TEMMUZ-AĞUSTOS 2022 / KAPAK KONUSU
Verim düzeyi yüksek yerli buğday çeşitleri üretimi artırıyor
GAP Uluslararası Tarımsal Araştırma ve Eğitim Merkezi Müdürlüğü (GAP UTAEM), 1962 yılından bu yana ekmeklik ve makarnalık buğday çeşitlerinin ıslahı ve yeni çeşitlerin geliştirilmesi konularında önemli çalışmalara imza atıyor. Bu çalışmalar hakkında dergimize bilgi veren GAP UTAEM Müdürü Mehdi Sümerli, bugüne kadar 25 buğday çeşidinin tescillendiğini ancak uygun şartlarda yüksek verim veren bu yerli çeşitlerin çiftçi tarafından yeterince tanınmadığını söyledi.
Merkezinizin buğday ıslah çalışmaları ve çeşit üretimi hakkında bilgi verir misiniz?
Kurumumuz, çok büyük bir tarımsal potansiyele sahip olan Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin kalkınması ve tarımsal sorunlarının çözümü amacıyla 1962 yılında Diyarbakır’da kurulmuştur. Kurumun sorumluluk alanına giren Güneydoğu Anadolu Bölgesi buğdayın gen merkezi olup, tüm dünyada en kaliteli makarnalık buğdaylar bu bölgeden elde edilmektedir.
Merkezimizde ıslahın ilk adımı olan ve üstün yeni genotiplerin elde edilmesi amacıyla yapılan buğday melezleme çalışmaları ile birlikte, yurt içi ve yurtdışından gelen buğday genotipleri de ıslah çalışmalarına dâhil edilmektedir. Yıllarca bu materyal üzerinde yapılan gözlemler neticesinde gerek verim ve kalite özellikleri gerekse de biyotik ve abiyotik stres koşullarına dayanıklılık yönünden üstün genotipler seçilerek ileri kademelere aktarılmaktadır. Nihai olarak çeşit adayı olmayı hak eden genotipler tescile sunulmakta ve tescil sürecinin tamamlanması ile birlikte, çeşitler TİGEM veya özel tohum firmalarına üretim hakkı devredilerek çiftçilerin istifadesine sunulmaktadır. Buğday ıslahı kapsamında çalışmalar yapan kurumumuz tarafından bugüne kadar 16 makarnalık ve 9 ekmeklik olmak üzere toplam 25 buğday çeşidi geliştirilmiştir.
Makarnalık buğday çalışmaları kapsamında 1970’li yıllarda ıslah çalışmaları sonucunda ilk olarak Dicle-74 makarnalık buğday çeşidi geliştirilmiştir. Daha sonra 1987 yılında stres şartlarına en mukavim Diyarbakır-81 çeşidi geliştirilmiş ve uzun yıllar bölgede ekimi gerçekleştirilmiştir.
1990’lı yıllarda yapılan ıslah çalışmaları sonucunda Harran 95 ve Ceylan 95 çeşitleri geliştirilerek 1995 yılında tescil edilmiştir. Verimin yanında kalite değerlerinin de nisbeten yüksek olduğu Altıntoprak-98 ve Sarıçanak-98 çeşitleri ise 1998 yılında tescil edilmiştir. Yine aynı yıllarda yapılan ıslah çalışmaları ile kurak koşullara tolerant tepki gösteren Fırat-93 çeşidi ve yağışa dayalı koşullara uygun Aydın-93 çeşidi 2002 yılında tescil edilerek bölge çiftçisinin hizmetine sunulmuştur.
2000’li yıllarda yürütülen ıslah çalışmalarında yağışa dayalı koşullarda iyi performans gösteren Artuklu ve Eyyubi ile sulu koşullarda daha iyi sonuç veren Şahinbey çeşitleri 2008 yılında ve sulu koşullarda yüksek verim değerleri ile birlikte kalitede çok iyi sonuçlar veren Güneyyıldızı ve Zühre çeşitleri 2010 yılında tescil edilmiştir.
Hem verim hem de kalite yönünden tatminkar sonuçlara sahip olan Hasanbey çeşidi 2015 yılında, sulu koşullarda çok yüksek performans gösteren Sümerli 2018 yılında ve hem kuru hem de sulu koşullarda iyi performans gösteren Ganem çeşidi ise 2022 yılında tescil edilmiştir.
Haber Görseli
Mehdi Sümerlİ GAP Uluslararası Tarımsal Araştırma ve Eğitim Merkezi Müdürü
Ekmeklik buğday çalışmalarına da 1990’lı yıllarda ağırlık verilmiştir. Zira bölgede ekmeklik buğday ekim alanlarının giderek artması sonucunda bölgeye uyumlu olmayan çeşitlerin getirilmesi ve ekimleri sonucunda yaşanan verim düşüklüklerinden dolayı ekmeklik buğday ıslah çalışmalarına ihtiyaç duyulmuştur. Bu çalışmalar sonucunda bölgede soğukların hâkim olduğu alanlara yönelik 1998 yılında ekmeklik kalitesi iyi olan kırmızı taneli Karacadağ-98 çeşidi, 2000 yılında ise bölgede ortalamanın üzerinde verime sahip Nurkent çeşidi geliştirilmiştir. 2008 yılında bölgede yağışa dayalı ve sulu şartlarda yüksek verimli Cemre çeşidi, 2013 yılında soğuk ve kuru koşullara uygun ve yüksek verimli Dinç çeşidi, 2014 yılında verim ve kalite değerleri bakımında tatminkâr olan Tekin çeşidi, 2015 yılında verim ve kalite parametreleri bakımından üstün olan Kale çeşidi, 2021 yılında büyük başaklı olma özelliğiyle göz dolduran yüksek verimli Hilar çeşidi ve son olarak 2022 yılında sulu koşullarda yüksek verim potansiyeline sahip olan Amida çeşidi ile soğuk bölgelere de uyum sağlayan Hazar çeşidi tescil edilmiştir.
Islah çalışmaları sonucunda geliştirilen çeşitler ile çiftçi şartlarında demonstrasyonlar kurularak çeşitlerin yaygınlaştırılması sağlanmaktadır. Islah çalışmaları sonucu tescil ettirilen çeşitlerin sertifikalı (Elit, Orijinal 1, 2) tohumluğunun üretimi Merkezimiz arazilerinde yapılmaktadır. Geliştirilen bu çeşitlerin Üretim Hakkı Devir Sözleşmesi TİGEM ve 30’a yakın Özel Sektör Tohumculuk kuruluşu ile yapılmıştır. Tohumluk üretimi bu kuruluşlar tarafından yapılmakta ve çiftçilere sunulmaktadır.
Öte yandan geliştirilen çeşitlere ait agronomi (ekim zamanı, ekim sıklığı, gübre ihtiyacı, vs.) çalışmaları da yapılmakta ve bunlara ait yetiştirme tekniği paketleri hazırlanmaktadır.
Ülkemizde kaç çeşit buğday var, bunların özelliklerinden kısaca bahseder misiniz?
Ülkemizde 500’ü aşkın buğday çeşidi geliştirilmiş olduğundan tümünün özellikleri hakkında bilgi vermek mümkün değil. Ancak şunu ifade edebiliriz ki, geçmişten bugüne tescil edilen çeşitlerde genellikle yeşil devrimin bir sonucu olarak boylar kısalmış ve verim potansiyellerinde bir artış meydana gelmiştir. Öte yandan tüketicinin talepleri doğrultusunda buğday sanayisinin aradığı kaliteli buğdayların tedariki amacıyla yeni çeşitlerde protein, hektolitre, bin tane, glüten miktar ve kalitesi gibi kalite özelliklerinde de artışlar gözlenmektedir. Ayrıca geliştirildiği bölge koşullarına göre sıcaklık, kuraklık veya hastalıklara karşı tolerant çeşitlerin geliştirilmesi konusunda çalışmalar yapılmakta ve bu özelliklere sahip çeşitler geliştirilmektedir.
ÇİFTÇİMİZ YERLİ ÇEŞİTLERİ YETERİNCE TANIMIYOR
Buğday üreticilerine, üretimde nelere dikkat etmelerini önerirsiniz?
Konumuz çeşit geliştirme ve ıslah olduğu için buna dair bazı uyarılarda bulunmak gerekiyor. Buğday üretiminde en önemli sorunlardan birisi, çok sayıda ticari çeşit olmasına rağmen önemli bir kısmının (özellikle de bölgede yapılan çalışmalar sonucunda yeni geliştirilmiş çeşitler) üreticiler tarafından yeterli düzeyde bilinmemesidir. Oysa yeni geliştirilen çeşitler, bölgede uzun yıllar gösterdiği uyum, performans ve sahip olduğu üstün özellikler sayesinde tescil edilmiş olduğundan, üreticinin bu çeşitleri tanıması ve yetiştirmesi büyük önem arz etmektedir. Örneğin merkezimizce geliştirilen çeşitler konusunda benzer bir talihsizlik söz konusudur. Bu durumu düzeltmenin yolu da daha sıkı bir diyalog ve çeşit tanıtım faaliyeti ile çiftçinin yabancı çeşide yönelik tercihlerini yerli olana yöneltmekten geçmektedir.
Her türlü iklim ve toprak koşullarında üstünlük gösteren tek bir bitki çeşidi geliştirmek, bu çeşidin performansını tam olarak göstereceği çevreyi her bölgede oluşturmak mümkün değildir. Aynı coğrafi bölge içinde yer alan iller ve aynı il içinde yer alan ilçeler, hatta köyler arasında bile bazı iklim özellikleri bakımından çok kesin çizgilerle farklılıklar görülebilmektedir. Bu farklılıklar göz önüne alınmadan yapılan ekimler başarısızlıkla sonuçlanmakta ve sadece ekilen çeşit şikâyet konusu olmaktadır. Örneğin, yağışı yüksek yerler ya da sulanır koşullara uygun olarak geliştirilmiş bir çeşit, ilk önce yağışı düşük bir yörede ekilirse, elde edilen kötü bir sonuç o çeşidin çok iyi ürün vereceği yörelerde ekilme şansını da ortadan kaldırmaktadır.
EKOLOJİYE UYGUN ÇEŞİTLE VERİM DE ARTAR
Bir çeşit, geliştirildiği koşullardan farklı uygulamalarla karşılaşırsa, vereceği tepki sahip olduğu potansiyeli gösterememek, hatta öncekilerden daha kötü sonuç vermek olabilmektedir. Çok karşılaşılan bu durum sonucunda o çeşit, o yörede uzun yıllar bir daha ekilme şansı bulamayacağı gibi, çevrede de hemen olumsuz izlenim yayılabilmekte ve çok iyi sonuç vereceği alanlarda bile üretime alınmayabilmektedir. Ekolojiye uygun, verim düzeyi yüksek çeşitler, üretimin artırılmasına büyük katkı sağlamaktadır. Üretimi yapılacak çeşitlerin verim potansiyeli ve kalite özellikleri yüksek olmalı, olabildiğince birden fazla ve farklı çeşit kullanılmalı, tek bir çeşit ekmenin getireceği riskler azaltılmalıdır. Kurak koşullarda uzun boylu çeşitler, sulu şartlarda ise yatmaya dayanıklı ve daha çok kısa boylu çeşitler tercih edilmelidir.
Ata tohumu ile buğday üretimi konusunda yaptığınız çalışmalar var mı, bilgi verir misiniz?
Bölgemizde halen bazı lokasyonlarda ekilen ve ata tohumu olarak bilinen özellikle yerli makarnalık buğdaylar (Bağacak, Beyaziye, Sorgül, Havrani, İskenderiye vd.) çok uzun boylu, başaklanma ve olgunlaşma süreleri çok uzun olan, yatan, önemli hastalıklara hassas ve makineli tarım gereklerine uymayan çeşitlerdir. En önemlisi verim kapasitelerinin sınırlı olmalarıdır. Bu dezavantajlarına rağmen bu çeşitlerin çok kötü çevre (toprak, yağış vs.) ve gübresiz şartlarda, marjinal alanlarda göreceli olarak az da olsa belirli bir verim sınırından aşağıya düşmemesi bunların bugüne kadar ekilebilmelerini sağlamıştır. Bu çeşitlerden köy şartlarında yapılan ekmek ve bulgurundan yapılan pilavın çok lezzetli olduğu bilinmektedir.
Ata tohumları önemli genetik kaynaklar olduğundan dolayı bizler de denemelerimizde yer vermekte, kaybını önleme adına denemelerimizde ekmek suretiyle muhafaza etmekteyiz. Öte yandan kötü koşullara tolerans başta olmak üzere sahip oldukları üstün özellikler sebebiyle melezleme çalışmalarımızda da yer almaktadırlar. Ancak düşük verim potansiyeli ve yatma problemleri nedeniyle geniş alanda üretim durumları söz konusu değildir.
Arkeolojik bir kazıda bulunan 7 bin yıllık buğday tohumları ile yapıldığı söylenen buğday üretimi ile ilgili haberler hakkında da bilgi verir misiniz?
Son zamanlarda haber ajanslarında geçen ve 7 bin yıllık ata tohumu Siyez Buğdayı olarak iddia edilen buğdayın Latince adı Triticum Turgidumdur. Plinianum olan, halk arasında ise Peygamber Buğdayı veya Dallı Başak olarak ifade edilen, uzun boylu, kalın saplı yerel bir makarnalık buğday alt türü olduğu tespit edilmiştir. Haber konusu olan buğday daha önce de birçok kez ajanslarda gündeme gelmiştir. Bölgede daha önce bu buğdayı eken çiftçilerin tarlasında gözlem yapılmış ve bu buğday türünün gelişiminin geç olduğu, şartlara göre güzel bir gelişim gösterse de erken bastıran sıcaklıklar nedeniyle tanelerini dolduramadığı gözlenmiştir.
Daha önce üretim yapan çiftçilerin tarla koşullarında bu buğday türünden elde edilen verimler normal koşullarda dekara 250 kg civarında olmuştur. Hatta sıcaklıkların çok erken bastırdığı yıllarda daha düşük verimler de elde edilebilmektedir. Ancak daha serin geçen ve uygun yağış koşullarının olduğu yer ve yıllarda verimde dekara 50-100 kg’lık bir artış gözlenebilirse de haberde iddia edildiği gibi bir verim potansiyeli kesinlikle söz konusu değildir.