OCAK-ŞUBAT 2023 / GÜNDEM

Sulak alanlar ormanlardan sonra en üretken ekosistemler


Murat ÖZKAN    

17.04.2023 


Canlılar için hayat kaynağı olan sulak alanların korunması, önemi ve akılcı kullanımı amacıyla 1997 yılından beri 2 Şubat tarihi, “Dünya Sulak Alanlar Günü” olarak kutlanıyor. Bu sayımızda sulak alanların canlı yaşamı için önemi, ülkemizdeki sulak alanların yönetimi gibi konularla ilgili bilgi sahibi olmak için Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürü Kadir Çokçetin’e sorularımızı yönelttik.

Sulak alanlar ile ilgili neler söylersiniz? Sulak alanlar tabiat için neden önemli?
 
Sulak alan sistemleri insan topluluklarının hayatta kalmaları ve gelişmeleri için kritik öneme sahip. Sürdürülebilir olmayan arazi kullanımından dolayı yaşanan sel, toprak kayması, fırtına gibi çevre felaketleri, sürekli gelişen teknolojiye rağmen doğal ekosistemlerin desteğine hâlâ ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. Dünya nüfusunun hızla arttığı bu dönemde, sulak alanların dünya çapında daha akılcı kullanımını sağlamak gıda güvenliği açısından bir gereklilik.
 
SULAK ALANLAR ÖZELLİKLE KARBONUN DEPOLANMASI AÇISINDAN ÇOK ÖNEMLİ
 
Yağmur ormanlarından sonra en üretken ekosistemler olan sulak alanların insanlara yaşamsal çok büyük faydası var. Sulak alanlar içinde bulundurdukları saz bitkileri, sucul bitkiler ve salyangoz gibi kabuklu canlılar sayesinde suyu filtre ederek temizliyor. Saz bitkisi suda bulunan azot ve fosforun yüzde 97’sini bünyesinde alıkoymakta. Ayrıca insanların temel besin maddelerinden olan balık ve çeltik de sulak alanlardan elde ediliyor. Çevresinde yaşayan insanlar başta olmak üzere tarım ve hayvancılık için gerekli olan temel ihtiyacımız olan su da sulak alanlardan elde ediliyor. Kıyı bölgelerimizde bulunan delta, lagün gibi kıyısal sulak alanlar da kıyıların korunmasına büyük katkılarda bulunuyor. Küresel iklim değişikliğinin gelecek 100 yılda tam anlamıyla hissedileceği düşünüldüğünde, yaşanacak aşırı hava olaylarının kontrolünde kıyı sulak alanlarının işlevi önem kazanacaktır. Akarsu taşkın alanlarında bulunan sulak alanlar yağışlı dönemlerde fazla suyu tutarak ve kuru dönemlerde bu suyu yavaş yavaş bırakarak su ihtiyacımızı karşılarken taşkınların önlenmesinde de rol oynuyor. Sulak alanlar bulundukları yörede nem oranını yükselterek, başta yağış ve sıcaklık olmak üzere yerel iklim elemanları üzerinde olumlu etki yapar. Dünyadaki karbonun yüzde 40’ını sulak alanlar muhafaza ederken, turbalık ve ormanlık sulak alanlar özellikle karbonun depolanması açısından çok önemli. Bu faydalarının yanı sıra sulak alanlardan elde edilen saz bitkisi tarihten beri tüm medeniyetlerde kültürlere konu olmuştur. Sazlıklar sepet yapımının dışında Avrupa’daki birçok bölgede çatı yapımında kullanılmakta olup yöre ekonomisine de büyük katkıları olmaktadır.
 
Sulak alanların yok edilmesi büyük miktarda karbondioksitin açığa çıkmasına neden olur. Küresel ısınmanın yüzde 60’ı karbondioksit gazı dolayısıyla gerçekleşir. Bu alanları sağlıklı biçimde muhafaza etmek, yok olmalarını engellemek ve kayıpları telafi etmek bu konuda atılacak hassas adımlar arasındadır. 
 
Yeryüzünde bulunan suyun sadece yüzde 3’ünü oluşturan sulak alanlar, geçmişten beri gelişmiş medeniyetlerin yaşam alanı olmuştur. Örneğin, medeniyetin başlangıcı olduğu düşünülen Sümerler, Fırat ve Dicle kıyılarında Mezopotamya’da yıllarca hüküm sürmüştür. Mısır medeniyeti, Nil kıyılarında gelişmiştir. Nil’in taşkın alanlarında yıllarca tarım yaparak büyük ekonomik fayda sağlayarak uygarlıklarını sürdürmüşlerdir. Bütün bu uygarlıkların temel ortak noktası ise sulak alanlardan faydalanarak tarımsal aktivitelerini gerçekleştirmek olmuştur.

Haber Görseli

Dünyada ve Türkiye’de sulak alanları tehdit eden unsurlar konusunda bir değerlendirme yapabilir misiniz?
 
Sulak alanları tehdit eden faktörler arasında kurutma ve doldurma, kirlilik, yapılaşma ön sıralarda gelir. Bunlardan etkilerini en çabuk izleyebildiğimiz faktörler, kuruma ve kirlilik olarak öne çıkıyor. Sulak alanlar, dünyada özellikle 20. yüzyılın başlarında gerçekleşen sanayi devrimi kapsamında büyük zarara uğradı. Bu süreçte Avrupa, Amerika ve Asya gibi kıtalarda bulunan büyük ülkeler sulak alanların yüzde 50’sinden fazlasını yitirdi. Ardından 1960’lı yıllarda yapılan çalışmalarla bu alanların önemli olduğu, yok edilmemesi gerektiği anlaşıldı. Konu ile ilgili uluslararası sözleşmeye ihtiyaç olduğu görüşülerek 1971’de İran’ın Ramsar kentinde Ramsar Sözleşmesi imzalandı. Günümüz itibarıyla sözleşmeye üye 172 ülke bulunuyor.
 
SULAK ALANLARIN DOLDURULMASI VE KURUTULMASI YASAKLANDI
 
Ülkemizde 1950 yılı öncesinde sıtma hastalığı ile mücadele için, 1950 yılı sonrasında ise tarım alanı kazanmak maksadıyla sulak alanlarda kurutma çalışmaları yürütülmüştür. Bu süreçte Eşmekaya Sazlıkları, Avlan Gölü, Samsam Gölü, Sultansazlığı gibi sulak alanlar olmak üzere toplamda kurutma çalışmasına konu edilen saha miktarı 229 bin 270 hektardır. 
 
Günümüz itibarıyla bu sulak alanlar geri kazanılarak Sultansazlığı hem “Ramsar Alanı” hem “Millî Park”, Avlan Gölü, “Ulusal Öneme Haiz Sulak Alan”, Samsam Gölü de “Mahallî Önemi Haiz Sulak Alan” olarak koruma altına alındı.

Haber Görseli

Ülkemiz 1994 yılında Ramsar Sözleşmesi’ni imzalayarak sulak alanlarının korunmasını ve akılcı kullanımını taahhüt etti. 2002 yılında yapılan mevzuat revizyonuyla sulak alanların doldurulması ve kurutulması yasaklandı. Aynı yıl Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği yürürlüğe girdi. Ramsar Sözleşmesi’nce getirilen kriterler esas alınarak yapılan çalışmalarda mevcut durumda toplam büyüklüğü 184 bin 487 hektar olan 14 adet sulak alanımız [Sultan Sazlığı, Seyfe Gölü, Burdur Gölü, Manyas (Kuş) Gölü ve Göksu Deltası, Akyatan Lagünü, Kızılırmak Deltası, Uluabat Gölü ve Gediz Deltası, Yumurtalık Lagünü, Meke Gölü, Kızören Obruğu, Kuyucuk Gölü ve Nemrut Kalderası] Sulak Alanların Korunması Sözleşme Listesi'ne Ramsar Alanı olarak dahil edildi. 
 
Bu alanlara ek olarak 59 adet Ulusal Önemi Haiz Sulak Alan, 27 adet Mahallî Önemi Haiz Sulak Alan olmak üzere 1 milyon 96 bin 174 hektar büyüklüğünde toplam 100 adet sulak alan ilan ve tescil edildi. Bakanlığımızca 1999 yılından bu yana Ramsar Sözleşmesi'nin “sulak alanların akılcı kullanımı” prensibi kapsamında Sulak Alan Yönetim Planları hazırlanıyor. Sulak alan yönetim planı, o alanın bir nevi anayasası niteliğinde olup sulak alanın genel koruma kullanım ilkelerini belirliyor. Ayrıca planlar, sulak alanların sorunlarının çözümüne yönelik katılımcı bir yaklaşım ile tüm ilgi gruplarına çeşitli sorumluluklar veren faaliyetleri içeriyor. Bakanlığımızca 1999-2022 yılları arasında 73 adet sulak alan yönetim planı hazırlanarak uygulamaya konuldu. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda toplam büyüklüğü 1 milyon 589 bin hektar olan 4 bin 110 adet sulak alan belirlenerek çalışmalara devam ediliyor. Ülkemizdeki sulak alanlarla ilgili bütün veriler bu sistemde toplanıyor.
 
Ayrıca, bilgi sistemi kapsamında ülkemizin sulak alanlarında “Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği” kapsamında yapılması planlanan faaliyetler, faaliyetin sulak alana olan etkisi incelenerek Bakanlığımızca kontrollü olarak verilmekte olup tüm izin süreci de e-Devlet üzerinden tamamen elektronik ortamda sonuçlandırılıyor.
 
Diğer taraftan, sulak alanlarda rehabilitasyon ve restorasyon projelerimiz de hızla devam ediyor. Genel Müdürlüğümüz ilgili kurumlarla koordineli olarak Sakarya’da bulunan Acarlar Longoz Ormanı'nda, Tokat-Kaz Gölü'nde, Konya’da Ereğli Sazlıklarında, Kayseri Sultansazlığı'nda, Antalya Avlan Gölü'nde olmak üzere birçok sulak alanımızda rehabilitasyon çalışmaları gerçekleştirdi.

Haber Görseli

TURBALIKLAR "DEV BİR SÜNGER" GİBİ
Ülkemizdeki önemli turbalık veya bataklık alanlar konusunda bilgi verebilir misiniz?
 
Turbalıklar, organik madde birikim hızının, organik madde ayrışma ve mineralizasyon hızından daha fazla olduğu ve turba (bitki parçalarının kısmen ayrışmış hâli) miktarının en az 0,3 m biriktiği sulak alanlar olarak tanımlanırlar. Turbalık alanlar ve bataklıklar, ilk çağlara ait arkeolojik kayıtları ve arkeolojik kalıntıları zarar görmeden koruyabilmelerinden dolayı arkeolojik ve kültürel miras açısından en önemli sulak alan türlerinden birisi ve zarar görmemiş turbalık alanların korunması doğal ve kültürel değerlerin korunması açısından oldukça önemlidir. Ekosistemin gelişiminin tüm tarihini ve her aşamasını ortaya koyabilen bitki kalıntılarını da (polen gibi) incelemek için bir fırsat sağlar. Örneğin, İngiltere’de 10 bin yıl öncesine kadar geçmiş dönemlerin iklimi hakkında bilgiyi turba arşivi sağlar. 
 
Turbalık alanlar iklim değişikliği etkilerinin azaltılmasında önemli rollere sahiptir. Bu alanlar, biyoçeşitlilik, ekosistem üretkenliği ve sera gazı emisyonları açısından küresel sıcak nokta olma özelliğinde alanlardır. Türkiye, genel coğrafi koşulları nedeniyle turba oluşumu ve turbalıklar açısından çok zengin bir ülke değil. Türkiye’de turbalıkların varlığına ilk defa 1939’da işaret edilmiş ve günümüze dek araştırmalar devam etmiş. Türkiye’de turbalık ve turbalık benzeri oluşumların yaklaşık 2 bin 500 - 3 bin hektar alan kapladığı tahmin ediliyor.
 
Turbalıklar "dev bir sünger" gibi inanılmaz derecede su tutma kapasitesine sahiptirler ve yakın çevrelerindeki taşkınları önlerler. İçerisine sızan suyu besin maddeleri ve zararlı maddelerden temizleyerek filtre görevi görürler. Turba katmanları bazen milyonlarca yılda birikir ve bu alanlarda çeşitli bitki tohumları, turba cesetleri, aletler, süslemeler, silahlar ve arkeolojik kalıntılara rastlanabilir. Turbalıklarda korunan milyonlarca yıl öncesine ait kalıntılar ise geçmişe yönelik değerli bilgileri bizlere sunarlar. Türkiye’de gerçek turbalık özelliğine sahip yerler daha çok Bolu, Denizli, Afyonkarahisar ve Adıyaman çevresinde bulunur. Bolu-Yeniçağa, Denizli-Işıklı Gökgöl, Afyonkarahisar- Karakuyu Sazlıkları, Adıyaman-Gölbaşı, Trabzon-Ağaçbaşı da ülkemizin önemli turbalık alanları arasında sayılabilir.
 
Her yıl 2 Şubat’ta kutlanan Dünya Sulak Alanlar günü ile ilgili neler söylersiniz? 
 
Sulak alanların önemi, korunması ve akılcı kullanımı konularında kamuoyu bilincini geliştirmek maksadıyla Ramsar Sözleşmesi’nin imzaya açıldığı 2 Şubat günü “Dünya Sulak Alanlar Günü” olarak kutlanıyor.  Dünya Sulak Alanlar Günü 1997 yılından beri ülkemiz de dâhil olmak üzere, Ramsar Sözleşmesine üye 172 ülkede kutlanıyor. “Dünya Sulak Alanlar Günü” Bakanlığımız koordinasyonunda kamu kurumları, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve okullar tarafından resim–fotoğraf yarışmaları ve sergileri, sulak alanlarda kuş gözlem etkinlikleri, çeşitli yarışmalar ve eğitim faaliyetleri gibi etkinliklerle kutlanıyor. 
 
Tarım ve Orman Bakanlığı bundan önce olduğu gibi bundan sonra da merkez ve taşra birimlerinde bulunan tüm personeliyle, yalnızca sulak alanlarımızı değil ormanlarımız, akarsularımız gibi ülkemizin tabii değerlerini korumakla birlikte sürdürülebilir kullanımı için gayretli bir şekilde çalışmalarına devam edecektir. 

sulakalan