OCAK-ŞUBAT 2023 / GÜNDEM
Kent tarımı hobi olmanın ötesinde bir gereklilik
Artan dünya nüfusu, gıda üretimindeki girdi maliyetlerinin her geçen gün yükselmesi, dünyada ve ülkemizde kent tarımını önemli bir alternatif haline getirdi. Kent tarımı hobi olarak yapılmasının ötesinde şehir insanının gıdaya erişimini daha hızlı ve daha az maliyetli olarak sağlayan bir sistem. Biz de bu sistemin avantajlarını ve İstanbul Kâğıthane’de kurulan Kapalı Dikey Tarım Uygulama Merkezinin İstanbul için sağlayacağı katkıları Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Turan ile konuştuk.
Kent tarımı neden önemli, nerelerde uygulanabilir ve ülkeye kazandıracakları neler olacak?
Kentsel tarım sağlıklı, sürdürülebilir, ekolojik olarak hazırlanmış ürünlerin şehir merkezlerinde üretilmesini kapsayan bir sistem. Kendine yetebilen kentler için kentsel tarımın önemi her geçen gün artıyor ve dünyada 85 milyon insan kentsel tarımla ilgileniyor.
Şehir merkezlerinden çok uzaklarda yetiştiriciliği yapılan tarımsal üretimlerden özellikle yaprağı yenen sebzeler, tıbbi ve aromatik bitkiler ile serada yetiştiriciliği yapılan sebzeler bu sektörün önemli ürün desenini oluşturuyor. İklimsel koşulların zaman ve mekâna göre çeşitleniyor olması bitkilerin yetişmesine ve yetiştiği coğrafyaya yönelik iklimsel uygunluğu gündeme getiriyor. Birleşmiş Milletler Hükûmetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından ortaya konulan senaryolara göre küresel sıcaklıkta 2100 yılına kadar ortalama 1-3,5 santigrad derecelik bir artışın olması söz konusu. Bu sıcaklık artışının; deniz seviyesinin yükselmesi, seller, taşkınlar, kuraklık, çölleşme ve biyolojik kökenli salgınlar gibi afet boyutlarına ulaşan çok değişik sonuçlara neden olacağı öngörülüyor. Bu sorunların gelecekte daha geniş alanlara yayılacağı ve çok daha sık görüleceği tahmin ediliyor. Küresel iklim değişikliği, sürdürülebilir üretim modelleri ve karbon ayak izi süreçleri dikkate alındığında ekolojik değişikliklerden bağımsız, pestisit kullanımı gerektirmeyen, insanların yaşadığı alanlara daha yakın olması dolayısıyla lojistik maliyetlerini azaltan, istenilen tüm ürünleri 12 ay boyunca üretim imkânına kavuşturan bir model olması sebebiyle kent tarımının yaygınlaşması büyük önem taşıyor. Kent tarımının ülke politikası haline getirilmesi için yasal düzenlemelere ihtiyaç var. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de özellikle Covid-19’dan sonra ülkelerin, şehirlerin ve beldelerin tarımsal olarak kendine yeten bir hâle dönüştürülmesi için tarımsal değeri olan her bir alanın etkin bir şekilde üretime alınması hem ekolojik hem ekonomik hem de toplumsal refah açısından oldukça önemli katma değer sağlar. Bu nedenle kentsel tarım planlanırken akıllı şehirler bünyesinde, enerjisini kendi üreten, yağmur hasadını düşünen, atmosfer kirliliği ve çevre kirliliğini dikkate alan akıllı binalarla birlikte kentsel tarımın bütünsel olarak ele alınması, kentsel tarımın bir moda olmaktan çok bir gereklilik olduğu felsefesinden hareket edilmesi gerekiyor.
Haber Görseli
Prof. Dr. Metin Turan Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi
ÖRTÜALTI VE SERA TARIMI YERİNE DİKEY TARIM
Tarıma uygun araziler nasıl belirlenmeli?
Kent tarımı, kent içerisinde ve yakınlarında bulunan boş alanlarda yetiştiriciliği kapsayan bir sistem. Sulama imkânı bulunmayan alanlarda baklagiller (korunga, nohut), buğday, arpa, keten, darı, kinoa gibi kuru tarıma uygun bitkiler ekilebilir. Sulama koşullarının uygun olduğu bölgelerde meyveciliğe, seracılığa ve sebzeciliğe ağırlık verilebilir.
Kent içerisinde yapılacak tarım modelinde örtü altı ve sera tarımı yerine, dikey tarım (hidroponik tarım, aeroponik tarım, saksı kültürü) önemli bir yere sahip. Dikey tarımın kentsel tarımda sağladığı en önemli avantaj, iklimsel kısıtlar ve üretken tarım alanları yerine kapalı ve atıl alanların kullanımı ile tamamen doğaya kapalı alanlarda güneş ışınlarını simüle etmek kaydıyla daha düşük maliyetli, sağlıklı ve sürdürülebilir üretimi sağlayan bir ortam oluşturması. Dikey tarım ile yaklaşık 1 dekarlık alanı 30-40 dekarlık bir alan kadar verimli hâle getirmek mümkün. Ayrıca su ve gübre tasarrufu sağlaması; zirai ilaç kullanımına gerek duyulmaması; ürünlerin tüketim bölgelerine taze, daha düşük maliyette ve daha kısa mesafelerde ulaştırılması sebebiyle de bu model, dünyada önemli trendlerden biri hâline dönüştü.
Kent tarımında hayata geçmesi gereken ana başlıklar ve kent tarımının uzun vadede yol haritası nelerdir?
Bugün dünya nüfusunun yüzde 54’ü kentlerde yaşıyor, bu oranın 2050’li yıllarla birlikte yüzde 70’lere ulaşacağı ve artan nüfusa bağlı olarak kentlerin gıda ihtiyacının artacağı bekleniyor. Bugün pek çok ülke hâlâ kent tarımını kentlerin içinde yapılan doğal tarım modeli olarak algılıyor ve bunun yarattığı pek çok problem sebebiyle bu tür projeler başarıya ulaşamıyor. Bu nedenle kent tarımının başlı başına tarım yapılan kentler yerine; belediyelerin önderliğinde toplum bilimcilerin, mimarların, çevre mühendislerinin, veteriner hekimlerin, ziraat mühendislerinin, şehir plancılarının birlikte ilerleyebileceği bir dinamik olduğu kabul edilmeli.
YEREL YÖNETİMLER BAKANLIKLA BİRLİKTE HAREKET ETMELİ
Son yasal düzenlemede (6360 sayılı Yasa) ise kentsel yönetim alanları içinde kalan tarım alanlarının korunması, geliştirilmesi ve tarımsal üretimin yapılmasına yönelik organizasyonlarda yerel yönetimlerin nasıl görev alacağı konularına ilişkin ayrıntılara yer verilmiyor. Belediyelerin bünyelerinde yer verdikleri tarımsal hizmetler bölümünün yasal anlamda güçlendirilmesi ve Tarım ve Orman Bakanlığı ile koordinasyonlu olarak çalışması kent tarımının uygulanabilmesi için büyük önem taşıyor. Bu anlamda ülkemizde Uluslararası Tarım Şehirleri Birliği Derneği kuruldu. Bu dernek sayesinde şehirlerde, yerelden başlayan bir tarımsal planlama ve sürdürülebilir işletme modelleri oluşmaya başladı ve ülkemiz için önemli bir model oluştu.
Dünyada kent tarımı ile ilgili çalışmalara örnekler var mı? Bu konuda öne çıkan ülkeler hangileri?
Gelişmiş ülke uygulamalarına bakıldığında kentsel tarımın kurumsallaştığı, yasal düzenlemelerinin yapıldığı, merkezî ve yerel yönetimler ile sivil toplum kuruluşlarının iş birliğindeki programlarla bir arada yürütüldüğü görülüyor. Bu programlar; tarımsal aktivitelerin amacına, ölçeğine, faaliyet türüne, kimler tarafından kentin hangi bölgelerinde ve hangi yasal uygulama aracıyla yapılacağına dair düzenlemeleri içeriyor.
DÜNYADA KENT TARIMI İLE İLGİLENEN ÇALIŞAN SAYISI 85 MİLYON
Kentsel tarımda şehir içindeki alanları kullanarak tarım yapan ülkelerin sayısı 100’ün üzerinde. Bunlardan ilk 9 tanesi oldukça büyük ölçekte ve "tarım 4.0 (akıllı tarım)" modellerini kullanan ülkeler: ABD, Kanada, İngiltere, Fransa, Hollanda, Birleşik Arap Emirlikleri, Singapur, Belçika, Filipinler. Kent tarımı Kanada’da tarımsal üretimin yüzde 44’ünü, Hollanda’da yüzde 33’ünü ve ABD’de yüzde 10’unu oluşturuyor.
Hâlihazırda dünyada tarımsal üretim yapılan 5 milyar hektar alanın 64 milyon hektarında kentsel tarım yapılıyor. Kentsel tarım 6,5 milyar tonluk toplam tarımsal üretim içerisinde 170 milyon tonluk bir üretim ile yaklaşık yüzde 2,6’lık bir paya sahip. Dünyada 570 milyon kişinin çalıştığı tarım sektöründe şu anda 85 milyon civarında kentsel tarımla ilgilenen çalışan var. Yaratılan değer dünyada üretilen gelirin yaklaşık yüzde 8’ini oluşturuyor ve bu da yaklaşık olarak 160-170 milyar dolara denk geliyor. 2050 yılında kentsel tarımla ilgilenen kişi sayısının 150 milyona ve üretim miktarının 1,8 milyar tona ulaşacağı tahmin ediliyor.
“İSTANBUL KAPALI DİKEY TARIM UYGULAMA MERKEZİ” PROJESİ TÜRKİYE’DE BİR İLK
Ayrıca kentsel tarımda çok büyük yer tutan dikey tarım son 10 yılda gelişti ve buna yönelik Tarım ve Orman Bakanlığının İstanbul Kâğıthane’de yaptıkları da ülkemiz için önemli bir örnek. İstanbul kültürün, sanatın, tarihin, ekonominin başkenti olmasının yanı sıra 750 bin dekar tarım arazisi ile aynı zamanda bir tarım şehri. Buna rağmen İstanbul’un tamamında bir yılda üretilen meyve sebze miktarı şehrin sadece bir günlük ihtiyacını karşılayabiliyor. İstanbul’da yaşayan 16 milyon insanın beslenebilmesi için Türkiye’nin farklı 77 şehrinden yılda 270 bin kamyon toplamda 140 milyon kilometre yol kat ederek İstanbul’a her gün meyve ve sebze taşıyor. Karbon ayak izini azaltmak için bu konuda ülkemizde çok büyük bir adım atıldı. İstanbul Kapalı Dikey Tarım Uygulama Merkezi kamu ve özel sektör iş birliğiyle kuruldu. Bu merkezde, dünyada İngiltere’den sonra ikinci en derin dikey tarım uygulamasında bitkisel üretim yapılıyor. İstanbul Dikey Tarım Uygulama Merkezinin proje çalışmalarına 2019 yılında başlandı. Prototip denemeleri ve üretim teknolojilerinin geliştirilmesi ile birlikte merkez, Türkiye’de bir ilk olma özelliğine sahip.
8 Aralık 2022’de açılışı gerçekleştirilen tesis, kamu ve özel iş birliği çerçevesinde yürütülerek kamu kaynakları kullanılmadan kamuya kazandırıldı. Projenin sahibi İstanbul İl Tarım Müdürlüğü ile proje sponsoru İGSAŞ (İstanbul Gübre Sanayi AŞ) arasında “İstanbul Dikey Tarım Uygulama Merkezi” projesi kapsamında protokol imzalandı. İstanbul İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından Kâğıthane Belediyesinde kiralanan mekânda proje hayata geçirildi.
Kâğıthane Belediyesinin Yeni Kültür Merkezi binasının eksi 8. katında ve eksi 30 metre derinlikte kurulan 275 metrekarelik üretim ünitelerinde üretilen yıllık bitkisel üretim miktarı konvansiyonel tarımla üretim yapılan 20 dekara eş değer bir üretim sunuyor. Tesiste toplam 330 metrekare alanda, 3 adet bitki üretim ünitesi ve 1 adet tohum çimlendirme ünitesinde üretim gerçekleştiriliyor. 4 katlı raf sisteminin her birinde yaklaşık 1 metrekare büyüklüğünde toplam 410 adet üretim tablası bulunuyor.
Merkezde yüzde 95 su tasarruflu, zirai ilaçlama yapılmadan yıl boyu bitki üretimi yapılabiliyor. Toplam 700 metrekarelik alanı olan bu tesis, uzayda ve deniz altında tarım yapma olanağını tanıyacak akıllı teknolojilerin geliştirilmesine imkân sağlayan bir merkez olarak tasarlandı. Tesiste ilk üretimi yapılan ürünler kıvırcık, lolorosso marul ve İtalyan fesleğeni oldu. Zirai ilaç kullanılmadan ve çok az su kullanılarak yapılan bitkisel üretim, normal üretimin 40 katından daha fazla üretim yapılmasına ve kentlerdeki ihtiyacın giderilmesine olanak sağlıyor.
Bitki fabrikası olarak kurulan İstanbul Dikey Tarım Uygulama Merkezi ile şehrin içinde üretim ve tüketim merkezlerinin yakınlaştırılıp lojistik maliyetlerinin düşürülmesi, ürün zayiatının azaltılması ve kentte yaşayanların taze ve ucuz sebzeye erişiminin sağlanması hedefleniyor.
İstanbul Kapalı Dikey Tarım Uygulama Projesinin avantajları neler?
Geleneksel tarıma kıyasla yüzde 95 oranında su tasarrufu sağlayarak coğrafyadan bağımsız üretim yapılıyor. Bu tesis kent tarımı için hayata geçen önemli bir örnek. 365 gün kesintisiz üretim yapabilecek olan bu tesisle taze ve besin değeri yüksek ürünler üretiliyor. Hiçbir zirai ilaç kullanılmadan yapılan üretimle yüksek verim sağlanıyor. Tesiste ayrıca yüzde yüz yerli üretim teknolojileri ile sistem tasarımı ve patentli üretim yöntemleri kullanılıyor.
Sonuç olarak, kamu ile özel sektörün bir araya geldiği İstanbul Dikey Tarım Uygulama Merkezi Projesi kapsamında çok önemli kazanımlar elde edildi. Yerel yönetimler, kentsel tarımın önemini anladıklarında, çeşitli programlar ve projeler ile kentsel tarım faaliyetlerine katkıda bulunabilirler. Örneğin, yerel yönetimler dikey tarım yöntemiyle kentsel tarım uygulamalarını artırmak için kapalı dikey tarım projeleri başlatabilir ve kent içi uygulama merkezilerinin oluşmasını sağlamak amacıyla gerekli altyapı imkânını sunabilirler. Bunun yanı sıra kent içerisinde kullanılmayan atıl alanları belirleyip yatırımcılara bu alanları kiralayabilir ve tarım dışı atıl alanların kent tarımında kullanılmasına olanak tanıyabilirler. Ayrıca yerel yönetimler kent içi ticareti teşvik etmek için kentsel tarım ürünleri satış noktaları oluşturabilir veya kent içi tarım faaliyetlerini desteklemek için finansal veya teknik destek oluşturabilirler.