Bu nedenle güçlü ülkeler özellikle buğday stokları oluşturarak stratejik üstünlük sağlamaya çalışmaktadırlar. Bir ülkenin savaşabilme gücü ordu ve silah varlığının yanı sıra buğday stokuna da bağlıdır. Rakip ülkeler birbirlerinin silahlanmalarını olduğu kadar buğday rekoltelerini de takip ederler. Bölgemizde yaşanan son Rusya Ukrayna Savaşında Rusya’nın uzun dönemli bir buğday stoku yapması ve Ukrayna’nın özellikle buğday dış ticaretini engellemesi dikkat çekicidir.
Dünyada üretilen buğdayın neredeyse tamamı tüketilmekte, Üretimin yaklaşık %30’u stoklarda saklanmaktadır. Bir sonraki yılın üretimine göre ancak %15’lik kısmının ticareti yapılmaktadır. Yani bütün ülkeler ürettiklerini öncelikle kendileri tüketmekte, bu üretimle stoklarını korumakta ve hala ellerinde ürün varsa bunun ticaretini yapmaktadırlar. Bu durum Pandemi sonrası gıdanın öneminin anlaşılması ile radikal bir değişikliğe uğramıştır. Bir de giderek yaklaşmakta olan küresel ısınma ve iklim değişikliği tehdidinin en fazla gıdaya erişimi etkileyeceği endişe oluşunca ülkeler ciddi bir stok pozisyonuna geçmişlerdir. Bu iki gelişme Dünya Buğday fiyatlarında ciddi bir artışa neden olunca küresel bir enflasyonist ortam oluşmuş ve ekonomik buhran yaşanmaya başlamıştır.
Ülkemiz, buğday tarımı için elverişli şartların yanı sıra binlerce yıllık geçmişi olan bir çiftçilik kültürü ile Dünyada ciddi bir avantaja sahiptir. Bu sayede üretimde kendi ihtiyacını karşılayabilme imkanına sahip ülkelerden biridir. Türkiye, Dünya buğday üretiminin %3’ünü gerçekleştirmekte olup buğday üretiminde Dünya’da dokuzuncu sıradadır. Özellikle Dünya makarnalık buğday üretiminde Kanada (%13) ve İtalya (%11)’dan sonra % 10’luk bir pay ile üçüncü sırada yer almaktadır. Bu üretimlere rağmen elde edilen ürünler sadece kendi ihtiyacımıza yetmekte, ihracat ettiğimiz işlenmiş ürünler için ihtiyaç duyulan buğday ithal edilmektedir. Dahilde işleme rejimi çerçevesinde ürettiğimiz un, makarna, bisküvi ve irmik gibi mamul maddelerin ihracatında ülkemiz ciddi başarılara ulaşmıştır. Örneğin un ihracatında Dünya’da birinci, makarnada ise İtalya’dan sonra ikinci sıradadır.
Küresel boyutta buhranlara neden olabilecek kadar öneme sahip buğdayın üretiminde ve işlenmiş ürün olarak ihracatında sahip olduğumuz avantajın çok iyi kullanılabilmesi milli bir sorumluluk gerektirmektedir. Stratejik bir ürün olan buğday, kendine özgü korumacı bir devlet yapısına ama bu yapının da ötesinde serbest piyasada denge sağlayıcı örgütlenme modellerine sahiptir. Bütün ülkeler hem üretimi, hem de dış ticareti desteklemek amacıyla kendi piyasa düzenleri çerçevesinde, bizdeki Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) benzeri kurumlar ile çeşitli müdahalelerde bulunmaktadırlar. Bu müdahaleler, Dünya Ticaret Örgütü kurallar ile minimize edilmeye çalışılsa da; özellikle gelişmiş ülkeler, üretimden bağımsız ve çevre koruma amaçlı olduğu iddiasıyla desteklerini mavi kutu içinde göstererek kendi çiftçilerine yüksek destekler vermektedirler. Bunun için devlete ait müdahale kurumlarını kullanamayacakları için tabii ki bu görevi devlet adına üretici örgütleri üstlenmektedir. Bu üretici örgütleri genellikle kooperatifler ya da kooperatiflerin bir araya gelerek oluşturdukları yapılardır.
ABD’de 1933’te kurulmuş Ürün Kredi Kurumu (Commodity Credit Corporation / CCC) tarafından Tarım Kanunu çerçevesinde her altı yılda bir yenilenen politikalarla üretici gelir ve fiyatlarının dengelenmesi, desteklenmesi ve korunması amacıyla yılda 4,5 milyar Dolar destek verilmektedir. Bu miktar bizim bütün tarım bütçemizin 2 katından fazladır. Toprağı ekip ekmediğine bakılmaksızın, ortalama gelir tutarının %86’sının altına düşen çiftçiye destek verilmektedir. Burada ton başına referans fiyatı, buğday için 200, mısır için 145 Dolardır. Pandemi sonrası son gelişmeler ve Rusya Ukrayna Savaşı’nın etkileri nedeniyle Beyaz Saray, çiftçilerin daha fazla buğday yetiştirmesi ve piyasa kredilerini ödemesi için 500 milyon dolar ödemiştir. ABD Tarım Bakanlığı (USDA)'nın pazarlama yardım kredileri kapsamında üreticilere mahsullerini ileri bir tarihte daha yüksek kârla satmalarına imkan kazandırmak amacıyla 400 milyon dolar geçici finansman sağlamıştır. Farmer’s Coop adı verilen üst birlik altında toplanan kooperatifler bizdeki TMO tipi büyük silolara sahip, piyasayı düzenleyen hatta hayvancılıkta yem sektörüne yön veren dev bir yapıya sahiptirler.
Benzer durum Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde görülmektedir. AB Ortak Tarım Politikası (OTP) altında yıllardır uygulanan hububat ve çeltik ortak piyasa düzenleri kapsamında yüksek müdahale fiyatları verilmiş, hatta ihtiyaç fazlası stoklar oluşmuştur. Her üye ülkenin müdahale alımları yapan kendi ödeme ajansları vardır. Avrupa Tarımsal Garanti Fonu tarafından karşılanan ödemelerin yıllık tutarı sadece buğday için 300 milyon Avro’dur. Bu tutara ilave olarak Avrupa Birliği, Rusya'nın Ukrayna'daki savaşından kaynaklanan gıda fiyatlarındaki ani artışları ve olası kıtlıkları azaltmak için çiftçilere yardımcı olmak ve nadas arazilerinde mahsul yetiştirmelerine izin vermek için 500 milyon euro (550 milyon dolar) dağıtmıştır. Bu toplam tutar bizim bu iş için ayırdığımız bütçenin birkaç katından fazladır. AB’de en son 2013 yılında yapılan reform çalışmaları sonunda yayımlanan Yeni OTP Mevzuatında, desteklerin daha çevreci olması, gıda zincirinde etkinliğin sağlanması, kriz yönetiminin güçlendirilmesi ve kırsal kalkınma hedeflenmiştir. Bu kapsamda “Yeşil Ödeme Planı”, 40 yaşın altındaki çiftçilere yönelme, coğrafi açıdan kısıtlı alanlarda üretimin devamlılığı gibi çevresel ve sosyal tedbirler ön plana çıkmaktadır. Bütün bu ödemeler 5 yıllık üretim ve pazarlama planı yapan üretici örgütü denilen yapılara üye olan ve planlı-kontrollü üretim yapan çiftçiye müdahale fiyatı ton başına hububatta 100, çeltikte 150 Avro olarak ödenmektedir.
Gelişmiş ülkelerin fiyat ve stoklar ile ilgili bu müdahalelerine rağmen hububat alanında birçok uluslararası örgüt bulunmaktadır. Bunların başında Uluslararası Tahıl Konseyi (International Grain Council -IGC) gelmektedir. Hükümetler arası bir organizasyon olan Konsey, tahıl sektöründe genişleme, açıklığı ve adaleti teşvik etmeyi, tahıl ticaretinde uluslararası işbirliğini arttırmayı, pazar istikrarına katkıda bulunmayı ve dünya gıda güvenliğini arttırmayı amaçlamaktadır. Bu amaçla pazar şeffaflığını arttırmak için bilgi paylaşımı, pazar analizleri ve politika istişareleri yapmaktadır. Konseyin buğday, mısır, pirinç ve soya fasulyesi için oluşturduğu Tarım Piyasası Bilgi Sistemi (Agricultural Market Information System / AMIS) en meşhur faaliyetidir. Ülkemizde bu bilgi sistemi birçok araştırma kurumunda ve şirkette bilgi kaynağı olarak kullanılmaktadır.
Ekonominin yanı sıra bilimsel konularda bilgi paylaşımı da uluslararası düzeyde yeni bir örgütlenme alanı yaratmıştır. Tahıl bilimcileri ve teknoloji uzmanları tarafından oluşturulan ağlar şeklinde yapılanmış örgütler oluşturulmuştur. Uluslararası Hububat Bilim ve Teknoloji Teşkilatı (International Association for Cereal Science and Technology / ICC), 1995 yılında kurulmuş bağımsız bir dernektir. ABD; Arjantin, Çin, Avustralya ve AB ülkelerinin ulusal müdahale kurumlarının üye olduğu yapıya ülkemizden TMO üyedir. Hububattan elde edilen gıdanın kalitesi, güvenliği ve güvenilirliğinin iyileştirilmesine yönelik bilginin yayılması, araştırma yapılması ve yeniliklerin ilerlemesi için uluslararası etkinlikler ve ortak projeler yürüterek işbirliği oluşturmaya çalışmaktadır. Gelişmiş ülkelerin kendilerine ait benzer teşkilatları bulunmaktadır. Örneğin ABD’de, Amerikan Hububat ve Tahıllar Birliği (American Association of Cereal Chemists / AACC), küresel ölçekte faaliyet gösteren, kar amacı gütmeyen bir dernektir. Aralarında ülkemizin de bulunduğu yaklaşık 2.500 bilim insanı ve gıda endüstrisi uzmanından oluşmaktadır. Tahıl alanında bilim ve teknoloji konusunda küresel bir otorite olmaya çalışan dernek, araştırma, eğitim, işbirliği, teknik hizmetler vererek sektörde geniş kapsamlı bilgilenme ve farkındalık yaratmaya çalışmaktadır. AB’de buna benzer örgüt olarak, Avrupa Kahvaltılık Tahıl Birliği (European Breakfast Cereal Association / CEEREAL) karşımıza çıkmaktadır. Halen 8 Avrupa ülkesinden üretici, sanayici ve tüketicilere ait 9 dernek ve kahvaltılık tahıl ve yulaf değirmenciliği yapan 14 şirketten oluşan üyeleriyle sektörde çok geniş bir grubu temsil etmektedir.
Diğer ülkelerde olduğu gibi, bizde de piyasaya müdahalede bulunan, özerk tüzel kişiliğe sahip Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) bulunmaktadır. Sermayesinin tamamı devlete ait, faaliyetlerinde sorumluluğu sermayesi ile sınırlı bir iktisadi devlet teşekkülü olan TMO, hububat fiyatlarının üreticiler açısından düşmesini ya da tüketici açısından yükselmesini önlemek için piyasayı düzenleyici tedbirler almaktadır. Bu kapsamda depolama yapmakta, oluşan stokları piyasa dengelerini gözeterek satmaktadır.
TMO ile birlikte piyasada en etkin yapılar kooperatiflerdir. Özellikle Tarım Kredi Kooperatifleri ve Pancar Ekicileri Kooperatifleri (Pankobirlik) ortaklarından hububat alımı, depolanması ve satışında önemli rol oynamaktadırlar. Örneğin Pankobirlik münavebe gereği hububat eken ortaklarını desteklemeye devam etmekte ve lisanslı depoculuk faaliyetleri yürütmektedir. Bu süreçte ortaklarının ürününü almakta, depolamakta ve piyasaya toplu satışını yapmaktadır. Tarım Kredi Kooperatifleri ortaklarına sözleşmeli hububat tohumu üretimi yaptırmakta, hububat ekim araştırmaları ve Kooperatif personeline hububat eksperliği kursları düzenlemektedir. Kooperatif kendine ait hububat saklama depoları, mısır kurutma siloları, tohum hazırlama tesisleri, çeltik kurutma tesisleri ve mısır silaj ve yem bitkileri ambalajlama tesislerine sahiptir. Ayrıca kendi tesislerinde ürettiği geleneksel ve organik buğday unu, bulgur ve makarna gibi paketlenmiş ürün satışı yapılmaktadır.
Sektörde kooperatiflerin dışında mesleki amaçlı kurulmuş üretici birlikleri ve bir de dernek faaliyet göstermektedir. Bugüne kadar 9 tanesi organik, 4 tanesi çeltik olmak üzere toplam 20 tane tahıl üreticileri birliği kurulmuştur. Bunların 19 tanesi zaman içinde ekonomik sebepler nedeniyle fesih olmuştur. Sektörde hububat ticareti ile uğraşan firmaları aynı çatı altında toplamak ve tahıl ticaretinde sektör ve ülke menfaatlerine katkıda bulunacak uygulamalara öncülük etmek amacıyla 2013 yılında Hububat Tedarikçileri Derneği (Hubuder) kurulmuştur. Hubuder, halen 86 firmadan oluşan üyeleri arasında dayanışmayı teşvik etmek ve serbest ticarete yönelik engellerin kaldırılması için girişimlerde bulunarak hububat ticaretindeki potansiyellerin en iyi şekilde değerlendirilmesine çalışmaktadır. Hububatla iştigal eden üreticiler, tüccarlar, sanayiciler, örgütler, araştırma ve eğitim kurumları bir araya gelerek sektördeki en geniş tabanlı yapı olan Ulusal Hububat Konseyi (UHK) oluşturmuşlardır. Tarım Kanununa istinaden 2010 yılında politika çalışmalar yapmak üzere kurulmuştur. UHK, üretimin yurt içinde ve dışında talebi karşılayabilmesi, kalite ve standartlar açısından rekabet edilebilmesi, ticaretin ve tüketimin geliştirilmesi için sektörün bütün kesimlerinin uzlaşmasıyla tavsiye niteliğinde tedbirler ve ulusal politikalar belirlemektedir.
Görüldüğü üzere; ülkemizde hububat sektöründeki ve buğday üretiminde yapılanma, gelişmiş ülkelerdekine benzemekte ve piyasa ile ilgili işler ağırlıklı olarak müdahale kurumu ile iş birliği halinde olan kooperatifler tarafından yürütülmektedir. Ulusal güvenlik kapsamında ülke ihtiyaçlarını sürdürülebilir bir şekilde uzun dönemlere göre karşılayabilecek üretimi garanti altına almak ve bunun üzerine Dünya piyasalarında rekabet edebilecek kalitede yeterince üretimi temin etmek için ciddi ve akılcı stratejik planlamalar yapmak gerekmektedir. Bu tip planlamaların sadece devlet ve müdahale kurumları tarafından yapılması beklenemez. Uygulamaların gerçekleştirilmesinde kooperatiflere 2 açıdan büyük sorumluluk düşmektedir. İşin pazar boyutunu serbest piyasa şartlarına uygun olarak yönetebilecek ve aynı zamanda kamu menfaatini gözetebilen tek yapı kooperatiflerdir. Ülkemizin ulusal çıkarlarının korunması bakımından buğday üretiminde kooperatiflere büyük sorumluluk düşmektedir.