TEMMUZ-AĞUSTOS 2023 / KAPAK KONUSU
Akuaponik üretimle balık ve sebze bir arada yetişiyor
Artan gıda ihtiyacı ve sürdürülebilir tarım çerçevesinde farklı üretim modelleri dünyada popüler hâle gelmeye başladı. Balık ve sebzenin bir arada yetiştiği akuaponik üretim modeli de bu uygulamalardan biri. İlk defa Akdeniz Üniversitesinde hayata geçirilen bu üretimin detaylarını Akdeniz Üniversitesi, Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Türker Bodur anlattı.
Gıdaya erişimin gün geçtikçe önem kazandığı günümüzde kentsel tarım ve sürdürülebilirliğin önemi nedir?
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) 2014 yılında yayınladığı Dünya Kentleşme Olasılıkları raporunda dünya nüfusunun yüzde 54'lük diliminin kentlerde yaşadığını belirtilmekte ve tahminlere göre 2050 yılında dünya nüfusunun yüzde 66’sının kentlerde yaşayacağını öngörmektedir. Nüfusun bu denli hızla arttığı ve gıdaya erişimin giderek zorlaştığı günümüz koşullarında kentsel tarım örnekleri büyük önem arz etmektedir. Yakın zamanda dünya genelinde büyük bir buhrana sebep olan COVİD-19 gibi salgınların bizlere öğrettiği sağlıklı ve erişilebilir gıdanın önemi de giderek artmaktadır. Bu ve benzeri birçok sebep ile FAO’nun da desteklediği kentsel tarım uygulamaları ileriki yıllarda daha da görünür ve talep edilir hâle gelecektir. Sürdürülebilir tarım uygulamaları kapsamında kentsel tarım ve kırsal kalkınma pratiklerinin giderek artması sağlıklı gıdaya erişim konusunda umut olmaktadır.
ÇATILARDA BİLE ÜRETİM YAPILABİLİR
Akuaponik üretim modeline neden ihtiyaç duyuldu? Bu model kentsel tarım ve sürdürülebilirlik açısından neden önemli?
Kentleşmenin hızla yoğunlaştığı günümüzde su kaynaklarının azalması tarımsal faaliyetlerde su kullanımını kısıtlı hâle getirmektedir. Günümüzde klasik sulama yöntemleri yerine damla sulama ve hatta solar sulama yöntemleri ile birçok çiftçimiz su tüketimini azaltma niyetindedir.
Aynı durum balık yetiştiriciliğinde kullanılan su tüketiminde de geçerli olup bu konuda Tarım ve Orman Bakanlığımızın teşvikleri ve destekleri mevcuttur. Öyle ki akan su sistemi dediğimiz balık yetiştiriciliği yönteminde; kaynağından su alınır, balık havuzlarına yönlendirilir ve bu havuzlarda balık yetiştirilir. Balık havuzlarında kullanılan su, tekrar kaynağına geri verilirken sudaki azotlu bileşikler kimyasal olmasa bile suda organik bir dejenerasyona sebep olabilmektedir. Bu hassasiyetleri gözeten üreticiler artık kapalı devre su ürünleri yetiştiriciliğine doğru yönelme eğilimindedir. Avrupa’da birçok ülkede yasaklanan akan su balık yetiştiriciliği tekniği yerini kapalı devre su ürünleri yetiştiriciliğine bırakmıştır. Ülkemizde tarımsal su kullanımında gelecekte doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı için bu yöntem oldukça önemlidir.
Su kullanımının bu kadar hassas ve sürdürülebilirlik açısından önemli olduğu günümüz coğrafyasında minimum su tüketimi ile maksimum ürün elde etmenin ve doğa ile dost tarımsal faaliyetlere en önemli örnek akuaponik sistemlerde balık ve sebze yetiştiriciliğidir.
Haber Görseli
Doç. Dr. Türker Bodur Akdeniz Üniversitesi, Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi
Temeli kapalı devre balık yetiştiricilik sistemine dayanan akuaponik sistemlerde, balık havuzunda beslenme ve balık fizyolojisinden kaynaklanan azotlu atıklar, filtrasyon aşamalarından geçirilerek nitratlı bileşiklere dönüştürülür ve bu nitratlı solüsyon, hidroponik sistemlerde sebze üretiminde kullanılarak sudan uzaklaştırılır. Azotlu bileşiği uzaklaştırılan su, tekrar balık tanklarında kullanılarak bir su ve üretim döngüsü oluşturulur. Üretici daha az su tüketimi ile balık yetiştirirken aynı zamanda sebze de yetiştirecek ilave bir ürün elde etmiş olur. Akuaponik ismi ise akuakültür ve hidroponik isimlerinden türemiştir. Bu yöntem ile birim alanda daha fazla ürün elde edilirken doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı sağlanmış olur.
Yetiştiricilik modeli olarak kapalı devre bir üretim sistemi olması, oldukça az atık su oluşturması nedeni ile kent merkezlerinde, bahçelerde, kamu alanlarında, seralarda, hatta çatılarda ve balkonlarda dahi uygulanabilir olması açısından kentsel tarım uygulamaları için sürdürülebilir ve doğru bir örnektir.
Balık ve bitki nasıl aynı ortamda yetişebiliyor?
Her ne kadar adı akuaponik olmasa da balık ve bitki yetiştiriciliğinin entegrasyonu çok uzun yıllar öncesine dayanmakta. Azteklerin 1500’lü yıllarda tarımsal faaliyetlerinde uyguladığı ve hidroponik tekniğine benzer bir üretim modeli olan “Chinampa” tekniğinde, temeli bitkisel üretime dayansa da zaman zaman bu sistemle balık yerleştirdikleri görülmüştür.
Teknolojik gelişmeler ile 1990’lı yıllarda Amerikalı araştırmacıların yeniden canlandırdığı bu yöntemde balık ve bitki aynı ünite (bahçe/sera/oda vb.) içerisinde farklı ortamlarda bulunuyor.
Akuaponik sistemler temelde üç bileşenden oluşmaktadır. Balık tankları, bitki tankları ve filtrasyon (mekanik ve biyolojik filtrasyon). Balık tanklarında balık dışkıları ve yenmeyen yemden oluşan ve kaynağı protein olan azotlu bileşikler balıklar için toksik niteliktedir ve ortamdan uzaklaştırılmalıdır. Bu azot (çoğunlukla amonyak) yüklü su mekanik filtrelerden geçirilerek sudaki partiküller (yenmeyen yem ve dışkı) sudan uzaklaştırılır.
Sonra biyolojik filtre yardımı ile suda bulunan amonyak yükü nitrifikasyon ile önce nitrite sonra nitrata dönüştürülür. Bu biyolojik filtrelerdeki yararlı bakteriler sudaki azotlu bileşikleri bitkilerin kökleri ile alabileceği nitrat formuna çevirdikten sonra su sistemde bitki tanklarına/kanallarına verilir. Bitkiler burada kökleri ile doğal gübre olan sudaki nitratı kullanarak büyürler. Böylece balıklar için toksik nitelikte olan azotlu bileşikler sudan uzaklaştırılmış olur. Bitki tanklarından çıkan su da tekrar balık tanklarında kullanılabilir hâle gelmiştir. Akuaponik sistemde üretim ve su döngüsü bu şekildedir.
BU MODELLE GÜBRE MALİYETİ MİNİMUMA İNİYOR
Bu üretim modeliyle ne kadar bitkisel üretim yapılıyor? Topraklı tarım ve akuaponik üretim modeli arasında ne gibi farklar var?
Temelde balık yetiştiriciliği sistemi olan akuaponik üretim modelinde türüne göre balıklar yılda bir veya iki kere hasat edilirken bitkiler günlük veya haftalık hasat edilebilmektedir. Dolayısı ile sistemde sürekli bir bitki hasadı olmaktadır.
Topraklı ve topraksız bitki üretim modellerinde en önemli girdi gübredir. Akuaponik sistemde nitratlı gübre balık tanklarından gelen sudan sağlandığı için gübre maliyeti minimuma iniyor. Bitki türüne göre bazı iz elementlerin balıkları da rahatsız etmeyecek şekilde suya ilavesi gerekse de temel gübre doğal yollarla sağlanıyor. Yukarıda bahsedildiği gibi metrekareden yüksek oranda ürün elde etmek mümkündür. Balık üretimi ile ekstra bir yan ürün elde ediliyor. Toprağa temas edilmediği için daha temiz bir ürün hatta daha steril ortamlarda hastalıktan ari ilaçsız ürün elde etmek mümkün. Günlük sulama veya çapalama gibi bedensel iş gücü akuaponik sistemlerde gerekli değildir. Ancak ortamda balık bulunduğu için günlük kontroller yapılmalıdır. Tarım 4.0 uygulamaları ve bulut teknolojisi ile sistem otomasyona bağlanabilmekte birçok parametre cep telefonu veya bilgisayar ortamında takip edilebilmektedir.
Akdeniz Üniversitesinde ilk kez hayata geçirilen bu model hangi tarihten itibaren uygulamaya başlandı? Dünyada yaygın olan bu sistemin ülkemizde başka örnekleri var mı?
Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğü öncülüğünde ve benim proje koordinatörlüğümde 2016 yılında Batı Akdeniz Kalkınma Ajansının Sürdürülebilir Çevre Mali Destek Çağrısı ile desteklenen ve ülkemizde modern akuaponik üretiminin ilk uygulaması Antalya merkezde üniversite kampüsünde hayata geçirildi. 2017 yılında yapımı tamamlanan akuaponik ünitesinde şuana kadar yaklaşık 100 müteşebbis ve mühendise eğitim verildi. Ülkemizde gelişmesine öncelik ettiğimiz akuaponik sistem ile ilgili yatırımlar İstanbul, İzmir ve Hatay illerinde devam ediyor.
SEBZE İHTİYACININIZI KENDİNİZ KARŞILAYABİLİRSİNİZ
Çevreyle dost ve sürdürülebilir kentsel tarım yöntemi olan bu sistemin başka avantajları ve varsa dezavantajları nelerdir?
Hobi amaçlı bahçenizde veya evinizde bir akvaryumu dönüştürerek kuracağımız akuaponik sistemlerle evinizin ve yakın çevrenizin sebze ihtiyacını kolaylıkla karşılayabilirsiniz. Ancak endüstriyel bir üretim modeline geçildiğinde en büyük dezavantaj sistem kurulumu ve işletilmesidir. Suyun pompalarla bir döngü içinde hareket edeceği ve filtrasyon sistemi, üretimi elektriğe bağlı hâle getirmektedir. Akuaponik sistemin en büyük dezavantajı kuruluş maliyetidir. Bunun haricinde hem su ürünleri yetiştiriciliği hem de bitkisel üretim konusunda bilgi sahibi kalifiye personel bulmak oldukça zordur. Bundan dolayı endüstriyel üretimlerde bir su ürünleri mühendisi ve bir ziraat mühendisi istihdam edilmesi yatırımcıyı güvenli ellerde tutacaktır.
Eklemek istedikleriniz?
Tüm bitkisel üretimin hatta meyve ağaçlarının dahi gerekli ortam sağlandıktan sonra akuaponik üretim modelinde uygulanabilirliği mümkündür. Akuaponik sistemde özellikle yaprağı yenebilen bitkiler (marul, maydanoz ve fesleğen gibi) ile meyvesi yenen bitkiler (domates ve çilek gibi) üretimi oldukça popülerdir. Son dönemde mikrofiliz (turp otu, buğday filizi gibi) ve yenilebilir çiçeklerin üretimi (latin çiçeği gibi) de oldukça başarılı şekilde yapılıyor.
Bu konuda yatırımcılara en önemli tavsiyemiz sistem kurulumunu su ürünleri yetiştiriciliğinde kapalı devre sistem tasarımı yapan kişiler/işletmeler ile çalışmalarıdır. Sistemin temelinin balık yetiştiriciliği üzerine dayalı olması nedeni ile sistemin en önemli bileşenleri su ürünleri yetiştiriciliği ekipmanlarıdır ve bu mühendislik hesapları yıllarca edinilen tecrübe ile şekillenmektedir. İhtiyaca göre tasarlanacak bir sistem önemli kazançlar elde edilmesini sağlayacakken uzman olmayan kişilerce tasarlanan tesisler yatırımcıyı ilk yılda hüsrana uğratabilmektedir. Diğer taraftan yatırım öncesinde hedef pazarın belirlenmesi, bölgenin ihtiyaç analizlerinin doğru yapılması oldukça önemlidir.