KASIM-ARALIK 2022 / EL SANATLARI
Bir medeniyet sembolü kaşığın geçmişi ve el yapımı kaşık ustalığı
Yemek yeme araçlarımızın başı hükmünde diyebileceğimiz kaşık, günlük yaşantı içinde belki de hiçbirimizin aklına gelmeyen önemli bir ayrıntı.
Kaşığın varlığı ve kullanılışı, bize, yemeği usulüyle yemenin ve yeme-içmeye yüklenen anlamın da bir göstergesidir. Yeme fiilini daha kolay, temiz ve nazik yapmanın da bir aracısı olması bakımından dikkat çekicidir ve bu, insana verilen değerin bir nev’i dışa vurumudur. Atalarımızdan günümüze dek; çorba kaşığı, hoşaf kaşığı, tatlı kaşığı, çay-kahve kaşığı gibi yeme-içme kültürüne ve sofralara göre çeşitlendirdiğimiz kaşığın nereden geldiğine baktığımızda ise; Kaşgarî’nin Divan’ında Eski Türkçe olduğu anlaşılan "kaşuk > kaşık" sözcüğünün; Türkçe’deki "kaşımak (kaşı- (yontmak, kazmak)" fiilinden geldiği ve yine Eski Türkçe bir ek olan +uk ekinin eklenmesiyle bu halini almış olduğu düşünülmektedir. Nitekim Divan’da şöyle geçer:
Kaşuk = kaşık
"Kuruk kaşuk agızka yaramas, (kuru kaşık ağıza yaraşmaz)
Kuruğ söz kulakka yakışmas. (kuru söz kulağa yakışmaz)"
Uygur Türkçesi’nde ise "koşuk" şeklinde geçen kaşık, Türkiye Türkçesi sözlüklerinde "sıvı veya tane halinde olan yiyeceği ağıza götürmeye ve karıştırmaya yarayan oyulmuş alet" olarak açıklanır ve atasözlerimize, deyimlerimize de girmiş olup Anadolu coğrafyasında bazı bitkilere de adını vermiştir (Bakınız: Kaşık otu).
Tarihte kaşık kullanımının ise çok eskilere dayandığı hatta insanlığın başlangıcına değin uzandığı, Antik Roma ve Bizans tarafından kullanıldığı da kayıtlarda geçmektedir. Kaşık kullanımının evveliyatı ve kelimenin Türkçe oluşu, bizleri, Proto Türklere götürmekte ve onların; kaşığı kullanan, yapan, dünyaya yayılmasına aracı olan ilk medeniyet olduğu ihtimalini düşündürmektedir.
Medeni toplumlar tarafından benimsenen kaşık, beraberinde üretimini de getirmiş ve kaşıktan geçimini sağlayan zanaatkârları, bu el emeğini sanata dönüştüren sanatçıları doğurmuştur. Genellikle ağaçlardan yapılan kaşığın yapım serüveni; toplumların kültürüne, yaşam biçimlerine ve bölgelerdeki doğal malzemelerin varlık çeşidine göre değişiklik arz eder. Anadolu’da çok eski zamanlardan beri kullanılan ve aynı zamanda ağaç malzemeyle ehil ellerde can bulan kaşıklar, Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde vurguladığı üzere Osmanlı İmparatorluğu devrinde saraylarda ve tüm Anadolu kasabalarında en gözde yemek gereçleri arasındaydı. O zamandan itibaren ağaçtan kaşık yapımının başladığı ve süregeldiği tarihi ipek yolu güzergâhında bulunan, büyük âlim ve aynı zamanda hekim Akşemseddin Hz.lerinin Göynük’te bulunan türbesini ziyaretten geçerek uğradığı Sakarya ili Taraklı beldesi hakkında Evliya Çelebi şöyle der:
"Göynük’ten kuzeye 7 saatte Taraklı Kalesi’ne geldik. Taraklı, Bursa tekfurunun yapısıdır. Osman Gazi tarafından fethedilmiştir. Kalesi viran bir biçimde olup kasabası; bağlı bahçeli, akarsulu, bir dere içinde 500 kadar hanlı, evli, tahta ve kiremit örtülü şirin bir kasabadır. On bir mihrap ve yedi mahalledir. Çarşı içindeki camisi de güzeldir. Bir hamamı, beş hanı, altı çocuk mektebi, iki yüz dükkânı var. Hepsi tarak ve kaşık yaptıklarından şehre Taraklı derler."
Sakarya ilinden bahsederken de İzmit’ten bakarak şu ifadeleri kullanır Evliya Çelebi: "Doğu tarafından dağlara -ağaç denizi- derler. İçinde adam kaybolur. Öyle göklere baş uzatmış ağaçlar vardır ki gölgesinde on bin koyun gölgelenir."
Ağaçlarla örülü bir coğrafi durum ve yörede süregelmiş, Ahmet Yesevî gelenekleriyle mayalanmış, Anadolu yaşam biçimi; bölge insanının geçimini, özellikle ağaç temelli zanaatlara yöneltmiş, el sanatları ve kaşık yapımının bir gelenek halini aldığı, kültürü muhafaza edebilmiş yörelerin başlıcalarından biri olmuştur Taraklı. Biz de Türk Tarım Orman Dergisi olarak adeta o yörenin temsili niteliği taşıyan, Türkiye’de makinesiz, el yapımı kaşık yapımını çocukluğundan beri sürdüren, yaşayan insan hazinesi Sabri Özşahin’le kaşık sanatı hakkında okuyucularımız için bir söyleşi gerçekleştirdik.
Haber Görseli
Taraklı Köyü
Türkiye’de el yapımı kaşık ustası olarak bilinen ender zanaatkârlarımızdan birisiniz. Bize kendinizi tanıtır mısınız?
Ben Sabri Özşahin. Sakarya Taraklı’da ikamet ediyorum. Burada doğdum büyüdüm, 75 yaşındayım.
10 yaşından beri bu işin içindeyim. Dedelerimden babamdan ve ondan ötesi atamız Ahmet Yesevî’den kalan ustalarımızdan öğrendim kaşık yapmayı.
Bu işi ne olarak tanımlıyorsunuz? Sizce kaşık yapımı sanat mı?
Yaptığım iş tabii ki sanat. Bu icat edilmiş, avcumuzla mı yiyoruz yemeği? Kaşığı bulmak ve kaşık yapmak bence sanattır, bilinçle severek yapılan el uğraşları sanattır.
Yaptığınız kaşıkların tamamı el işi mi? Makine kullanılıyor mu?
Çocukluğumdan beri ben sadece el işi kaşık yaparım. Makine kullanmam. Ağaç kaşıkların çoğu makineyle yapıldığı için Türkiye’de tek kaldım.
Kaşıkları hangi ağaçlardan yapıyorsunuz? Kolay temin edebiliyor musunuz?
Kaşık hemen hemen her ağaçtan olur fakat en uygun ağaç kayın ağacıdır. Şimşir ve zeytin ağacından ise yemek yeme kaşığı yapılır. Ben en çok kayın ağacını kullanıyorum, çünkü şimşir ağacının kanunen üretimi yok. Çalı tipi ve zor yetişen bir ağaç. Ülkemizde üç bölgede var: Sakarya Karagöl Yaylası, Kastamonu, Rize-Artvin bölgesi.
Ağaç çok pahalandı. Sakarya Hendek Orman İşletmesinin özel sektöre devretmiş olduğu yerden temin ediyoruz. Bu sene şimşir ağacı bulamadım. Köyde fiyatlar yükseldiği için eskisi gibi üretim yapabilen azaldı. Yine de elimde kaşık yapmaya devam ediyorum.
MAKİNEDE HER AĞAÇTAN KAŞIK YAPILABİLİR FAKAT EL YAPIMI KAŞIK HER AĞAÇTAN YAPILAMAZ
Ağacın hangi hali kaşık yapmaya en uygundur? Ağaç o esnada nasıl olmalıdır? Kuru mu olması lazımdır yaş mı?
Şimşir ağacı kullanacaksam ve elde edebildiysem şimşirin bir kıvamı var, onun gelmesi lazımdır. Makinede her ağaçtan kaşık yapılabilir fakat el yapımı kaşığı her ağaçtan yapamazsınız. Yarmasına yapılması gerekir mesela kayının. Şimşirin de kaşık kıvamında olması şarttır, o da zor bulunur.
Ağacın budaksız ve pürüzsüz olması lazımdır. Parçalanabilmelidir. Parçalanmayan ağaçtan elde kaşık yapılmaz. Ağaç ıslak olacak, kurusa bile ıslatarak yaparız. 15-20 gün ıslak kalır. Islatmadan özellikle şimşiri yapamazsınız.
Ağaçtan, el yapımı olarak, kaşık dışında yaptığınız başka üretimler de var mı?
Mutfakta kullanılan pek çok şeyi yapıyorum ama ben el yapımı kaşık ustasıyım en çok kaşık yaparım.
Kaşıklarınızı yaparken kullandığınız el aletleri var mı?
Öncelikle elleriniz bu işe yatkın olmalı, öyle ki benim parmaklarım ve ellerim çocukluktan beri bu işi hem yaptığım hem de sevdiğim için artık ağacı, kaşığı hisseder olmuş ve kaşıklarıma göre şekillenmiş diyebilirim. Kaşıkları yaparken; balta (eğri bir baltadır bu), keser (normal keser değildir düz keser deriz, yontmak için kullanılır), Oyma keseri (kaşığın içinin oyulmasına yarayan alete keselek, dışını yonttuğumuz alete de iyinek denir), kaşık bıçağı (şekil vermek için), eğdi (eğri bir alettir, bununla kaşığın içini oyarak şekil veririz, temizleriz) iyinek (dışını yontmak için), törpü (kaşıktaki keser izlerini temizlemeye yarar), kazıyan (sap kazıyan da denir. Kaşığın dışını kazımak için eskiden zımpara yoktu, ben halen bunu kullanırım), iç kazıyan (eğdi’den sonra iç zımpara yapmak amacıyla kullanılır).
Bu iş bir yetenek mi sizce? Öğrenen herkes yapabilir mi?
Kaşık yapımının püf noktaları var. Aletleri yağ taşıyla bileyleyemeyen, kaşığı da düzgün yapamaz. Makineyle yapılan kaşık bir yere kadardır. Her iş ehline verilmeli. Ben nasıl mobilyacılık, oymacılık dersi veremezsem, mobilyacı da benim işimi yapamaz.
PARMAKLARIM KAŞIĞIN ŞEKLİNE GÖRE BÜKÜLDÜ
Bana bu işin Allah tarafından verildiğini düşünüyorum. Benim parmaklarım çocukluktan beri bu işi yaptığım için artık kaşığın şekline göre büküldü kızım. Ağacın kaşık kıvamı vardır, başparmağım artık o kıvamı hissediyor, anlıyor. O duruma geldim. Kaşık yapımı hemen öğrenilebilecek bir iş değil, bizim aletlerimiz keskindir, her aletle de kaşık olmaz. Bu işi ancak çok isteyen, seven yapabilir.
BU İŞİ ANCAK ÇOK SEVEN YAPABİLİR
Elde yapabilmek zor, ancak çok istemesi ve ciddi sabır göstermesi lazım ki elde yapabilsin. Makineyle yapım öğrenilebilir. Mesela bizim burada eskiden beri gelenek olduğu için makine yapımı kaşığı çoğu kişi yapar. Yapar da herkesin kaşığıyla yemek yenmez. Kaşıkçılık ustalık ister, özen ister. Elde kaşık yapan bir ben vardım bölgede. Artık makineyle atölyelerde yapılıyor. Elde yapan yok. Bu türden zanaat işlerinde sabır en önemli şeydir. İşini seveceksin. Ben bu yaşımda işimi yapmak için kalkıp halk müziğimi açıp kaşık yapmaya başlarım.
Çırağınız var mı?
Buraya beni ziyarete kurumsal yerlerden üst düzey kimseler geliyor, insanlar merak ediyorlar fakat yetiştirecek çırak bulamıyoruz. Okuldan ötürü de torunlar gelemiyor. Köyde de artık ilgi gösteren yok. Bu işi öğrenmek isteyen, merak duyan insanlar var fakat uzaktalar, imkanlar kısıtlı.
Bu iş geçim kaynağınız mı?
1992’ye kadar tamamen geçim kaynağımdı. Şu an yüzde elli geçim kaynağım diyebilirim.
Ben çocuklarımı bu işten geçimimle evlendirdim, traktörümü bu işimle aldım.
Fiyatlandırmayı nasıl yapıyorsunuz?
Fiyatlar her yıl değişir ağaca göre. Şimşir daha fiyatlı olur. Yemek yeme kaşığı 30 TL, karıştırma kaşığı 40-50 TL, tarak 150 TL.
Siz aynı zamanda Kültür ve Turizm Bakanlığı kaşık yapım ustalarından ve ahilerindensiniz. Bu konuda ne söylersiniz?
2012’de Sakarya âhisi seçildim. Ayrıca Kültür Bakanlığının yaşayan insan hazineleri listesinde gösterilerek tarafımıza belge verilmiştir.
El yapımı kaşık ustalığı, kaybolma tehlikesi altında diyebilir miyiz? Yaşatmak için neler yapılmalı sizce?
Bu işe el atılması lazım. Üniversitelerde el yapımı bu sanatın bölümünün açılması lazım. Millî Eğitim Bakanlığı, belediyeler, ilgili kurum ve kuruluşlar el atarsa bu zanaat devam eder.
Kaynakça :
-M. Nihat Özön, Türk Dili Sözlüğü, Arkın Kitabevi -İstanbul
-Büyük Türk Sözlüğü, Hayat Yayınları, İstanbul
-Divan, Kaşgari, Besim Atalay, s. 383
-Uygur Türkçesi Sözlüğü, Emir Necipoviç Necip, TDK Yayınları
-Seyahatname, Evliya Çelebi