EYLÜL-EKİM 2021 / YAPRAK
Türk Ulusunun Sarsılmaz İradesi: Cumhuriyet
Türk toplumu, insanlık tarihi içinde, güçlü devlet yapısı kurma yeteneğiyle tanınır, bilinir. Bu yeteneğinin temel dayanakları arasında iki nitelik vardır ki çok değerlidir: Toplumsal yaşamda anaerkillik ile erken dönemde konfederasyon (boyların birliği, üstbirlik) düzenine geçiş. Anaerkillik kültürü, tarımı, hayvan gütmeyi, doğa, çocuk, insan sevgisini oluşturur ve besler. Giderek, kağanın, beyin kararı mutlaka eşi tarafından da onaylanmalıdır. Konfederasyon yeteneği ise daha üstün bir güç düzeyine ulaşmayı sağladığı gibi, diğer boy beylerinin, başkanlarının oluşturduğu bir kurul söz konusu olduğundan, kararlarda bir tür oylama düzeninden söz etmek olanaklıdır.
Günümüz dünya koşullarında toplumların özgürlük, eşitlik, gönenç (refah) istemlerine en elverişli biçimde yanıt veren yönetim biçimi cumhuriyettir. Cumhuriyet, “ulusun, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı devlet biçimidir.” Dayandığı ilişki biçimi, yurttaş-ulus devlet ilişkisidir. Bunun bir öncesi ya da tersi eşitsizlik, yoksulluk, haksızlık üreten monark-kul ilişkisidir. Ancak cumhuriyet yönetiminde yurttaşların yasalarla belirlenmiş haklarından söz edilebilir. Kuşkusuz, bu hakların kaynağı, egemenliğin, seçimler yapabilen, oy kullanabilen, yeteneklerini, düşüncesini, kültürünü eleştirel yönde geliştirebilme olanaklarını bulabilen ulustur, ulusun bireyleridir.
Söz konusu nitelikleri bağrında taşıyan Türkiye Cumhuriyeti çok ağır savaş ve yokluk koşullarında, Bilge insan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün üstün yönetiminde kurulmuştur. Mustafa Kemal’in işgale ve yozlaşmış güçlere karşı direniş örgütlemesinin tüm aşamaları cumhuriyet amacına dönüktür. Osmanlının son dönemindeki Meclis-i Mebusan’ı çok iyi inceler. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmasıyla başlayan süreçte de Havza’da, Amasya Genelgesi (22 Haziran 1919), Erzurum Kongresi (23 Temmuz-7 Ağustos 1919), Sivas Kongresi (4 Eylül 1919 - 11 Eylül 1919, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yurdun dört bir yanından gelen temsilcilerle açılışı (23 Nisan 1920) tarihsel dönüm noktalarının oluşturulması ve kayda alınarak ulusa, dünyaya duyurulması sürekli olarak cumhuriyetin yolunun döşenmesi anlamı taşır. Atılan tüm adımlara katılım, oylama, yasallık (meşruiyet), halk yararı arayışı ve kaygısı egemendir.
Bağımsızlık ve özgürlük savaşının doruğu 29 Ekim 1923’te cumhuriyetin, halkın eşsiz coşkusuyla ilanıdır. Onuncu yılında Atatürk’ün de belirteceği gibi, cumhuriyet, en büyük bayramdır! 1921’de kabul edilen ve değişikliklerle 1924 yılına kadar Anayasayı oluşturan “Teşkîlât-ı Esâsîye Kanunu”nun 1. maddesi "Hâkimiyet, bilâ kaydü şart Milletindir. İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir. (Egemenlik kayıtsız, şartsız ulusundur. Yönetim yöntemi halkın, yazgısını kendisinin ve eylemli biçimde yönetmesi ilkesine dayanır.) Türkiye Devletinin şekli Hükûmeti, Cumhuriyettir” hükmünü taşır. Aynı yasanın 4. maddesinde ise “Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur. Meclis, Hükûmetin inkısam ettiği şuabatı idareyi İcra Vekilleri vasıtasiyle idare eder” düzenlemesine yer verilmiştir. Cumhuriyet, 1921 Anayasası olan yasada yapılan değişiklik önerisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabulüyle kurulmuştur. Katılan 158 milletvekilinin oybirliğiyle Gazi Mustafa Kemal, ilk Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Mustafa Kemal, seçilmesinin ardından yaptığı konuşmanın bir bölümünde şöyle seslenir:
“Ulusumuz, kendisinde bulunan nitelikleri ve değeri, hükümetin yeni adıyla, uygarlık dünyasına çok daha kolay gösterebilecektir. Türkiye Cumhuriyeti, dünyadaki yerine yaraşır olduğunu, başaracağı işlerle kanıtlayacaktır. Arkadaşlar bu yüce kuruluşu meydana getiren Türk Ulusu'nun son dört yıl içinde kazandığı utku, bundan sonra da birkaç kat olmak üzere belirtilerini gösterecektir. Ben (âcizleri), eriştiğim bu güven ve inana yaraşır olmak için pek önemli saydığım bir noktadaki gereksemeyi bildirmek zorundayım. O gerekseme yüce Meclis'in bana karşı olan sevgisini, güvenini ve yardımını sürdürmesidir” (Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz, -Söylev’den Günümüz Türkçesiyle-, Cumhuriyet Yay., 1998, s. 27).
Cumhuriyetin ilanı öncesinde önemli olaylar vardır. Ara verilmek zorunda kalınacak kadar çetin müzakerelerin sonunda, 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması imzalandı, yeni Türk Devleti’nin bağımsızlığı tüm dünyaca kabul edildi. 13 Ekim 1923’te Ankara, Türkiye Devleti’nin başkenti oldu.
29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyetin her yerde yüz bir kez top atışıyla duyurulması Ankara halkı başta olmak üzere, kadınıyla erkeğiyle tüm ulusça eşsiz bir coşkuyla, sevinç, mutluluk gözyaşlarıyla karşılanmıştır. Binlerce Türk yiğidi bu amaç için şehit düşmüştü. O yıllarda, savaşlardan kalan nüfusun yaklaşık yüzde seksenini oluşturan köylü kitlenin yoksulluktan kurtulması, çağdaş eğitime, kültüre, sağlık hizmetine kavuşması ancak cumhuriyetle olanaklıydı.
Cumhuriyet yönetimi, “kimsesizlerin kimsesi” olmak, aç açıkta, çaresiz yurttaş bırakmamak amacıyla, kuruluştaki on beş yıl gibi kısa sürede, Sümerbank, Etibank, Kayseri Uçak Fabrikası, Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü, Devlet Hava Meydanları İşletmesi başta olmak üzere sanayi-hizmet kuruluşlarını; bankaları (İller Bankası, T. İş Bankası, çağdaş durumuyla T.C. Ziraat Bankası…), Toprak Mahsulleri Ofisi, Fiskobirlik, araştırma enstitüleri, Ziraat Fakültesi, kooperatifler, örnek uygulama çiftlikleri gibi tarımsal kuruluşları; çağdaş üniversiteleri, Türk Tarih Kurumu’nu, Türk Dil Kurumunu, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ni, halkevlerini, millet mekteplerini, köy enstitülerini, Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığını, Türk Hava Kurumunu, Çocuk Esirgeme Kurumunu, bakımı gereken yaşlılar için kuruluşları… kurdu; aşar vergisini kaldırdı; modern tarım makinelerini getirdi, üretti; ülkeyi bir baştan bir başa dağlar delinerek kat eden demiryollarını yaptı; Dil Devrimiyle, Harf Devrimiyle ulusun öz dilini, Türkçeyi yazılı alana taşıdı; Doğu-Batı klasik yapıtlarını çevirdi, güçlü dergiler yayımladı; operayı, baleyi, senfonik orkestraları, çağdaş tiyatroyu kurdu; denizlerimizde, boğazlarımızda egemenliğimizi sağladı; bölgedeki diğer devletlerle anlaşmalar yaparak, barışa öncülük etti…
Türkiye Cumhuriyeti, emperyalizme, işgale karşı bağımsızlık savaşıyla, çok güçlü temeller üzerine kurulan cumhuriyettir; Türk ulusunun düşün ve eyleminin en görkemli yapıtıdır.