OCAK-ŞUBAT 2019 / EL SANATLARI

Türk kültürünün asil sanatı çinicilik


Hilal DOĞAN    

10.01.2019 

Çini sanatının eğitimini veren sanatçı Emel Basut Gemici
Orta Asya’dan Osmanlı’ya ve Osmanlı’dan da günümüze ulaşan; Bursa, İznik ve Kütahya şehirleriyle bizi dünyada temsil eden en önemli ve köklü sanatlarımızdan biri olan çini sanatını; İstanbul’un Sultanahmet mahallesinde bulunan Caferağa Medresesi’nde bu sanatın eğitimini veren Emel Basut Gemici’den öğreneceğiz. Çiniyi kendisi için ucu bucağı olmayan engin bir okyanus, ruhunu eğiten ve dünyevi sıkıntılardan uzaklaştıran bir meditasyon olarak gören çini ustamız, kendisi için aynı zamanda geçim kaynağı olan uğraşısı çini sanatını bizler için anlattı.

Öncelikle bize kendinizden biraz bahseder misiniz? Çini sanatıyla uğraşmanızın özel bir sebebi var mı? Bu sanatı kimden öğrendiniz?
 
Ben Emel Basut Gemici. 1994 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Çini Ana Sanat Dalını bitirdim. 1999’dan beri mezun olduğum bölümde Seçmeli Tasarım dersini sözleşmeli eğitmen olarak vermekteyim. Aynı zamanda 2010 yılından beri Türk Kültürüne Hizmet Vakfı - Caferağa Medresesi’nde Çini sanatının tasarım ve uygulama derslerini veriyorum. Sanatım üzerine ikisi kişisel olmakla beraber birçok karma sergiye katıldım.

Çini sanatıyla okula girince tanıştım. Hocam Nezihe Bilgütay Derler’den öğrendim. Aynı zamanda Prof. Dr. Sitare Turan’la yüksek lisans çalışması yapıyorum.
 
ÇİNİNİN EN ÖNEMLİ ÖZELLİĞİ İÇİNDE KUARS BULUNDURMASI
 
Çini ne demektir? Bu sanatın ham maddesi nedir? Yapımında hangi malzemeler kullanılıyor?
 
Çini sanatını, geleneksel Türk seramik sanatı olarak adlandırabiliriz. Reçetesinde yüksek miktarda kuars olması en karakteristik özelliğidir. Geleneksel üretimde bünyesinde kurşun da kullanılmıştır.

Çiniciliğin bizdeki tarihsel sürecinden bahseder misiniz?
 
Çini sanatı, Türklerin Anadolu’ya gelmesi ve Anadolu’da var olan çömlekçiliğin Türk kültürüyle gelişmesiyle ortaya çıkmıştır. Anadolu Selçukluları zamanında saray duvarlarını ve cami minarelerini süsleyen çiniler, Osmanlı Dönemi’nde hem halkın hem de sarayın ihtiyacını karşılamak için duvar çinilerinin (kaşi) yanı sıra, evani denilen kap kacak üretimiyle devam etmiştir.

Desenlerin kökenleri hakkında bilginiz var mı? Çini sanatında kullanılan desen ve motiflerin manası nedir?
 
Duvarlarda ve kap kacaklarda kullanılan desenler dönemsel değişiklikler gösteriyor.  14. yy’da milet işi denilen kap kacak üretiminde kullanılan desen ve renkler daha yalın, sade formlu yaprak ve balık pulu gibi motiflerden oluşurken, 16. yy’da desenlerde daha ince detaylar ve daha komplike motifler kullanılmıştır. Bunun yanı sıra yarı stilize çiçek olarak adlandırılan; lale, karanfil, sümbül ve gül gibi çiçekler de motif olarak kullanılmış ve cennet bahçelerinden bir köşe oluşturulmuşçasına, çok güzel kompozisyonlar üretilmiştir. Rumi ve bulut motifleri gerek çiçeklerin yanında yardımcı motif olarak, gerekse tek başına bir kompozisyon olarak kullanılan motiflerdir. Hayvan motifleri de kompozisyonlarda sıkça kullanılmıştır.

Genellikle hangi renk tonları kullanılmaktadır? Hakim olan bir renk var mı?
 
Kullanılan renkler de dönemine göre değişiklik gösteriyor. Milet işi döneminde; mavi, turkuaz ve mangan moru kullanılırken, 16. yy çok renkli sır altı tekniğinde; mercan kırmızı, kobalt mavi, turkuaz ve zümrüt yeşilinin kullanıldığını görüyoruz. Yine 16. yy’a ait olan baba nakkaş, saz yolu, haliç işi olarak adlandırılan üsluplarda mavi ve tonlarının ağırlıklı kullanıldığını, yer yer turkuazın da uygulamaya katıldığını görebiliriz. 

​Şam işi olarak adlandırılan dönemde ki bu 16. yy’ın yarısına tekamül eder, mangan moru, zeytin yeşili, kobalt mavi ve turkuazın ağırlıklı olarak kullanıldığı görülür. 18-19. yy’da Kütahya’da yapılan üretimlerde ise bu renklere sarı da katılmıştır.

Haber Görseli

 Çok aşamalı bir yapımı olan, oldukça emek sarfedilerek yapılan bir sanat dalı olan çininin bu aşamalarından bahseder misiniz?
 
Kendine has reçetesiyle üretilmiş olan bisküvi (altyapı olarak da adlandırdığımız form, karo vs.) üzerindeki astar tabakası düz bir hale gelinceye kadar zımparalanır. Eskiz kağıdı dediğimiz şeffaf kağıtlar üzerine, kuralına göre çizilen kompozisyonlar ince boncuk iğnesiyle çizgiler üzerinden delinir. Delinen desen, formu üzerine yerleştirilir. Söğüt kömürü beze sürülerek, bez üzerinde bir kömür tozu tabakası oluşturulur. Bez, form üzerine yerleştirilmiş olan delinmiş desen yüzeyine sürülür ve tozun deliklerden geçmesi, form üzerine yerleşmesi sağlanır. Kömür ile geçirilmiş desen, ince kontür fırçası ve siyah tahrir boyası ile kontürlenir. Kontürlenmesi biten desen, uygun olan renklerle boyanarak tamamlanır. Yüzeye parlaklık etkisini veren sır maddesiyle yüzey kaplanır ve 930 derece fırında 8 saat pişirilir. 1 gün boyunca soğuması beklenen fırından işler parlak çini görünümüyle çıkar.
 
Çini sizin için ne ifade ediyor yahut temsil ettiği bir şey var mı? Sizin için önemi nedir?
 
Çini benim için ucu bucağı olmayan engin bir okyanus… Her gün bir şeyi keşfettiğim, ruhumu eğiten bir sanat. Desen tasarlamak ve uygulama yapmak beni son derece dinlendiren, dünyevi işlerinden uzaklaştıran bir meditasyon gibi.
 
Çiniyi çini yapan şey nedir?
 
Çiniyi, çini yapan özelliği; reçetesindeki kuars ve kurşun oranı, desenlerinin özelliği ve sanatçısının kompozisyon kurgusuna kattığı ruhudur.
 
Bize ait bu sanatın dünyaca tanınıyor oluşu, bizi temsil ediyor oluşu bir avantaj. Peki sizce biz bu avantajı yeterince değerlendirebiliyor muyuz? Sizce çini için bulunduğumuz noktadan daha iyisi nedir? 
Osmanlı döneminden beri ticari olarak bütün dünyaya satılan Türk çinileri, bugün de bütün dünyada beğeniliyor. Fakat yeterli midir? Tabii ki yeterli değildir. Çok daha fazla alanda Türk çinisini uygulayıp, daha fazla ülkede sanatımızın şovunu yapmalıyız.
 
Sizce çini sanatı yaygın olarak icra edilen bir sanat mı yahut yok olmaya yüz tutmuş sanatlardan mı?
 
Çini, son dönemde paylayan bir yıldız. Geleneksel kalitesinin yakalanmasıyla kullanım alanının tekrar genişlemesi, Türk çinisinin tercih edilmesini fazlalaştırmıştır. Daha da iyi olacağına inanıyorum.

Haber Görseli

Çini sanatına yeterli desteğin verildiğini düşünüyor musunuz? Sizce bu destekler nasıl olmalıdır?
 
Günümüz belediyeleri tarafından dekoratif olarak kullanılması tercih edilen çini, kurum bazında destekleniyor. Ancak tek çalışan sanatçıların bazı ortamlara ulaşması ve kendisini tanıtması çok kolay olmadığından kişisel tanıtımlar çok zor oluyor. Bu konuda belediyelerin çok daha iyi araştırmalar yapması, istenilen projeyi ilan etmesi ve duyurması, çini sanatçılarının dikkatini çekerek müracaat etmelerine ve kendilerini tanıtmalarına imkan sağlamalı.
 
Sanatı öğrettiğiniz bu mekandan bizlere bahseder misiniz?
 
Caferağa Medresesi; Kanuni Sultan Süleyman dönemi Babüssaade ağalarından (kapı ağası)  Cafer Ağa tarafından, 1559 yılında Mimar Sinan’a yaptırılmış, 459 yıllık tarihi mirasımızdır.  Medrese birçok onarım görmüş, 1987-1988 yılları arasında Türk Kültürüne Hizmet Vakfı tarafından restore edilmiştir. 1989 yılı itibariyle de Geleneksel Türk Sanatlarının öğretildiği, gelecek nesillere aktarıldığı bir sanat merkezi olarak, Türk Kültürüne Hizmet Vakfı bünyesinde hizmet vermeye devam etmektedir. Caferağa Medresesi gerek atmosferi gerekse yönetim olarak, geleneksel sanatların icra edilebileceği çok hoş ve güzel bir mekan. Vakıf yönetimi, biz sanatçılara ihtiyacımız olan bütün imkanları sağlamakta ve elinden geleni yapmaktadır. Medresenin nezih ortamında, buraya yakışacak şekilde ders yapmak, öğrencilere Türk sanatını ve Türk desenlerini tanıtmak son derece huzurlu, keyifli ve mutluluk verici.

Böyle önemli geleneksel bir sanatla uğraşmak, bunu öğretmek nasıl bir duygu sizin için? Bu sanatla uğraşılmasını tavsiye ediyor musunuz?
 
Geleneksel sanatlarımızdan biriyle ilgili çalışmak, üretim yapmak ve yeni nesillere bunu aktarmak benim zevkle yaptığım bir görev. Ben hocamdan bu işi nasıl öğrendiysem, hocam bana nasıl hiçbir noktasını saklamadan ve gizlemeden öğrettiyse, ben de öğrencilerime aynı şekilde aktarmaya, öğretmeye gayret ediyorum. Bize ait olan bu sanatı atalarımız çok güzel icra etmişler. Bizim görevimiz bunu en iyi şekilde gelecek nesillere ulaştırmak ve öğretmektir.

Son olarak eklemek, paylaşmak istediğiniz bir şey var mı?
 
Çini sanatı, bizim güzide Geleneksel Türk Sanatlarımızdan biridir. Günümüzde bunu doğru yaşatmak ve uygulamak çok önemlidir. Çini desen çizimi ve uygulaması, hızlı ve kısa süreli, yüzeysel bir eğitim alarak olmaz. Çiniye hakettiği değeri ve zamanı vermek ve sebat etmek gerekir. Her motifin doğru çizilmesi, kompozisyonların doğru kurulması ve uygulamanın doğru bir şekilde yapılmasını öğrenmek, zaman ve emek isteyen bir iştir. Caferağa Medresesi’nde vermiş olduğum eğitimlerde de bunun vurgusunu yaparak, gereken saygı ve önemin sanatımıza verilmesi gerektiğini işaret etmeye yoğun gayret gösteriyorum.
Çini yapmak sadece gelişi güzel desenleri formun üzerine boyamak değildir. Çini motifleri ve kompozisyonları kendi içinde derin anlamlar ve duygular taşımaktadır. Bunları keşfetmek ve tatmak, doğru bir eğitim almayı gerektirir. 

çinicilik çini