OCAK-ŞUBAT 2019 / RÖPORTAJ
"Tarım siyasete alet edilmeyecek kadar önemli"
Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli: "Tarım, stratejik bir sektördür ve gelecekte bugünkünden çok daha önemli ve kritik bir noktada olacaktır."
Yaşamın kaynağı toprak ve tarım, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en önemli konulardan biri. Yeni yılın ilk sayısında Türkiye tarımının bugünü ve yarınını Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli dergimiz için değerlendirdi. Pakdemirli, tarımsal üretimden hayvancılığa, erozyonla mücadeleden sulama projelerine, tarımsal desteklemelerden orman varlığımıza kadar pek çok konuda Bakanlığın hedeflerini anlattı.
Genel hatlarıyla tarımın önemini ve gelecekteki yerini değerlendirir misiniz?
Tarım, stratejik bir sektördür ve gelecekte bugünkünden çok daha önemli ve kritik bir noktada olacaktır. Konuşmalarımda sıkça dile getirdiğim gibi “Dünyayı doyuran ülke, dünyanın lider ülkesi olacaktır”. Ayrıca tarımı olmayan ülke, mutfağı olmayan eve benzer. Bakanlık olarak, tarımsal politikalarımızı ve projelerimizi bu bakış açısıyla hayata geçiriyoruz. Tohumdan sofraya çiftçimizi, üreticimizi koruyor; tüketicimizi de kolluyoruz. Diğer yandan şunu da belirtmekte fayda var: tarımın siyaseti olamaz. Evet, tarımın konusu siyasete alet edilemeyecek kadar önemli bir konudur. Unutmayalım ki hepimiz aynı gemideyiz. Böylesi bir konuda, herkesin sağduyusuna, desteğine ve kolektif gücüne ihtiyacımız var.
Tarımsal üretimde hangi politikaları benimsiyorsunuz? Nasıl bir stratejiniz var ve bu strateji nasıl belirleniyor?
Milli düşünce ve yerli üretim geleceğimiz açısından çok önemli. Bu noktada yüksek katma değer sağlayacak projelere öncelik veriyoruz. Tarımsal üretim politikasına, bütüncül bakış açısıyla yaklaşıyoruz. Politikalarımızı, proaktif bir anlayışla belirliyoruz. İnsana, bitkiye, hayvana ve çevreye duyarlı; hassas tarım uygulamalarını hayata geçiriyoruz. “Hayatın ve üreticinin kendisi en iyi öğretmendir” gerçeğinden hareketle, bütün illerimizi dolaşıyor, çiftçimizle bir araya gelerek problemleri yerinde görüyoruz. Onların yol göstericiliğinde, politikalarımızı hep birlikte belirliyoruz.
Ne yapılması gerektiğini bilmek, stratejinin özünü oluşturur. Ancak bir işi sadece doğru yapmak yetmiyor. Asıl olan, doğru işi, doğru bir şekilde yapabilmektir. Tarım sektörünün en önemli sacayağı planlama ve stratejidir. Yarını bilmiyor ve tahmin edemiyorsanız, maça 1-0 geride başlıyorsunuz demektir. Daha iyi bir strateji geliştirebilmeniz için, sizin daim olan verilere hâkim olmanız lazım. Bu yüzden dünü, bugünü ve yarınımızı iyi bilmeliyiz. Bu yönde çalışmalarımıza başladık.
Fotoğraf Galerisi
Tarımın siyaseti olamaz. Tarımın konusu siyasete alet edilemeyecek kadar önemli bir konudur. Unutmayalım ki hepimiz aynı gemideyiz. Böylesi bir konuda, herkesin sağduyusuna, desteğine ve kolektif gücüne ihtiyacımız var.
“BİRLEŞME SAYESİNDE KAYNAKLARIMIZI DAHA OPTİMAL KULLANACAĞIZ”
Gıda, Tarım ve Hayvancılık ile Orman ve Su İşleri Bakanlıkları birleştirilerek Tarım ve Orman Bakanlığı kuruldu. Bu birleşmenin yönetimde ne gibi faydaları oldu?
Yeni yapılanmayla birlikte toprak ve su kaynaklarımızı daha optimal şekilde kullanacak ve tarımsal üretimimizi daha da artıracağız. Toprak, su, orman şimdi tek çatı altında. Bunları birbirinden ayrı düşünmek imkânsızdı. Susuz toprak demek çorak toprak demektir. Su verimi artırır. Şimdi karar alırken kaynaklarımızı en verimli şekilde kullanma imkânı yakaladık. Bu imkânı çiftçimizin, sahip olduğumuz tabiatın ve tüm ülkenin yararına kullanmak için çalışıyoruz. Kaynaklarımızdan maksimum faydayı sağlamak açısından bu birleşme iyi oldu.
“TARIMSAL HASILADA AVRUPA’DA 1’İNCİ SIRADAYIZ”
Ülke olarak tarımsal hasıladaki durumumuz, ihracatımız ve çiftçiye yapılan destekler hakkında kısa bir bilgi verebilir misiniz?
Tarımsal hasılada Avrupa’da 1’inci, dünyada 7’nci sıradayız. Tarımsal hasılamız 36 milyar liradan 190 milyar liraya yükseldi. Son 16 yılda tarım, orman ve su alanlarında büyük bir mesafe kat ettik. Bu dönemde, tarımsal destek miktarını 1,8 milyar liradan 14,5 milyar liraya yükselttik. Bu destekler neticesinde bitkisel üretimimiz 98 milyon tondan 120 milyon tona, süt üretimimiz 8,4 milyon tondan 20,7 milyon tona, kırmızı et üretimimiz 421 bin tondan 1 milyon 126 bin tona, tavuk eti üretimimiz 700 bin tondan 2,1 milyon tona ulaştı.
Yine çalışmalarımız neticesinde 2018 yılında 14 milyar 514 milyon lira olan tarımsal destek bütçemizi 2019 yılı için 16 milyar 72 milyon liraya çıkarttık.
Tarımsal ihracatımız ise 2002 yılında 3 milyar 752 milyon dolar iken, 2017’de 17 milyar dolara yükseldi. 2018 yılının ilk 10 ayında 14 milyar 233 milyon dolarlık tarım ve gıda ürünleri ihracatı gerçekleştirdik. Tarım ve gıda ürünleri dış ticaretinde 4,2 milyar dolar fazlamız var. Önemli işlere imza atıldı, ancak elbette bunlar yeterli değil. Biz bayrağı daha ileri taşımak için var gücümüzle çalışacağız.
HAYVANCILIĞA BÜYÜK DESTEK
25 Aralık 2018’de Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Resmi Gazete’de Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu, Doğu Karadeniz ve Konya Ovası Projeleri kapsamındaki illerde hayvancılık destelemesine ilişkin bir karar yayınlandı. Bu kararın ayrıntılarını paylaşabilir misiniz? Hangi konularda hibe desteği yapılacak?
Bu kararla DAP kapsamında 15, GAP kapsamında 9, KOP kapsamında 8 ve DOKAP kapsamında 9 olmak üzere 41 ilimizde hayvancılık yatırımlarına destek vereceğiz. Bu destekteki amacımız bu illerimizin bölgesel gelişmişlik düzeylerini diğer bölgelerdeki illerin seviyesine yaklaştırmaktır. Bunun için bu illerde mevcut büyükbaş ve küçükbaş işletmelerinin altyapılarının geliştirilmesi, hayvansal üretimde verimlilik ile kalitenin artırılması ve bu işletmelerin modern hayvancılık işletmelerine dönüştürülmesi hususlarında destekler vereceğiz.
Elbette bu desteğin belirli şartları da var. İşletmesi en az 1 yıldır aktif olan ve Bakanlığımız kayıt sistemine kayıtlı olan yetiştiricilere verilecek. Bu yetiştiricilere büyükbaşta en az 10 baş anaç, en çok 50 baş anaç kapasiteli, küçükbaşlarda ise en az 100 baş anaç ve en çok 200 baş anaç kapasiteli yeni ahır /ağıl yapımı veya tadilatına, damızlık boğa, koç-teke alımına, makine, ekipman ve alet alımına yönelik hibe desteği yapılacak. Aslında proje 2014 yılında başlamış ve devam etmekteydi, alınan bu kararla projenin 2019-2023 yılları arasında da uygulanması benimsendi. Proje ile biraz önce belirtmiş olduğum konularda yüzde 50 hibe desteğinde bulunacağız.
Ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmalarında hangi aşamadayız. Hedefleriniz neler?
Öncelikle şunun altını çizmeliyim: orman varlığını arttıran nadir ülkelerden biriyiz. Tüm dünyada orman varlığı azalırken bizim ülkemizde yapılan ağaçlandırma çalışmaları neticesinde orman varlığı artıyor. Son 16 yılda orman varlığımız 1,5 milyon hektar artış gösterdi. Bu dönemde erozyon kontrolü, bozuk ormanların iyileştirilmesi çalışmalarına hız verildi ve 4 milyar 200 milyon adet fidan toprakla buluşturuldu. 2002’de 16 milyar adet ağacımız vardı, bugün 22 milyar adede ulaştık. 2023 hedefimiz ise 24,5 milyar ağaca ulaşmak.
Yine, erozyonla mücadelede de dünya birincisiyiz. 1970’li yıllardaki yıllık erozyonla kaybolan 500 milyon tonluk toprak miktarı bugün itibarıyla 154 milyon tona düştü. Hedefimiz bu rakamı 2023 yılında 130 milyon tona indirmek. Bu hedefleri tabii ki tek başımıza gerçekleştirmiyoruz. Üniversitelerin, kamu kurumlarının, STK’ların, ilgili tüm kurum ve kuruluşların desteği ile gerçekleştiriyoruz. Çölleşme ile mücadelede başarı ancak hep beraber hareket edildiğinde, katılımcı bir yaklaşım sergilendiğinde sağlanabilir.
HAVZALAR YERİNDEN YÖNETİLECEK
Konuşmalarınızda Havza Bazlı Yönetimden bahsediyorsunuz. Havza Bazlı Yönetim derken neyi kastediyorsunuz?
Bugüne kadar havza bazlı üretim yapıyor, fakat havza bazlı yönetimi gerçekleştiremiyorduk. Bu sistemde tüm ülkeyi iklim, topografya, ürün çeşidi gibi belirli şartlara göre havzalara ayıracağız. Havzalara yetki vererek ürün desenlerini seçmelerini, optimizasyonlarını kendilerinin yapmalarını sağlayacağız. Böylelikle problemin çıktığı noktada gerekli düzeltmeleri kendileri yapacaklar. Havza Bazlı Yönetimde; havzalar yönetim anlamında ayrışacak, ancak biz toplam hasılamızı arttırmış, üreticinin işini de olduğu yerde çözmüş olacağız. Havza bazlı idari yapılanma ile yerinden yetkin yönetim modelini gerçekleştireceğiz. Artık, Ankara’dan değil, yerinden yönetim söz konusu olacak.
Fotoğraf Galerisi
Sudan benzeri projelerle önümüzdeki 50-100 yıllık dönemde gıda güvenliği konusunda ülkemizin elini güçlendirerek bir çeşitlilik yaratıyoruz. Türkiye’de tarıma dayalı sanayinin ihtiyaç duyduğu tarımsal ham madde tedarikini, garanti altına alıyoruz. Yani gıda arz ve güvenliğini garanti altına almaya çalışıyoruz.
Sudan’da tarım arazisi kiralanması bazı çevreler tarafından eleştirildi. Niçin yurt dışında arazi kiralama ihtiyacı duyuyoruz?
Projeyle ülkemiz özel sektör firmaları, Sudan’da 5 bölgede toplam 780 bin 500 hektar arazide tarımsal yatırım yapacak. Peki neden Sudan derseniz, Sudan’ın iklimi ve toprak karakteri pamuk, soya, susam gibi bazı ürünlerin üretiminde verimlilik ve maliyetler açısından avantajlar sunuyor. Ayrıca bazı ürünler, Türk firmaları tarafından Sudan’da üretilerek ülkemize getirilebilecek, aynı zamanda 3’üncü ülkelere de ihraç edilebilecek.
Bugün dünyanın birçok ülkesi, kendi sınırları dışında, tarım arazileri kiralayarak tarım yapıyor. Örnek olarak ABD 8,2 milyon, Malezya 4,1 milyon, Singapur 3,4 milyon, Çin 3,1 milyon, Brezilya 2,4 milyon hektar tarım arazisini başka ülkelerde kiralamış. Acaba eleştirileri yapanlar hiç düşündüler mi, bu ülkeler neden bu yönteme başvuruyor?
Sudan benzeri projelerle önümüzdeki 50-100 yıllık dönemde gıda güvenliği konusunda ülkemizin elini güçlendirerek bir çeşitlilik yaratıyoruz. Türkiye’de tarıma dayalı sanayinin ihtiyaç duyduğu tarımsal ham madde tedarikini, garanti altına alıyoruz. Yani gıda arz ve güvenliğini garanti altına almaya çalışıyoruz.
Sudan’da tarım arazisi kiralayarak işlenmiş tarımsal ürünlerde ihracatımızı artıracağız. Böylece istihdam ve ticaretimizde de artış olacak. Ayrıca hem pazarlama hem ithalat ihtiyacımızı doğrudan karşılayabilmek için, uluslararası iş birliği kapasitemizi geliştireceğiz. Diğer yandan Sudan’da tarım arazilerini sadece ve sadece Türk çiftçilerine açacağız.
SULAMA PROJELERİYLE EKONOMİYE 12 MİLYAR DOLAR KATKI
Tarımsal faaliyetlerde suyun verimi artırdığını söylediniz. Bu çerçevede sulama ve diğer sektörlerdeki su yatırımları bakımından hangi aşamadayız? Daha önceki açıklamalarınızda yer altı barajlarından söz etmiştiniz, bu konuyu biraz açabilir misiniz?
Tarımsal faaliyetin en önemli unsurlarından biri de sudur. Sulamanın başarının anahtarı olduğunu çok iyi biliyoruz. Su, bizler için adeta bir katalizör vazifesine sahip. DSİ Genel Müdürlüğümüz tarafından 2003-2017 döneminde; toplam 140 milyar lira yatırım yapıldı. 2018 yılsonu itibariyle de yaklaşık 12 milyar lira yatırım yapılması planlanıyor. Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), Doğu Anadolu Projesi (DAP) ve Konya Ovası Projesi (KOP) sulama projeleri çalışmaları devam ediyor. Bu projeler tamamlandığında sulamada 6,6 milyar dolar, enerjide 4,9 milyar dolar, içme suyunda 615 milyon dolar olmak üzere, ekonomiye yıllık toplam 12 milyar dolar katkı sağlanacak.
Son 16 yıllık süreçte baraj sayımızı 276’dan 541’e, HES sayımızı 105’ten 534’e, içme suyu tesis sayımızı ise 31’den 236’ya çıkardık. Şu an için 6,5 milyon hektar sulanan alanımız mevcut. 2 milyon hektarlık alanımızı da sulamaya açmayı hedefliyoruz. Bunun sonucunda, tarıma ekstra yıllık 15 milyar TL gelir artışı sağlanmış olacak.
Yer altı barajları konusuna gelirsek, bununla alakalı eylem planımızı yakında açıklayacağız. Yeni sulamaya açılacak alanlarda bu projeyi uygulamayı düşünüyoruz. Bu konuda DSİ yeterli tecrübeye sahip. Yer altı barajları su kapasitemizi daha etkin kullanmamızı sağlayacak. Yapılacak yer altı barajları ile buharlaşmanın önüne geçmemiz mümkün. Ayrıca bu işe fazla para harcamadan ufak yer altı bentleriyle önemli miktarda suyu tutabiliyorsunuz. Hatta kendi cazibesiyle de bunu ovalara vermemiz söz konusu. Böylelikle, barajlarla ilgili yaşanan istimlak, yeniden yerleşim ve ÇED gibi problemler de yer altı barajlarına yapılacak yatırımlarla ortadan kalkacaktır.