıl olması gerektiği noktasında bakacağımız adres ise geçmişimizdir.
Bir şeyi değerli kılan şey kendinde saklıdır. Buralardaki tehlike ise "öykünme" sarmalına yapılacak pazarlama iletişimi araçlarının dahil edilmesidir. Markalaşma, marka kelimesi kullanılmadan yapılan etkinlikler toplamıdır. Bu bağlamda yapılan etkinlik yönetimlerinin sürdürülebilir bir geleneğinin oluşması Manisa Sultani Çekirdeksiz Üzümü için stratejik önemdedir. Buradaki temel sorun ise Türk çekirdeksiz üzümlerinin segmente olmaması ve bunun için de pazarda bir isteğinde kısa dönemde görünmemesidir. Bu iletişim sorununu aşmak için daha yoğun bir çabanın gösterilmesi kaçınılmazdır. Bu noktada yaratılacak stratejik kavramların önemi hiç kuşkusuz diğer coğrafi işaretli çekirdeksiz üzümlerimizin geleceği açısından da önemlidir. Uzun yıllar tarım ihracatımızı sırtlayan çekirdeksiz üzümün hak ettiği değeri bulması için acil bölgesel bir strateji ve eylem planına ihtiyaç vardır.
Pazarlama iletişiminde gelenek post modernite tarafından çam sakızına çevrilen "sürdürülebilirlik" kavramının belki de tam karşılığıdır. Kökleri derinde olmayan, kültürel formlarla desteklenmeyen tüm yapıp etmelerin geleceğe aktarılması mümkün değildir; gelenek, birikerek süregelendir. Bu çerçevede geleneği en iyi temsil eden tarihi bir etkinlik yönetimi olan mesir macunu şenlikleri Manisa’nın tarihine damga vurmuştur. Manisa mesir macunu şenlikleri tam 492 yıldır kesintisiz devam etmektedir. Hastalanan Yavuz Sultan Selim'in eşi Ayşe Hafsa Sultan için hekim Merkez Efendi tarafından 41 çeşit baharattan yapılan Mesir Macunu yüzyıllardır insanlara şifa vermektedir. Unesco tarafından da Somut Olmayan Kültürel Miras kabul edilen bu festivalin yeniden konumlandırılarak etki derecesi artırılmalıdır. Bu Festival ve bölgenin diğer (Sarıgöl Sultaniye Üzüm Festivali, Bağbozumu Festivali vs.) festivallerinin bütüncül bir etkinlik yönetimi ile sağlanması Manisa’nın markalaşmasının en temel çıkış noktalarından birisi olacaktır.