MART-NİSAN 2021 / KAPAK KONUSU

2020 yılı en sıcak üç yıldan biri oldu


Murat ÖZKAN    

25.03.2021 


Ülkemizin de içerisinde yer aldığı Akdeniz Havzası, küresel iklim değişikliğine karşı yerkürenin en hassas bölgelerinden. İklim değişikliğinin etkisi sıcaklıklardaki artıştan ibaret değil. Kuraklık, seller, şiddetli kasırgalar gibi aşırı hava olaylarının yanı sıra su kaynakları da bu olumsuz durumdan etkilenmektedir. İklim, iklim değişikliği, kuraklık ve iklim değişikliğinin su kaynaklarına etkileri konularında Meteoroloji Genel Müdürü Volkan Mutlu Coşkun ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

Son yıllarda kuraklık, aşırı sıcaklar veya aşırı yağışlar gibi günlük hayatı etkileyen birçok olağan dışı meteorolojik olaylar daha sık karşımıza çıkmakta. Tüm bunları anlayabilmek için öncelikle iklim ve iklim değişikliği kavramlarını bize kısaca açıklayabilir misiniz?
İklim: geniş bölgelerde, çok uzun zaman içinde gerçekleşen ortalama hava koşullarıdır. Diğer bir deyiş ile meteorolojik parametrelerin ortalama değerleridir. İklim aynı zamanda aşırı hava olaylarını da içerir. Bir bölgenin hava olayları bakımından karakterini ve bunun sonucunda ortaya çıkan bitki örtüsünün ve canlı türlerinin belirlenmesi için en önemli etkendir. Özetle, iklim bir coğrafya parçasının meteorolojik kimliğidir. 
 
İklim değişikliği ise karşılaştırılabilir zaman dilimlerinde gözlenen doğal iklim değişikliğine ek olarak, doğrudan veya dolaylı olarak küresel atmosferin bileşimini bozan insan faaliyetleri sonucu iklimde oluşan değişikliklerdir.
 
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İLE İKLİM DEĞİŞKENLİĞİ ARASINDAKİ FARK
 
İklim, dünyanın başlangıcından günümüze sürekli değişim halindedir. Tarih boyunca sıcak ve soğuk zamanlar görülmüştür. İklimdeki sıcak ve soğuk dönemler arasındaki bu değişime “iklim salınımları” denilmektedir. Günümüzde konuşulan “iklim değişikliği” ise iklimin doğal salınımı dışında, Sanayi Devrimi sonrası başlayan, insanların çevreyi ve atmosferi kirletmesi sonucu meydana gelen değişikliktir. Bilim dünyası, insanın iklimde meydana getirdiği değişimde hem fikir olmuş bu değişim için “iklim değişikliği”, insan etkisi olmayan iklimin doğal değişimi için “iklim değişkenliği” terimini kullanmaya başladı. 
 
ŞEHİRLERİN ISI ADASI ETKİSİ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİ HIZLANDIRIYOR
Küresel ısınmanın doğal ve yapay nedenlerinden bize bahsedebilir misiniz?
 
İklimde yüzyıllar içerisinde çeşitli nedenlerle değişiklikler meydana gelmektedir. Bu değişikliklere yol açan nedenler doğal ve insan kaynaklı olarak iki grupta ele alınabilir. 
 
Doğal nedenler, güneş ışınımındaki ve dünya yörüngesinin parametrelerindeki değişimler ile birlikte volkanik ve tektonik faaliyetler olarak ifade edilebilir. Dünyamızın yaşının yaklaşık 4,5 milyar yıllık olduğu tahmin edilmektedir. İklim de farklı zaman ölçeklerinde doğal nedenlerle sürekli değişime uğramıştır. 
 
Doğal nedenlere ilave olarak Sanayi Devrimi’nden sonra iklim değişikliğine neden olan yapay nedenler ortaya çıktı. Kısaca insan kaynaklı faaliyetler, iklim değişikliğine yol açan yapay nedenler olarak ifade edilmektedir. Yapay nedenleri özetlersek, atmosferdeki sera gazı miktarını artıran karbon içerikli fosil yakıtların enerji kaynağı olarak kullanılması başta gelmektedir. Bunlara ilaveten plansız şehirleşme, yanlış arazi kullanımı, sera gazı yutak alanı olan ormanla kaplı alanların azalması gibi olaylar yapay nedenler olarak ifade edilebilir. İnsan kaynaklı sera gazı etkisi nedeniyle meydana gelen küresel ısınmaya ilaveten şehirlerin ısı adası etkisi eklenince iklim değişikliği daha da hızlanmaktadır.

Haber Görseli

Isı ada etkisi: plansız şehirleşmenin bir sonucu olarak güneşli ve sıcak günlerde yoğun nüfusa sahip kentsel bölgelerin çevrelerine göre daha sıcak olmaları halidir. 
 
Dünyamızı saran atmosfer, sahip olduğu sera etkisiyle ortalama sıcaklığı yaklaşık 14°C tutarak tüm canlılar için yaşanabilir bir ortam oluşturmaktadır. Doğal sera etkisi olarak tanımlanan bu durum olmasaydı dünyanın ortalama sıcaklığının yaklaşık -18°C olacağı bilim insanlarınca tahmin edilmektedir. Sanayileşme, orman alanlarındaki azalma, plansız şehirleşme, yanlış arazi kullanımı gibi nedenlerle doğal sera etkisi güçlenmekte ve küresel ortalama sıcaklığı artırmaktadır. 
 
Ülkemizde ve dünyada gözlenen iklim değişikliği ile ilgili olarak 2020 yılını değerlendirebilir misiniz? 
 
Dünya Meteoroloji Teşkilatının (WMO) küresel iklim analizlerine göre: 2020 yılı rekor seviyedeki en sıcak üç yıldan biri oldu. 2020 yılı küresel ortalama sıcaklığı yaklaşık 14,9°C olarak tespit edildi. 2020 yılı bu değer ile sanayi öncesi (1850-1900) dönemi ortalama sıcaklığının yaklaşık 1,2°C üzerinde gerçekleşti.
 
WMO tarafından incelenen beş farklı merkeze ait küresel veri setlerinin tamamında 2011-2020 döneminin, kayıtlardaki en sıcak on yıl olduğu açıklanmıştır. En sıcak altı yıl 2015'ten günümüze değin gerçekleşmiş olup 2016, 2019 ve 2020 yılları en sıcak ilk üç sıralamada yerini aldı.
 
Sıcaklık, iklim değişikliğinin göstergelerinden sadece biridir. İklim değişikliğinin diğer göstergeleri ise sera gazı miktarındaki, okyanus suyu sıcaklığındaki ve deniz seviyesindeki artış, buzla kaplı alanlardaki azalma ile birlikte meteorolojik afetlerdeki artış olarak sıralanabilir. Özellikle 2000’li yıllardan sonra tropik fırtınaların, şiddetli yağış ile sellerin, sıcak hava dalgaları ile kuraklıkların ve büyük orman yangınları gibi olayların şiddet ve sayıları artmıştır.
 
2020 YILINDA 984 AŞIRI METEOROLOJİK OLAY GERÇEKLEŞTİ
 
İklim değişikliğini ülkemiz özelinde değerlendirecek olursak, ülkemizin 2020 yılı sıcaklık ortalaması 14,9°C olarak gerçekleşmiş olup bu değer 1981-2010 normalinin (13,5°C) 1,4°C üzerindedir. Bu sonuçla 2020 yılı 1971’den günümüze gerçekleşen 3. sıcak yıl olmuştur. Aylık sıcaklıklara baktığımızda, nisan ayında normalleri civarında, diğer aylarda ise normallerinin üzerinde gerçekleştiğini görmekteyiz. Aylık bazda en fazla sıcaklık anomalileri 3,4°C ile eylül ayında ve 3,2°C ile ekim ayında gerçekleşti. 

Haber Görseli

Mevsimsel değerlendirmelerde ise 2020 yılında tüm mevsimlerin ortalama sıcaklıkları normallerinin üzerinde gerçekleşti. En fazla sıcaklık anomalisi 2,5°C ile sonbahar mevsiminde gerçekleşti.
 
Türkiye 2020 yılı alansal yağış ortalaması 500 mm olarak gerçekleşmiş olup bu değer 1981-2010 normalinin (574mm) yüzde 13 altındadır. 2020 yılı aylık yağışları şubat, mart, mayıs ve haziran aylarında normallerinin üzerinde, diğer aylarda ise normallerinin altında gerçekleşti.
 
Son yıllarda gördüğümüz ekstrem meteorolojik sayılarındaki artış eğilimi devam etti. 2020 yılında 984 aşırı meteorolojik olay gerçekleşti. Bu olaylar yüzde 30 ile şiddetli yağış/sel, yüzde 27 ile fırtına ve yüzde 23 ile doludur. Diğer olaylar ise yüzde 7 ile yıldırım, yüzde 5 ile kar, yüzde 2 ile heyelan, don ve yüzde 1 ve daha az oranlarda çığ, orman yangını, kum fırtınası, yüksek sıcaklık ve sis olarak gerçekleşti.
 
İklim değişikliği projeksiyonlarına göre ülkemizin de içinde bulunduğu enlemlerde nasıl değişiklikler beklenmektedir?
 
Ülkemiz, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporlarında ifade edildiği üzere, iklim değişikliğine karşı en hassas ve iklim değişikliğinden en çok etkilenecek bölgelerden biri olan Akdeniz havzasında yer almaktadır. Akdeniz havzasında ve ülkemizde gerçekleşen iklim değişikliği etkileri ve beklenen gelecek öngörüleri benzeşmektedir. Son on yıldaki sıcaklık artışı dünyadaki artışa benzer şekilde yaklaşık 1°C’dir. Ülkemizi çevreleyen denizlerimizdeki deniz suyu sıcaklıklarında da yaklaşık olarak ortalama 0,8°C artış görülmektedir. Sıcaklık artışlarına benzer şekilde meteorolojik ve iklimsel karakterli doğal afetlerde de artış görülmektedir. Ülkemiz, bu afetlerin oluşturduğu ekonomik kayıplardan etkilenmektedir.
 
AŞIRI YAĞIŞLARIN OLUŞMA RİSKİ ARTIYOR
 
Türkiye’de ilk kez bir kamu kurumu tarafından, kendi kaynakları ile Bölgesel İklim Modelleme çalışması yapılarak ülkemiz için farklı senaryo ve modeller ile iklim projeksiyonları üretildi. “Türkiye İçin İklim Değişikliği Projeksiyonları” projesi kapsamında, üç farklı küresel modelin iyimser ve kötümser senaryolarının 2100 yılına kadar veri ve ürünleri üretildi. 
 
Bu proje kapsamında, elde edilen sonuçlara göre: Türkiye’de yıllık ortalama sıcaklık artışının 2016-2040 dönemi 1°C-2°C arasında, 2041-2070 dönemi 1,5°C-4°C arasında, 2071-2099 dönemi 1,5°C-5°C arasında olması öngörülmektedir.
 
Yağışlardaki değişim ise tüm dönemlerde kış mevsimi için ülke genelinde yağış miktarında artışlar, ilkbahar mevsiminde tüm dönemlerde ülkenin sahil ve kuzeydoğu kesimleri haricinde yağış miktarında azalışlar öngörülmektedir. Yağış miktarındaki öngörülen bu azalımlar ile birlikte yağış rejimindeki düzensizlikler dikkat çekmektedir.
 
İklim değişikliği bağlamında, yeni iklim şartlarında Türkiye nehir havzalarında ciddi risklerin oluşması öngörülmektedir. Bunlardan bir tanesi, özellikle Fırat-Dicle havzası olmak üzere, Anadolu’nun iç kesimleri ve güneyindeki havzalarda yağış miktarındaki azalıştır. İkincisi ise artan sıcaklıkların yağış cinsi değişikliklerine neden olması ve kış mevsimindeki yağan karın yağmura dönüşmesidir. Kar yıl boyunca su sağlayan önemli bir kaynaktır. Ayrıca artan sıcaklıklar karın baharda erken erimesine neden olacaktır. 
 
Üçüncü sorun ise özellikle yaz mevsiminde ve Anadolu’nun batı ve kuzey sahil kesimlerinde (Kıyı Ege, Marmara ve Karadeniz Bölgelerinde) aşırı yağışların oluşma riskidir. Bu aşırı yağışlar son yıllarda olduğu gibi sellere neden olabileceklerdir. Ayrıca artan sıcaklıklar; fırtına, dolu ve hortum gibi aşırı hava olaylarının sayısında ve şiddetinde artışa yol açabilecektir. Bu durum mevcut gözlemler ve şiddetli yağış ve sellerin artış eğilimi ile de uyumludur.
 
İklim değişikliğinin su kaynaklarına etkisi konusunda neler söylersiniz?
 
İklim değişikliğinin tüm sektörlere olduğu gibi su kaynaklarına da olumsuz etkileri olacaktır. Yağış miktarlarındaki azalma, sıcaklıklardaki artış ile birlikte kar yağışlarının yağmura dönüşmesi veya kar tabakalarındaki erken erimeler, sel ve kuraklık gibi meteorolojik aşırı olaylardaki artışlar su kaynaklarını olumsuz olarak etkileyebilecektir.
 
İklim değişikliği, hidrolojik çevrimdeki mevcut dengeyi etkilemektedir.  Hidrolojik çevrimin en önemli parçası atmosferdir. İklim değişikliğinin havzaların yağış, evapotranspirasyon (bitki su tüketimi ve buharlaşma) ve akış gibi hidrolojik süreçleri üzerinde hem alan hem de zaman ölçeğinde önemli değişimlere yol açacağı açıktır. Küresel ısınma konusunda yapılan çalışmalar, iklim değişikliğinin su kaynaklarını kısıtlayıcı bir rol oynayacağını göstermektedir.
 
TASARRUF VE GERİ DÖNÜŞÜM KÜLTÜRÜ HAYATIN HER AŞAMASINA YERLEŞTİRİLMELİ
Küresel ısınma ve iklim değişikliği için alınması gereken önlemler noktasında neler söylersiniz? Küresel ısınmayı azaltmak için bireysel anlamda nelere dikkat etmeliyiz veya hangi önlemleri almalıyız?
 
Küresel ısınma ve iklim değişikliği etkilerinin azaltılması ya da önlenmesi kapsamındaki çalışmalar kısa vadede yürütülecek çalışmalar değildir. Her ülke kendi imkânları çerçevesinde iklim değişikliği azaltım ve iklim değişikliğine uyum çalışmalarını yürütmektedirler. Gerek azaltım gerekse uyum çalışmaları kapsamında ilgili kurum, kuruluş ve yerel yönetimler konuya ilişkin eylem planlarını oluşturmaktadırlar. Bu çalışmaların en önemli unsurları sürdürebilir tarımsal üretim, gıda ve enerji güvenliğidir.
 
Bireysel olarak alınacak önlemler açısından en önemli husus, iklim değişikliği ile mücadele ve aynı zamanda ülke ekonomisine katkı sağlaması noktasında tasarruf ve geri dönüşüm kültürünü hayatın her aşamasına yerleştirmektir.
 
Enerji tasarrufu, toplu taşımanın, elektrikli araç ve bisiklet kullanımının yaygınlaştırılması iklim değişikliğine neden olan sera gazı emisyon miktarlarının azaltılmasına katkı sağlayacaktır. Su tasarrufu yapmak azalan su kaynaklarımızı koruyacak, geri dönüşüm ve tekrar kullanma ise üretim için gereken enerji ve su miktarını azaltacaktır. Bunlara ilave olarak sera gazlarının en önemli yutak alanları olan orman alanlarının arttırılması iklim değişikliği ile mücadeleye önemli katkı sağlayacaktır.

iklim kuraklık su küresel değişiklik ısınma