KASIM-ARALIK 2022 / GÜNDEM
Ulusal su planı hazırlandı
İklim değişikliğinin başta su kaynakları olmak üzere bütün doğal kaynaklar üzerindeki etkileri dünyada olduğu gibi ülkemizde de gündem konularından. Gıda güvenliği ve su verimliliği açısından su kaynaklarımızın etkin kullanılması için yapılan çalışmalar hakkında Su Yönetimi Genel Müdürü Afire Sever ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
İklim değişikliğinin su kaynaklarına etkisi noktasında, ülkemizdeki su kaynaklarının durumu nedir? Medyada sıkça gördüğümüz gibi su kıtlığı tehdidiyle karşı karşıya mıyız?
İklim değişikliğinin etkilerini her alanda her geçen gün daha fazla hissediyoruz. İklim değişikliği; tarımsal faaliyetler, gıda güvenliği, sağlık, turizm başta olmak üzere insanın merkezinde olduğu tüm sistemleri oldukça olumsuz yönde etkilemektedir. İklim değişikliğinin su kaynaklarına etkisi de ayrıca üzerinde durulması gereken bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Birleşmiş Milletlerin iklim değişikliği raporunda, küresel ısınmanın "temel insan ihtiyaçları için suyun mevcudiyetini, kalitesini ve miktarını etkileyeceği" ve bu durumun "potansiyel olarak milyarlarca insanın" su ve sanitasyon (arındırma) hakkını tehdit edeceği ifade edilmektedir.
KULLANILABİLİR SU POTANSİYELİMİZ 112 MİLYAR METREKÜP
Ülkemiz Akdeniz Havzası'nda, yani iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin en fazla yaşanacağı bölgede yer almakta olup gelecekte ülkemizde daha sık, şiddetli ve uzun süreli kuraklıklar, sıcak hava dalgaları, orman yangınları, su kıtlığı gibi olumsuz durumların görülmesi beklenmektedir.
Ülkemizin mevcut su potansiyeline gelecek olursak, teknik ve ekonomik kullanılabilir su potansiyelimiz 112 milyar metreküptür. Toplam su tüketimimiz ise 58,41 milyar metreküp olup, bunun yüzde 77’si sulama suyu, yüzde 23’ü ise içme-kullanma ve sanayi suyu ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılmaktadır.
Nüfusumuzun 84,6 milyon kişi olduğunu düşünürsek, ülkemizde kişi başına düşen kullanılabilir yıllık su miktarının 1.323 metreküp olduğu görülmektedir. Bu değerin 2050 yılında nüfus artışı ile birlikte 1.069 metreküpe kadar düşmesi beklenmektedir. Uluslararası göstergelere göre ülkemizin bugün su stresi altında olduğu, yakın gelecekte ise su kıtlığı çeken bir ülke durumuna geleceği öngörülüyor. Diğer taraftan, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü olarak su kaynaklarının iklim değişikliğinden nasıl etkileneceğine yönelik yürüttüğümüz çalışmalara göre, su kaynaklarımızın 2100 yılına kadar yüzde 20-30’lara varan oranlarda azalabileceğini öngörüyoruz. Bu da bize su kaynaklarının korunması, verimli ve sürdürülebilir şekilde kullanılmasıyla ilgili planların ve su politikalarının hayata geçirilmesinin önemini bir kez daha göstermektedir.
Su ve toprak arasında nasıl bir ilişki vardır? Toprağın ve suyun sağlıksız olması, gıda güvenliğini de tehdit ettiğine göre toprağımızın ve suyumuzun korunması için neler yapıyorsunuz?
Günümüzde nüfus artışı, buna bağlı olarak da ekonomik faaliyetlerin gelişmesiyle birlikte su kirliliği problemlerinin baş gösterdiğine şahit oluyoruz. Evsel ve sanayi atık sularının uygun şekilde veya hiç arıtılmadan alıcı ortama bırakılması ve bu suların tarımsal sulama maksadıyla kullanılması hem toprağın kirlenmesine hem de gıda kaynaklı birçok hastalığın ortaya çıkmasına neden olmakta, gıda güvenliğini tehdit etmektedir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'ne göre gıda güvenliği gıdanın birincil üretim aşamasından tüketiciye ulaşana kadar ki tüm aşamaları kapsamaktadır. Dolayısıyla gıda güvenliği, tarımsal sulamada kullanılan suyun kalitesiyle doğrudan ilişkilidir.
Haber Görseli
Afire Sever Su Yönetimi Genel Müdürü
ULUSAL SU PLANI HAZIRLADIK
Genel Müdürlük olarak tüm ekosistem unsurlarını doğrudan etkileyen su kaynaklarının bütüncül havza yönetimi anlayışı ile miktar ve kalite bakımından korunması ve su güvenliğinin sağlanması maksadıyla birçok çalışma yapıyoruz. Millî su politikasının ortaya konulması bağlamında Türkiye’nin su ile ilgili mevcut ve gelecek politikalarının belirlenmesi ve uygulanması, su kaynaklarımızın koruma ve kullanma dengesi gözetilerek, miktar ve kalite açısından sürdürülebilir yönetimi için katılımcı ve bütüncül bir yaklaşımla Ulusal Su Planı’nı hazırladık.
İlaveten, havzalarımızda yer alan su kaynaklarımızın miktar ve kalite olarak korunması maksadıyla Nehir Havza Yönetim Planlarını hazırlıyoruz. Bu planlar ile havza bazında su kaynakları üzerindeki bütün baskı ve etkileri belirliyor, yapılan izleme çalışmaları ile suyun miktar ve kalite durumlarını tespit ediyor ve bütün su kütlelerinde iyi su durumuna ulaşılması maksadıyla bilimsel yaklaşımları temel alan hidroloji ve su kalitesi modellerini kullanarak gerekli tedbirleri belirliyoruz.
TAŞKIN TAHMİN VE ERKEN UYARI SİSTEMİNİN KURULUMU ÇALIŞMALARINA DEVAM EDİYORUZ
İçme-kullanma suyu temin edilen veya edilmesi planlanan su havzalarının korunması, kirlenmesinin önlenmesi ve sürdürülebilir kullanımının sağlanabilmesi için havzaya özgü koruma esasları ve koruma alanlarının belirlendiği İçme-Kullanma Suyu Havza Koruma Planlarını hazırlıyoruz.
Taşkın Yönetim Planlarını hazırlıyoruz. Bu planlarla taşkın riski taşıyan alanları belirliyor, sayısal hidrodimanik modeller kullanarak suyun yayılımını ve derinliğini gösteren taşkın tehlike ve risk haritaları ile tahliye planlarını hazırlıyor ve gerekli tedbirleri belirliyoruz. Ayrıca muhtemel taşkının zararlarını asgari seviyeye indirmek için Taşkın Tahmin ve Erken Uyarı Sisteminin (TATUS) kurulumu çalışmalarına devam ediyoruz.
Kuraklık Yönetim Planları ile muhtemel kuraklık risklerinin olumsuz etkilerini asgari düzeye indirmeyi ve kuraklıklara karşı hazırlıklı olmayı hedefliyoruz. Planlar kapsamında; havzanın kuraklık analizlerini, mevcut ve gelecek su potansiyeli tespitini yaparak, tarım, içme suyu, sanayi, ekosistem, turizm sektörlerine kuraklığın etkilerini belirliyor ve olası kuraklık durumlarına hazırlıklı olmak maksadıyla tedbirleri ortaya koyuyoruz.
Diğer taraftan, günümüz Türkiye’sinin ihtiyaçlarını karşılayabilecek nitelikte, su kaynaklarının sürdürülebilir şekilde korunması, kullanılması, iyileştirilmesi, geliştirilmesine yönelik Su Kanunu Taslağı’nı hazırladık ve yürürlüğe girmesi için çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Burada saydığımız çalışmalar su kaynaklarımızın korunması dolayısıyla sağlıklı gıdaya erişmek için toprağımızın korunmasına yardımcı olan başlıca çalışmalar olup, bunun yanı sıra burada ifade etmeye fırsat bulamadığım birçok çalışmayı da aynı maksatla büyük bir gayretle sürdürüyoruz.
Gıdanın ve suyun güvenliği, tarımın devamlılığını sağlıyor. Peki, bu konuda Su Yönetimi Genel Müdürlüğüne neler düşüyor?
Bilindiği üzere, her insanın yeterli beslenme hakkı Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde vurgulanmaktadır. Benzer şekilde, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından, güvenli ve yeterli içme suyu ve sanitasyon bir insan hakkı olarak beyan edilmiştir. Bu doğrultuda, su politikamız güvenli, yeterli ve kaliteli suyun temin edilmesi, temel tarım politikamız ise “kendi kendine yeten bir ülke” durumunun devam ettirilmesidir. Sulu tarım, gıda güvenliğimizin sağlanmasında en önemli etkendir. Sulu tarım ile bir yıl içinde birden fazla hasat yapılabilmekte ve dekar başına daha fazla ürün alınabilmektedir. Modern sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması ile su kaynaklarımız daha etkin kullanılmakta, bu sayede gıdaya olan talep artışı karşılanabilmektedir. Ancak, havza ölçeğinde su kaynaklarının arz-talep dengesinin de eşzamanlı sağlanması gerekmektedir. En fazla su talep eden tarım sektörünün iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden en az şekilde etkilenmesine yönelik tedbirleri içeren Sektörel Su Tahsis Planları’nı hazırlıyoruz. Sektörel Su Tahsis Planları'nda, su potansiyelindeki azalma durumları da göz önüne alınarak en kırılgan sektör olan tarım sektöründe ürün deseni, sulama zaman planlaması gibi önlemler belirleyerek hem gıda güvenliğini sağlamayı hem de çiftçilerimizin ekonomik kazancını en üst seviyeye çıkarmayı hedefliyoruz.
Burada, bitki deseni optimizasyonu ve sulama planlaması ile tarım sektörünün su ihtiyacı önceden belirlenerek net gelirin arttırılması ve yaşanabilecek olan kuraklıklar koşullarında, üreticilerin azalan yer altı ve yer üstü su kaynakları ile karşı karşıya kaldıklarında üretime devam etmelerini sağlayacak millî politikalara dayalı önlemler hususunda yol haritası belirlenmiş oluyor. Havza bazında yapılan ve uygulanan planlarımızla başta tarım olmak üzere tüm sektörler için hayati önem taşıyan suyun ve dolayısıyla gıdanın güvenliğini sürdürülebilir olarak sağlamayı hedefliyoruz.
Gıda ve su güvenliğinin uzun vadede devamlılığını/dayanıklılığını sağlamak adına sizce genel yaklaşım ne olmalıdır?
İklim değişikliğinin getirdiği zorlukların yanı sıra artan nüfus, hızlı kentleşme, doğal afetlerin ve aşırı hava olaylarının sıklığı ve şiddetinde gözlenen artışlar göz önüne alındığında su yönetimi konusunda ciddi sınamalarla karşılaşmaktayız. Hem küresel ölçekte hem de ülkemizde iklim değişikliğine karşı dirençliliğinin sağlanması için tüm paydaşlarla ortak hareket edilmelidir. İçinde bulunduğumuz durum, çevresel ve sosyoekonomik koşulların değişkenliğine karşı dayanıklılık geliştirilmesini de zorunlu kılmaktadır. Kriz yönetimden risk yönetimine geçilerek söz konusu kırılgan durumlar ortaya çıkmadan önce önlemler alınmalıdır. Risk yönetimi anlayışıyla gıda güvenliği açısından, ülkelerin daha esnek ve sürdürülebilir tarımsal yönetim sistemlerine geçmesi gerekmektedir. Bizler de Genel Müdürlük olarak iklim değişikliğine uyum sağlamak maksadıyla daha önce bahsetmiş olduğum Sektörel Su Tahsis, Kuraklık Yönetimi, Havza Özelinde Tarımsal Verimlilik Eylem Planlarını hazırlıyoruz.
Stratejik bir kaynak olan suyu gelecek nesillere aktarmak, su ve gıda güvenliğini sağlamak için hedeflerinizden bahsedebilir misiniz? Bu konuda vatandaşın yapması gerekenlerle ilgili bir mesajınız var mı?
Yaşamın devamlılığı için su ve gıda güvenliği birbirinden ayrılamayan iki önemli husustur. Su ve gıda güvenliğini sürdürülebilir olarak sağlamak için su kaynakları üzerindeki insani, endüstriyel, tarımsal ve diğer kirletici unsurlar azaltılmalı, su kaynaklarının kalitesi korunarak iyileştirilmelidir.
Bu doğrultuda, Genel Müdürlüğümüzün ana hedefi havza ölçekli su yönetimi yaklaşımı ve planlama araçlarının uygulamalarla hayata geçirilmesi ve takip mekanizmalarıyla bütünleştirilmesidir.
Bu hususta sağlanacak ilerlemelerle birlikte; millî su yönetimi ağı oluşturularak suyla ilgili uygulama, yatırım, izleme, izin, denetim, yaptırım ve tahsis gibi bütün faaliyetlerin dijitalleşmesi ve entegrasyonu sağlanacak, bu faaliyetlerin yönetimi bilgi sistemleri üzerinden yapılacaktır.
Uzaktan algılama sistemleri, yapay zekâ uygulamaları ve nesnelerin internetinin su yönetiminin bütün bileşenlerinde kullanımı yaygınlaştırılacaktır.
İklim değişikliğinden en fazla etkilenecek denize kıyısı olan nehir havzalarımız başta olmak üzere kuraklığa kırılgan olan bütün havzalarımızda kullanılmış sular, deniz suyu ve acı suların içme-kullanma, sulama, sanayi, turizm vb. maksatlarla kullanım imkânları değerlendirilecektir.
İçme-kullanma suyu sistemlerinde hâlihazırda yüzde 33 civarında olan kayıp oranımızın, ülke genelinde yüzde 25’in altına düşürülerek tasarruf edilecek suyla 10 milyon nüfuslu bir kentin 1 yıllık su ihtiyacının karşılanabilir olacaktır.
2023 yılında arıtılmış atık suların yeniden kullanım oranının yüzde 5’e ulaşması hedeflenmektedir.
Bütün sulamalarda tam otomasyonlu modern sulama sistemlerine geçilerek hâlihazırda yüzde 49 olan sulama randımanının yüzde 80’in üzerine çıkarılması hedeflenmektedir.
Yağmur suyu hasadı ve gri suyun yeniden kullanımı ülke genelinde yaygınlaştırılacaktır. 10 yıl içerisinde yeni inşa edilecek konutlar ile sanayide yağmur suyu hasadı ve gri suyun yeniden kullanım altyapısının oluşturulması zorunlu hale getirilecektir.
Sanayi, hayvancılık, madencilik, vb. faaliyetlerde suyun verimli kullanımına yönelik temiz üretim teknolojileri kullanılarak tasarruf oranının yüzde 50’nin üzerine çıkarılması hedeflenmektedir.
Kişi başı su tüketimi hâlihazırda 210 litre/gün olup 2050 yılında 100 litre/güne, 2100 yılında 75 litre/güne düşürülmesi hedeflenmektedir.
Su Yönetimi Genel Müdürlüğü olarak gelecek nesillere sağlıklı ve yeterli su bırakabilmek maksadıyla koyduğumuz bu hedefleri hayata geçirmek için var gücümüzle çalışıyor, çocuklardan, yetişkinlere, çiftçilerden, sanayicilere, her kademeden su kullanıcısına ve su hizmeti sağlayıcılarına su kaynaklarımızın korunması, suyu etkin ve verimli kullanılması noktasında çağrıda bulunuyoruz. mayalım “SU VATANDIR”.