KASIM-ARALIK 2020 / EL SANATLARI

Bir Anadolu yaşam geleneği:Bakırcılık


Hilal DOĞAN    

23.11.2020 


Doğada saf olarak bulunabilen nadir metallerden ve maden mühendisliğinin konu alanlarından biri olan bakır, iletkenliği çok iyi, kolay işlenebilir ve eski çağlardan beri türlü işlerde kullanılan sarı-kızıl renkli bir elementtir. Özellikle ısı ve elektriği çok iyi iletmesi, bakırı elektrik-elektronik alanında hakim ve tüm dünyada vazgeçilmez kılmıştır.

Tarım sahasında da bakır önemli bir yere sahiptir. Bağcılıkta bakırın bileşiklerinden olan bakır sülfat yani göz taşı mikroorganizmaları yok etmek için kullanılırken, bunun yerine oksitli bakır klorür de alternatif olarak yer almaktadır.
 
Eski Türkçe olan "bakır" sözcüğünün yazılı kaynaklarda geçen ilk kullanımı, 8. yüzyılla tarihlendirilen Yenisey Yazıtları’nda "bakırı bunsız erti [bakırı sınırsız idi]" şeklindedir. Orta Asya’dan Anadolu’ya gelmiş olan bakır, kap kacak kültürünün temel gereçlerinden küçük kazan anlamına gelen ve bazı yörelerimizde helke diye adlandırılan araçlarda kullanılır. İçerisine süt, yoğurt, yağ, bal, hoşaf, pekmez gibi kültürümüze ait temel besinler konulup taşınan "bakraç" sözcüğünün de ‘bakır’ sözcüğüyle aynı kökten olduğu bilinmektedir.
 
Türk askeri müziğinin oluşmasında temel teşkil eden bakırdan yapılma çalgı ve borunun tarihte ilk kullanımının Türklere ait olması ve çeşitli evrelerden geçip Anadolu’ya gelerek mehtere girmiş olması da, bakırla olan toplumsal münasebetin yalnızca mutfakla sınırlı olmadığını göstermektedir. Farsça’da Türk düdüğü manasına gelen "nay-i Türkî" ifadesi bu çalgıyı Orta Doğu’ya Türklerin getirdiğine işaret eder. 
Altaylardaki Teleüt Türklerinde (Rusya’nın Kemerova Bölgesinde yaşayan Türk topluluğu) "yees komurgay" adı verilen bakır kavalların oluşu, madenden yapılma üflemeli çalgıların Türk geleneğinde bulunduğunun göstergelerindendir. 
 
Kadim Anadolu Türk sanatlarının en çok bilinenlerinden biri olan bakırcılık, bakırın başka metallerle girebildiği alaşımlar sayesinde yaygın bir kullanım kazanarak hem geçmiş hem de günümüzde yeri azımsanmayacak kadar köklü bir niteliğe sahip olmuş ve mutfaklarımıza sini, lenger, ibrik, cezve, çaydanlık, güğüm, bakraç, maşrapa şeklinde girmiştir. 
 
Bakır eşyaların kullanımının bir zamanlar çok yaygın oluşu, kimilerinin çocukluğuna dek uzanır. Öyle ki kalaycılıkla geçimini sağlayanların sokak sokak dolaşarak, ‘kalaycı geldi’ diye seslenişleri ve her sokak kuytusunda o gün akşama dek yaktıkları ocaklarla yanı başlarına dizdikleri bakır kap kacakları kalaylamaları hafızalara kazınmış anılardandır.
 
Bakır, ülkemizin hemen her yöresinde önemli bir geçim kaynağı olmuştur. Anadolu’da çok eski tarihlerde bakır madeni üreten belli başlı üç ocak olduğunu yazılı kaynaklardan öğrenmekteyiz: Bunlardan biri Ergani yöresindeki Zülkarneyn Kalesi yakınlarında bulunan daha önce 1122 tarihinde keşfedilen maden ocağı. Yine aynı dönemde Erzincan ve Kastamonu’daki bakır üretimi ve üretilen bu ürünlerin dış ülkelere ihraç edilmesi. Öte yandan Diyarbakır, Gaziantep, Adıyaman, Kahramanmaraş ve Kilis’teki bakırcılığın MÖ 7-5 bin tarihlerine dayandığı bilinmektedir. Özellikle Gaziantep’te üretilen ve dünyada örneği olmayan desenlerin hayranlık uyandırması, yöre bakırcılığını turizme dahil etmiş, yörenin sahip olduğu zengin mutfak kültürü de bakır kap kacak kullanımıyla eş zamanlı ilerlemiştir. Şehirlerin ruhunu oluşturan unsurlardan bakır dövme sesleri ve kalay ocaklarının varlığı, Anadolu’nun temel geçim kaynakları arasında yer almış olan bakırcılık geleneğinin günümüze kadar ulaşan değerleridir. Nitekim eski Ankara’nın da temsillerinden olan bu gelenek, Ankara Kalesi’nde ve Kale mahallesine bağlı Çıkrıkçılar Yokuşu’nda halen az da olsa sürdürülmekte ve tecrübeli ustaları tarafından kendine has ev eşyaları yapılagelmektedir. 
Yöre bakırcılığında bir zamanların önemli merkezlerinden ve geçim kaynaklarından olan Ankara bakırcılık geleneğini ve bakır sanatını, Ankara ili Kale mevkiinde bakırcılık yapmakta olan Varol Küçük namıdiğer Levent Usta ile Türk Tarım Orman Dergisi için konuştuk.

Haber Görseli

Bize kendinizi tanıtır mısınız? Bakırla tanışmanız nasıl oldu? Bu işi yapmaya nasıl karar verdiniz? 
Bu meslekte 33 senedir çalışmaktayım.  Rahmetli babam kulağımdan tuttu, ustamın yanına götürdü. Sadece karnını doyur dedi. Tabii ki derken de içimdeki kabiliyeti de yeteneği de ortaya çıkartmış oldu. O gün bugündür bakır işiyle uğraşıyorum.  
 
Bakır sizin için ne ifade ediyor ve bizler için ne ifade etmeli? Bu zanaatla uğraşmak size ne kattı? Geçim kaynağınız mı? 
Bakır benim için bir sanat ve bir hayat. Yıllarımı harcadığım güzel bir uğraş. Ailemin de geçim kaynağı. Sadece bir maden olarak değil tarihimizi yansıtan zanaatkarların elinde değer bulan bir geçmiş. Bakır işçiliği sadece bir sanat ve zanaat değil insanlara mutfaklarındaki bir yardımcı, yemeklerdeki şifa kaynağı. Tabii ki bu sanatı yaşatmak, ileriye taşımak nasıl bizim görevimizse, mutfaklarınızdan eksik etmemeniz de sizin göreviniz.
 
Bu işi yaparken gerekli malzemeler nelerdir? Malzeme temininiz nasıl oluyor?
Bakır işi için gerekli olan yapacağımız ürüne göre örs ve çekiç, tokmak, makas.  Malzeme teminimizi fabrikadan sağlıyoruz. 
 
Bir eser yahut ürün ortaya koyarken hangi desenleri tercih ediyorsunuz?
Bir eser ortaya koyarken o ürünün işlevsel ve kullanılan bir ürün olması ve tasarım ürünü olmasına dikkat ediyoruz.
 
Eskiden Anadolu'da gündelik yaşam içinde fazlaca yer tutan bakırın şimdilerde sadece zevk amaçlı ve lüks hale gelmesinin sebebi sizce nedir? 
Sebebi makineleşme ve yapım tekniklerinin günümüze teknolojik bir sistemle oturtulması. Bunda alüminyum, çelik gibi materyallerin kullanımda daha önde olması yatıyor.  Bakırın bakımının da meşakkatli ve zor bir süreç oluşu, biraz da pahalı olması bunlara sebep olarak gösterilebilir. İnsanları bütçe olarak zorlayabiliyor bakır ürünler. 

Haber Görseli

Bakırın kullanımının yaygınlaşması ve bu işe gönül verenlerin artması için neler yapılabilir? 
Bakırın sadece sağlık ve lezzet bakımından birçok malzemeden üstün olması bile tek başına yeterli aslında. Genel olarak insanlara tavsiyem, bakırı sadece dekor ve tasarım olarak değil mutfaklarda bir şifa kaynağı olarak görmeleri. Çünkü kalaylı bakırda pişen yemeğin kemoterapi hastalarına tavsiye edildiğini belirtmek isterim.
 
Bakırcılığı öğrettiğiniz kimseler var mı? 
Şu an öğrettiğim kimse yok. Çocuklarıma da maalesef sevdiremedim, ufak oğlan biraz hevesli ama oda maalesef pandemiden dolayı evde. 
 
Bakırcılığın topluma ve ülkemize katkısı sizce nedir? 
Restoranlarda ve kafeteryalarda kullanılması bile bir katkıdır aslında. Bir kafeye gittiğinizde bakır sahanda menemenin tadını, karışık kebabı, bakır kapta pişen güzel bir fasulyenin lezzetini almadıysanız lezzetten yoksun kalmışsınız demektir. Ülkemize daha fazla katkısı olması için turizm açısından değerlendirilebilir. Bu da bizim mesleğimizin maden işleri olarak kültürel açıdan topluma tanıtılmasıyla mümkün. 
 
Ankara Kalesi ve Çıkrıkçılar Yokuşu, Saman Pazarı mevkii bir zamanlar geleneksel el sanatlarımızın icra edildiği ve bakırcılığın merkezi olan yerlerdendi. Halen devam etse de belirgin bir azalma var. Bunu tekrar canlandırmak ve bu mücadeleye devam etmek için neler yapılabilir? 
1990’larda çarşımız biraz dar olduğu için geçen herkes kulaklarını kapatırdı çekiç sesinden, artık siz düşünün fazla söze gerek yok. Şu an sadece sokakta imalatçı olarak ben çalışmaktayım. Birkaç esnaf arkadaşımız da al-sat işlemiyle hem geçimlerini sağlıyor hem de mesleği devam ettiriyor. 
 
Herhangi bir kurumsal destek aldınız mı? Beklentiniz nedir? 
Maalesef bir destek almadım. Sadece kendi çabalarımızla ayakta durmaya çalışıyoruz. Bu da maddi açıdan giderek zorlaşmakta. Çünkü bakır işi, fiyat artışlarından dolayı külfeti yüksek ve pahalı bir sanat dalı oldu. 
 
Konuyla ilgili eklemek istediğiniz bir şey var mı? 
Sadece söylemek istediğim, bakıra değer verip bizi yaşatmaya çalışan değerli insanlara çok teşekkür ediyorum. Rabbim bize sağlık verdiği sürece onlara daha güzel ürünleri hazırlamak için sanata devam.

Bakırcılık VarolKüçük