MAYIS-HAZİRAN 2024 / ÖNDER ÇİFTÇİ

Yediğimiz içtiğimiz her şey çiftçilerin eseri


Sema ÖZAY    

26.07.2024 

“Türk köylüsünü ‘Efendi’ yerine getirmedikçe memleket ve millet yükselemez.” Mustafa Kemal Atatürk
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü, çiftçilerin toplum ve ekonomi üzerindeki etkilerini hatırlatmak ve onların emeklerine duyulan saygıyı göstermek açısından önemlidir. Dünya genelinde çiftçiler, gıda güvenliği, ekonomik kalkınma ve çevre koruma açısından kritik öneme sahiptir. Özellikle de dünya nüfusunun hızla artması ve doğal kaynakların azalması nedeniyle günümüzde gıda ihtiyacını karşılamak her zamankinden daha zor hâle gelmiştir. Hem yerel hem de küresel düzeyde gıda güvenliğinin garantisi olan çiftçiler; tarımsal üretimin devamı, tarım ürünlerinin çeşitliliği ve kalitesi ile sağlıklı beslenme açısından gıda üretiminin temel taşlarıdır. Yediğimiz içtiğimiz her şey çiftçilerin özverili çalışmalarının eseridir.

Diğer yandan tarım sektörü, ülkemizde olduğu gibi birçok ülkenin ekonomisinde ağırlıklı bir yer tutar. Özellikle Türkiye’nin de dâhil olduğu gelişmekte olan ülkelerde tarım, istihdamın önemli bir kısmını oluşturur ve ekonominin temel direklerinden biridir. Çiftçilerin ürettikleri ürünler, iç tüketimi karşılamanın yanı sıra fazlası da ihraç edilerek ekonomik büyümeyi desteklemektedir. Bu durum, ülkenin gıda güvenliğini sağlamaya katkıda bulunurken aynı zamanda döviz gelirlerini artırarak ekonominin genel dengesine olumlu etki yapar.
 
Doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilir tarım uygulamaları ile çevre koruma konusunda önemli bir işlevi yerine getiren çiftçilerin üretime devam edebilmeleri için iklim değişikliği, doğal afetler ve salgın hastalıklar gibi geniş alanları etkileyen olumsuz koşullar nedeniyle ülkeler tarımsal desteklemeleri artırma yönünde kararlar almaktadır. Çiftçiliğin zorlukları ve riskleri göz önüne alındığında, özellikle modern tarım teknikleri, iklim değişikliği ile mücadele yöntemleri ve pazarlama konularında daha fazla bilgiye ihtiyaç duyulmaktadır. Bu şartlar altında küçük ölçekli çiftçilerin üretime devam edebilmesi için finansal ve teknik desteklere erişimi kolaylaştırılmalıdır. 
 
Çiftçiler yaptıkları üretimle sadece kendilerinin değil tüm canlıların gıda ihtiyacını karşılarlar. Bu nedenle Dünya Çiftçiler Günü, tarım sektörünün karşılaştığı zorluklara dikkat çekmek, çiftçilerin ihtiyaçlarına yönelik farkındalığı artırmak için önemli bir fırsattır. Devletin, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının ve toplumun çiftçilerin karşılaştığı bu zorluklara yönelik çözümler üretmesi ve onların çalışmalarını desteklemesinin çıktıları yine topluma dönecektir. Bu nedenle, çiftçilerin çalışmalarını desteklemek ve sürdürülebilir tarım uygulamalarını teşvik etmek, hepimizin ortak sorumluluğudur.  Çiftçilerin emeğinin ve tarımsal üretimin öneminin geniş kitleler tarafından anlaşılması açısından bir sembol olan Dünya Çiftçiler Günü’nde, ülkemiz çiftçisinin demografik bilgilerini sizinle paylaşmak istedik. Çiftçi Kayıt Sistemi’nde yer alan 2015, 2020 ve 2024 yıllarına ait verilere göre çiftçi sayısının arttığı, eğitim seviyesinin yükseldiği ve yaş ortalamasının da yükseldiği görülüyor.
 
2022 yılından itibaren ÇKS'ye ilk defa başvuranlar ve arazi bilgilerinde değişiklik olanlar hariç olmak üzere çiftçilerin 2022 yılında  %23'ünün,  2023 yılında ise %34'ünün e-devlet üzerinden kayıt yaptırmış olması teknoloji kullanımının her yıl arttığını gösteriyor.
 
Yaz kış demeden fedakârca çalışan ve emeklerini sofralarımıza sunan tüm çiftçilerimizin, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü'nü kutlar, bereketli ve bol kazançlı bir yıl dileriz. 

Haber Görseli

KİMYA YÜKSEK LİSANSLI ÇİFTÇİ AVRUPA STANDARTLARINDA VERİM HEDEFLİYOR

Öğretmenlik yerine ailesiyle birlikte hayvancılığa yönelen Gökhan Balcı devlet destekleriyle büyüttüğü ve modernize ettiği Malatya’daki işletmesinde şu anda 80 baş hayvanın sahibi. Süt üretimini artıran ve Avrupa standartlarında verim hedefleyen kimya yüksek lisanslı Balcı, hayvancılığa başlama ve geliştirme süreçleri ile yaptığı işin zor ve zevkli taraflarını dergimiz için anlattı.

Sizi tanıyabilir miyiz?  Kimya öğretmenliğinden çiftçiliğe geçiş süreciniz nasıl oldu, anlatır mısınız? 

Ben 1979 yılında Malatya’nın Dilek beldesinde doğdum. İlkokuldan sonra şehre taşındık. Ortaokul, lise ve üniversiteyi Malatya’da okudum.  Kimya öğretmenliği bölümünden 2003’te mezun oldum. Aynı alanda yüksek lisans yaptım. Evliyim iki çocuğum var. 
Bizim çok sayıda olmasa da hayvanlarımız vardı. Üniversiteye başlamadan önce dershaneye gittiğim yıllarda babam ve dedemle birlikte aile içinde hayvan bakımına yardım etmeye başladım. Zamanla hayvan sayısını artırdık. Yaptıkça bu işi sevmeye başladım. Mezun olduktan sonra birkaç defa öğretmen olmak için sınavlara girdim, benim girdiğim yıllarda da kimya alanında öğretmen alımı çok sınırlı idi. Bizim de maddi sıkıntımız olmadığı ve hayvancılığı sevdiğim için bu işe devam ettim. Bir aile işletmesiyiz. Annem, babam, kardeşim, eşim birlikte çalışıyoruz. Burada işsizlik diye bir kavram yok. Hayvanlarla ilgili her birimizin ayrı görevi var.

Haber Görseli

BİZE DEVLETİMİZİN KATKISI BÜYÜK OLDU
İşletmenizi büyütürken herhangi bir destek aldınız mı?
 
Bu işe sıfırdan başladık sayılır. Dedemin 3-4 ineği vardı. Bu sayıyı zamanla artırdık. Bir ahırımız vardı ama derme çatmaydı. Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumunun (TKDK) Malatya şubesi ile irtibat hâlindeydim. İlk başta onların hibe şartlarını sağlayamadım. İl Tarım ve Orman Müdürlüğünün Doğu Anadolu Projesi’nden faydalandım. Bu projeden aldığım hibe ile ahırımı yeniledim. Yeni ahırdan sonra besi hayvancılığından süt hayvancılığına dönüş yaptık. Süt hayvancılığı besi hayvancılığına göre daha fazla kazanç sağlıyor ve daha zevkli. Doğan buzağıların büyüdüğünü görüyorsunuz. Yavru veriyor, süt veriyor. Sütünden kendiniz üretim yapıyorsunuz. Yerel Marjinal adı altında yoğurt üretim izni aldık, 2007’den beri sütümüzü bu şekilde değerlendiriyorduk. 
 
Daha sonra TKDK’nın şartlarını sağlayınca 2020’de 400 binin üzerinde hibe aldık. Aldığımız hibe ile makine ve modernizasyon işlerine yatırım yaptık. Bu para ile sağımhane kurduk, ahırın içindeki makine ekipman eksiğini tamamladık ve çevre düzenlemesi yaptık.
 
Depremle birlikte bu yerel işletmede düzenimiz bozuldu, Malatya çok ağır hasar aldı. İşletme belli bir süre kapalı kalınca müşterilerimiz dağıldı. Depremden çok şükür ahırımız ve hayvanlarımız zarar görmedi. Çevremizde birçok bina yıkıldı ama tekniğine uygun yapıldığı için ahırımız sağlam kaldı. Şu anda kısmen devam ediyoruz diyebilirim. Günlük 100 kilogram civarında süt işliyoruz, geri kalanını büyük süt markaları alıyor. 
 
Şu anda TKDK’den tekrar 1 milyon 600 bin TL hibe alma aşamasındayız. Yine eksik olan makine ve ekipmana yatırım yapacağım. Devletimizin bize çok katkısı oldu. Bizim hayvancılıktan sağladığımız kazançla işletmeyi büyütmemiz ve bu noktaya gelmemiz mümkün değildi. 
 
YEM İÇİN GENELDE ÇİFT ÜRÜN EKİYORUZ
 
Şu anda kaç hayvanınız var? Yem ihtiyacını nasıl karşılıyorsunuz?
 
İrili ufaklı dana, sığır, tosun olmak üzere 80’in üzerinde hayvanımız var. Bundan sonraki hedefimiz hayvan sayısını ve süt verimini artırmak. Mevcut hayvanlarımızın süt verimi düşük, 30 sağmalımız var, günde 300 litre süt alıyoruz. Hayvan varlığımızı daha verimli hâle getirmek istiyoruz. Avrupa standartlarında bir verimi yakalamak istiyoruz. 
 
İşletmemizde yem ihtiyacının büyük kısmını kendimiz karşılıyoruz. 80 dönüm kadar arazimiz vardı. Kazandığımız paralarla da yeni araziler aldık. Genelde çift ürün ekiyoruz. Ayrıca civardaki tarla sahipleri ile anlaştık, örneğin bu sene bizim için 50 dönüm mısır ektirdik. Yani yemlerin bir kısmını kendimiz üretiyoruz, bir kısmını da satın alıyoruz.

Fotoğraf Galerisi

Sıradan bir günde hayvan bakımı için hangi işleri yapıyorsunuz? Bu işin zevkli ve zor tarafları neler?
 
Sabah kalktığımızda hayvanlarımıza bakıyoruz geziyoruz hastalanan var mı diye. Ya da bazen güçlü olan güçsüz olanı yaralıyor. Elektrik ve suda sorun var mı ona bakıyoruz. Sonra birimiz sağımla, birimiz yemleme işiyle ilgileniyoruz. Hasta hayvan varsa onun tedavisini yapıyoruz. Buzağılarımızın sütünü veriyoruz. Kalan zamanda ekip biçtiğimiz arazilerle ilgileniyoruz. Kayısı bahçeleri, buğday tarlaları falan var. Bizim 20 dönümlük bahçede 300 ağaç kayısımız var. Kayısı üretimi de katma değeri de yüksek bir ürün. Sonra akşam sağımı ve yemlemesi oluyor. Yani mesai sınırlaması yok, hayvanlar hastalanabiliyor. Hayvancılık zor bir iş ama ben işimi seviyorum. Çünkü üretmek çok güzel bir şey. 
 
Zor tarafları çocuğunun doğum gününü kutlayamazsın, olmadık zamanda hayvan hastalanır, doğum olur. Öyle 3-5 gün ailece tatile gidelim ya da başka sosyal etkinlikler mümkün olmuyor çünkü evden ayrılamıyorsunuz. Şehir merkezine çok yakınız. Merkez mahallesi içinde tarım bölgesi olan bir kırsal mahalledeyiz.
 
HAYVANA DOKUNMAMIŞ BİRİNE BU İŞİ YAP DEMEK DOĞRU OLMAZ
Süt sığırcılığı ile sağladığınız kazanç için neler söylemek istersiniz? Başkalarına tavsiye eder misiniz? 
 
Hayvancılıktan zarar ettiğimiz yıllar da oldu, kazandığımız yıllarda ama çoğunlukla kazandık. Buradan sağladığımız gelirle 3 ailenin geçimini sağlıyoruz. Elimizde verimli ırklar olduğunda daha fazla kazanacağımızdan eminim. Ben bu işi seviyorum. Çocuklarımın birisi üniversiteye başladı, kızım da 3. sınıfta. Onların da hayvancılık yapmasını istiyorum. Hiç hayvan görmemiş, hayvana dokunmamış birine hayvancılık yap demek doğru olmaz. Sektöre sonradan girenlerin başarı şansı az. Malatya’da ya da başka illerde birçok hayvancılık işletmesini gezdim. Hayvancılık sektörünün dışından gelmiş, bu işe yatırım yapmış avukat, mimar gibi çeşitli mesleklerden insanların çoğu başarılı olamıyor. Çünkü hayvanlara, hayvancılığa yabancı. Tabiri caizse biz hayvan gübresinden para kazanıyoruz. Bu iş çok kolay sandılar. Masa başında hesap yapıp örneğin 30 ineğin var, her inek 30 litre süt veriyor, eşittir 900 kilo süt. Şu kadara satıyorsun, şu kadar kazanıyorsun durumu olmuyor. Bakıyorsun inek hasta olmuş, ölümle sonuçlanmış, hiç para kazanamamışsın. Aile işletmelerinin hayvancılıkta başarılı olacaklarını düşünüyorum. Zahmetli bir iş kışı yazı, gecesi gündüzü yok. Ama birilerinin de bu iş yapması lazım, oda bize nasip olmuş.
 
MESLEĞİNDE YETERLİ VETERİNER HEKİMLERDEN BİLGİ İSTİYORUZ
Devletten bir isteğiniz ya da eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?
 
Hayvancılık yapanlara önerim şu; aile işletmeleri devlet desteğinden faydalansınlar. Daha verimli hayvancılık yapıp daha fazla üretim yapsınlar. Dövizimiz yurt dışına gitmesin. Ülke olarak biz bunu başarabiliriz. İnsanların elindeki imkânlar kısıtlı 3 ineği var, büyütecek gücü de yok. Öyle olunca üretemiyor da. Ben de böyle başlamıştım, aralarından sıyrılıp çıktım. Burada elbette bilginin ve eğitimin de ayrı katkısı var. Elimden geldiğince de bildiklerimi paylaşıyorum. Herkes üretebilsin ve toplumumuz daha ucuza et, süt tüketebilsin diye. Emek verince oluyor, iyi ki de yapmışız.
 
Ben devletimizden artık bilgi ve eğitim istiyorum. İmkân olsa da zaman zaman hayvancılık yapan insanlar bilgilendirilse. Verim nasıl artırılır, hayvan ölümleri ve hastalıklar nasıl önlenir gibi konularda çiftçilere bilgi verilse ne kadar iyi olur.  Mesela biz buzağı kaybını çok yaşıyoruz. Devletimiz bize balık tutmayı öğretsin ki biz de üretelim. Balık verirse çabuk biter. Bana destek, hibe vermesi çok güzel ama devamı çok daha önemli. Üreticinin bilgisi çok zayıf ve bunun farkında bile değil. Sürdürülebilirlik için bilgi şart. Yurt dışına giden arkadaşlarımız var ya da sosyal medyadan görüyoruz. Avrupa çiftçisi bizden niye farklı, çünkü bu işi çözmüş hayvan hastalıklarını aşmış. Biz neden Avrupalı çiftçi gibi olmayalım. Bizim hiç boş zamanımız kalmıyor. O yüzden gençler hayvancılık yapmak istemiyor. Sürekli hayvan hastalıkları ile uğraşıyoruz. Hem maddi kayıp hem manevi kayıp. Emek verdiğin hayvanın gözünün önünde ölmüş. Bilgili, yetişmiş ve alanında yeterli veteriner hekimlerin yılda bir iki kez ahırlarımızı gezmesini ve bize bilgi vermesini istiyoruz. Çiftçinin ilerisinde olmalarını ve yakından ilgilenmelerini bekliyoruz. Devletimizin bu konuya önem vermesini istiyoruz.

Gökhan Balcı, yüksek lisanslı çiftçi hayvancılık sema özay