EYLÜL-EKİM 2023 / AYIN KONUĞU
Seslendirme sanatçısı Altay Çapan: “Yeşil benim için tefekkür aracı”
Türk Tarım Orman Dergisi’nin yeni sayısında yıllarını mesleğine adamış bir seslendirme sanatçısı olan Altay Çapan’ı ağırlıyoruz. 7’den 70’e izlenilen birçok yapımdan sesine aşina olduğumuz, sayısız başyapıtta sesini dinlediğimiz bir isim Altay Çapan. Günümüzde çok sayıda projeye sesiyle değer katan Çapan ile mesleği, tarıma olan ilgisi ve hayalleri üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Uzun yıllardır seslendirme sanatçılığı yapmaktasınız, bu sürecinizi anlatır mısınız? Mesleğe nasıl başladınız, bu mesleğin size kazandırdıkları neler?
Yıllar evvel kaset satan bir dükkândan alışveriş yapardım. 16-17 yaşlarındaydım. Yine bir gün o dükkândan alışveriş yaparken oradaki bir arkadaşım, “bir arkadaşımız tiyatrodan ayrıldı, biz bir oyun oynayacaktık, onun yerine sen oynar mısın?” diye sordu. Ben hayatımda hiç tiyatroda oynamamışım, ilk önce yapamam dedim. “Sesin çok iyi yaparsın” dediler. Oyundan bir gün önce rolle ilgili ezberimi yaptım, bir kısmını da sahnede doğaçlama yaptım. Oyunculuğum beğenildi, üç–dört kez daha o oyunu oynadık. Sonrasında Ankara Sanat Tiyatrosu’nda Rutkay Aziz’in oyununda figüranlık teklif edildi. Daha sonra Cezmi Baskın’ın yönetmen olduğu bir tiyatro oyunu için teklif geldi. Bu oyunu sesimi değiştirerek oynuyordum ve sesim iyice belirginleşmişti. Bir gün özel televizyon kanallarının birinden bir yönetmen seyretmiş beni sahnede. Bana seslendirme yaptırmak istediğini söyledi. İlk başta çok sıcak gelmese de kabul ettim seslendirme teklifini. Türkiye’deki seslendirme sanatçılarının öncülerinden Sezai Aydın ile tanıştım orda. Böylelikle seslendirme hayatım başlamış oldu.
Mesleğe başladıktan sonra kendimi ifade etmek için çok çalıştım. En büyük düsturum en iyisi, en düzgünü ne ise onu yapmaya çalışmaktır. Çok severek yaparım işimi. TRT’de Rüştü Asyalı ağabey ile pazar sabahları izlediğiniz kovboy filmlerinde, Köksal Engür ağabey ile RedKid'de çalışma fırsatım oldu, daha sonra pek çok projede birçok seslendirme duayeni ağabey ve ablalarla ile çalışma fırsatım oldu.
Mesleğe ilk tiyatroda başladım, zaman zaman dizilerde de oyunculuk yaptım ama bana ne iş yapıyorsun diye sorulduğunda ben kendimi seslendirme sanatçısı olarak tanımlıyorum. Evimde ses stüdyom var ve dünyanın her yerine ses gönderiyorum. Örneğin İsviçre’de kişisel gelişim konusundaki bir firmanın Türkiye sesiyim. TRT de dâhil her yere evimdeki stüdyomdan seslendirme yapıyorum.
Tarım ve Orman Bakanlığının da pek çok projesinde yer alıyorum. Şu anda da TRT Çocuk ve Diyanet TV’nin bazı projelerinde yer alıyorum. Seslendirme sanatçılığının yanı sıra seslendirme yönetmenliği de yapıyorum.
ÇOCUKLUĞUM YEŞİLİN, AĞAÇLARIN ARASINDA GEÇTİ
Hayatınızın herhangi bir döneminde tarımla ilgilendiniz mi?
Bizim çocukluğumuzda müstakil evlerin sayısı çok fazlaydı ve bu evlerin çoğu büyük bahçeliydi. 8 yaşına kadar Üsküdar’daydım, sonra Ankara’ya geldim ailemle. O dönemki çocukların bırakın bahçeyi, gece yarılarına kadar oynadıkları mahalleleri vardı. Öyle bir dönemde çocukluk geçirdiğim için kendimi şanslı hissediyorum. Bağlarda, bahçelerde, ağaçların arasında geçti çocukluğum. Ben yeşili bol bir yere girdiğim zaman içimde bir şeyler ürperir ve garip bir mutluluk hissetmeye başlarım.
Çocukluğum köyde geçmedi ama köyü olan arkadaşlarımın köyüne davet edildim. Köyde ve şehirde yeşilin içinde geçti benim çocukluğum. Ağaçtan bir kuru dal koparırken bile çok defa düşünürüm onun ne kadar kıymetli olduğunu. O ağacı kimin büyüttüğünü düşünürüm en başta. Yeşil benim için bir nevi tefekkür aracıdır.
Eşimin babasının Amasya’daki köyünde tarım arazileri var, o bizim için kiraz ağaçları, ceviz ağaçları dikti. Hatta bir ara ciddi ciddi oraya gidip tarım yapabilir miyim diye de düşündüm. Ancak tarımla ilgili yeterince bilgi ve tecrübe sahibi olmadan cesaret edemedim. Bugünkü aklım ve daha genç halimle her şeyi kapatıp oraya gidebilirim.
TARIM TÜRKİYE’NİN BEL KEMİĞİ
Ülkemiz tarımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tarım, ülkemiz için birinci öncelikli konu olmalı diye düşünüyorum. Rahmetli annem, kırmızıbiberi keserken onunla konuşurdu; “Allahım seni ne güzel yaratmış, sen ne güzelsin böyle” diye, onunla sohbet ederdi. Böyle büyümüş bir insan olarak topraktan yetişen bir ürünün değerini iyi biliyorum, "al ye" gibi değil mesele. İnsanlık bununla kaim olacaksa çocuklarımıza ilk öğretmemiz gereken konuların başında toprağın, üretimin değeri olması gerektiğini düşünüyorum. Tarım Türkiye’nin bel kemiği. Amasya’daki köyümüzde artık gençler tarımla ilgilenmemeye başladı, neredeyse hepsi köydeki topraklarını, hayvanlarını bırakıp şehre gidiyor, bu duruma gerçekten çok üzülüyorum.
Anadolu’da bir söz vardır "kuru çubuğu toprağa sok, iki gün sonra yeşermiş bulursun" diye. Ülkemizin tarım potansiyeli çok yüksek, dört mevsimin yaşandığı dünyadaki nadir yerlerden. İnsanımız, üreticimiz, tarıma dört elle sarılmalı ve tarımda kalkınmalı, her anlamda kendimize yeten bir ülke olmalıyız.
SATIN ALDIĞIM ÜRÜNLERİN SON KULLANMA TARİHLERİNE MUTLAKA BAKARIM
Beslenmenizde öncelik verdiğiniz ürünler var mı? Pazar–market alışverişi yapar mısınız?
Alışverişi kendim yaparım. Evde iki kişiyiz, eşim ve ben, çocuğumuz evlendi artık onun kendi evi var. Eşim çok seçicidir. Seçici bir damak tadı var, dana eti bile yemez yalnızca kuzu eti yer. Bunun gibi detaylara beslenmesinde çok önem verdiği için biraz da ona göre yaparım alışverişi. Ama ben kendi sevdiğim şeyleri yapıp yerim. Kişisel alışverişimde bir ürünü marketten alırken son tüketim tarihlerine özellikle dikkat ederim.
ŞEHİRDEN UZAKLAŞIP DOĞAYA GİTMEK HAYALİM
Günümüzde birçok insan şehrin stresinden kaçıp daha küçük yerleşim alanlarını tercih ediyor? Siz bununla ilgili ne düşünüyorsunuz, doğaya kaçış sizce bir çözüm mü?
Evet, benim de şehir hayatından uzaklaşmakla ilgili ileriye dönük bir hayalim var. Doğa aşığı bir insanım. Tekne hayatı üzerine bir hayalim var ancak teknede yaşaması oldukça zor, kolaymış gibi görünse de. Tüm hayatımı oraya taşımak istiyorum. Bunun için de İzmir istiyorum, İzmir’i çok seviyorum. Tekne ve teknenin içinde küçük bir stüdyo ile gerçekleştirmek istiyorum bu hayali. Çünkü mesleğimi bırakmak ihanet olur benim için. Yaşım yettiğince, konuşabildiğim sürece bu işi yapmam lazım.
Deniz olmasa bile ekebileceğim bir bahçem olsun isterim. Biraz tarım biliyor olsam şimdi bile gidebilirim.
GELECEK NESİLLERİ DE DÜŞÜNMEK ZORUNDAYIZ
Tarımın sürdürülebilirliği ve bu konudaki bilincin toplumda yer etmesi için neler yapılabilir, bir sanatçı gözüyle önerileriniz neler olur?
Bir şeyin sürdürülebilir olması son derece önemli. Sadece kendimizi değil, bizden sonra gelecek nesilleri de düşünmek zorundayız. Tüm insanların işini gücünü bırakıp sürdürülebilirlik üzerine yoğunlaşması gerektiğine inanıyorum. Sürdürülebilirlik için gündelik çıkarlardan vazgeçmek gerekir. En basitinden denizlerde avlanma yasağına uymak gerekir, eylül ile nisan arasında avlanma yapabilirsin, onun dışında elini süremezsin. O balıkların üremesi, bir sonraki sene için balık olması lazım bu da av yasağına uymakla olur.