TEMMUZ-AĞUSTOS 2021 / RÖPORTAJ
İstilacı türler, ekosisteme, insan sağlığına ve ekonomiye zarar veriyor
Denizlerde istilacı yabancı türler, yerli türlere, ekosisteme, insan sağlığına ve ekonomiye zarar vermekte. Ülkemiz bulunduğu Akdeniz kuşağı dolayısıyla da risk altında bulunmakta. Ülkemizdeki denizel alanlarda tabiatın korunması adına yapılan çalışmalar ve yürütülen projelerle ilgili Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Hassas Alanlar Daire Başkanı Mehmet Özdemir’le dergimiz okuyucuları için bir söyleşi gerçekleştirdik.
Ülkemiz hem tür hem genetik hem de ekosistem açısından zengin bir biyoçeşitliliğe sahip. Bu kapsamda ülkemiz denizleri ne kadar bitki ve hayvan türü barınmaktadır? Ülkemizin denizel hassas ve korunan alanlar bakımından önemini siz nasıl tanımlarsınız?
Türkiye’yi çevreleyen denizlerin farklı özelliklere sahip olması, içinde bulundurduğu biyolojik çeşitliliğin de farklılaşmasını sağlamıştır. Türkiye denizleri içinde en yüksek tuzluluk ve sıcaklık oranına sahip olan Akdeniz, denizel biyolojik çeşitliliğin en zengin olduğu bölgedir. Dünyada okyanuslar ve denizlerde 30 bin tür, ülkemiz denizlerinde yaklaşık 8 bin bitki ve hayvan türü, kıyı şeridinde de yaklaşık 3 bin bitki ve hayvan türü yaşamaktadır. Ayrıca denizlerimizde toplam 472 tür balık yaşamaktadır.
Denizlerimiz, içinde bulundurduğu habitatlar, canlı kaynaklar ve ekosistem açısından balıkçılık, turizm vb. sektörler bakımından çok önemlidir. Bu denizel canlı kaynakların korunması ve sürdürülebilirliği ülkemiz gen kaynakları, tür ve ekosistem çeşitliliği açısından önemlidir. Denizel hassas ile deniz koruma alanlarında bulunan özellikle Akdeniz foku, deniz kaplumbağası, yunuslar, balinalar, denizlerin akciğeri olan deniz çayırları, balık türleri, mercanlar denizlerimizde bulunan ve doğa koruma açısından önem taşıyan ,aynı zamanda dünyaca takip edilen ve izlenen en önemli denizel canlı kaynaklardır. Uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınmış olan nesli tehlike altındaki tür ve habitatları korumak, gelecek kuşaklara taşımak bu zengin denizel biyolojik çeşitliliğin korunması açısından çok önemlidir.
Hassas alan, tabiatın ve biyolojik çeşitliliğin korunmasında önemli fonksiyonları haiz, sahip olduğu değerlerin tabii hali ile muhafaza edilmesi vazgeçilmez önem taşıyan ve tehlikeye maruz kalması muhtemel, ekosistem bütünlüğüne sahip veya ekosistemler arası doğal bağlantı sağlayan sulak alan, dağ, deniz ve kıyı ekosistemi, peyzaj koruma alanı, mikro klimatik alanlar ve mağaralar gibi hassas bölgelerden herhangi birini ya da birkaçını barındıran alanı ifade eder. Deniz Koruma Alanı, biyolojik çeşitliliğin ve kültürel kaynaklarla birleşmiş doğanın korunması yasal veya diğer etkili değerlerle yönetilmesi için özellikle belirlenmiş deniz alanlarını ifade etmektedir. Denizel hassas ve deniz koruma alanların temel amacı: önemli ekolojik ve yaşamı destekleyen sistemleri muhafaza etmek, tür ve ekosistemlerin sürdürülebilir kullanımını sağlamak ve denizel biyolojik çeşitliliği korumaktır.
Haber Görseli
Mehmet Özdemİr Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Hassas Alanlar Daire Başkanı
Denizlerimizin ve kıyılarımızın ne kadarı korunmaktadır?
Mavi vatan olarak adlandırdığımız denizlerin alanı 46 milyon 200 bin hektardır. Bunun da 1 milyon 494 bin 616 hektarı korunan deniz alanı olarak belirlenmiştir. Ada ve adacıklar hariç 8 bin 592 km uzunluğa sahip olan kıyılarımızın da yüzde 24’ü (2 bin 110 km) korunmaktadır.
Denizel biyolojik çeşitliliğinin ve ekosistemin korunmasını sağlamak amacıyla hangi uluslararası sözleşmeleri yürütmektesiniz? Denizel alanlarda biyoçeşitiliğin ve ekosistemin korunması için hangi projeler uygulanmaktadır?
Denizel biyolojik çeşitliliğin ve ekosistemin korunmasını sağlamak amacıyla Birleşmiş Milletler bünyesinde üç önemli ana sözleşmeden biri olan Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi-Deniz ve Kıyı Biyolojik Çeşitliliği, Karadeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi (Bükreş Sözleşmesi)- Karadeniz Biyolojik Çeşitliliği ve Peyzajların Korunması Protokolü, Karadeniz, Akdeniz ve Mücavir Atlantik Bölgesinde Yaşayan Deniz Memeli Türlerinin Korunması Anlaşması (ACCOBAMS) ile Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar hakkındaki Ramsar Sözleşmesi Genel Müdürlüğümüzce yürütülmektedir.
Tüm Akdeniz’de yabancı tür sayısı 1000’i aşarken, Türkiye denizlerindeki yabancı türlerin sayısı 2005 yılında 263, 2011 yılında 429 iken, 2020 yılında yabancı tür sayısı 540’a ulaşmıştır. Bu yabancı türlerin 105’i de istilacı yabancı türlerdir. Süveyş kanalından her 9 günde bir istilacı yabancı tür girişi olmaktadır. Akdeniz’de bulunan istilacı yabancı türlerin büyük çoğunluğu Süveyş kanalı yoluyla gelmesine karşın, Karadeniz’de bulunan istilacı yabancı türlerin büyük çoğunluğu da gemilerin balast sularıyla gelmektedir. Bu konularda iki adet proje yürütmekteyiz.
Bu projelerden ilki, önemli denizel biyolojik çeşitlilik alanlarında istilacı yabancı türler belirlenerek etkilerinin azaltılması veya yok edilmesi, bu türlerin doğal türler ve habitatlar üzerinde baskı olmaktan çıkarılması ve izlenmesi amacıyla Önemli Denizel Biyolojik Çeşitlilik Alanlarında İstilacı Yabancı Türlerin Tehditlerinin Değerlendirilmesi Projesi'ni (GEF VI Projesi) başlatmış bulunmaktayız. Proje Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) iş birliği ile yürütülmektedir. Projenin çalışma alanları: İğneada Longoz Ormanları Milli Parkı (deniz kısmı), Ayvalık Adaları Tabiat Parkı, Marmara Adaları Hatay-Samandağ Fok Yaşama Alanları ile Deniz Kaplumbağası Yuvalama ve Yumurtlama Alanı olarak belirlenmiştir.
2021 YILI İTİBARIYLA YABANCI TÜR SAYISI 780’E ULAŞTI
İkinci projemiz ise denizlerimizde istilacı yabancı tür sorunu ülkemiz karasal ortamda ve iç sularımızda da devam etmektedir. Ülkemiz karasal ortamda ve iç sularımızda ise 2021 yılı itibariyle yabancı tür sayısı 780’e ulaşmıştır. Bu yabancı türlerinde 146 tanesi istilacı yabancı türdür. İstilacı yabancı türlerin belirlenmesi, kontrol altına alınması, etkilerinin azaltılması veya yok edilmesi, doğal türler ve habitatlar üzerinde baskı olmaktan çıkarılması ve izlenmesi amacıyla Avrupa Birliği Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı (IPA) II destekli “Karasal Ortamda ve İç Sularda Belirlenen İstilacı Yabancı Türlerin Tehditlerinin Değerlendirilmesi” projesini başlatmış bulunmaktayız.
Proje kapsamında, Gümüşi Havuz Balığı (İsrail Sazanı) (Carassius gibelio) / Seyitler Baraj Gölü’nde (Afyonkarahisar ili), Kırmızı Yanaklı Su Kaplumbağası (Trachemysscripta elegans) / İzmir, Antalya ve Mersin illerindeki göllerde, Yeşil papağan (Psittacula krameri) / Ankara, İstanbul, İzmir illerinde, Su Maymunu (Myocastor coypus) / Meriç Nehri (Trakya) ve Aras Nehri’nde (Doğu Anadolu), Ham Bostan (İt dolanbacı) (Sicyos angulatus) / Doğu Karadeniz Bölgesi’nde (Artvin, Rize, Trabzon, Giresun illeri), Doğu Amerika Sivrisinek Balığı (Gambusia holbrooki) / Acıgöl Gölü ve küçük kaynak alanı ile mevsimlik derelerde (Denizli-Afyonkarahisar) çalışmalara başlanmıştır.
DÜNYANIN EN KÖTÜ 100 İSTİLACI YABANCI TÜRÜNDEN 14 TANESİ TÜRKİYE’DE BULUNMAKTA
Denizel biyoçeşitlilik için tehdit olarak görülen İstilacı Yabancı Türler Projesi’nin öneminden bize kısaca bahsedebilir misiniz? Bu proje nasıl bir ihtiyaçtan ortaya çıktı? Bu istilacı yabancı türler nasıl belirleniyor?
Dünyanın pek çok ülkesinde sucul-karasal bitkiler, memeliler, kuşlar, sürüngenler, mikro organizmalar, amfibiler ve balıkları içerisine alan yüzlerce canlı türü “istilacı, yayılımcı veya yabancı, egzotik tür” olarak tanımlanmaktadır. İstilacı yabancı türler, bir ekosisteme herhangi bir nedenle ülke içinden veya dışından sonradan eklenmiş olan ve belli bir süre zarfında oradaki biyolojik çeşitliliği doğrudan veya dolaylı olarak olumlu-olumsuz etkileyerek ekosistemde baskın hale gelen türler olarak tanımlanmaktadır. Biyoçeşitlilik Sözleşmesi’ndeki tarife göre: yerleşmesi ve istilasıyla ekonomik veya çevresel zararlar vererek ekosistemleri, habitatları veya türleri tehdit eden yabancı türdür. Beş kıtada istilacı türlerin neden olduğu problemler mevcuttur. Avrupa’daki iç sularda gelişen yaklaşık 80 yabancı türün akvaryum balıklarından kaynaklandığı tespit edilmiştir. İstilacı türlerin kontrolü, araştırılması, engellenmesi ve izlenmesi için yapılan harcamalara tarım, balıkçılık, ormancılık ve insan sağlığına verdiği zarar da eklendiğinde Avrupa’da yaklaşık 12,5 milyar avroluk bir maliyet ortaya çıkmıştır. Dünya Doğa Koruma Birliği (IUCN) tarafından yayınlayan dünyanın en kötü 100 istilacı yabancı türünden 14 tanesi Türkiye’de bulunmaktadır.
Süveyş kanalının açılması, iklim değişikliğinin etkisi ve alıcı ortamın biyolojik çeşitlilik yönünden fakirliği yeni türlerin yerleşimini kolaylaştırmıştır. Akdeniz’de yabancı bitki ve hayvan türlerinin gelişimi oldukça hızlı olup, uzmanlar bu hızla devam ederse yirmi birinci asrın ortalarında Akdeniz’deki yabancı deniz bitkisi türlerinin sayısının yerli türleri geçeceği endişesini taşımaktadır.
Denizlerimizi tehdit eden en önemli unsurlar deniz çöpleri ve kirlilik, biyolojik çeşitlilik kaybı ve iklim değişikliğidir. Son yıllarda da bu tehditlere yabancı türler eklenmiştir. Bunlardan balon balığı, aslan balığı, deniz salyangozu, Kuzey Atlantik deniz yıldızı, su sümbülü gibi istilacı yabancı türler, yerli türlere ve ekosisteme, insan sağlığına ve ekonomiye zarar vermeye başlamıştır. Dolayısıyla denizlerimizde yerli türleri, habitatları ve ekosistemi tehdit etmeye başlayan istilacı türlerle ilgili etkin bir mücadele için bir proje yapma ihtiyacı doğmuştur. Denizel istilacı yabancı türlerin olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak amacıyla bu proje başlatılmıştır. Proje ile önemli denizel biyolojik çeşitlilik alanlarında istilacı yabancı türler belirlenerek etkilerinin azaltılması veya yok edilmesi, bu türlerin doğal türler ve habitatlar üzerinde baskı olmaktan çıkarılması ve izlenmesi amaçlanmıştır. Yürüttüğümüz projelerin bir çıktısı olarak hazırlanacak olan mevzuatta bu listeler yer alacaktır.
DÜNYADA İSTİLACI YABANCI TÜRLERİN VERDİĞİ ZARAR 1,4 TRİLYON DOLARDAN FAZLA
Denizel istilacı yabancı türlerin etkileri neler? Bunlarla mücadelede neler yapılmakta? Projenin diğer paydaşları kimler?
Bugün dünyada istilacı yabancı türler hem sucul, hem de karasal ortamlarda ekonomik, sosyal ve çevresel sorunlar olarak karşımızda durmakta ve küresel olarak biyoçeşitlilik üzerine en büyük tehditlerden biri olmaya devam etmektedir. Bir başka deyişle, istilacı yabancı türler, yerli türlere ve ekosisteme, insan sağlığına ve ekonomiye zarar vermektedir. Dünyada istilacı yabancı türlerin verdiği zarar 1,4 trilyon dolardan daha fazladır ve dünya ekonomisinin yaklaşık yüzde 5’ine tekabül etmektedir. Balon balığı, aslan balığı, deniz salyangozu gibi istilacı yabancı türlerin yerli türleri tükettiğinden kıyı balıkçılığımız olumsuz etkilenmektedir. Ayrıca yabancı türler, denizlerde yüzen, dalan insanlara da zarar verebilmektedir. İstilacı yabancı türlerle mücadelede en önemli faktörlerden biri de halkın bilinçlendirilmesidir. Bu konuda 7’den 70’e herkes için broşür, afiş, video, film, tanıtım toplantıları vb. araçlarla bilinçlendirme faaliyetleri başlamıştır. Özellikle öğrenci ve öğretmelerin eğitilmesi, bilinçlendirilmesi bu istilacı yabancı türlerle mücadelede çok önemlidir.
Pilot alanlar için yönetim planları hazırlanarak, oraların istilacı yabancı türlerden temizlenerek direncinin artırılması çalışmaları da başlamıştır. Ayrıca proje kapsamında esmer sokar (Siganus luridus) ile beyaz sokar (Siganus rivulatus) balıkları tarafından tahrip edilen denizlerin akciğeri olan ve Akdeniz’e endemik olan deniz çayırlarının restorasyon çalışmaları da deneme amaçlı olarak yapılacaktır.
İstilacı yabancı türlerle mücadelede en önemli etken yasal mevzuattır. Bu konuda mevzuat çalışmaları devam etmektedir. Bununla birlikte Ulusal İstilacı Yabancı Türler Stratejisi ve Eylem Planı da hazırlanacaktır. Bu yasal altlık ve eylem planı ile bu istilacı yabancı türlerle etkin bir mücadele yürütülecektir.
Proje kapsamında, kısaca özetlemek gerekirse, İstilacı yabancı Türler (İYT) konusunda etkin ulusal politika oluşturulacaktır. İstilacı Yabancı Türlerin tehditlerinin belirlenmesinde kapasite geliştirilmesi, bilgi ve veri paylaşımı sistemi oluşturulacaktır. İstilacı Yabancı Türlerin girişinin engellenmesi, giriş yapmış olanların yok edilmesi, kontrol edilmesi ve sürdürülebilir yönetimin sağlanması ve önemli denizel biyoçeşitlilik alanlarında İstilacı Yabancı Türler nedeniyle zarar görmüş alanların iyileştirmesine yönelik çalışmalar yapılacaktır.
Projenin paydaşları: Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı-Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü, Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı- Denizcilik Genel Müdürlüğü, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı- Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü, Sağlık Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, balıkçılar ve yöre halkıdır.