MAYIS-HAZİRAN 2021 / KAPAK KONUSU
Tarım alet makine sektörünün 2021 hedefi 1 milyar 250 milyon dolar
Türkiye’nin önemli dış ticaret kalemlerinden birini oluşturan tarım, alet ve makineleri sektör olarak sürekli bir yeniliğe ve AR-GE çalışmasına ihtiyaç duymakta. Sektörün en önemli temsilcisi olan TARMAKBİR'in Genel Sekreteri Selami İleri ile sektörün durumunu konuşmak üzere bir araya geldik. Türkiye’deki tarım, alet ve makine imalatının dış ticarette edindiği yer ile kamu ve üniversiteler iş birliğiyle yapılan AR-GE projeleri konusunda önemli bilgiler edindik.
TARMAKBİR (Türk Tarım Alet ve Makineleri İmalatçıları Birliği) olarak yaptığınız faaliyetlerden kısaca bahseder misiniz?
Birliğimiz tarımsal mekanizasyon ve tarım teknolojileri konularında sektörü temsil etmek ve bu alanda çalışmalar yapmak, bu alanda çalışan kişi ve kuruluşlar arasındaki iletişim ve iş birliği konularına katkı sağlamak, üyelerinin mesleki konulardaki yeterliliğine katkı sunmak, mesleki konularda üyeleri arasındaki uyum, iş birliği ve dayanışmayı geliştirmek, yasal mevzuatlar çerçevesinde ve kamu yararını da gözeterek üyelerinin mesleki hak ve menfaatlerini korumak, sektörü etkileyen mevzuatlara ve düzenlemelere katkı sunmak, üyelerine öncelik tanıyarak tüm sektöre mesleki konularda rehberlik etmek, sektörün yan sanayisi ile birlikte küresel rekabette güçlenmesinde etkin rol oynamak ve üyeleri ile iş birliği yaptığı kuruluşlar arasındaki iş birliğini arttırmak amacıyla kurulmuştur. Bu kapsamda mutad çalışmalarımızın yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bünyesinde oluşturulmuş ve üyesi olduğumuz çeşitli kurullar ve komiteler vasıtasıyla sektörel düzenlemelere katkı sunmaktayız.
Bakanlıkların yanı sıra üyesi olduğumuz TOBB Makine Sektör Meclisi, Makine Sanayi Sektör Platformu, Türkiye Makine Federasyonu, Agrievolution Tarım Makinaları İmalatçıları Birlikleri Küresel İttifakı, CEMA Avrupa Tarım Makinaları Birliği, ReCAMA (Asya-Pasifik Ülkeleri Tarım Makinaları Birlikleri Bölge Konseyi), DEİK (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu), ZAK (Ziraat Fakülteleri Eğitim Programları ve Akreditasyon Kurulu) ve Akıllı Tarım Platformu kapsamında da yoğun bir iş programımız söz konusudur.
2001’DE İHRACATTA 31. SIRADA YER ALAN TÜRKİYE ŞİMDİ 15. SIRADA
Sektörün mevcut durumuyla ilgili neler söylemek istersiniz? Üyelerinizden aldığınız geri dönüşler neler?
Tarihsel verilere göre ilk tarım ekipmanını 1861 yılında Bursa’da, ilk traktörünü 1955’te Ankara’da üretmeye başlayan Türkiye’de, bugün itibarıyla sektörün ihtiyaç duyduğu tarımsal mekanizasyon araçlarının tamamına yakını imal edilmektedir. Bununla birlikte bu konuda istisnalar da vardır. Bunlar:
-
Satış adetleri bakımından üretimi rasyonel olmayacak makineler (ölçek ekonomisi, marka tanınırlığı),
-
Çok büyük tarımsal arazilere ve işletmelere uygun kapasitede traktörle çekilir veya kendi yürür makineler [Özellikle kendi yürür hasat makineleri (biçerdöver, pamuk hasat vb.)]
-
Çok yüksek seviyede mühendislik içeren, özellikle akıllı tarım ekipmanları (bilgi, teknoloji gereklilikleri)
bu gibi mekanizasyon araçları çok düşük bir seviyede imal edilmekte, ihtiyaçlar genel olarak ithalat yoluyla sağlanmaktadır.
Sektördeki firmalar, KOBİ’lerden, makine sektörünün önde gelen büyük ölçekli firmalarına ve Türkiye’de de faaliyet gösteren küresel firmalara kadar çeşitli ölçeklerdedir. Sektörde faaliyet gösteren firma sayısı oldukça fazla görülmesine rağmen bunların bir kısmının, birkaç kişi çalıştıran torna/kaynak atölyesi niteliğinde olan son derece küçük işletmeler olduğu tahmin edilmektedir.
Sektörde ulaşılan konum dış ticaret verileri üzerinden değerlendirildiğinde, daha ölçülebilir sonuçlara ulaşılmaktadır. Buna göre 2000’lerin başında 20–30 milyon dolar seviyesinde ekipman, 30–40 milyon dolar seviyesinde traktör ihracatı yapan ve dış ticaret açığı veren Türk Tarım Makineleri Endüstrisi, bugün 1 milyar dolar seviyesini aşan ihracatı ile dış ticaret dengesini kurmaya hatta fazlasını vermeye başlamıştır. Bu değişim, ihracat sıralamasından da izlenebilir. 2001 yılında 31. sırada olan ve toplam ihracattan binde 3 pay alan Türkiye, 2020 yılını 15. sırada tamamlamış ve toplamdan aldığı payı yüzde 1,6’ya yükseltmiştir.
Haber Görseli
Selami İlerİ TARMAKBİR Genel Sekreteri
Bununla birlikte sektörün daha fazla gelişim göstermesi, öncelikle iç pazarın (yerel tarımsal işletmelerin) bu gelişime uygun makine talebinde bulunmasına bağlıdır. Ülkemizdeki tarımsal yapı, tarımda gelişmiş ülkelere göre olumsuz olarak nitelendirebileceğimiz bazı farklılıklar göstermektedir. Mevcut arazi ölçeklerinin durumu, tarım arazilerinin genellikle küçük parsellerden oluşması, ayrıca bu parsellerin de bir arada olmayıp oldukça dağınık bir şekilde bulunması, ortak makine kullanımındaki yetersizlikler ve özellikle çiftçilerin alım gücünün düşük olması, yurt içi talebin de orta–düşük teknolojili ve düşük kapasiteli makineler üzerinde yoğunlaşmasına, bu da katma değeri düşük bir üretime sebep olmaktadır. Daha yüksek katma değerin yolu, daha yüksek teknolojiden geçmektedir. Düşük katma değerli, düşük teknolojili üretim, tarım makineleri imalat sektörüne sürekli olarak yeni firmalar dâhil olmasına neden olmaktadır. Genel makine sektöründe girişimci sayısı bakımından ilk sırada tarım makinelerinin yer alması bir tesadüf değildir.
KAMU VE ÜNİVERSİTE İŞ BİRLİKLERİ İLE AR-GE ÇALIŞMALARI YAPILIYOR
AR-GE ve inovasyon konusunda son yıllarda sektörde ne gibi yatırımlar yapıldı? Bu konuda yaşanan son gelişmelerle ilgili bilgi verir misiniz?
Tarım makineleri endüstrisinde yeterli ölçüde bir AR–GE faaliyeti yapıldığından söz edilmesi mümkün değildir. Çalışmalar, daha çok ürün geliştirme olarak tanımlanabilir. Bu olumsuzluğun –ölçek sorunu, riski asgaride tutma eğilimleri, kısa vadedeki getiri beklentileri, laboratuvar yatırımları, araştırmacı istihdamı gibi maliyetleri göze alamaması gibi– farklı birçok nedeni olmakla birlikte, sınaî mülkiyet hakları konusundaki haksız rekabeti önleyecek yasal düzenlemelerin çok geç yapılması (6769 sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu Aralık 2016’da, Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik Nisan 2017’de yayınlanmıştır) ve mevcut durumda fikri ve sınaî haklar hukuk ve ceza mahkemelerinin çok yoğun iş yükü önemli iki nedendir. Yerel tarımsal işletmelerin (çiftçilerin) alım gücünün yetersiz olmasının yanı sıra, endüstrideki kâr marjlarının gelişmiş ülkelere göre düşük olmasının da (makine sanayisinde vergi öncesi dönem kârlılığı 2018 yılında yüzde 6,8 olmuştur) bu olumsuzluğa olan katkısı büyüktür (2018 yılı itibarıyla tüm makine sektöründe araştırma ve geliştirme faaliyetleri giderleri, satış, pazarlama ve dağıtım giderlerinin yüzde 13’ü kadardır).
Firmalar için AR–GE konusunda en elverişli çözümlerin başında gelen, “Bir kamu araştırma kurumunun iş birliğinde, bunların birikim ve olanaklarından yararlanması” konusunda ise ülkemizdeki çalışmaların henüz emekleme aşamasında olduğu söylenebilir. T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı, Tarım Kanunu'nun 8. maddesi gereğince, özel sektörün tarımsal araştırma faaliyetlerini desteklemek üzere gerekli tedbirleri alma görevini üstlenmiştir. Bu kapsamda Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM) koordinatörlüğünde, üniversiteler, TÜBİTAK, özel sektör, sivil toplum ve meslek kuruluşları ile Bakanlık enstitüleri, öncelikli AR-GE konuları kapsamında proje ortaklığı yapabilmektedir. 2020 yılı sonu itibarıyla TAGEM AR–GE Destek Programı kapsamında kamu–özel sektör iş birliğinde yakın geçmişte tamamlanan projeler arasında “Gezen Hibrit Sağımcı” ve “Bulut Tabanlı Verim Görüntüleme, Haritalama ve Takip Sisteminin Geliştirilmesi”, devam eden projeler arasında ise “İnsansız Hava Aracı ile İlaç Uygulamalarının Gerçekleştirilme İmkânları”, “Sıvı Gübre Kullanımı İçin Uygun Makinelerin Geliştirilmesi” ve “Otomatik Paketleme Sistemiyle Kombine Çalışan Kendi Yürür Silaj Biçerinin Geliştirilmesi” gibi projeler yer almaktadır. TAGEM ayrıca güdümlü projelerle de AR–GE çalışmalarına katkı sağlamaktadır.
Diğer yandan 2021 yılında Tekirdağ Bağcılık Araştırma Enstitüsü bünyesinde “Tarım Makineleri ve Teknolojileri Ar-Ge ve İnovasyon Merkezi” faaliyete geçmiştir. Bu merkezlerin sayısının önümüzdeki dönemde artacağı düşünülmektedir. Ayrıca yakın zamanda mevzuatındaki değişiklikle T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı, Tarım Alet ve Makine Test Merkezi Müdürlüğü (TAMTEST), sektörel AR-GE faaliyetlerini de bünyesine almıştır.
Test kurumlar ve araştırma enstitüleri dışında bir başka teşebbüs, yakın geçmişte Karatay Üniversitesi liderliğinde KONTARKÜM (Konya Tarım Makineleri Kümeleşme Merkezi), KOS (Konya Organize Sanayi Bölgesi), KTB (Konya Ticaret Borsası), KTO (Konya Ticaret Odası) ve TARMAKBİR iş birliği ile oluşturulan “STEDEC, Akıllı Teknolojiler Tasarım, Geliştirme ve Prototipleme Merkezi Projesi”dir. Akıllı Teknolojiler Merkezi (AKİTEK), temelini, AB tarafından yaklaşık 5 milyon avro tutarında fona hak kazanmış bir proje olan STEDEC’ten almaktadır. Bu proje kapsamındaki temel hedef, bölgedeki tarım makinesi üreticilerinin tarım 4.0 ile uyumlu akıllı teknolojilerle donatılmış yenilikçi tarım makineleri üretebilme kapasitelerini geliştirerek, onları uluslararası arenada daha rekabetçi hale getirmektir. Bu bağlamda merkezin temel faaliyetlerinden en önemlisi, bölgedeki tarım makinesi üreticileriyle, akıllı tarım makineleri odaklı AR-GE projelerini geliştirmek olacaktır. Merkezin faaliyetleri 2021 yılının son çeyreğinde başlayacaktır.
Sektör tarafından kullanabilme imkânı olan bir diğer destek programı “TÜBİTAK Ulusal Destek Programları”dır. 1995–2019 döneminde 1501, 1507, 1509 ve 1511 kodlu programlar kapsamında firmalara ilişkin yapılan ödemelerin sektörlere göre dağılımı incelendiğinde, makine sektörünün (yüzde 13) bilgi ve iletişim teknolojileri (yüzde 30) ve otomotiv sektörlerinden (yüzde 17) sonra en çok payı aldığı görülmektedir. 2013–2020 döneminde (Kasım 2020 itibarıyla) tarım makineleri kapsamında TÜBİTAK’a yapılan 230 proje başvurusu kapsamında 76 proje desteklemeye değer görülmüş 2020 sabit fiyatlarıyla 37,5 milyon TL hibe destek verilmiştir. Yıllar itibarıyla en çok başvuru 2020 yılında gerçekleşmiş olsa da (59 başvuru), sadece 8 proje desteklenmiştir. Proje başvurularında hassas tarım konusu ilk sırada yer almakta olup (129), bunu traktör (66) ve ekipman (35) segmentleri takip etmiştir. Desteklenen projelerde ise yüzde 62 ile traktörler ilk sırada yer almış, bunu yüzde 57 ile ekipmanlar takip etmiştir.
Hassas tarımda ise oran sadece yüzde 12 olabilmiştir. Bu durum, traktör sektöründeki beyaz yakalı istihdamı oranı ile açıklanabilir olmakla birlikte akıllı tarımda oranın çok düşük olması dikkate değer bir husustur.
Makine sanayisinde AR–GE faaliyetlerinin sonuçları, alınan patent, marka, faydalı model ve endüstriyel tasarım sayılarının büyüklüğü ve gelişimi ile değerlendirilmektedir. Makine sektöründe en fazla patent ve faydalı model belgesi tescil başvurusu tarım makinelerinden gelmekle birlikte, bunun toplam firma sayısı ile birlikte değerlendirilmesi daha sağlıklı olacaktır. 2018 yılı itibarıyla genel amaçlı makine sektöründe firma başına düşen başvuru 0,18 iken, tarım makinelerinde bu oran 0,15’tir.
EKİPMAN SEKTÖRÜ İHRACATINDA SALGINA RAĞMEN ARTIŞ YAŞANDI
Sektöre ait dış ticaret rakamlarını paylaşır mısınız? Sektörde yaşanan ithalat – ihracat ivmesi nasıl?
Covid-19 salgını, doğal olarak ihracatımızı kısmen de olsa olumsuz yönde etkilemiş, bu bağlamda özellikle diğer tarım makinelerine göre çok daha karmaşık bir teknolojisi olan, ithal girdiye ve yan sanayiye daha fazla bağımlı olan traktör endüstrimiz, bu koşullardan en çok etkilenen segment olmuştur. Yurt dışı pazarlarda yaşanan sorun ve ardından arzın talebi yeterli derecede karşılayamaması neticesinde traktör ihracatında yaşanan gerileme yüzde 11 seviyesinde olmuştur. Ekipman sektöründe ise traktörün aksine ihracatta büyüme yaşanmış ve bunun neticesinde toplam tarım makinelerinde sektörümüz salgın yılında da ihracatını yüzde 4 arttırmış ve 1 milyar 83 milyon dolar seviyesine ulaşılmıştır.
İhracatımızdaki bu gelişmeye karşılık, ithalatımızda da yüzde 73 seviyesinde artış söz konusu olmuş ve 490 milyon dolar seviyesinden ithalat yapılmıştır. Bu artışın temel nedeni, 2019 yılında iç piyasada yaşanan talep gerilemesidir. Nitekim 2020 yılı ithalatının seviyesi, 2018 yılının bile gerisindedir. Toplam ithalatımızın yüzde 49’u traktör ve traktör aksamından oluşurken, yüzde 29’u başta biçerdöver, kendi yürür veya yüksek kapasiteli makinelerden oluşan hasat makineleri grubuna aittir. Bu gelişmeler neticesinde sektörümüz 2020 yılında 593 milyon dolar dış ticaret fazlalılığı vererek büyümesini sürdürmüştür.
2019 yılında ilk kez 1 milyar dolar barajını aşan ve dünya sıralamasında 16. sıraya yükselen tarım makineleri endüstrimiz 2020 sıralamasında 15. sıraya yükselmiştir. Sektör olarak 2021 yılı ihracat hedefimiz ise 1 milyar 250 milyon doları aşmaktır.
AR-GE ÇALIŞMALARI DAHA ÇOK ÜRÜN GELİŞTİRME OLARAK YAPILIYOR
AR-GE ve inovasyona yapılan yatırımlar konusunda diğer ülkelerle bir kıyaslama yapıldığında neler söylenebilir?
Tarım makineleri endüstrisinde yeterli ölçüde bir AR–GE faaliyeti yapıldığından söz edilmesi mümkün değildir. Çalışmalar, daha çok ürün geliştirme olarak tanımlanabilir. Sistematik ve uygulanan bir AR–GE faaliyeti gerçekleştirdiğini belirten firma sayısı oldukça düşüktür. Bu durum sektördeki AR–GE çabalarının koordinasyondan uzak ve yeterince sistematik olmayan bir biçimde yapıldığını göstermektedir. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı destekli AR-GE veya tasarım merkezi olan firma sayısı sadece 14’tür. Toplam firma sayısı dikkate alındığında bu değer yüzde 1’e karşılık gelmektedir.
AR-GE ve inovasyonda dünya ölçeğinde öne çıkan ülkeler hangileri?
Bu konuda Almanya, Fransa, İtalya, Birleşik Krallık ve ABD’nin ilk sıralarda yer aldığını söyleyebiliriz. Tabii makine devriminin ilk önce Birleşik Krallık, ABD ve Almanya’da başlaması, 1800’lü yılların ikinci yarısından itibaren bu ülkelerde tarımsal mekanizasyon araçlarının üretimine ve gelişimine neden olmuştur. 1800’lü yılların ikinci yarısından itibaren kurulan bazı fabrikalar günümüzde hala öncü bir şekilde faaliyet göstermektedir. Sınai mülkiyet haklarının uzun bir süredir var olması, endüstride aile anayasası kavramının etkin bir biçimde uygulanması (sermayenin bölünmeden korunması), endüstride haksız rekabete pek rastlanmaması (etkin piyasa gözetimi ve denetimi) ve bazı tarımsal dinamikler bahsi geçen ülkelerde AR-GE kültürünün çok önceden oluşmasına ve korunmasına katkı sağlamıştır.