MART-NİSAN 2021 / KAPAK KONUSU
Dünyada ve ülkemizde sulama örgütlerinin önemi
Salgın hastalık sayesinde bazı değerleri yeniden hatırladık. Sağlıklı kalabilmenin temel şartı olan yeterli ve dengeli beslenebilme için mutlak ihtiyaç duyduğumuz gıdaya ulaşabilmenin tek yolunun tarım olduğunu bir defa daha anladık. Bu musibeti atlatacağız ama bizi bekleyen başka bir felaket var. Yıllardır çarpık yapılaşma, hatalı tarım metotları, kirlilik gibi nedenlerle doğaya verdiğimiz zarar, küresel iklim değişikliği ile çok daha tehlikeli yeni bir boyuta ulaştı. Bu durum en fazla tarımsal üretim kaynaklarını özellikle de suyu tehdit ediyor. Büyük su kütleleri nedeniyle mavi gezegen olarak adlandırılan Dünyamız, bilinenin aksine aslında su fakiridir. Dünya su varlığının ancak %2’lik kısmını kullanabilmektedir. Bu kısıtlı suyun da önemli miktarı çevre kirliliği ve hatalı kullanımlar yüzünden kaybedilmektedir. Geriye kalan suyun %80’e yakın kısmı gıda üretebilmek için tarımda kullanılmaktadır. Yani kaybedilen her damla su, gıda kaybına neden olmaktadır. Böyle giderse yakın bir gelecekte bir insanlık ayıbı olan açlık daha da artacak, belki de isyanlar ardından gıda ve su savaşları yaşanacaktır.
Bu kaçınılmaz gelecek yaklaşırken, insanlığın %40’ının yaşadığı su kıtlığına ve artan su talebine küresel çapta çözümler aranmaktadır. Dünya genelinde kısıtlı su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi amacıyla çeşitli girişimlerde bulunulmaktadır. Birleşmiş Milletler Teşkilatı tarafından 170 ülkede yürütülen Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (Sustainable Development Goals) içinde altıncı sırada “temiz su ve sıhhi koşullar (clean water and sanitation)” hedefi yer almaktadır. Suyu en fazla kullanan tarım sektöründe şeffaf ve katılımcı su yönetimiyle sorunun çözülmesi hedeflenmektedir. Çiftçinin katılımcılığının sağlanmasında en büyük rolü sulama kooperatifleri üstlenmektedir. Dünya genelinde sulama sistemleri çoğunlukla devlet tarafından tasarlanıp işletilmeye açılmakta, ardından kooperatifler gibi su kullanıcı örgütlere sorumluluk transfer edilmektedir. Katılımcı Sulama Yönetimi (Participatory Irrigation Management-PIM) adlı uluslararası kuruluş, hükümetlere yardımcı olmak üzere 40’tan fazla ülkede projeler yürütmektedir.
Dünyanın birçok ülkesinde kooperatif temelli su kullanıcı örgütler bulunmaktadır. Bunlar birleşerek kendi milli teşkilatlarını kurmakta, uluslararası teşkilatlara üye olmaktadırlar. Dünya çapında en önemli kuruluş olan Uluslararası Sulama ve Drenaj Komisyonu (International Commission on Irrigation and Drainage-ICID) 1950 yılında kurulmuştur. Kâr amacı gütmeyen uluslararası bu komisyon, 78 ülkeden geniş bir katılıma sahiptir. Dünyanın her yerinden sulama, drenaj ve taşkın yönetimi alanındaki uzman ağı ile sürdürülebilir tarımsal su yönetimini teşvik etmeye çalışmaktadır. Her yıl fakirlik ve açlığa karşı Uluslararası Sulama ve Drenaj Kongresi ve Dünya Sulama Forumu gibi büyük katılımlı dev organizasyonlar düzenlemektedir.
Avrupa Sulama Derneği (European Irrigation Association - EIA), ABD, İsrail ve Avrupa’dan 19 katılımcıyla 1991'de kurulmuştur. Tarımsal sulama endüstrisinde ileri gitmiş ülkelerdeki üreticiler, ithalatçılar, distribütörler, bayiler, su ve enerji ajansları ve üniversitelerden oluşan üyeleriyle iş birliği yapmakta ve bilgilendirmelerde bulunmaktadır. Sektörün uluslararası norm ve standartlarının oluşturulmasına katkıda bulunmakta ve çeşitli sertifika programları ile eğitimler düzenlemektedir. Avrupa kurumları, hükümetler ve uzmanlar ile birlikte sulama alanında bilgi kaynağı oluşturmaktadır. Avrupa Birliği’nin çevre politikasının çerçevesini 2000/60/EC sayılı “AB Su Çerçeve Direktifi” oluşturmaktadır. Suyun kirletilmesi ve çevreye etkisi açısından temel belirleyici olan Direktifin “Nehir Havza Yönetim Planı” oluşturması ve “Katılımcılık” ilkelerinin uygulanmasında kooperatiflere görev verilmektedir.
Ülkemizin tarımsal üretim kaynakları ve su potansiyeli bulunduğu bölge itibarıyla büyük stratejik öneme sahiptir. Bu avantajları en iyi şekilde koruması ve verimli şekilde kullanması için gerçekçi politikalar belirlenmelidir. Halk sağlığı ve toplumun beslenmesi açısından tarımda sürdürülebilir tedbir alınmalıdır. Toplumun giderek artan su ihtiyacının karşılanmasında sanayide ve insanların kullanımlarında tasarruf edilebilecek miktarın yeterli olmayacağı aşikardır. Ancak modern tarım teknikleri ve sulama metotları ile hedeflenen tasarruf sağlanabilir ve mevcut kaynaklar korunabilir. Başarı için öncelikle BM hedeflerindeki katılımcı yaklaşım benimsenmelidir. Tedbirler küçük aile çiftçileri tarafından kullanılmazsa hedeflenen faydaya ulaşılamayacaktır. Yeni sistemlerin satın alınması pahalı, modern teknik ve metotların kullanılabilmesi zordur. Bunların finansmanı, doğru şekilde kullanılması, kullanım planlamalarının yapılması, eğitimlerinin verilmesi ve projelerin hayata geçirilebilmesini gerektirmektedir. Dahası sistemin kurulduktan sonra, uygun ve adil bir şekilde işletilebilmesi, korunması, geliştirilmesi belki de işin en önemli safhasıdır. Gelişmiş ülkelerde sulama kooperatifleri bütün bu iş ve işlemleri yürütmekte ve sahada iş yükünü üstlenmektedir. Hem yer altı su kaynaklarının korunması hem de barajlardaki suyun uygun şekilde kullanılabilmesi yine tarımsal sulamada yapılacak planlamalara bağlıdır. Mevcut kaynakların hedeflenen üretime göre optimum kullanımının planlanması, plana uygun altyapı yatırımlarının yapılması, donanımların temini ve girişimlerin projeli bir şekilde hayata geçirilmesinde en iyi yol sulama kooperatifleridir.
Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde farklı kanunlara göre kurulmuş sulama alanında faaliyet gösteren 2 tip üretici örgütü bulunmaktadır. Bunlardan ilki, 6172 sayılı Sulama Kanunu’na dayanılarak kurulan Sulama Birlikleridir. DSİ’nin sulama işletmeciliğini devrettiği organizasyon modelleridir. Mevcut sulama tesislerinin çok büyük bir bölümü, sulama birliklerine devredilmiştir. Halen 430 bine yakın çiftçinin üye olduğu 189 adet Sulama Birliği bulunmaktadır. Başlangıçta yasal gücünü Köylere Hizmet Götürme Birlikleri ile ilgili mevzuattan almış, ama zamanla bu kanunla ilişkileri kalmamıştır. Sulama Birliklerinin kaymakamlarca yönetilmesi, demokratik çiftçi organizasyonu olmama özelliği hep tartışılan bir konu olmuştur. 2018 yılında çıkarılan yeni bir düzenleme ile Sulama Birliklerinin yönetim ve denetimi tekrar Devlet Su İşlerinin uhdesine geçmiştir. Buna göre: sulama birliklerinin yönetimine “başkan” olarak, DSİ’nin teklif ettiği kamu personeli Bakan tarafından görevlendirilmeye başlanmıştır. Bunun en büyük sebebi ise sulama birliklerinin etkin yönetilememeleri ve içinde bulundukları finansal ve yönetsel sorunları bir türlü aşamamaları olarak gösterilmektedir. Sulama Birlikleri, demokratik seçim ile yönetim, tarımsal üretim, girdi tedariki, hayvancılık dâhil bölgede üretilen ürünün ticaretinin yapılması, işlenmesi, pazarlanması gibi birçok açıdan sulama kooperatiflerine göre büyük eksiklikleri bulunmaktadır. Bu modele göre çok daha iyi olan ve dünya çapında kabul gören yaklaşım ise Sulama Kooperatifleridir.
Sulama diğer üretici örgütü ise 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’na göre kurulmuş Sulama Kooperatifleridir. Yurt çapında yaklaşık 300 binden fazla çiftçinin ortağı olduğu, 2 bin 450 Sulama Kooperatifi bulunmaktadır. Köylerde kurulan Sulama Kooperatifleri 13 Bölge Birliği oluşturmuşlar, bunlar da birleşerek Türkiye Sulama Kooperatifler Merkez Birliğini kurmuşlardır. Bütün faaliyetleri projeli yatırımlara dayanan, köyden merkeze kadar demokratik bir anlayışla yönetilen, bir ekonomik şirket gibi finansal idareye sahip olan Sulama Kooperatifleri, 1966 yılından beri ülke tarımına ve ekonomisine büyük katkılarda bulunmaktadırlar. Ülkemizde yer altı suyu ile sulanan arazinin %70’ten fazlasında sulama, kooperatiflerce yapılmaktadır. Gelişmiş ülkelerdeki emsalleri gibi birçok yeniliğe el atabilecek potansiyeldedirler. Çiftçiye sulama ve ürün verimliliğinin arttırılması konusunda yön gösteren ve bölgesinde üretimin planlanması konusunda hizmet veren sulama kooperatifleri, girdi tedariki ve tarımsal üretimin gerçekleştirilmesinden, ortaklarının hayvancılık dâhil her türlü tarımsal ürününün pazarlanmasına kadar çeşitli alanlarda faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Ürünün gerçek değer fiyatının alınması, tarımsal arazilerin birlikte kullanılarak verimli hale getirilmesi gibi konularda çiftçilere hizmetler verilmektedir. Sulama kooperatifleri aynı zamanda bölge ve ülke su yönetiminin planlanmasının yapılmasını sağlayarak büyük bir görevi de yerine getirmektedir. Ayrıca BM’nin sulama ile ilgili Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinde belirtilen sorumlulukların gerçekleştirilmesinde ülke adına önemli roller üstlenmektedir. Bu kapsamda tarıma dayalı sanayinin gelişmesine katkıda bulunulması, kentlere olan göçün azaltılmasına yardımcı olunması ve gıda güvenliğinin sağlanması gibi konularda faaliyetlerde bulunmaktadır.
Tarımsal su yönetiminde, sürdürülebilirliğin 3 temel kavramı olan ekonomik açıdan uygun, sosyal olarak kabul edilebilir ve çevresel olarak zarar vermeyen bir yaklaşımla ve hep birlikte çalışmak gerekmektedir. Bakanlığımız tarafından suyun etkin kullanımına yönelik büyük yatırımlar ve çalışmalar yapılmaktadır. Uygulamada karşılaşılan sorunların yerinde tespiti, mevcut imkânların ortaklaşa işletilebilmeleri, altyapı hizmetlerinin birlikte rehabilitasyonu ve iş birliği amacıyla saha ziyaretleri düzenlenmekte. Bu çalışmalarda ilgili paydaşların, üniversitelerin ve özellikle çiftçilerin aktif katılımlarıyla toplantı ve eğitimler yapılmaktadır. Ülke çapında katılımcı su yönetiminin tesisi için su kullanıcı örgütler üzerinden bir politika oluşturulmaktadır. Öncelikle sulama kooperatiflerinin en önemli problemi olan birikmiş elektrik borçlarının ödenebilmelerini sağlayacak çözümler bulunmalıdır. Örneğin tarımsal sulamada kullanacakları elektrik enerjisini güneş ya da rüzgar gibi alternatif yollarla karşılayabilecekleri üretim tesisleri kurabilmelerine imkân tanıyacak fırsatlar yaratılmalıdır. Bunun yanı sıra modern araç ve teknikler yaygınlaştırılmalıdır. Örneğin sensörler ile sıcaklık, nem, yağış gibi verilerin uzaktan algılanarak su tüketimi verimliliğinin hesaplanabildiği, buharlaşma indekslerine, meteorolojik tahminlere, sulamada kullanılan enerjiye, su basıncına göre sulamanın kontrol edilebildiği yapay zeka, Tarım 4.0 gibi akıllı sistemler de bu kapsamda ele alınmalıdır. Bu tip yenilikçi ama aynı zamanda pahalı ve kullanımı zor çözümlerin sahada yaygınlaştırılabilmesi için sulama kooperatiflerine özel destekler verilmelidir. Burada bir başka önemli husus ise sulamanın tarım arazilerinin toplulaştırılmasında önemli bir belirleyici unsur olduğu dikkate alınarak, sulama kooperatiflerinin toplulaştırma işlerini de üstlenmelerine imkân sağlayacak hukuki ve teknik alt yapı oluşturulmalıdır.
Ülkemizin tarımsal üretim potansiyelinin devamlılığının sağlanması ve avantaja çevrilmesi, bölgemiz açısından büyük stratejik öneme sahip mevcut su kaynaklarımızın en iyi şekilde kullanılmasına ve korunmasına yönelik tedbirlerin alınmasına bağlıdır. Yakın bir gelecekte daha da önem kazanacak bu konuda doğru ve sürdürülebilir su yönetimi politikaları belirlenmelidir. Sulama, drenaj ve taşkın yönetimi konularında en iyi politika uygulama aracı olan sulama kooperatiflerinin güçlenmesi ülkemizin gelecekteki menfaati gereğidir.