TEMMUZ-AĞUSTOS 2024 / ÖNDER ÇİFTÇİ
Kaloriferli daireyi bırakıp köye taşındı; üretmediği şey yok
Tarım, Tokat ekonomisinin temelini oluşturuyor. Verimli ovalarında her türlü ürününün yetiştiği ilin Zile ilçesi de meyve ve sebzenin yanı sıra kuru tarım yapılan geniş arazilere sahip. Bu sayımızda Zile’den iki başarılı çiftçiyi sizlerle buluşturuyoruz. Çiftçilerimizden biri, ailesiyle yetiştirdiği sebze ve meyvelerle birlikte kuşburnundan tarhanaya, kefirden pekmeze kadar her türlü geleneksel gıdayı üreten ve pazarlayan kadın çiftçi Nuray Korkut; diğeri ise tek başına bin dönüme yakın arazide buğday, arpa ve ayçiçeği üreterek ekonomiye katkı sağlayan Fahrettin Güner. Meyve, sebze, hayvansal ürünler üreten, bunları işleyen ve pazarlayan Nuray Korkut, ilçede girişimciliği ve çalışkanlığı ile tanınmış öncü isimlerden biri. Hem geleneksel ürünleri koruyan hem de modern tekniklerle verimliliği artıran Nuray Korkut’u kendi anlatımıyla tanıyalım.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Zile’nin İstasyon Mahallesi’nde doğup büyüdüm. 57 yaşındayım, evliyim ve üç erkek, bir kız olmak üzere dört çocuk annesiyim. Bekârken ailemin tarlaları vardı, çiftçilikten geliyorum. Ancak biz sadece bağa gider, yaprak toplardık; tarla işi yapmazdık. Dört kız kardeşiz ve hepimiz beşinci sınıfa kadar okuduk. Ailem, “Kız çocuğusun.” diyerek bizi okutmadı. İstasyon Mahallesi, şehirden biraz ayrıydı ve o dönemde okula ayrı bir araçla gitmemiz gerekiyordu. Ortaokulu ve liseyi dışarıdan bitirdim ve sürücü belgemi aldım. 19 yaşında evlendim. 1987 yılında evlendikten sonra Zile’de yaşamaya devam ettik. Eşim, Devlet Su İşlerinde kepçe operatörü olarak görev yapıyordu.
Toprakla uğraşmayı ve üretmeyi her zaman seviyordum ama tarlamız yoktu. Eşimle onun emekli olmasını beklerken köye taşınma hayali kuruyorduk. Ancak, o günü bekleyemedik ve eşimin köyü Korucuk’tan birkaç tarla alınca 2001 yılında Zile’den köye taşındık. Eşim 2012’de emekli oluncaya kadar ben ve çocuklarım çalıştık. Şimdi hep birlikte çalışıyoruz.
DEVLETİMİZ SÜREKLİ YANIMIZDA OLDU
Üretim sürecine nasıl başladınız? İşe başlama sürecinde veya daha sonraki dönemde hibe ya da destek alma imkânınız oldu mu?
Üretme ve çalışma tutkusu içimde hep vardı. Bahçe ve tarla işlerine meraklıydım. Korucuk’tan önce bir tarla aldık, sonra ikiye çıktı. Eşimin emeklilik tazminatıyla da tarla aldık. Şu an 55 dönüm arazimiz var ve tamamını kendi kazancımızla aldık; yani, atadan dededen miras kalmadı. Köye taşındıktan sonra Özel İdare Müdürlüğü destekli olmak üzere 2013 yılında Zile İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğünden 40 adet kiraz fidanı aldık ve kiraz bahçesi oluşturduk.
Daha önce bölgemizde seracılık yapılan yerleri eşim gezip gördü. Bir sera projesi duyunca da başvurduk. Tokat Valiliği, İl Özel İdare Müdürlüğü, Tokat İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ve Zile İlçe Müdürlüğünün ortak çalışmasıyla 2017 yılında yarım dönüm, ardından 2019’da bir dönüm sera kuruldu. Seraların kurulumu için gereken paranın yüzde 60’ını devlet bize hibe etti. Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP) kapsamında 2018 yılında 4 dönümlük arazimize bağ kuruldu. Yine, DOKAP kapsamında İl Tarım ve Orman İlçe Müdürlüğümüzün koordinasyonuyla 2020 yılında hünnap fidanı verildi; hünnap bahçesi kurduk. Dördüncü yılındayız, inşallah bu sene hünnapların meyvesini alacağız. Son olarak 2023 yılında yine DOKAP kapsamında 70 adet kızılcık fidanı verildi. Bu fidanlar araştırma amaçlı yetiştiriliyor ve yeniliklere açık olduğumuz için bize önerdiler. Kızılcıklar birinci senesini doldurdu ve yavaş yavaş gelişiyor.
Bir kaymakamımız vardı, “Siz üretin, biz arkanızdayız” derdi. Zile İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü de işi çok iyi takip etti. Geldiler, serayı anahtar teslimi kurup verdiler. Seralar sayesinde herkesten 1,5-2 ay önce ürün çıkarıp satabiliyoruz. En büyük avantajımız erken ürün çıkarabilmemiz. İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğünden yüzde 50 hibeli ilaçlama makinesi aldık. Şu an her türlü alet edevatımız var. Devletimiz de hep yanımızda oldu. Örneğin, dört yıl önce hayvancılığa başladık; oğlum ilgileniyor. Bir inek ve bir dana ile başladık, şu an sekiz büyükbaşımız var. Yem kredisi ve diğer ihtiyaçlar konusunda devletimiz destek sağlıyor.
Bu sene aronya yetiştiriciliğini deniyoruz. İlk kurduğumuz serayı devlet çilek yetiştirmek üzere destekledi. Yüzde 60’ı hibe olduğu için az bir ücretle çilek fidesi ve damla sulama sistemi sağlandı.
Ürettiğiniz sebze ve meyveyi işleyerek pazarlama fikri nasıl oluştu? İşlenmiş ürünlerinizi nerelerde ve nasıl satıyorsunuz?
Sebzemizi yetiştirip pazarda satmaya başlamıştık. Ürün fazlası olunca, eşe dosta dağıtmanın ötesinde bir şeyler yapmak istedim. “Ne yapabilirim, nasıl değerlendirebilirim?” diye düşündüm. Aile ekonomisine de katkıda bulunmak istiyordum. Örneğin, pazarda domates satıyorum ama tarlada hâlâ toplanacak domates vardı. Tekrar pazarın kurulmasını beklersem bu domatesler bozulacaktı. Ben de bunları toplayıp salça, domates sosu ve tarhana yaparak değerlendirmeye başladım. Sonra Instagram’da bir sayfa açarak satış için ilk adımı attım. Zile’de de kendimi tanıtmaya başladım. Belediyemizin açtığı köylü pazarında “Nuray’ın Köy Ürünleri” adı altında satış yerimiz var. Ayrıca belediyenin aracılığıyla açılan stantlarda yer aldım ve Tokat Tanıtım Günleri’ne katıldım. Cumhurbaşkanlığımız tarafından düzenlenen çiftçi buluşmalarına da katıldım. Yaptığım şeylerin çoğu tutuldu. Üretmek, ürünlerimin beğenilmesi ve sipariş verilmesi beni çok mutlu etti. Daha farklı şeyler üretmek için çalışma isteğim ve arayışım arttı.
YAŞLILARIMIZDAN KİMSENİN BİLMEDİĞİ TARİFLER ÖĞRENDİM
İnternet satışları sayesinde daha çok insana ulaşabiliyorum. Araştırırken internetten de faydalandım, ama ağırlıklı olarak büyüklerimizden, yaşlılarımızdan birçok kişinin bilmediği tarifleri öğrendim. Böylece hem unutulmalarını önlemiş oluyoruz hem de hiçbir yerde olmayan lezzetleri insanlara ulaştırıyoruz. Örneğin, biz “ayva pelveri” deriz. Üzüm pekmezini kaynatıp biraz kıvama gelince içine soyulmuş ve dilimlenmiş ayvaları katar, biraz daha kaynatırız; çok lezzetli olur.
Yenilikleri severim, öğrenmeye ve denemeye açığım. Ceviz reçelini de böyle öğrendim. Kıbrıs’ta turizm okumuş ve şu an otel müdürü olan bir yeğenim var. Bana, “Teyze, zahmetli ama çok lezzetli bir reçel var. Yeşil ceviz günlerce suda bekletilerek acısı atılıyor ve reçel yapılıyor. Kahve yanına da ikramlık olarak konuluyor.” diye anlattı. Denedim, ona tattırdım, çok beğendi. Etkinliklerde ve protokollerde ikram ettiğimizde de çok beğenildi. Hatta şeker hastaları için daha az tatlı yaptım bu sezon. Yaptığım her şeyi önce kendimiz deniyoruz.
Beğenirsek, evimize yapar gibi yapıp satışa sunuyoruz. Dört beş seneyi aşkın süredir satış amaçlı üretim yapıyorum.
Eşiniz ve çocuklarınız üretim, işleme ve satış aşamasına nasıl katkı sağlıyorlar?
Çocuklarımdan biri İstanbul’da makine mühendisi olarak çalışıyor, diğeri Özel İdare Müdürlüğünde görev yapıyor. Üçüncü oğlum tarım teknikeri; seracılık okudu ve köyde bizimle birlikte yaşıyor. Eşim, oğlum ve ben birlikte iş bölümü yaparak çalışıyoruz. Bizden sonra oğlum çiftçiliğe devam edecek; zaten mesleğini yapmış oluyor. Büyükbaş hayvan aldı, onlara da bakıyor. Kızım ise üniversite sınavına hazırlanıyor. Hep birlikte çalışıyoruz. Örneğin, bugün kızımla bahçeye gidip fasulye topladık, yarın pazara gideceğiz. Eşim belki salçayı veya pekmezi yapamaz ama ocağın altına odun taşır, domates ve kuşburnu sıkma makinesini çalıştırır.
ZİLE ÜZÜM TURŞUSU GEÇMİŞTEN GELEN BİR LEZZET
Nuray’ın köy lezzetleri neler, ne üretiyorsunuz?
Kuşburnu pelveri, salça, tarhana, domates sosu, taze sebze, meyve ve kuruları, salamura yaprak, köme, pekmez, alıç sirkesi, üzüm sirkesi, kiraz sirkesi ve elma sirkesi üretiyoruz. Hayvanlarımızdan aldığımız sütle tereyağı, çökelek ve kefir yapıyoruz; süt olarak da satıyoruz. Evimin alt katında bir odayı fırın yaptırdım. Zile ketesi, çörek, karabuğday unundan ekmek yapıyorum.
Üzüm kesim zamanı geliyor. Köme, pekmez ve üzüm turşusu yaparız. Üzüm turşusu derken bildiğiniz turşu akla gelmesin. İyi üzümleri topluyor, yıkıyoruz. Kuracağımız bidona sırayla ezmeden, sapları yukarı gelecek şekilde döşüyor ve ağzına kadar dolduruyoruz. Ayrı bir yerde üzüm sıkıp suyunu alıyoruz. Bu suya pekmez toprağı katıp çok az kaynatıyoruz. Bir süre dinlenmeye bırakıyoruz. Toprak alta çöktüğünde üstte çıkan duru üzüm suyunu alıp yarı pekmez kıvamına gelene kadar kaynatıyor ve soğumaya bırakıyoruz. Sonra üzüm döşediğimiz bidona dolduruyoruz. Ağzını sıkıca kapatıp karanlık bir yerde 3-4 ay bekletiyoruz. Kışın çıkarıp yiyoruz, hem tatlı hem de mayhoş bir tat veriyor.
Verdiğiniz emeğin karşılığını alıyor musunuz?
Kazancımız çok şükür iyi. Ne kadar emek veriyorsak, o kadar karşılığını alıyoruz. Traktör ve araba aldık. Zile’de evim duruyor, köyde yeni bir ev yaptık. Güzel yaşıyoruz. Sevdiğim işi yapıyorum ve ihtiyaçlarımızı çok rahat karşılıyoruz. Başka insanlara da örnek oluyoruz. Bildiklerimizi herkese anlatıp paylaşmaya çalışıyoruz. Tıbbi aromatik bitkiler kursu ve bitkileri ilaçlama kursunu tamamlayarak belge aldım. Tokat Ticaret Odasından girişimci kadın belgesi aldım. Hedefim bu işleri daha profesyonel şartlarda yapmak.
KEŞKE DAHA ÖNCE BAŞLASAYDIM
Karşılaştığınız zorluklar oldu mu? Son söz olarak ne söylemek istersiniz?
Hiçbir zorlukla karşılaşmadım, sadece bu işe geç başladığım için üzüldüm. Keşke daha önce başlasaydım ve internet üzerinden tanıtıma öncelik verseydim. İhtiyacı olan ve üreten kadınlar için çok güzel bir fırsat. Ben yiyecek dışında su kabağı yetiştirip boyuyorum, atık kâğıttan sepet ve kâğıt ipten çantalar örüyorum. Eleklerden panolar yapıyorum. Salça kazanının başında beklerken bile boş duramayıp duvara resim yapıyorum. Bu yola çıkanların canı gönülden çalışmak istemesi lazım. Bugün yapıp yarın bıraktığında sonuç alamazlar. Yani üretmek ve çalışmak isteyene seçenek çok.