TEMMUZ-AĞUSTOS 2021 / KAPAK KONUSU
Kuru meyve ihracatında hedef 2 milyar dolar
Türkiye kuru meyvelerden çekirdeksiz kuru üzüm, kuru kayısı ile kuru incir üretim ve ihracatında dünyada lider konumunda bulunuyor. Antep fıstığı, çam fıstığı, badem ve ceviz üretiminde de ön sıralardaki ülkemiz kuru meyve sektörü, 2023 için ihracat hedefini 2 milyar dolar olarak belirlemiş durumda. Ülkemizdeki kuru meyve sektörünün mevcut durumu ve gelecek hedefleri ile pandemi sürecinde sektörde yaşananlara ilişkin görüşlerini almak üzere Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Birol Celep ile bir araya geldik. Celep, ayrıca ihracatı daha da artırmak ve markalaşmanın önemine ilişkin görüşlerini de bizlerle paylaştı.
Dünya kuru meyve sektöründeki yerimizden bahseder misiniz?
Dünyada onlarca ürünü bünyesinde bulunduran kuru ve kabuklu meyveler sektörünün yıllık global ticaret hacminin 50 milyar doları aştığı tahmin edilmektedir. Ülkemiz ise söz konusu ürünlerden çekirdeksiz kuru üzüm, kuru kayısı ve kuru incir üretim ve ihracatında dünyada lider konumunda bulunmaktadır. Antep fıstığı, çam fıstığı, badem ve ceviz gibi ürünlerin üretiminde de ilk 10 ülke arasında yer almaktadır. Kuru ve kabuklu meyveler grubuna dahil olan ve yıllık ihracatı 1,8 milyar dolar civarında olan fındık ise ülkemizde tek başına farklı bir sektör altında işlem görmektedir.
2020 yılında ülkemizden 477 bin 150 ton kuru meyve 162 ülkeye ihraç edildi ve 1,4 milyar dolar döviz geliri elde edildi. 2021 yılının ilk beş ayında ise ihracatımızın 514 milyon dolar ile geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 12 artışla devam ettiği görülmektedir. İhracatımızda Avrupa Birliği ülkeleri ve ABD ön plana çıkmaktadır.
2021’DE İHRACATTA 1,5 MİLYAR DOLARI AŞACAĞIZ
Ülkemizdeki kuru meyve üretim ve ihracat rakamları hakkında bilgi verir misiniz?
Ülkemizde en önemli ihraç ürünlerimiz olan çekirdeksiz kuru üzüm üretimi 300 bin ton, kuru kayısı üretimi 100 bin ton, kuru incir üretimi ise 90 bin ton düzeylerinde gerçekleşmekte, hava şartlarına göre ürün rekolte ve kalitesi yıldan yıla farklılık gösterebilmektedir. Bu üç ürünün yıllık ihracatı 1 milyar dolara yaklaşmaktadır.
2020 yılında Türkiye geneli ihracatımızın 466 milyon dolarını kuru üzüm, 266 milyon dolarını kuru kayısı, 236 milyon dolarını kuru incir, 119 milyon dolarını Antep fıstığı, 84 milyon dolarını diğer meyve kuruları, 66 milyon dolarını bademler, 50 milyon dolarını diğer kavrulmuş meyveler, 42 milyon dolarını çam fıstığı, 32 milyon dolarını cevizler, 16 milyon dolarını leblebiler, 10 milyon dolarını kayısı ve zerdali çekirdeği, 8 milyon dolarını elma kurusu, 2 milyon dolarını ise erik kurusu oluşturmuştur.
Takvim yılı bazında ele alındığında, 2021 yılı ilk beş ayında, çekirdeksiz kuru üzüm 160 milyon dolarlık ihracat değeri ile ilk sırada yer almış, kuru kayısı ihracatı 120 milyon dolar olurken, kuru incir ihracatı 91 milyon dolar olarak kayıtlara geçmiştir. Bu çerçevede geçtiğimiz yılın rakamlarını baz aldığımızda 2021 yılı sonunda sektörümüzün ihracatının 1,5 milyar doları aşması hedeflenmektedir.
İHRAÇ PAZARINDA LİDER ALMANYA
En çok hangi ülkelere, hangi ürünler ihraç ediliyor?
2020 yılı ihracatımız ülkeler bazında incelendiğinde en önemli ihraç pazarımızın yaklaşık 200 milyon dolarlık ihracat yaptığımız Almanya olduğu görülmektedir. Almanya'dan sonra en fazla ihracat yaptığımız ülkeler İngiltere ve İtalya’dır. Kuru meyve ihracatımızın yaklaşık yüzde 60’ının AB üyesi ülkelere (İngiltere dahil) gerçekleştiği görülmektedir. Ana ürünler itibarıyla baktığımızda, çekirdeksiz kuru üzüm ihracatında ilk üç ülke İngiltere, Almanya, Hollanda; kuru incirde ilk üç ülke Almanya, Fransa ve ABD; kuru kayısıda ise ABD, Almanya ve Fransa’dır.
CEVİZ, BADEM, ANTEP FISTIĞI ÜRETİMİNİ ARTIRMALIYIZ
Badem, ceviz, Antep fıstığı, kurutmalık erik, ülkemizde de yetişmekle birlikte, üretilen miktar iç tüketime ve ihracata yetmeyen ürünler arasında yer almaktadır. TÜİK verilerine göre, 5 yıllık ortalamalara göre ülkemizde kabuklu badem üretimi 101 bin ton, kabuklu ceviz üretimi 207 bin ton, kabuklu Antep fıstığı 127 bin 400 ton, kurutmalık erik üretimi ise 10 bin ton düzeylerinde tahmin edilmektedir. Söz konusu ürünler hem iç piyasada ve hem de dünya pazarlarında rağbet gören ürünler olup, kuru erik ve çam fıstığı hariç olmak üzere iç piyasadaki tüketimleri yüksek ürünlerdir. Son yıllarda farklı bölgelerimizde artan ceviz, badem plantasyonlarının verime geçmesi ile birlikte her yıl bu ürünler için ABD, Şili, Orta Asya ülkelerine ödediğimiz 150-200 milyon dolar ülkemizde kalacak, artan üretim aynı zamanda ihracatımıza da yansıyacaktır. Antep fıstığı üretim rekoltemiz hava şartlarına bağlı olarak her yıl 40 bin ila 140 bin ton arasında değişiklik göstermekte olup, bu da ihracatta sürdürülebilirliğin önüne geçmektedir. Bu durum, Antep fıstığının üretimine uygun olan bölgelerde yeni plantasyonların gerçekleştirilmesi ihtiyacını ortaya koymaktadır. Kurutmalık erik de dünya genelinde 200 bin ton civarı üretim ve tüketimi ile potansiyel taşıyan ürünler arasındadır. Kuru erik ve Trabzon hurması gibi ürünlerde ülkemiz üretimi son yıllardaki yeni plantasyonlara rağmen sınırlı düzeylerdedir. Üreticilerin ihracat potansiyeli taşıyan bu ürünler hakkında bilinçlendirilmelerinde fayda görülmektedir.
Haber Görseli
Birol Celep Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı
Kuru meyve konusunda markalaşma çalışmaları hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Bu konuda yapılması gerekenler sizce nelerdir?
İhracatımızı arttırmak ve katma değerli ürün yaratmak için yapılması gerekenleri: ürünlerimizin kalitesini ve insan sağlığına uygunluk seviyesini daha da artırmak; geleneksel ürünlerimizi günümüz gıda trendleriyle uyumlu küçük ambalajlarda, kendi başlarına veya başka ürünlerle karışık halde, sağlıklı, doğal ve organik konseptleriyle pazarlayarak daha fazla katma değer üretmek, ihracatımızı miktar ve değer olarak arttırmak; pazar ve ürün çeşitliliği sağlamak olarak sıralamak mümkündür. Bunları sağladığımızda dünyada birinci sırada olduğumuz ürünlerdeki pozisyonumuzu daha da güçlendirmiş olacağız.
ÜLKEMİZDE YETERİNCE KURU MEYVE TÜKETMİYORUZ
Kuru meyvede iç tüketimle ilgili de bilgi verir misiniz? Sizce ülkemizde yeterli kuru meyve tüketimi söz konusu mu?
Ülkemizde kuru meyve tüketimi 84 milyonluk ülke nüfusu ve yıllık turistik ziyaretçi sayısı dikkate alındığında düşük düzeydedir. Çekirdeksiz kuru üzümün doğrudan insan tüketimi 20-25 bin ton, kuru kayısı 15-20 bin ton, kuru incir ise 15 bin ton düzeylerinde tahmin edilmektedir. Bu düzeyler üretici bir ülke olarak çok düşük düzeydedir. Nüfusu 67 milyon civarında olan Birleşik Krallık’ta hiç kuru üzüm üretimi olmamasına rağmen yıllık tüketim 90 bin ton düzeylerindedir. Ülkemizde kuru meyvelerin ekmek ve pasta-kurabiye gibi ürünlerde daha fazla kullanılarak tüketimin artırılması gerektiği değerlendirilmektedir.
Sağlıklı beslenme kuralları Covid-19 salgını döneminde daha da önem kazanmıştır. Kuru meyveler raf ömrü uzun ve lif, mineral, antioksidan açısından zengin olduğu ve bağışıklık sistemine katkı sağladığı için beslenme planına mutlaka dahil edilmesi gereken ürünlerdir.
Özellikle çocukların yeterli ve dengeli beslenmelerine katkıda bulunarak sağlıklı büyüme ve gelişmelerinin sağlanması, ayrıca sağlıklı ara öğün alışkanlığının kazandırılması amacıyla geçmiş yıllarda Tarım ve Orman Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğünce ortaklaşa yürütülen okul üzümü projesinin salgın koşulları sonlanıp okullar açıldığında tekrar hayata geçirilmesinin faydalı olacağı düşünülmektedir.
SEKTÖRÜMÜZ SALGINDAN ETKİLENMEDİ
Pandemi döneminde bu ürünlere yönelik talep arttı mı? Sektör pandemiden nasıl etkilendi?
Tüm dünya ile birlikte ülkemizi de etkisi altına alan Covid-19 salgınından çıkış yolumuz artık uzak değil. Doğanın ve insanlığın bir uyanışı olarak nitelendirilen süreç nedeniyle tarım ve gıdanın önemini bir kez daha hep beraber anladık. Tarım sektörünün dünyamızın ve geleceğimizin merkezinde olduğunu gördük. Sektörümüzün sürdürülebilirliği için teknolojik gelişmelerin yakından takibi ve üretim süreçlerine adaptasyonu olmazsa olmazdır. Bu iki temanın bir araya gelmesi oldukça önem arz etmektedir.
Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgınının olumsuz etkilerini bir yana bıraktığımızda, tarım ülkesi olan Türkiye’nin gıda ihracatı konusundaki stratejisini yaşanan kriz şartları altında bile avantaja çevirebildik. Pandemi sürecinde, Hükümetin aldığı tedbirler sayesinde, hem bağ-bahçede hem de işletmelerimizde üretim süreçleri çok fazla sekteye uğramadan devam etti. Yurtdışından talepler gelmeye devam etti, zaman zaman bazı müşteri gruplarında talep artışları da gördük. Yakın geçmişte ise ihracatımızın önemli bir kısmının yapıldığı gemi taşımacılığında özellikle konteyner bulmada yaşanan sıkıntılar, ihracata sevk için hazırlanmış olan partilerin alıcılara zamanında ulaştırılmasında zorluklara neden oldu. Ancak son haftalarda bu sorunun çözümü yönünde olumlu adım atıldığını görmekteyiz. Genel anlamda gıda ürünleri üretim, işleme ve ihracatında salgın döneminde talep yönlü bir sıkıntı yaşanmadığını ifade etmek mümkündür.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BELİRLEYİCİ OLACAK
Kuru meyve sektörünün geleceği konusundaki değerlendirmeleriniz nelerdir?
2023 yılındaki pozisyonumuz ile üretim ve ihracat hacmimizi kamu ve özel sektör olarak atılması gereken bazıları yukarıda sayılan adımların atılması, tehditlerin alınacak önlemlerle bertaraf edilmesi belirleyecektir. Bununla birlikte, toplam ihracat hedefi olarak 2 milyar dolar ulaşılabilir bir rakam olarak görülmektedir. Bunun erişilmesinde, ana ürünlerimiz olan çekirdeksiz kuru üzüm, kuru kayısı, kuru incir gibi ürünlerin daha fazla küçük ve katma değerli ambalajlarda ihracatı, organik ürün ihracatının payındaki artış, katma değerli ürünler arasında yer alan “mixed fruit” ihracatımızın özellikle ülkemizde yetiştirilmeyen tropikal meyvelerin DİR (Dahilde İşleme Rejimi) kapsamında ithalatının kolaylaştırılması, son yıllardaki yeni plantasyonlarla ağaç varlığında artış görülen badem, ceviz, antep fıstığı gibi kabuklu meyvelerin üretim artışı ile birlikte bu ürünlerimizin ihracatında görülecek artışlar bu hedefe ulaşmada etkili olacaktır. İhracat artışında başta Çin ve Hindistan olmak üzere hızla gelişmekte olan Uzak Doğu ülkelerinin ön planda olması beklenmektedir. Ancak, son yıllarda kendini daha fazla hissetiren iklim değişikliği ve kuraklık hem üretim hem de ihracatımızın seyrinde temel belirleyici olacaktır.