OCAK-ŞUBAT 2023 / KAPAK KONUSU

Çok detaylı iklim simülasyonları üretilmeli


Murat ÖZKAN    

17.04.2023 


Dünyanın her bölgesinde olduğu gibi ülkemiz de insan kaynaklı iklim değişikliğinden olumsuz ölçüde etkileniyor. Atmosfer olayları ise günlük, hatta saatlik olarak sürekli değişirken bu süreçler karmaşık olarak devam ediyor. Kuraklık, iklim kaynaklı doğal afetler, uç yağışlar gibi aşırı derecede hissedilen iklim olaylarının son yıllarda artması ile ilgili olarak İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Barış Önol’a sorular yönelttik.

Bazı yıllarda hatta dönemlerde gündem olan kuraklık veya aşırı derecede hissedilen iklim olaylarının tek nedeni küresel ısınma mı, yoksa bu olaylar iklimlerdeki doğal değişkenlik mi? 
 
Günlük hava durumu ile iklim genelde birbirleriyle karıştırılan kavramlardır. Atmosfer olayları günlük hatta saatlik olarak sürekli değişirken bu süreçler kaotik olarak devam ediyor. İklim değişimi ise uzun yıllar boyunca gerçekleşen ortalamaların değişimiyle meydana gelir. İklim değişikliği ile birlikte meydana gelen aşırı hava olaylarının sayısında ve şiddetinde artışlar gözleniyor. Ama burada göz önünde bulundurmamız gereken konu, bu aşırılıkların insan kaynaklı iklim değişikliği öncesi dönemlerde de yaşanmış olması, yıldan yıla ve mevsimden mevsime gerçekleşen doğal değişkenliğin yaşanan aşırılıkların bir parçası olduğunun bilinmesi. Geçmişten günümüze tutulan kayıtlar ve tarihi notlar bu tür aşırı hava olaylarıyla dolu. Ancak bu konuda göz ardı edemeyeceğimiz en önemli nokta, insan kaynaklı iklim değişikliğinin sonuçlarının, yaşanan aşırı hava olaylarına doping etkisi yapmış gibi şiddetlendirmesi ve sayısını arttırması. Bunlara en güzel örneklerden biri Doğu Karadeniz’deki aşırı yağış olaylarındaki artışlar. Bölgenin geçmişten günümüze iklimsel olarak bu olaylara açık olduğu biliniyor. Ancak son yıllarda iklim değişikliğine de bağlı olarak artan deniz suyu sıcaklıkları, atmosfere daha fazla nem taşınmasına yardımcı olmuş, bu nedenle de bölgede büyük maddi ve manevi kayıplara yol açan aşırı yağışların şiddeti ve sıklığı artmıştır. Yine meydana gelen kuraklıkların daha şiddetli yaşanmasının sebebi olarak da insan kaynaklı iklim değişikliğini gösterebiliriz. Yağış eksikliği ile başlayan kuraklık, iklim değişikliğiyle ivmelenen sıcaklık artışlarının da etkisiyle daha fazla buharlaşmaya neden oluyor ve hâlihazırdaki toprak neminin iyice azalmasını sağlayarak kuraklığı şiddetlendiriyor. Aynı şekilde sıcak hava dalgalarının etkisi de insanlar ve diğer canlılar tarafından daha şiddetli hissediliyor.
 
Küresel ısınmanın ileriki dönemde tam tersi bir etki (küresel soğuma) göstermesi konusunda neler söylersiniz?
 
Bu konu, yani küresel soğuma dönemine girmemiz bugünkü şartlarda pek mümkün görülmüyor. Dünyanın yörüngesel hareketleri sebebiyle gezegenimiz geçmişte defalarca buzul çağı yaşamış ve bu dönemler uzun sürmüştür. Ancak yörüngesel hareketlerin başka bir faza geçmesi için binlerce yıllık bir süre geçmesi gerekiyor. Yani insanoğlu daha nesiller boyu bu iklimle yaşamak zorunda. Bu duruma tek bir istisna olarak geçmiş dönemlerde güneş aktivitelerinde yaşanan azalmalardan bahsedebiliriz. İklimimizin birincil zorlayıcı bileşeni olan güneşten gelen enerji azaldığında iklimimiz de soğuma dönemlerine girmiştir. Ancak bugünkü bilimsel birikimimizle gelecekte bu tür bir dönemin ne zaman tekrarlanacağını tahmin etmek mümkün değil.
 
Kuraklık olunca akla gelen su kısıtı ile ilgili neler söylersiniz? Su kısıtlamaları her zaman olmalı mı?
 
Kuraklık bütüncül değerlendirilmesi gereken, sanayi, tarım, enerji gibi alanlardaki etkisiyle toplumun günlük ihtiyaçlarının aynı anda yönetilmesini içeren ciddi bir problem olarak karşımıza çıkıyor. Yağışın azalmasıyla ortaya çıkan kuraklık, su kullanımındaki plansızlıkla su kıtlığına dönüşüyor. Kısıtlamalar da böyle dönemlerde uygulamaya sokularak sonuçları birçok sektörü etkiliyor. Buradaki kısıtlamalar daha doğru bir yönetimle aşılabilir. 

Haber Görseli

Ancak yıldan yıla ve bölgesel olarak değişkenlik gösteren yağış rejimi değişiklikleri bizi tekrar aynı sorunlarla yüz yüze getirecektir. Burada iklim izleme yöntemlerinin her alana hizmet verecek şekilde kullanılması, olası kuraklık ve buna bağlı su kıtlığı problemlerinin yaşanmadan önlemlerinin alınmasıyla bu zor süreçlerin yönetimi kolaylaşacaktır. Yağış rejimindeki değişim genel olarak bölgesel ölçekte yaşandığından, su kullanımı ile ilgili karar mekanizmalarının yerel düzeyde değerlendirilmesi ve izlenmesi sorunların çözümü için ciddi katkı sağlayacaktır.
 
Akdeniz havzasında yer alan ülkemiz iklim değişikliklerinden en fazla etkilenen bölgelerin başında yer alıyor. İklim değişikliği ile ilgili olarak ülkemize özel alınabilecek tedbirler nelerdir?
 
Dünyanın her bölgesi insan kaynaklı iklim değişikliğinden aynı şekilde etkilenmiyor. Akdeniz havzasının iklim değişikliğinin "sıcak noktası" olarak belirginleşmesi Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli raporlarında birçok defa kayda geçti. Bizim de içinde bulunduğumuz Akdeniz Bölgesi'nin, gelecekte giderek daha az yağış alan ve daha sıcak bir iklime evrileceği iklim senaryoları vasıtasıyla kanıtlandı. Ülkemize özel tedbirlerin alınabilmesi için öncelikle elimizdeki bilgileri arttırmalı ve geliştirmeliyiz. Ülkemiz farklı coğrafi bölgelere, farklı iklim sınıflarına ve çok büyük bir yüzölçümüne sahip. Bu nedenle gelecek iklimine uyum sağlayabilmek için yapacağımız çalışmalar, tüm bu bölgelerin iklimsel özelliklerine uygun, sektör ve nüfus gelişimleri göz önünde bulundurularak birbirinden bağımsız yapılmalı. Burada tüm Türkiye’yi bütüncül olarak kapsayacak şekilde yapılması gereken en önemli iş, çok farklı iklim senaryoları içeren ve alansal olarak çok detaylı iklim simülasyonlarının üretilmesi olacaktır. Ancak bu tür yüksek çözünürlüklü senaryolarla üretilen verilerle daha küçük ölçekte yapabileceğimiz çalışmalar sayesinde geleceğe hazırlanmak mümkün olacaktır. Bunun yanında sürekli olarak gelişmiş iklim izleme yöntemlerini (uydu, radar, kara/deniz gözlem istasyonu vs.) kullanarak gözleme dayalı bilgi ve becerimizi geliştirmeliyiz. Kurumlar arası veri paylaşımı ve karşılıklı hizmet üretimi de bu aşamada geliştirilmeli. İnsan kaynaklı iklim değişikliğinin sonuçlarıyla mücadelede tüm kurumların ortak çalışması, bu çok yönlü sorunun bize maliyetini azaltmanın tek yolu. 

Haber Görseli

YAĞIŞLAR YÜZDE 20 İLE 80 ARASINDA AZALDI
 
Uzun süredir içinde olduğumuz iklimsel değişikliklerin yanı sıra kısa vadede karşı karşıya kaldığımız en önemli konu 2022’den beri birçok bölgede yaşadığımız kuraklık. Başlangıcı 1 Ekim kabul edilen “Su Yılı” ile birlikte kuraklık neredeyse tüm Türkiye’ye yayılarak artık ciddi boyutlarda tüm sektörlerde en üst düzeyde önlemlerin alınmasını gerektirecek hâle geldi. 
 
Uzun yıllar ortalamalarını (1991-2020) değerlendirerek hazırladığımız yağış analizine göre 1 Ekim 2022-15 Ocak 2023 tarihleri arasındaki gerçekleşen yağışlar, normallerin yüzde 20 ile yüzde 80 altında kaldı. Neredeyse tüm Türkiye kuraklıktan etkilendi. Mevsimsel olarak yağışları daha fazla almamız gereken bir dönemde çok ciddi seviyelere ulaşan yağış eksikliği, gelecek aylardaki yağışlarla da telafi edilemezse, bizi çözümü giderek zorlaşan sorunlarla karşı karşıya bırakacaktır. İlgili tüm alanlarda şimdiden gerekli tedbirlerin alınması 2023’ün kalan günlerinde bizim için en önemli konular arasında yerini almaktadır.

iklim küreselısınma yağış afet kuraklık