OCAK-ŞUBAT 2024 / KAPAK KONUSU
“Tohum, gıda güvenliğinin anahtarıdır”
Gıda güvenliğinin her geçen gün daha çok sorgulandığı dünyada ve ülkemizde tohum konusu da sıklıkla dile getirilmeye başlandı. Son zamanlarda sıkça duyduğumuz ata tohumu, atalık tohum, hibrit tohum, F1 tohum ifadelerinin ne anlama geldiği; hibrit tohumun gerçekten zararlı olup olmadığı gibi sorularımızı Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Berk Benlioğlu’na yönelttik. Benlioğlu, ata tohumlarının çeşitlilik açısından önemine vurgu yaparken, artan dünya nüfusunun beslenme ihtiyacının karşılanması için ıslahla geliştirilmiş tohum çeşitlerinin kullanılması gerekliliğine de işaret etti.
Öncelikle tarım için tohumun öneminden bahseder misiniz?
Tohum, tarımsal üretimin temelini oluşturur ve gıda güvenliğinin anahtarıdır. Küçük bir yapı olmasına rağmen, içerisinde bir bitkinin tüm potansiyelini barındırır. Tohumun önemini şu alt başlıklarla özetleyebiliriz:
Bunlardan ilki “genetik çeşitlilik”tir. Tohum, bitkinin genetik materyalidir ve bu materyal, bitkinin tüm özelliklerini belirler. Bir türe ait farklı genetik yapıdaki bitki çeşitleri, değişik çevresel koşullara uyum sağlayabilme, hastalıklara ve zararlılara karşı tolerans gösterme ve farklı besin değerlerine sahip olma gibi çeşitli avantajlar sunar. Bu nedenle, tarımsal üretimde çeşitlilik son derece önemlidir.
İkincisi “verim ve kalite”dir. Sertifikalı tohum kullanımı, tarımsal üretimde verimi ve kaliteyi önemli ölçüde artırır. İyi seçilmiş tohumlar, daha sağlıklı ve güçlü bitkiler yetişmesini sağlayarak, daha yüksek verim ve kalitede ürün elde edilmesine katkıda bulunur. Bu aynı zamanda gıda güvenliğinin sağlanması için de büyük önem taşır. Tohum, gıda üretiminin başlangıç noktasıdır.
Üçüncüsü “sürdürülebilir tarım”dır. Tohum, sürdürülebilir tarım uygulamalarının temel unsurlarından biridir. Yerel genotiplere ait tohumların kullanımı, biyolojik çeşitliliğin korunmasını sağlar. Ayrıca doğal dirençlilik ve adaptasyon özelliklerine sahip bitkilerin yetiştirilmesi kimyasal gübre ve pestisit kullanımını azaltarak çevresel etkileri minimize eder.
Dördüncüsü de “ekonomik değer”dir. Tohumculuk sektörü, tarım ekonomisinde önemli bir yere sahiptir. Tohum üretimi, satışı ve dağıtımı birçok insan için geçim kaynağıdır.
Sonuç olarak tohum, tarımsal üretimin temel taşıdır ve gıda güvenliğinin anahtarıdır. Tohum çeşitliliğinin korunması, kaliteli tohum üretiminin teşvik edilmesi ve sürdürülebilir tohum kullanımının yaygınlaştırılması, tarımsal kalkınma ve gıda güvenliğinin sağlanması için büyük önem taşımaktadır.
Son zamanlarda sıkça duyduğumuz ata tohumu, yerli tohum, hibrit tohum, F1 tohum nedir? Aralarındaki farklar nelerdir?
Bu soruya cevap vermeden önce bu konuda çok temel bir husus olan bitki ıslahı kavramının tanımını yapmamızda fayda var. Bitki ıslahı, ekonomik yönden önemli olan bitkilerde, genetik esaslardan yararlanarak bitki cins, tür ve çeşitlerinin genetik yapısını üretici ve tüketicinin istekleri doğrultusunda planlı şekilde değiştirme ve geliştirme ilim ve sanatıdır. Basitçe düşünürsek üreticiler tarım yaptıkları alandan en yüksek geliri elde etmek ister bunun için de yüksek miktarda ve kaliteli ürün elde etmesi gerekir. Dolayısıyla; yüksek verimli, hastalık ve zararlılara toleranslı, bölgenin iklim ve toprak yapısına uygun genetik yapıya sahip çeşide ihtiyaç vardır. Tüketici olarak bizler de alacağımız ürünlerin kaliteli ve ekonomik olmasını isteriz.
Dikkat ederseniz hedefimiz bitkinin genetik yapısının geliştirilmesi. Bu GDO’lu bitkiler ile karıştırılmasın lütfen. Bu tamamen ayrı bir konu ve burada değinmeyeceğim.
Bunu dünyada ve Türkiye’de en fazla ekim alanına sahip olan buğday üzerinden örneklerle açıklamaya çalışalım. FAO verilerine göre Türkiye’de 1961 yılında dekara 91 kg olan buğday verimi 1975 yılında 159 kg’a, 1990 yılında 212 kg’a, 2005 yılında 233 kg’a ve 2022 yılında 299 kg’a yükselmiştir. Dünyada ise buğday verimi aynı yıllar itibarıyla ve sırasıyla 109 kg, 157 kg, 256 kg, 283 kg ve 369 kg olarak gerçekleşmiştir.
Buradan da anlaşılacağı üzere son 60 yılda hem ülkemizde hem de dünyada buğday verimi 3 katından fazla bir artış göstermiştir. Verimdeki bu artış, yetiştirme tekniklerinin iyileştirilmesi ve ıslah çalışmalarıyla geliştirilen yeni çeşitler neticesinde sağlanmıştır. Hızla artan dünya nüfusunun besin talebinin karşılanması için verimdeki bu artışların devam etmesi zorunluluktur, çünkü üretim alanlarının doğal sınırlarına ulaşılmış ve artırılamayacak olması bir yana erozyon, kentleşme, çoraklaşma vs. sebeplerle kayıplar da olmaktadır.
Şimdi bu bilgiler ışığında sorularımızı cevaplayalım. Ata tohumu, atalık tohum kavramlarını son günlerde sıklıkla duymaktayız. Bazı kesimler tarafından pazarlama harikası olduğu keşfedilmiştir ve tüketiciler büyük rağbet göstermektedir. Ama dikkatli olmamız gereken hususlar var. Atalık tohum dedelerimizin onların dedelerinin köylerde yıllarca yetiştirdikleri bitkilerin tohumlarıdır. Bunların besin maddelerince ve belirli özellikler bakımından üstün olması mümkündür. Atalık tohumlar özellikle bitki genetik çeşitliliği açısından çok önemlidir.
Çünkü bitki ıslah çalışmaları ile yeni çeşit geliştirilmesinde bu genetik çeşitliliğe muhtacız dolayısıyla bu kaynakları her zaman itina ile korumalıyız. Ancak bu atalık tohumlar belli özellikler bakımından modern çeşitlerin gerisinde kalmaktadır. Örneğin; verim, sanayiye uygunluk, makineli tarıma uygunluk, eş zamanlı olgunlaşma, depolama süresi vs.
“BUĞDAYIN GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLDİ” BİLGİSİ YANLIŞ
Ata tohumu ise aslında biraz daha farklı bir kavram. Buğday örneğinden konuşacak olursak günümüzde kullandığımız modern buğdayın oluşumunda rol almış ata bitkilerin tohumlarıdır. Bunlar siyez, gernik (kavılca), dinkel (spelta), kamut (Horasan buğdayı) gibi isimlerle anılan bitkilerdir. Şekil 1’i incelediğimizde bu bitkilerin modern buğdayın oluşumdaki katkıları daha rahat anlaşılabilir. Bu antik buğday türleri günümüzde kullanılan modern buğdayın atalarıdır. Birçok besin maddesince zengin, sağlıklı, lezzetli ve günlük beslenmemizde yer alması çok faydalıdır. İlave olarak çok önemli bitkisel gen kaynaklarıdır. Ayrıca şunu belirtmekte fayda var günümüzde en fazla tarımı yapılan modern buğdayların (Triticum durum ve Triticum aestivum) oluşumu yaklaşık 8500 yıl öncesine dayanmaktadır. Çevremizde duyduğumuz “buğdayın genetiği ile oynandı”, “buğdayın genetiği değiştirildi” gibi söylemlere kesinlikle itibar edilmemelidir. Bunlar pazarlama stratejilerinden başka bir şey değildir. Modern buğdayı bırakıp bu ata buğdaylara dönülmesi gibi bir olay mümkün değildir. Çünkü bu ata buğdaylar modern buğdayın iyi koşullardaki yüksek verim ve belli parametrelerdeki kalite özellikleri ile rekabet edemezler.
Size karşılaştığım birkaç olayla örnek vereyim. Çeşitli gıda ürünleri satan bir mağaza “atalık tohum Maraş 18 çeşidi ceviz satışa başlamıştır.” şeklinde bir tanıtım yapıyor. Oysaki bahsettiği ceviz çeşidi 2009 yılında tescil edilmiş ve millî çeşit listemizde yer almaktadır. Başka bir firma da atalık tohum ibaresiyle hâlihazırda tarımda kullanılan bir buğday çeşidini pazarlamaktadır. Burada çeşidin, ürünün kalitesi, özellikleri, lezzeti çok iyi olabilir ancak atalık ibaresi doğru bir ifade değildir, pazarlama ve algı yönetmekten başka bir amaç taşımamaktadır.
Yerli tohum ise belirli bir coğrafi bölgeye özgü, o bölgenin iklimine ve toprak koşullarına adapte olmuş tohumlardır. Yerli tohum, ülkemizde ıslah edilmiş modern çeşitlerden de olabilir ya da köyçeşidi olarak adlandırılan genetik kaynaklar da olabilir. Köyçeşidi; uzun yıllar boyunca o bölgenin iklimine ve toprak koşullarına adapte olarak doğal seleksiyon yoluyla gelişmiş olan yerel tarım bitkisi çeşitleridir ve genellikle küçük ölçekli çiftçiler tarafından yetiştirilir. Aslında atalık tohum bu bahsettiğimiz köyçeşitleridir.
F1 tohum, melezleme sonucu elde edilen 1. kuşak/nesil/döl tohumlardır.
Hibrit tohuma gelirsek. Evet yıllardır açıklığa kavuşturamadığımız bir konu da maalesef bu. Günlük hayatta hibrit ve F1 tohum kavramları birbirinin yerine kullanılabiliyor ve teknik olarak yanlış değil. Hibrit /melez tohum; özellikle yabancı döllenen bitkilerde farklı genetik özellik taşıyan anaçların melezlenmesiyle elde edilen, anaçlardan daha üstün özellikler taşıyan, bir yıl kullanılan çok yüksek verimli ve çok kaliteli çeşitlerdir. Biz ilk yıl bu yüksek verim elde edilmesini melez gücü ve melez azmanlığı olarak isimlendiriyoruz. Bunu sağlamanın iki ilkesi var: İlki, anaç olarak kullanılacak bitkileri birkaç kuşak kendi çiçek tozlarıyla döllenmesini sağlayarak genetik özellikleri bakımından saflaşmasını sağlamak. İkincisi ise farklı kökenli yani genetik olarak birbirinden uzak anaçları seçerek melezleme yapmak.
Bu işlemler sonucu elde ettiğimiz tohumlar (hibrit ya da F1 de diyebiliriz) ektiğimiz o yıl bize çok yüksek verim ve kalitede ürün sağlar. Ancak ertesi yıl o yüksek verim elde ettiğimiz ürünün tohumlarını kullanırsak (bu tohumlarda F2 kuşağı oluyor) ilk sene elde ettiğimiz o yüksek verim ve kaliteye ulaşamayız. Çünkü bu F2 kuşağındaki birbiriyle toz alıp toz verecek bu bitkiler arasında genetik olarak uzaklık ve farklı kökenlilik kalmamıştır. Dolayısıyla yüksek verim ve kalitede ürün elde etmek için her sene F1 kuşağında tohum üretilmesi gereklidir. Günümüzde çeşitli çevrelerde duyduğumuz “hibrit tohum iyi değil 2. sene verimli olmuyor” şeklindeki söylemler bilimsel çerçeveye uygun değildir. Dikkat ederseniz söz konusu bitkilerin genetik olarak yönlendirilmesidir. En basit şekilde ifade etmem gerekirse bitki yine başka bir bitkiyle melezlenerek özellikleri iyileştiriliyor.
KALİTELİ TOHUM VERİMİ ÖNEMLİ ÖLÇÜDE ARTIRIR
Birçok kaynakta ata tohumu övülürken hibrit tohumun zararlarından bahsediliyor. Hibrit tohumla yetişmiş ürünler gerçekten insan sağlığına zararlı mıdır?
Yukarıda değindiğim gibi ata (antik) tohumu da atalık tohum da insanlığın değerleridir. Beslenmemizin çeşitlenmesi açısından önemlidir, sağlığa faydalı birçok özellikleri mevcut olabilir. Özellikle bitki genetik çeşitliliği açısından çok kıymetli hazinelerimizdir. Ancak bunlardan bahsederken hâlihazırda tarımda kullanılan çeşitlerimizi kötülemek kesinlikle yanlıştır. Sonuçta tarımda kullanılan bu çeşitler, atalık tohum olarak anılan bitkilerin geliştirilmesiyle ortaya çıkmaktadır.
Hibrit tohumların yetişmesiyle elde edilen ürünlerin insan ve hayvan sağlığına etkisi, aynı bitkinin hibrit olmayan tohumunun yetiştirilmesiyle elde edilen ürünlerin etkisiyle aynıdır. Herhangi bir zararı yoktur.
Tohumda doğru bilinen yanlışlar olarak ifade edebileceğimiz hususlar nelerdir?
Değinmek istediğim küçük bir husus var. Bunlar tohum ve tohumluk kavramları. Tohum bitkide dişi organın döllenmesiyle oluşan generatif üreme organıdır. Tohumluk ise yeni bir bitki oluşturma özelliğine sahip her türlü bitki materyalidir. Yani tohumluk sadece tohum olmak zorunda değildir. Örneğin patateste tohumluk olarak yumrular kullanılır. Kaliteli bir tohumluğun kullanılmasıyla verimin önemli ölçüde artabileceği asla unutulmamalıdır.