Değişimlere, ilerlemelere gönül insanları, sevgi insanları öncülük ederler. İşte söz konusu insanlardan biri de Eğitimci-Mebus İsmail Mahir Efendi’dir. Kendini çocuklara, eğitime, özellikle köy çocuklarının eğitimine adamış İsmail Mahir Efendi 1869 yılında, Kastamonu’nun Araç ilçesinde doğdu. Köyünde başladığı eğitimini Kastamonu’daki medresede sürdürdü. 2 Nisan 1886’da medreseyi bitirdi ve Sinop’un Ayancık Bölgesi İlkokuluna öğretmen atandı. Bir yıl sonra İstanbul’daki Öğretmen Okulunun yüksek bölümüne başladı, 1890 yılında üstün başarıyla bitirdi.
Mezuniyetinin ardından Selanik İlköğretmen Okuluna atandı ve aynı dönemde diğer iki okulda da geometri ve coğrafya öğretmenliği yaptı. 1894-1900 yılları arasında Selanik ve Rumeli Maarif Müfettişi olarak görev yaptı ve yaklaşık 300 köy gezdi, sorunlarını inceledi. Selanik Öğretmen Okulu Müdürlüğüne getirildi. Yöneticilik görevi sırasında da ders vermeyi sürdürdü. Mithat Paşa Sanayi Okulunu örnek okul durumuna getirdi. Selanik’te görev yaptığı dönemde yolları Mustafa Kemal’le de kesişti. 3 Kasım 1908’de yapılan seçimlerde Kastamonu Mebusu seçildi. 5 Ağustos 1912’de Meclis’in kapatılması ve Balkan Savaşının başlaması üzerine İstanbul Kız Öğretmen Okulu Fahri Müdürlüğü görevine başladı. İlk anaokulunu ve Anaokulu Öğretmen Okulunu 1914 yılında açtı. Anaokulları mevzuatını düzenledi. Her ortam, aşama ve koşulda halkı eğitmeye çalıştı. Nisan 1914 seçimlerinde yeniden Kastamonu Mebusu seçildi. 1916 yılında, kalp krizi sonucu, 47 yaşında yaşamını yitirdi.
İsmail Mahir Efendi sıradan bir öğretmen değildir. Mesleğini en iyi şekilde, benliğini adayarak yaparken, halkın eğitim sorunlarının çözüm yolları üzerine düşünür. Yaşadığı dönemden on yıllar sonra uygulanabilecek yöntemleri bulup, benimser ve önerir. Halkın büyük bölümü, neredeyse tümü kırsal alanda yaşadığından, doğallıkla, köylünün, çiftçinin eğitimi üzerine düşünceler geliştirir. Köy öğretmeni, kız çocukların eğitimi, tarımın, ormancılığın önemi konularını irdeleyen ilk Türk düşünürüdür.
Bu bağlamda, İsmail Mahir Efendi’nin büyük emek verdiği kurumlardan biri de yine kurucusu olduğu darüleytamlardır (yetiştirme yurtları). Özellikle Trablusgarp ve Balkan Savaşları sonrasında kimsesiz kalan binlerce çocuğun, şehit çocuklarının korunması, eğitilmesi, meslek edindirilmesi sorumluluğunu da özveriyle üstlenmiştir. Darüleytamların da kurucu babası İsmail Mahir Efendi’dir. 1916 yılından ölümüne kadar 69 yurt açar. Bu yurtlara yaklaşık 5 bini kız olmak üzere 20 bin çocuk alınır. Yurtlarda kültür derslerinin yanı sıra çiftçilik ve sanayi dersleri öğretilir. Bu çocukların aile kökleri neredeyse tümüyle köylü ailelerdir. Dolayısıyla çocukların da modern çiftçilik eğitimi alarak yetiştirilmeleri anlamlı görülmüş, bu yolla eğitilen çocukların örnek birer uzman durumuna getirilmeleriyle, kırsal toplumun da geliştirilmesi amaçlanmıştır. Kimsesiz kalan şehit çocukları için kırsal eğitim amaçlı darüleytamlar kurulmasına proje hazırlamıştır. Ali Vahit Efendi’nin de bu projeye önemli katkı sağladığını eklemek gerekir. Bu okulların en önemlilerinden biri İzmit (Akmeşe) Ziraat Darüleytamı’dır.
İsmail Mahir Efendi 1 Temmuz 1914 (1330) tarihinde Meclis-i Mebusan kürsüsünden şunları söyler:
“…(Ö)yle birtakım mektepler ki, en esaslı mekteplerdir. Memleketin karnını doyuracak, memleketi mesut edecek mekteplerdir. Bunlardan, ahalinin mesuliyetini temin edecek ve esaslı üç kısım mektep var; Ziraat, Ticaret, Sanayi ve Mühendis mektepleridir. Mühendis mektebiyle Sanayi Mektebi de ikisi de birdir…
Kadınların sürdüğü çift ile hasıl olan ekinler Aşar varidatı alarak bütçemizi kapatmak istiyoruz. Rica ederim, bu zavallıların ektikleri, biçtikleri ekinlerle acaba bu bütçe kapanır mı? Onun için bu mekteplere son derece ehemmiyyet vermek lazım gelir. Son derece ehemmiyyet vermek için de gayet iyi düşünmek lazım gelir. Bu mektepleri nereye rabdetmek lazımsa oraya rabdetmeli, orası bunları ıslah etsin.
…Bir de Darülfünunlardan bahsolunuyor idi. Darülfünun denilince: Biz, zannediyoruz ki yalınız hukuk şubesi, edebiyat şubesi, ulumu diniyei aliye şubesi ve tabiiyat şubesidir. Biz bunları anlıyoruz. Bunlar, gerçi lazımdır; fakat acaba mühendis mektepleri, sanayi mektebi, ziraat ve ticaret mektepleri onun şuabatındandır da, bunlar darülfünundan değil midirler? İşte ben diyorum ki ıslah olunurken, peşin bunları ıslah edelim. Avrupa'dan muallim getirmek lazım gelirse getirmeliyiz ve ben öyle zannederim ki getirmek ihtiyacındayız.”
İsmail Mahir Efendi 14 Temmuz 1914’teki Meclis-i Mebusan konuşmasında ise şöyle seslenir:
“Aşağı yukarı 70 tane sancağımız var. Bunların çiftlik olan bir yerinde, yahut arazi-yi emiriyyeden bir erkeklere bir de kızlara mahsus gayet geniş leyli (yatılı GG) iptidai mektepler yaparız. O sancakta kaç köy varsa hesaplarsınız. Nerelerde mektep yapacaksak oralardan bir kız çocuğu bir erkek çocuğu alıp mektebe koruz. Kız mektebinin birçok tertibatı olacak: Dokumacılık, aşçılık, dikişçilik, kadınların ziraattan yapabilecekleri tavukçuluk vs. Erkek mekteplerinde de tamamıyla ziraat işleri.” Önerdiği yöntemler, savaşlarda kimsesiz kalan ve şehit çocukları için kurduğu okulların özgün ders programları, içinde bulunduğumuz 2020 yılında kuruluşunun 80. yılına ulaşılan köy enstitülerinin fikir babası olarak anılmasına neden olmuştur.
İsmail Mahir Efendi’nin kişiliğini anlamakta yardımcı olacak, Tasviri Efkâr gazetesinde yayımlanan “1915’te Darüleytam’da” başlıklı bir yazıya değinelim. Yazıda, Darüleytam Bebek Şubesi’nin Fahri Müdürü İsmail Mahir Efendi’nin öğrenci koğuşlarını denetlerken bir çocuğun ağladığını görmesi, çocuğun bayram gecesini annesiz ve babasız geçirdiği için ağladığını öğrenmesi üzerine, İsmail Mahir Efendi’nin “Merak etmeyin yavrularım, sizi validenize götüreceğim” diyerek okuldaki 300 çocuğu alıp Bebek tepesinde oturan Enver Paşa’nın kayınvalidesini ziyarete götürmesi anlatılır.
İsmail Mahir Efendi kısa ömrüne birçok başarıyı sığdırmış, sevgiyle dolu, durmaksızın çalışan, idealleri, hayalleri olan ve bunları gerçeğe dönüştüren, çağının ötesinde bir aydındır, bilge öğretmendir. Derin saygıyla anıyorum.